1- Hukuk Muhakameleri Kanunu’na Göre  Menfi Tespit Davaları

HMK md.106 /1 hükmü uyarınca; Tespit davası yoluyla mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

HMK md.106/2 hükmü uyarınca ; Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

Her davada bulunması gereken hukuki yararın önemi, kendisini özellikle menfi tespit davasında gösterir.Bir hukuki ilişkinin varlığı, tespit davası açılabilmesi için yanlız başına yeterli değildir.Bundan başka o hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde, davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması şarttır. Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir.

Yargıtay bazı kararlarında ödeme emrine itiraz eden borçlunun icra takibi mevcut olduğu sürece borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu kabul etmiştir.

Yargıtay 11. H.D. 30.11.1982 T., 6501/7252 E. ;

“Borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması alacaklının takibe devam etmeyeceği anlamına gelmez.İtiraz icra takibini ortadan kaldırmaz. Kaldı ki, icra takibinde önce de menfi tespit davası açılması mümkün olduğuna ve davalı alacağın varlığını bu davadan önce iddia etmiş bulunmasına göre, bu davanın iddia ve savunma çerçevesinde incelenerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı nedenle mahkemece ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.''

2-İcra İflas Kanunu’na Göre Menfi Tespit Davaları

Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının ispatı için menfi tespit davası açabilir.

Borçlunun alacaklı tarafından yapılacak icra takibinden önce menfi tespit davası açılabilmesi için alacaklının elinde borçlu aleyhine bir belge olması gerekir. Örneğin borçlu borcunu ödemiş ancak senedi alamamıştır ya da borçlunun alacaklıdan başka bir alacağı doğmuş ve alacaklı da borçluya o alacağını ödememektedir. Borçlunun takipten önce menfi tespit davası açması seçeneğinde, bu davadan sonra alacaklının başvuracağı takibi kendinden önlemez veya durdurmaz. Fakat borçlu mahkemeden ,teminat karşılığında icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı vermesini isteyebilir. Mahkeme borçlunun talebini ciddi görürse, alacağın % 15'inden aşağı olmayan birteminat karşılığında, icra takibinin durdurulmasına karar verebilir (m. 72/2).

-Borçlu kişi, alacaklının yaptığı icra takibinden sonra da Menfi Tespit Davası açabilir. Bu dava da tıpkı takipten önce açılan Menfi Tespit Davası gibi borçlunun, yapılan icra takibi dolayısı ile borçlu olmadığını tespit ettirmek için açılır. Borçlunun icra takibinden sonra da menfi tespit davası açması seçeneğinde bu davanın açılmasıyla da takip kendiliğinden durmayacaktır. Bu seçenekte talep üzerine ihtiyati tedbir kararı vererek de takibin durmasını sağlanamaz.Ancak, takip sonunda para tahsil edilmişse bu paranin ödenmemesi için, mahkemeden ihtiyati tedbir talep edilebilir, mahkeme de alacağın % 15'inden az olmayan bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verebilir (m. 72/3).

-Menfi Tespit Davasının Sonuçları

A) Menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanırsa yani davacı borçlu icra takibi sırasında ya da sonrasında açtığı menfi tespit davasını kazanırsa, icra takibi ve yapılmışsa haciz işlemi hukuka aykırı hale gelir ve icra takibi hemen durur. Davanın sona ermesi ile borçlunun malları haczedilmişse bu hacizler kalkar, borçlunun malları hacizle satılmışsa bu satış bedeli borçluya ödenir. Bunun yanında yasa metni uyarınca, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılır ise ANCAK BORÇLUNUN TALEBİ ÜZERİNE, Hâkim %20’den az olmamak üzere borçlu lehine bir tazminata hükmeder. Burada borçlunu talebi şarttır ve borçlu talepte bulunmazsa bu %20 tazminatı alamaz. Alacaklının böyle bir tazminata mahkûm edilebilmesi için haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekir, menfi tespit davasını kazanması tek başına alacaklının kötü niyetli olduğunu ortaya koymaz. Bu konuyla ilgili olarak;

Yargıtay 7. HD. ,E. 2012/4217K. , 2013/174 , T. 17.1.2013 ;

’İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi icra takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca davacı lehine tazminata hükmedilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada davalının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemez. Mahkemece değinilen bu yön göz ardı edilerek davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla bozmayı gerektirmiştir.’’

B) Menfi tespit davası alacaklı lehine sonuçlanırsa takip ve haciz devam eder. Alacak artık mahkeme kararı ile kesinleşmiş olur ve borçlu aynı konuda ikinci bir dava açamaz. Ayrıca dava ile birlikte ihtiyati tedbir kararı verilmişse ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Menfi tespit davası sebebiyle alacaklı alacağına geç ulaştığından borçlu aleyhine dava konusu meblağın %20’si tutarında tazminata hükmedilir. Böyle bir tazminat hükmedilebilmesi için borçlunun menfi tespit davası ile ihtiyati tedbir kararı alarak icra takibini durdurmuş ya da icra dairesindeki paranın alacaklıya ödenmesine engel olmuş olması gerekir.

-Görevli Ve Yetkili Mahkeme

Menfi tespit davasında yetkili mahkemenin belirlenmesinde davanın icra takibinden önce veya sonra açılmış olması sonucu değiştirir. Bu kapsamda eğer dava icra takibinden önce açılmış ise, yetkili mahkeme HMK’da ifade olunan genel yetki kuralları çerçevesinde çözülür. Başka bir ifadeyle Kanununun 6ncı maddesi uyarınca davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesidir.

Eğer menfi tespit davası icra takibinden sonra açılmışsa, bu aşamada yetkili mahkeme, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi olabileceği gibi, dava ana yetki kuralı gereği davalının yerleşim yeri mahkemesinde de görülebilir.

Menfi tespit davası bakımından mahkemenin yetkisi kesin yetki olmadığından taraflar HMK m.17 ve m.18 gereği yetki sözleşmesi de yapabilirler.

Menfi Tespit Davasında görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi vb. olabilir. Görevli mahkeme seçilirken uyuşmazlığın kaynağına bakılır ve ona göre karar verilir.

-Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre

Menfi Tespit Davası için yasada herhangi bir hak düşürücü ya da zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak borçlunun borçlu olmadığı hukuki sebebe göre zamanaşımı süresi söz konusu olabilir. Örneğin abonelik sözleşmesine bağlı talep edilen elektrik faturası borcu için bu süre 10 yıldır. Burada önemli olan hukuki sebeptir ve bu nedenle her somut davada ayrı ayrı ele alınması gerekir.

Borçlunun ödeme emrine süresinde itiraz etmemiş olması menfi tespit davası açılmasına engel olmaz. Borçlu menfi tespit davasında adi haciz yolu ile takipte ileri sürmediği ya da ileri sürüp de ispat edemediği itirazlarını, defilerini ileri sürebilir.

- İspat Yükü

Davacı borçlu dava konusu borcun mevcut olmadığını iddia eder ve mahkemeden böyle bir alacağın mevcut olmadığının tespitini isterse, bu halde davalı alacaklı alacağın varlığını ispatla yükümlüdür.Davacı borçlu, alacağın iradeyi sakatlayan durumlardan biri sebebiyle (hata, hile, ikrah) geçersiz olduğunu iddia ederse bu durumda iddiasını ispatla mükelleftir.

Av. Feyzanur AVCILAR

KAYNAKÇA

- Prof.Dr Baki Kuru , İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Syf:186-198

- Prof.Dr Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Syf:149-152

- Yargıtay 11. H.D. 30.11.1982 T., 6501/7252 E. ;

- Yargıtay 7. HD. ,E. 2012/4217K. , 2013/174 , T. 17.1.2013 ;