Yargı sorunu Türkiye’nin kendisinin yarattığı, kendi ayağına dolanan ve hareketini kısıtlayan bir bataklıktır. Yargı üst yapılanması, siyasi etkiyi politika yapımı dışında her türlü siyasi etkiden arındıracak kapsamlı bir şekilde değiştirilmelidir, ancak acil çözüm bekleyen konular bir an önce ıslah edilmeli; ve en azından:

(1) Yargı, yürütme ve yasamadan bağımsızlaştırılmalı ve bu durum Anayasa ile güvence altına alınmalıdır.

(2) En başta HSK ve temyiz mahkemeleri olmak üzere tüm yargı kurum ve unsurlarının hesap verir olmaları sağlanmalı ve Anayasa ile güvence altına alınmalı; hiçbir kişi veya kurumun hesap verirliği, kendi kurumunun veya üyelerinin kararına bırakılmamalı; Anayasa’ya bu yönde bir hüküm konulmalıdır.

(3) HSK da dahil yargı ile ilgili bütün kararların şeffaf, hesap verir şekilde kamuoyunun katılımı ile alınması ve bütün atamalarda şeffaflık, liyakat ve objektiflik ile yargısal denetim sağlanmalıdır. HSK’nın ve yargı ile ilgili bütün kararlara karşı yasal başvuru yolları açılmalı ve iptali dava edilebilmelidir.

(4) Hakim teminatı coğrafi teminat getirilerek güçlendirilmeli; hâkimler ancak istedikleri takdirde tayin edilebilmeli, görev yapacakları mahkeme değiştirilememeli, zorunlu rotasyon uygulamaları önceden hangi sürelerde nerelerde görev yapılacağı belirlenmiş olarak netliğe kavuşturulmalı ve tayin dönemlerinde HSK yetkililerinin kararına bağlı olmamalıdır.

(5) Yargı’nın bağımsız işlevini engelleyen her türlü soruşturma izni ve benzeri kısıtlar kaldırılarak Anayasa’da yasaklanmalı; dokunulmazlıklar kamu görevine devam edip etmeyeceği hakkında olmalı ve buna tarafsız bir kurum karar vermelidir.

(6) Süreçler geliştirilerek yargılamanın hâkim değişikliği olmadan sonlanması sağlanmalı; ya da hâkim değişikliklerinde yeniden başlatılmalıdır.

(7) Savcılar, 1980 öncesinde olduğu gibi HSK dışında ayrı bir kurula bağlanmalı, tanınan yarı yargısal yetkiler kaldırılmalı; hâkim ile aynı kürsüyü, dosyayı, lojmanı vs paylaşmasına son verilmelidir.

(8) Sulh Ceza hâkimlikleri kaldırılmalı; 1980’lerde kaldırılan sorgu mahkemeleri “Sorgu, Delil Toplama ve Suçlama Mahkemeleri”(SDTSM) olarak yeniden ihdas edilmeli; kararlarına karşı daha kıdemli hâkimlerin heyet halinde görev yaptığı ağır ceza mahkemelerinde itiraz ve temyiz denetimi sağlanmalıdır. Ceza Muhakemeleri Kanunu m. 75’teki iddianamenin iadesi kurumu iptal edilmeli, ceza davası açılmasına SDTSM’ler, tüm deliller toplandıktan sonra tek duruşmada karar verilebilecek ise karar vermelidir.

(9) Suçüstü halleri dışında kişilerin özgürlüğü SDTSM’lerin istisnai hallerde verebileceği yakalama kararı ile engellenebilmelidir. Kişiler sadece SDTSM’ler önünde sorgulanabilmelidir.

(10) Savcılar sadece kamunun doğrudan menfaati varsa ya da kişiler şikâyetle savcıdan talep ederse ceza davasına katılabilmeli; kişiler kendi ceza davalarını SDTSM’ler önünde takip edebilmeli; savcılar kamu yararı olursa katılabilmelidir.

(11) Kamunun re’sen takip etmek, önlemek ve soruşturmakla görevli olduğu suçlarda kamu adına suçlamayı, görevli makamlar yapmalı, ancak bu kurumlar yargı önünde “savcılar” tarafından temsil edilmelidir.

(12) Bilirkişilerin sicilinin tutulması dışındaki Bilirkişilik Kanunu hükümleri ilga edilmeli; gerçekten uzman, etik ve dürüst kişilerden yargılama disiplini içinde yardım alınmalıdır.