TBMM’de yeni Anayasa yapma çalışmaları sonuçsuz kaldı. Yeni Anayasanın yapılmasını en çok isteyenlerden biri meğer Anayasa Mahkemesi sayın Başkanıymış.

Konyada yaptığı konuşmada;
“Seçim yaklaşıyor. Bu milletin huzuruna nasıl çıkacaklar. 2011 yılında söyledikleri, verdikleri sözlerin izahını nasıl yapacaklar bunlar? Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum… Kenan Evren’in yaptığı Anayasa ile bugün yapılmak istenen Anayasa arasında bir fark var mı? Doğrusu ben fazla bir fark görmüyorum” demiş.

Sayın başkanın nasıl bir Anayasa düşündüğünü bilemiyorum. Anayasa gerçi daha ilk başlangıçta geçici olduğu iddia edilen 12 Eylül döneminde yapıldı. Ancak Kenan Evren anayasası veya Darbe Anayasası diye küçümsenemez. Yapıldığından bugüne kadar çeşitli tarihlerde 100’den fazla maddesi değiştirildi. En son değişiklik 12 Eylül 2010 tarihinde yapıldı.

12 Eylül 2010 tarihinde Anayasa değişikliği yapılırken yeni Anayasa yapılacağı duyuruluyordu. Ben o zaman madem önümüzdeki 1-2 yıl içinde yeni bir Anayasa yapılacak, bugün bu değişiklik neden yapılıyor diye düşünüyordum. Çünkü TBMM günlerce sabahlara kadar değişiklik maddeleri üzerinde çalışmıştı, arkadan da değişiklik maddeleri için referanduma gidilmişti. Bana göre boşuna zaman ve para israfı yapılmıştı.

Ben böyle düşünüyordum ama aceleyle Anayasada değişiklik yapanların elbette bir hesapları vardı.

Anayasa devletin temel kanunudur. Devletin şekli, görevleri, organları, devlet organlarının görevleri, vatandaşların hak ve özgürlükleri, hak ve özgürlüklerin kullanılmaları, belli bir sorumluluğu gerektiren özgürlüklerin sınırların, devletin vatandaşlara karşı görevleri Anayasada hüküm altına alınır.

Anayasa dersinde hocalarımız; “Anayasalar ne kadar mükemmel olursa olsun, insan hak ve özgürlüklerine ne kadar yer verirse versin demokrasi, insan hak ve özgürlükleri benimsenmezse Anayasa hükümleri uygulanmaz, demokrasi gelişmez” derlerdi. Misal olarak da o günkü Sovyetler Briliğini gösterirlerdi.

“Sovyetler Birliği Anayasası mükemmel bir anayasadır ama kağıt üzerinde mükemmeldir. Sovyetler Birliğinde demokrasi yoktur. İnsan hak ve özgürlüklerine önem verilmez, Anayasa hükümleri uygulanmaz derlerdi.”

Türkiye’mizde yeni Anayasa yapmanın şart olduğu, mevcut Anayasanın gelişmenin önünde engel olduğu bütün olumsuzlukların kaynağının Anayasa olduğu gibi bir söylem geliştirildi. Ben bu söyleme katlmıyorum. Türkiye’de demokrasinin gelişmesine Anayasa engel değildir. Bütün olumsuzluklar mevcut Anayasa ile izah edilemez.

Bundan 4 yıl kadar önce TEKEL işçileriyle ilgili bir karar alınmıştı. Alınan kararla TEKEL işçilerinin 1600-200TL arasında değişen aylıkları 600TL gibi düşük bir miktara indirildi. Bu işçilerin çoğu 15-20 senelik işçiydi. Okuyan çocukları vardı. Ailelerini nasıl geçindirecekler, çocuklarının eğitim masraflarını nerden karşılayacaklardı. TEKEL işçileri kışın en soğuk günlerinde Ankara’da günlerce eylem yaptı. Evlerine girmedi. Sonuç aldılar mı, bilmiyorum? Ama yapılan işlem insan hakkı ihlaliydi. Bu insan hakkı ihalilinin sebebini Anayasaya bağlayabilir misiniz?

TC devleti üniter ve ulus devleti olarak kurulmuştur. Yeni Anayasa isteyenlerin çoğunluğu ulus devlete karşı olanlardır. Bunlar, Anayasanın devletin temel niteliklerini belirleyen 1, 2,3,4.maddelerinin kaldırılmasını istemektedirler.
Ataürk daha TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920’de devletin niteliğini belirlemiş, kurduğu hükümete TBMM hükümeti demiştir. Türkiye adından bazı üyeler rahatsız olmuş, bunun üzerine Atatürk TBMM’de bir konuşma yapmış, kısaca hükümetimiz sadece Türklerin hükümeti değildir. Asırlardır bizimle birlikte olan bütün Anasır-I İslamın hükümetidir demiştir. Büyük zaferden sonra da;

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bugünkü sınırlarımız içindeki halk Türk halkıdır”demiştir.

Bir Fransız tarihçisi sanırım Albert Sorel “Fransa toprağı 7 asırda Fransız milletini meydana getirdi” demiştir. Peki 9 asırdır Anadolu’da bizimle birlikte yaşayan insanlarımız Türklüğü benimsememiş, kabul etmemişler midir? Aslında insanlarımız Türklüğü benimsemiştir. Güneydoğu Anadolu bölgemizde kürtçe konuşan çok sayıda Türkmen de vardır. Zazaların Türk oldukları tarihen de sabittir. Türklüğü benimsemeyen sadece PKK’dır. Bugün bölgeden PKK’nın baskısı kalksın, halkımız yine devletinin yanındadır.

Tabii PKK yalnız değildir. ABD olsun, AB olsun, Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılmasını yani parçalanmasını istemektedir. Anayasanın 66.maddesindeki Türk tanımını değiştirmek istiyorlar. 66.madde hükmü Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi Türk kabul ediyor. Bu maddenin neresi antidemokratik ve insan haklarına aykırı. Milleti, ırk aidiyetiyle değil, vatandaşlık bağıyla tarif ediyor. Tam anlamıyla çağdaş bir yaklaşım, milletin çağdaş bir tarifidir.

Amaç Türk adını Anayasadan tamamen silmek. Peki o zaman bu milli tarihimize uygun düşüyor mu? Bu şanlı geçmişimizi inkar etmek olmuyor mu? Anayasamızdan Türk adını silmek, devletten Türk adını kaldırmak bu toprakları vatan yapan ve bize emanet eden atalarımızın ruhu incinmez mi?

Sevr’in amacı neydi? Anadolu’dan Türk adını kazımak değil miydi? İstiklal Savaşını bu sebeple yapmadık mı?

Bakın 1. Cihan Savaşı sonunda yapılan Barış Antlaşmalarına. Galip devletlerin Türklerden başka hiçbir milleti yoketmek gibi bir amaçları olmadığını anlarsınız. Sadece Türklere karşı çok acımasız davranmışlar, Türklüğü Anadolu’dan kazımak istemişlerdir. Sevr budur. Biz Sevr’I kabul etmedik. Şimdi onların silah gücüyle gerçekleştiremedikleri Sevr’i biz, Anayasa değişikliği ile gerçekleştirmiş olmayacak mıyız? Bunları iyi düşünmemiz lazım.

Tabii Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının ne Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılmasını, ne de Türklüğün Anadolu’dan silinmesini isteyeceğini düşünmüyorum.

Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı

(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)