Atatürk, Nutuk isimli eserinin “Manzara-i Umumi” başlığı altındaki bölümünde, Kurtuluş Savaşı’ndan önceki dönemde ülkenin içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor :
    “Ulus, yorgun ve yoksul durumda. Saltanat makamında oturanlar, kendini ve yalnız tahtını koruyabilecek önlemler araştırmakta. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. Her yanda yabancı devletlerin görevlileri ve özel adamları çalışmakta. Yurdun dört bucağında bazı azınlıklar gizli, açık amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar. Gizli bir takım dernek ve parti adı altında kuruluşlar var. Yandaş basın organları çalışmakta. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, kurtuluş çareleri saydıkları yollara başvuruyorlar.”
    *        *        *
    Biz de, içinde bulunduğumuz günlerin manzarai umumiye’sini yani Genel Görünüş’ünü, basın organlarından derlemelerimiz ile şöyle özetlemekteyiz:
    Yalnız büyük şehirlerde değil, diğer il, ilçe ve mahallelerde protesto yürüyüşleri artarak yayılıyor.
    Hiçbir şey yapamayan, birli ikili guruplar halinde kadınlar, genç kızlar ellerinde tencere tava çalarak sokak aralarında dolaşıyorlar.
    Yoldan geçen arabalar korna çalarak onlara katılıyor, evlerin balkonlarından pencerelerinden bayraklar sallanıyor.
    Bir gün önce gösteri yapılan meydan ve sokaklardan, ertesi gün geçen insanların, bir gün önce sıkılan gazlardan ötürü boğazları yanıyor, gözleri yaşarıyor.
    O kadar yoğun gaz sıkılmış ki adeta duvarlara, sokak lambalarına, ağaç dallarına takılmış kalmış.
Halka sıkılan tazyikli suların içindeki, niteliği bilinmeyen katkı maddeleri kaldırımları, asfaltı değişik bir renge boyamış.
Yürüyüşleri sabote etmek için meydanlara sokulan sinyal kesici araçlar yüzünden iletişim aksamış, yayınlar yapılamıyor, internet bağlantıları aksıyor cep telefonları çalışmıyor.
Evladından haber alamayan anne babalar çocuklarına ulaşamıyor. Evlerine dönemeyen insanlar ailesine durumunu haber veremiyor, sokaklarda yatan yaralılara ambulanslar ulaşamıyor.
Yaralıların, gözaltına alınanların, tutuklananların sayısı bilinmiyor. Zehirli gazdan korunmak için kullanılan limon, yüz maskesi suç unsuru haline geldi. Çantasında limon, burun maskesi bulunan kişiler potansiyel suçlu olarak kabul ediliyor.
Şiddetli müdahaleden kaçan insanların sığındığı mekanlara ve hatta camilere bile giriliyor. Sokak aralarında dolaşan kimliği belirsiz, eli sopalı, bıçaklı kişiler, kıstırdıkları göstericilere şiddet uyguluyor, etrafı kırıp dağıtıyor.
Halkın katıldığı yürüyüşlere yapılan müdahaleler, sıkılan gazlardan kaçışan katılımcılar, atılan gaz bombalarından bayılan insanlar, tazyikli sular altında devrilen gençler, yaralılar, dövülen ve göz altına alınan insanların bulunduğu yerlerin adı yazılmasa, bu görüntülerin nerede çekildiği bile anlaşılmayacak.
Bu meydanların Azatlık Meydanı’ndan, Tahrir Meydanı’ndan farkı kalmamış.
    Bu; artık Gezi Meydanı’nda ağaçların kesilmesini önlemek için yapılan bir kaç gösteri, Topçu Kışlası, AVM inşaatı sorununu geçti. Uzun zamandan beri Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk İlkelerine karşı süregelen olumsuz davranış, eylem ve söylemlerden, yolsuzluk iddialarından ötürü bir rejim sorununa dönüştü.
    Olayların boyutu Türkiye sınırlarını aştı. Diğer ülkelerin değişik şehirlerinde, Türkiye’deki göstericiler lehine, gösteriler yapılıyor.
    Üçüncü dünya ülkelerinde, Afrika ve Arap devletlerinde yapılan zulme başkaldıran sanatçılardan, Madonna’dan, Bruce Wills’ten açıklamalar geliyor.
    Yerli basın yayın organlarında yayınlanamayan, televizyonlarda gösterilmeyen yürüyüşler, protestolar, gazlı-coplu şiddetli müdahaleler yabancı basın yayın organlarında yer alıyor.
    Avrupa Birliği, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerden tepkiler ve kınamalar geliyor.
    Uluslararası kuruluşlar ve aydınlar halka yapılan zulme karşı çıkıyorlar.
    *        *        *
    Nutuk’daki Manzarai Umumi şöyle devam ediyor :
“Bu durum karşısında tek bir çıkış yolu vardı. Ulus egemenliğine dayalı, tam bağımsız bir Türk Devleti.”
Ve Gençliğe Hitabesi’ni şöyle bitiriyor :
    “Ey Türk istikbalinin evladı ! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”


Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.