Bağışlama sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ikinci kısmının üçüncü bölümünde, m. 285-298 arasında düzenlenmiştir.

TBK madde 285’e göre:

‘’Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir. ‘’

BAĞIŞLAMANIN UNSURLARI

- SÖZLEŞMENİN VARLIĞI

Bağışlamanın kurulması açısından iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun iradesinin açıklanması gerekir. Bağışlama tek taraflı işlem niteliğinde değildir, tek tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğine haizdir.

Bağışlanan, bağışlamanın onun yararına olması sebebiyle iradesini örtülü olarak da açıklayabilir.

- SAĞLARARASI BİR KAZANDIRMA OLMASI

Bir bağışlamanın varlığından söz edebilmek için bağışlayanın, sağlığında hüküm doğuracak şekilde bir kazandırıcı muamele yapması gerekir.

Bunun yanı sıra TBK madde 290’da belirtildiği gibi ‘’yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler uygulanır.’’

- KAZANDIRMA BAĞIŞLAMA SEBEBİYLE YAPILMALI

Bağışlayan kendi malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunduğu için fakirleşmekte, bağışlanan ise malvarlığına değerler girdiği için zenginleşmektedir. Bu fakirleşme ile zenginleşme arasındaki uygun illiyet bağının (bağışlama sebebi) kurulması bağışlama sözleşmesini meydana getirir. Uygun illiyet bağının temelinde iradenin bağışlama niteliği yer alır.

Örneğin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi ya da toplumsal bir ödevle ilgili tasarrufta bulunulması bağışlama değildir, çünkü bağışlama iradesi yoktur. TBK 285/3 de “ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz” şeklinde bu hususu açıkça belirtmiştir.

Bağışlama iradesi bağışlayanın davranışlarından, hal ve hareketlerinden ya da olayın niteliğinden anlaşılır.

"Uyuşmazlık, evladın babaya karşı(babamın bana manen ve maddeten yardımına karşı babama bütün kazancımın yüzde otuzunu vereceğimi taahhüt ederim. Babam sağ kaldığı müddetçe) şeklindeki yazılı bağışlama taahhüdünden doğmuştur. Gerçekten Borçlar Kanunumuz Alman Medeni Kanunun aksine, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesini bağışlama saymamıştır. Bu hüküm her ne kadar gerçekleşen bağışlamalara ilişkin ise de, ilkeyi bütün müesseseye şumullendirmenin gerektiği ileri sürülemez. Başka bir deyimle, kanunun benimsediği çözüm yolunun(bağışlama taahhütlerinde) de geçerli sayılmaması bir ilke çelişmesinin deyimi olacaktır. İrade açıklamasında özellikle(babamın bana manen ve maddeten yardımına karşı) sözlerinden daha sonraki tasarrufun amacı ve anlamı açıkça anlaşılmakta olup, böylece tasarruf bir hediye vaadi de sayılamaz. O halde, ahlaki bir görevin, baba oğul ilişkisinden doğan bir minnet borcunun yerine getirilmesi anlamında bulunan yazılı yükümlülük esas tutularak davalı evlat kazancının belli oranının karşılıksız babaya bırakmaya zorlanamaz. Davanın reddi bu bakımdan doğrudur."(Y 4 HD 12.01.1965,1031/82)

"Davaya konu ziynet eşyasının, davalı kadına evlenme sırasında davacı koca ve ailesi tarafından ve bir kısmının da davalı kadının yakınlarınca takı olarak tediye edildiği dosya içeriği delillerle anlaşılmaktadır. Gerçi taraflar geçimsizlik nedeniyle boşanmışlarsa da; boşanma dosyasının içeriği bir yana, olayda bağıştan rücu koşulları iddia ve ispat edilmiş de değildir. Mahkemenin buna rağmen kadına ait olan ziynet eşyasının da davalıdan alınıp davacıya verilmesi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." (Y 4 HD 25.12.1989,5919/9946)

Bağışlamada bağışlayanın malvarlığının fakirleşmesi arandığına göre henüz kazanılmamış bir haktan feragat bağışlama olmadığı gibi mirasın reddi de bağışlama sayılmaz. TBK madde 285 bu hususa yer vermiştir.

BAĞIŞLAMA EHLİYETİ VE TASARRUF YETKİSİ

BAĞIŞLAMA EHLİYETİ

TBK madde 286’ya göre ‘’fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir.’’

TMK madde 449’a göre vasi, vesayet altındaki kişi adına önemli bağışlamalarda bulunamaz. Aynı esaslar velayet altındaki kişiler için de kıyas yoluyla uygulanır. Çünkü önemli bağışlama yapma, sınırlı ehliyetsizler ile tam ehliyetsizler için yasak işlemlerden sayılır.

Buna ek olarak TBK madde 286/2’ye göre ‘’Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir’’

BAĞIŞLAMAYI KABUL EHLİYETİ

TBK madde 287’ye göre ‘’Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı kabulünü yasaklar veya bağışlanılan şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan kalkar.’’ Görüldüğü gibi bağışlamayı kabul için ayırt etme gücüne sahip olmak yeterli görülmüştür.

BAĞIŞLAMANIN ÇEŞİTLERİ VE ŞEKİLLERİ

BAĞIŞLAMA TAAHHÜDÜ ( BAĞIŞLAMA SÖZÜ VERME)

Bağışlama sözü verme, bağışlayana, bağışlanılan malvarlığı değerini bağışlanana geçirme borcunu yükleyen bir sözleşmedir.1 Bağışlama sözü vermede henüz bağışlama gerçekleşmemiş, malvarlığından tasarrufta bulunulmamıştır. Borçlandırıcı işlem niteliği taşır.

TBK madde 288’e göre:

‘’Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.’’

Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle,eski hükümlere göre kurulmuş mehr,Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki illişki olarak kabul edilemez. (02.12.1959 günlü, 14/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehr sözleşmeleri bu gün için de geçerlidir. (Y 2 HD 25.10.1965,4557/5028 sayılı kararı) Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanunu'nun 110. (TBK 128) maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanunu'nun 238(TBK 288) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın sicil kaydı(mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. Bu durumda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve buna ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde anılan belgeye değer verileceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir." (Y 1 HD 13.10.2010,9242/10342)

ELDEN BAĞIŞLAMA

TBK madde 289’a göre ‘’Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.’’

Elden bağışlama sadece taşınırlar ve alacaklar için söz konusudur.

Taşınmazların elden bağışlanması niteliği icabı mümkün değildir fakat Yargıtay’a göre taşınır hükümlerine tabi olan tapusuz taşınmazların elden bağışlanması mümkündür.

KOŞULLU BAĞIŞLAMA

Sözleşme karşılıklı olarak irade beyanlarının uyuşması ile kurulur ancak sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmasının koşulun gerçekleşmesine bağlı tutulduğu durumdur. TBK madde 290’a göre ‘’Bağışlama, bir koşula bağlanarak yapılabilir.’’

"Öncelikle çözümlenmesi gereken husus, bağışın kayıtsız şartsız olup olmadığı sorunudur. Gerçekten tapu sicilindeki akit tablosunda bağışın kayıtsız ve şartsız olduğu yazılı ise de; durum bununla kalmamış, aynı akit tablosunda bağışta koşulu öngören noterde düzenlenen belgeye açıkça göndermede bulunularak "Karamürsel Noterliğinde yapılan sözleşme hükümleri gereğince" kaydına yer verilmiştir. Hal böyle olunca olayda kayıtsız ve şartsız bir bağış değil, şarta tabi bir bağışın yapıldığının kabulü gerekir. Bu durum karşısında şartın yerine getirilmesinde temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi zorunludur. Olayda şartın yerine getirilmesi için bir yıl içerisinde tesis kurmaya başlanacak, 5 yıl içerisinde de tamamlanacaktır. Yukarıda açıklandığı üzere 1 yıl içerisinde herhangi bir tesis yapımına başlanmamış, hatta dava tarihine kadar da başlandığı iddia ve ispat edilmiş de değildir. O halde direnme kararı onanmalıdır." (YHGK 18.02.1987,20/109)

Bağışlama sözleşmesinin yerine getirilmesi bağışlayanın ölümü şartına bağlı tutulmuşsa, burada gerçek bir bağışlama değil ölüme bağlı bir tasarruftan söz edilir. Nitekim TBK madde 290/2 : ‘’ Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler uygulanır’’ demektedir.

BAĞIŞLAYANA DÖNME ŞARTI İLE YAPILAN BAĞIŞLAMALAR

TBK madde 292’ye göre: ‘’Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi durumunda, bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu koyabilir.

Bağışlama konusu, taşınmaza veya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise, bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilebilir.’’

YÜKLEMELİ (MÜKELLEFİYETLİ) BAĞIŞLAMA

TBK madde 291e göre:

‘’Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir.

Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini isteyebilir.

Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.

Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir.’’

Bağışlananın yükleme altına girmesinin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı değildir.

Yüklemenin ifasının istenebilmesi için bağışlayanın bağışlama sözleşmesini ifa etmesi gerekir.

"Bağışlamada, bağışlayana bir yükümü yerine getirmek ödevi yüklenebilir. Yüküm bağışlamaya eklenen bir yan(fer'i) kayıttır ki, bununla kendisine bağışlama yapılan kimse, belli bir amaç için edimde bulunmak zorunluluğu altına sokulur. Şu da var ki; bu yüküm bir denk karşı edim değildir. Çünkü bağışlanana bir denk karşı edim yüklenebilmesi, bağışlamanın niteliği ile bağdaşmaz. Yükümde, bağışlayanın belli bir amacın gerçekleşmesi uğruna bağışlanana bir edimde bulunması ödevinin yüklenmesi söz konusudur. Değişik bir söyleyişle yüküm, bağışlanan için bir bir edimde bulunma ödevi doğurmasına rağmen; bağışlamanın karşılıksız (ivazsız) oluşunu etkilemez ve dolayısı ile bir karşı edim sayılmaz. Koşullu bağışlamada, koşulun şartın biçime uygun olarak saptanması gerektiği halde, yükümlü bağışlamada, bağışlananın yüküm altına girmesine biçim zorunluluğu uygulanmaz. Çünkü bağışlamada biçim, bağışlayanı korumak amacına yöneliktir. Şu var ki; yükümün bağlayıcı olabilmesi için, bağışlananın yükümlü olarak bağışlamayı kabul etmesi gerekir. Burada bağışlananın susması, zımni olarak kabul ettiği yolunda değerlendirilemez."(YHGK,31.03.2004,199/187)

"Taliki şarta bağlı bir bağışlama taahhüdü bulunmaktadır. Şart yerine getirildiğine göre bağışlama taahhüdünde bulunan davalı idare sözleşme hükümlerine göre borcunu yerine getirmeye zorunludur. BK 244/3 maddesi gereğince bağışlamayı sınırlandıran mükellefiyetin yerine getirilmemesi haklı bir nedene dayanmadıkça bağışlamadan dönülemez" (YHGK 30.06.1976,687/2453)

BAĞIŞLAMANIN HÜKÜMLERİ

TBK madde 294’e göre:

‘’Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara ağır kusuruyla sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.

Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla sorumlu olur.’’

BAĞIŞLAMANIN SONA ERMESİ

- BAĞIŞLAYANIN ÖLMESİ

TBK madde 298’e göre: ‘’Aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren bağışlama, bağışlayanın ölümüyle sona erer.’’

- BAĞIŞLAMANIN GERİ ALINMASI

Bağışlayanın tek taraflı ve varması gereken irade açıklaması il geriye etkili olarak bağışlamasını geri alması durumudur. Bu hak bozucu yenilik doğuran hak niteliğindedir.

TBK madde 295’e göre bağışlamanın geri alınması durumları şöyledir:

1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.

2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde

aykırı davranmışsa.

3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.

"Davacı vekili, nam ve hesabına boşadığı karısı Deniz Erkal'ın yatırdığı parayı davalı banka haksız ve usulsüz olarak tediye ettiğinden,7000 liranın faizi ile birlikte tahsilini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili hesap kartonunda tatbik imzanın hesap lehtarı değil Deniz Erkal'a ait olduğunu, Borçlar Kanunu'nn 111.maddesi gereğince temsilcinin yetkisine göre para üzerinde tasarrufun kabul edilmesi gerektiğini, davanın reddini istemiştir. Müdahil vekili; müvekkilesi tarafından yatırılmış babalar günü için sürpriz olarak kendi imzası ile hesap açtırılmışsa da; davacının kabul etmemesi ve müvekkilesinin sonradan boşanmasından paranın geri alındığını, davalı banka yanında müdahil sıfatı ile katılmasının, davacı isteğinin reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkeme özetle(toplanan deliller ve bilirkişi raporu ile sabit görülen dava gibi 7000 liranın 24.10.1974 dava tarihinden itibaren %10 faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine) karar verilmiştir.

Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, geciktirici sebeplere ve delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmamasına göre; Borçlar Kanunu'nun 239.maddesi gereğince bağışlamanın kabulünden sonra rücu caiz olmayıp; müdahil Deniz Erkal tarafından bankaya yatırılıp cüzdan da davacıya verilmiş olmasına göre; bağışlama tekemmül etmiş olduğundan davacı bankanın temyiz itirazları yerinde değildir. (Y 11 HD 23.11.1976;1058/1532)

TBK madde 296’ya göre bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma durumları şöyledir:

1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.

2. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse.

3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.

TBK madde 297’ye göre mirasçıların bağışlamayı geri alması durumu şöyledir:

1. Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.

2. Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.

3. Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürür veya onun geri alma hakkını kullanmasını engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.

Geri Alma Hakkının Süresi :

Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir.

- BAĞIŞLAMAYI İFA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN ORTADAN KALKMASI

TBK madde 296’ya göre ‘’Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.’’

- Son olarak belirtmek gerekir ki İcra ve İflas Kanunu,6183 sayılı kanun ve diğer kanunlarda bağışlamada ifa yükümlülüğünün ortadan kalkmasına ilişkin özel düzenlemeler bulunmaktadır. Bu durumlar kendi mevzuatlarında düzenlenen kurallara tabi olurlar.

Aslı TURHAN

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

-----------

1 Yavuz / Acar / Özen, sayfa 167