5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “yer gösterme” başlıklı 85. Maddesinin ilk fıkrasında: “Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeden anlaşıldığı üzere şüphelinin anlatımlarının doğruluğunun tespiti için, örneğin olay yerinde, bir yönüyle uygulamalı olarak tekrardan ifadesi alınmaktadır. Yani aslında “yer gösterme” işleminin yapılması halinde çift aşamalı bir ifade alma işlemi gerçekleştirilmiş olmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında ise: Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında hazır bulunabilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Dolayısıyla yer gösterme işlemi sırasında yapılan “uygulamalı ifade alma” işlemine, şüpheli müdafinin katılabilmesi bizce soruşturma savcısının inisiyatifine bırakılmıştır.

Söz gelimi üst sınırı beş yıldan fazla olan bir suçun işlenmesi nedeniyle şüpheliye müdafi tayin edilmiş ve müdafisi huzurunda ilk ifadesi alınmış olsun. Daha sonra ise suç hakkında açıklama da bulunmuş olan şüpheliye onun da kabulü doğrultusunda yer gösterme işlemi yapılmış ancak talep olmasına rağmen müdafinin bu işleme dahil olmasına izin verilmediğini kabul edelim. Bilindiği üzere CMK md. 148’de :“Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamazdüzenlemesine verilmiştir. O halde, müdafinin yokluğunda yapılmış olan bu işlem sırasında şüpheli tarafından ikinci defa verilen ifadeye ilişkin açıklamaları onun tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacaktır. Buradan hareketle, CMK 148 de ki düzenlemenin mevcut olması karşısında CMK 85/2 ile savcıya bu geniş takdir hakkının tanınmış olması kanaatimizce gereksizdir, çelişkili bir düzenlemedir. Kaldı ki, CMK 149 son fıkrasında da: Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz” düzenlemesi varken yer gösterme işlemi sırasında soruşturma savcısına geniş bir takdir hakkı tanıyarak müdafinin katılımını engellemeye sevk edebilecek düzenlemeler getirilmesi anlamsız ve çelişkili olmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “yer gösterme” başlıklı 85. Maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde ise: “250 nci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir” düzenlemesi bulunmaktadır. Düzenlemenin ilk cümlesinden; yer gösterme işlemine ilişkin kararın soruşturma savcısı tarafından verileceğini ve yine kural olarak onun iştiraki ile bu işlemin yerine getirileceği anlaşılmaktadır. İkinci cümleden anlaşılan ise belirli bazı suçlar açısından soruşturma savcısının iştirakine gerek olmadan adli kolluk tarafından bu işlemin yerine getirilebileceği hususudur. Belirtmek gerekir ki böylesi bir durumda dahi soruşturma savcısının kararı gereklidir.

Bir an için, şüpheli tarafından işlenen bir suçun bulunduğunu, bu suçun ise 250 nci madde kapsamında kabul edilen suçlardan birisi olduğunu, anılı suça ilişkin olarak savcılık tarafından ilk ifadenin alındığını ve tahkikatın ilerleyen aşamalarında ise şüphelinin de kabulüyle “yer gösterme işleminin” yapıldığını ancak bu işlemin 250 nci madde de sayılan suçlardan olması nedeniyle adli kolluk tarafından yerine getirildiğini varsayalım. Yer gösterme işleminin bir yönüyle uygulamalı bir şekilde ifade alma işlemi olduğunu ifade etmiştik. Verdiğimiz örnekte ilk ifadenin “savcılık” tarafından; ikinci ifadenin ise yer gösterme işlemine konu maddenin ilk fıkrasının ikinci cümlesinin bir gereği olarak adli kolluk tarafından alındığı anlaşılmaktadır.

5271 sayılı yasanın 148. Maddesinin 5 nci fıkrasında: “Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilirdüzenlemesi yer almaktadır. Hal böyleyken, soruşturmaya konu suçun sırf 250 nci maddenin birinci fıkrası kapsamında kalan suçlardan olması hasebiyle yer gösterme işlemi adı altında şüphelinin ikinci defa ifadesinin kollukça alınmış olması mevcut yasal düzenleme karşısında çelişki yaratmaktadır.

Yer gösterme işlemi doktrinde farklı yorumlar içermektedir. Kimilerince yer gösterme işlemi bir koruma tedbiri iken kimilerince bu işlem bir yönüyle ifade alma işlemi kimilerince ise bu işlem bir keşif işlemidir. Bizler ise bu işlemin bir yönüyle ifade alma işlemi olduğunu düşünmekteyiz. Dolayısıyla da yer gösterme işleminin uygulandığı hallerde aslında çift aşamalı bir ifade alma işleminin gerçekleştiği kanaatindeyiz. Zira yer gösterme işlemi, şüpheli tarafından suçun gerçekleştirildiği, suçla ilgili delil, iz ve eserlerin bulunduğu yerlerin gösterilmesi, kendisine isnat edilen eylemin nasıl gerçekleştirildiğinin uygulamalı olarak açıklanması biçiminde gerçekleştirilen bir soruşturma işlemi olduğundan bu işlem ile aslında ikinci defa şüphelinin ifadesi alınmaktadır. Dolayısıyla da yukarıda ki çelişkilere ilişkin yaptığımız tespitlerin esas dayanağı; yer gösterme işleminin bizim tarafımızdan bir ifade alma işlemi olarak değerlendirilmiş olmasıdır.   

Sonuç olarak, bizce ifade alma niteliğinde olan yer gösterme işleminde müdafilerin bulunmasının bir yönüyle CMK md. 85/2 ile kısıtlanmış olması savunma hakkına yapılan bir müdahaledir. Savunmaya yapılan bu tür müdahaleler vatandaşın hakkının gasp edilmesi sonucunu doğurduğundan bu tür kötüye kullanılması mümkün olan ve diğer mevzuat hükümleriyle de çelişki yaratan kanuni düzenlemelerin değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Bilgi güçtür. Adaletle kalmanız dileğiyle.

Av. Vahap ÖZKAN

İZMİR BAROSU

[İşbu çalışma, Avukat Vahap ÖZKAN tarafından kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi çalışma yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak çalışmanın alıntılanan bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.]