TBB DİSİPLİN KURULU KARARI

T. 08.05.2016
E. 2016/206
K. 2016/360


Konu: Şikâyetli avukatın müvekkili tarafından gönderilen beyan dillekçesine hiçbir hukuksal katkı yapmaksızın kes kopyala yapıştır yöntemi ile yazı altına imzasını atarak Mahkeme’ye sunduğu dosya kapsamı ve kabulle tartışmasızdır.

(Yas 34,134,TBB Mes. Kur 3, 4)

İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikâyetli avukat hakkında şikâyetçinin 01.08.2012 kayıt tarihli dilekçesi üzerine Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun 08.12.2013 gün ve 2013/765 Esas, 2013/1029 Karar sayılı kararıyla “Şikâyetli avukatın ... 1. Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi’nin 2011/445 Esas sayılı dosyasına sunduğu 16.01.2012 tarihli “cevaba cevap” dilekçesinin, şikâyetçinin kendisine gönderdiği e-mailden kopyala-yapıştır yapılarak düzenlendiği, dilekçe vekil sıfatıyla verildiği halde, şikâyetçinin beyanlarının, kendi ifadesine göre yazılı olduğu, e-mailin düzeltilmeden, olduğu gibi cevap dilekçesi haline getirildiği ve mahkemeye sunulduğu, 1136 sayılı Avukatlık Yasası ve Meslek Kurallarına aykırı davrandığı” iddiasıyla başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

Şikâyetli avukat önceki sözlü ve yazılı savunmalarında özetle; müştekinin vekillik görevini yaptığı tüm aşamalarda vekilin verdiği bilgi ve talimatlar doğrultusunda hareket ettiğini, şikâyetçinin hakkında savcılığa yapmış olduğu şikâyet başvurusu ile ilgili olarak yapılan soruşturma sonucunda hakkında kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar verildiğini, şikâyetçinin eşinin ... 1. Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi’nin 2011/445 Esas sayılı dosyası ile Boşanma davası açtığını, ayrıca ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden uzaklaştırma kararı talep ettiğini, delil bulunmaması nedeniyle talebinin reddedildiğini, şikâyetçinin ... Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu ve 4320 sayılı Yasa kapsamında tedbire karar verildiğini, yaptığı savunma sonucunda dosyanın takipsizlikle sonuçlandığını, iftira suçundan şikâyetçi olmalarına rağmen kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, koruma ve uzaklaştırma kararın kaldırılması için tespit talebinde bulunduğunu, boşanma dosyasında yeniden itirazda bulunduğunu, ancak bu aşamada şikâyetçinin davadan çekilme talebi ile karşılaştığını, dava dosyasına 14.11.2011 tarihli cevap dilekçesi ve delil listesi ile 15.12.2011 tarihli dilekçe ile tanık isim ve adreslerinin bildirildiğini, dilekçelerin özenle hazırlandığını ve gerekli düzenleme yapılarak mahkemeye sunulduğunu, hak kaybının olmadığını savunmuştur.

İncelenen dosya kapsamından; Şikâyetçiye ait …[email protected] adresinden şikâyetli avukatın …@live.com adresine “ekte cevaba cevaplarımız tarafınıza gönderilmektedir. Ben oldukça detaylı bir şekilde yazmaya çalıştım. Konuları tam anlatabilmek maksadı ile. Hazırlayacağınız cevap yazısına doğru yön verebilmek amacı ile.” ifadeleri ile birlikte, cevaba cevap yazımız, maddi tazminat açısından cevaplarımız ile Manevi tazminat açısından cevaba cevaplarımız; emekli yazı işleri müdürünün yazdığı cevaba cevap dilekçesi örneği aşağıdadır başlığı altında 7 sayfa dilekçenin elektronik posta ile gönderilmiş olduğu,

Şikâyetli avukat tarafından ... 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 2011/445 Esas sayılı dosyasına davalı vekili sıfatıyla 14.11.2011 tarihli davaya cevap dilekçesinin sunulduğu, şikâyetli avukatın davalı vekili sıfatıyla sunduğu 16.01.2012 tarihli cevaba cevap dilekçesinin içeriğinde vekil sıfatıyla yazılan ifadelerden ziyade, davacının ağzından yazılmış öznel ifadelerin yer almakta olduğu,

Şikâyetçi tarafından şikâyetli avukata 27.03.2012 ve 15.03.2012 tarihlerinde gönderdiği yazı içeriklerinde şikâyet konusu hususların yer aldığı,

Şikâyetli avukat hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 01.11.2013 tarihli “Olur”u ile soruşturma izni verilmesinin gerekli görülmediği, bu işlemin iptaline dair şikâyetçi tarafından … 2. İdare Mahkemesi’nin 2013/1621 Esas sayılı dosyası ile açılan dava sonucunda 2014/557 Karar sayılı ve 30.04.2014 tarihli kararla “davacının şikâyet ettiği avukat hakkında öne sürdüğü iddialara ilişkin olarak tespit edilen hususlar karşısında, avukatının vekâlet ilişkisinin gerektirdiği savunma ve iddialarda bulunduğu, avukat tarafından yapılan işlemlerde usule ilişkin bir aykırılık bulunmadığı, vekâlet ilişkisinden doğan görevlerini yerine getirdiği, boşanma davasında gerekli savunmaları yaptığı, görevini kötüye kullandığına ilişkin somut bir delilin bulunmadığı anlaşılan avukat hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın taraflar başkaca talepte bulunmadığından 08.09.2014 tarihinde kesinleştiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

Şikâyetli avukat itirazında özetle; Önceki beyanlarını tekrarla, şikâyetçi aleyhine bir sonuç doğmadığı veya şikâyetçi tarafından herhangi bir hak kaybı yaşanmadığı halde salt özen yükümüne aykırı davrandığı gerekçesiyle tarafına ceza verildiğini, özen yükümüne uymadığı ve mesleğe güvenini sağlayacak sadakat ile işi yürütmediğinin söylenemeyeceğini, bu durumun mahkeme kararı ve kendisinden sonra dosyaya vekâletname koyan meslektaşının beyanı ile sabit olduğunu, aleyhine verilen uyarma cezasının hatalı olduğunu, şikâyet hakkının anayasal bir hak olmakla birlikte yasal dayanaklarının bulunması ve şikâyet edilen kişinin haksız yere mağduriyetine sebebiyet verilmemesi gerektiğini belirtmiş; kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”,

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

Şikâyetli avukatın müvekkili tarafından gönderilen beyan dillekçesine hiçbir hukuksal katkı yapmaksızın kes kopyala yapıştır yöntemi ile yazı altına imzasını atarak Mahkeme’ye sunduğu dosya kapsamı ve kabulle tartışmasızdır.

TBB Yönetim Kurulu kararında da bildirildiği üzere “Ancak, 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 2. maddesinde “Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.

Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.” hükmü gereği bu beyanların hukuksal bir zemin üzerine oturtularak Mahkeme’ye sunulması mesleğin özenle yapılması kuralı olduğu gibi kendine ve mesleğine karşı duyması gereken saygının da bir gereğidir.

Şikâyetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında işine ve müvekkiline karşı gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından, eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.

Baro Disiplin Kurulu’nun, şikâyetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 2, 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları 3, 4. maddelerine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde olmakla itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç olarak Şikâyetli avukat Y.U.’nın itirazının reddi ile;

1-… Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası ile Cezalandırılmasına” ilişkin 19.10.2015 gün ve 2014/1 Esas, 2015/25 Karar sayılı kararının ONANMASINA,

2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

Oybirliği ile karar verildi.