Her ne kadar, toplumun genelinde, “Avukatlık mesleği, oldukça iyi kazandıran bir meslek” algısı yer etmiş ise de, bunu tüm avukatlar için söylemek pek mümkün değildir.

Ekonomik sorunları dile getirmenin, meslek onurunu zedeleyebileceği düşünülse de, amacımız, meslek onuruna zarar vermek değil, meslek itibarını zedelememek adına pek fazla dillendirilmeyen bu konuyu irdeleyerek, ekonomik sıkıntılar yaşayan genç avukatlara çözüm önerileri sunabilmektir.

Avukatlık mesleğinin, diğer mesleklerden farklı olarak, hem kamu hizmeti niteliği, hem de serbest meslek niteliği bulunmaktadır.

Bir avukat için aslolan, mesleğin kamu hizmeti niteliğini  ön planda tutmaktır. Avukatlık mesleği, salt para kazanma arzusu ile yapılacak bir meslek değildir çünkü. Lakin her insan gibi avukatlar da, öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, ardından gerek kendileri, gerekse bakmakla yükümlü olduğu insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına gelire ihtiyaç duyarlar. Mesleğin kamu hizmeti niteliğini ön planda tutabilmek de öncelikle ekonomik anlamda güçlü olmaktan geçmektedir.

Uygulamaya bakıldığında, pastanın büyük diliminden, bir kısım avukatların pay aldığı, diğer kısımlardan da kalanların nemalanmaya çalıştığı gözlemlenmektedir. Hal böyle olunca, malum geçim kaygısı, genç avukatları, inanmadıkları işleri almaya zorlayabilmekte, müvekkil potansiyelini arttırabilmek adına,belirli bir hukuk dalında uzmanlaşmak yerine, tüm hukuk dallarında dava almaya itmektedir.

Büyük hukuk bürolarında sigortalı çalışan avukatların, sigorta primleri dahi yeri gelmekte, kuruma gerçek ücretler üzerinden  bildirilmemektedir. Çalışmak zorunda kalan genç avukatın, bu duruma istemeden de olsa ses çıkarmadığı gözlemlenmektedir.

Çalışmak zorundayım diyen avukata sormak gerek; “Kendi hakkını savunamayan bir avukatın, başkasının hakkını savunması mümkün müdür?”

Bir kısım avukatlar, bürolarına masraf ortağı avukat alarak masraflarını azaltma yoluna gitmektedirler. Baro aidatlarını ve sigorta primlerini dahi ödemekte zorlanan avukatların sayısının oldukça fazla olduğu düşünüldüğünde, özellikle genç avukatların büyük bir kısmının, ya bürolarını kapatıp / hiç büro açmadan , başka bürolarda ücret karışığı çalıştığına veya kamuda ücretli avukatlık yaptıklarına rastlamaktayız.

Ekonomik sorunlar, avukatları, ister istemez, meslek kurallarının dışına çıkmaya zorlamakta, iş alabilmek – gelir elde edebilmek adına, meslek kuralları ile bağdaşmayacak şekilde hareket etmeye (reklam yasağına aykırılık gibi) veya yukarıda da ifade edildiği gibi, avukatları, inanmadıkları işleri almaya zorlamaktadır.

Ekonomik sorunları bulunan bir avukatın, meslek ilke ve kurallarına uygun davranmasını beklemek, oldukça ütopik bir yaklaşım olacaktır. Oysa ekonomik sorunlarını çözmüş bir avukat, kamu hizmetini ifa ederken bağımsız ve güçlü olacak, böylelikle, bağımsız ve güçlü avukatlar da Avukatlık Kanunu’nun 1 inci maddesinde belirtilen “yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil etme” görevini gerçek anlamda yerine getirebileceklerdir. Aynı doğrultuda, ekonomik sorunları bulunmayan bir avukat, uygun görmediği işi kabulden imtina edebilecektir.

Bir çok genç avukatın, yanında çalışmış olduğu avukatın almış olduğu işleri takip ederken, iş seçme şansına sahip olmadıklarını, bu nedenle mesleğini icra ederken keyif almadıklarını dile getirdiklerine de sıklıkla rastlanmaktadır. Bağımlı çalışan bir avukatın, iş seçme lüksü olmadığı düşünüldüğünde, ekonomik bağımsızlığın olmamasının, avukatın meslekten alacağı keyfi de doğrudan etkilediği açıkça ortadadır.

Avukatlık mesleğinde de hızlı bir tekelleşme süreci yaşanmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde az sayıda avukat, çok sayıda meslektaşını ücretli ve SGK’lı olarak kendisine bağlı  olarak çalıştırmaktadır. Oysa ki avukatlık mesleği, doğası gereği bireysel emeğe dayalıdır ve müvekkil ile avukat arasındaki karşılıklı güven zemininde yapılır.

Toplumun büyük kısmında görülen yoksullaşma ve adalete olan güvenin yitirilmesi hukuki işlerde avukatla temsil oranını düşürmektedir. Hal böyle olunca da, avukatsız yazılan dava dilekçeleri, açılan davalar, yapılan usul hataları nedeniyle, lehe sonuçlanabilecek davalar kaybedilmekte, adalete olan güven böylelikle daha da yitirilmektedir. Ülkemizde, avukatlık mesleğini yapabilmek için Avukatlık Kanununun 2. maddesindeki şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Avukatlık mesleğinin önemine karşın, mesleğe girişin kolay olması önemli bir çelişki oluşturmaktadır.

Gerek devlet üniversiteleri, gerekse vakıf üniversiteleri hukuk fakültelerinin sayısının artması, hem eğitim kalitesini düşürmüş, hem de ihtiyaçtan çok mezun verilmesine sebep olmuştur. Her ne kadar hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra avukatlık dışında onlarca seçenek bulunmakta ise de hukuk mezunlarının başvurabileceği diğer meslek gruplarındaki sınırlı kontenjan nedeniyle, avukatlık mesleğine olan talep de doğal olarak artmıştır. Hukuk fakültelerinde verilen teorik eğitimin, çoğu zaman yetersiz kaldığına da sıklıkla rastlanmaktadır. Mesleğe girişi zorlaştırmak adına ileri sürülen en etkin yöntem, avukatlık sınavı olarak dile getirilmekte, Türkiye Barolar Birliği’nce bu hususta çalışmalar devam etmektedir. Ancak bu konuda henüz somut bir adım atılabilmiş değildir.

Bir diğer öneri ise, avukatlık mesleğinin yapılabilmesi için üst yaş sınırlaması getirilmesidir. Bu yöntemle amaçlanan, mesleğe dinanizm kazandırmak ve genç meslektaşlara fırsat yaratmaktır.

Gelir Vergisi Kanunu incelendiğinde,  ticari kazançlara sağlanan indirim imkanları serbest meslek mensuplarına sağlanmamaktadır. Avukatların, Gelir  Vergisi Kanunu kapsamında, serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin kurallara tabi oldukları düşünüldüğünde, bütün giderlerinin vergiden düşürülebilmesi imkanı tanınması, bir nebze olsun ekonomik sorunlara çözüm niteliğinde olacaktır.

Avukatların, iş takibi için müvekkillerinden almaları gereken vekaletnamelerin, noterler tarafından değil, barolar tarafından düzenlenmesi ve bu vesileyle oluşturulacak kaynağın, mesleğin ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının çözümü için kullanılması da, ekonomik sorunların çözümü için ileri sürülen alternatif yöntemlerden biridir. Ancak bu uygulamanın, baro pulları gibi amacı dışına çıkması halinde, avukatlara ekonomik çözüm üretmekten ziyade, vekalet çıkarabilmek için ilave külfet getirmesi de sözkonusu olabileceğinden, böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi durumunda, gelir ve harcama denetiminin düzenli bir şekilde yapılması uygun olacaktır.

Zorunlu avukatlık sisteminin genişletilmesi de, avukatların ekonomik anlamda sorunlarını azaltabilecek tedbirlerden biri olarak sayılabilir. Örneğin tapu alım ve satımlarının avukatlar nezaretinde yapılması, Avukatlar tarafından düzenlenmeyen kira sözleşmelerinin geçersiz kabul edilmesi gibi yasal düzenlemelerle, zorunlu avukatlık sistemi genişletilebilir.

Avukatlık asgari ücret tarifesinde, her ne kadar her yıl değişiklik yapılmakta ise de, bu değişikliğin, günün şartlarına uygunluğundan bahsetmek pek mümkün değildir. Tarifenin, günün şartlarına uygun hale getirilmesi de, avukatların ekonomik şartlarının iyileşmesine katkıda bulunacaktır.

Genel kanının aksine, belirli bir hukuk dalında uzmanlaşmak, kısa vadede olmasa da, avukatlar için, uzun vadede, çok daha gelir getirici olacaktır. Ancak uzmanlık alanının seçimi konusunda da dikkatli olmakta fayda vardır.

Farklı uzmanlık alanları olan avukatların bir araya gelerek kuracakları avukatlık ortaklıkları da, gerek daha geniş bir müvekkil portföyüne hitap edebilmek, gerekse daha profesyonel hukuk hizmeti sunabilmek açısından genç avukatlar için faydalı olacaktır. Bu konuda, Barolar Birliğinin de, avukatlık ortaklıklarını özendirecek, ortaklık kurulumu için gerekli bürokrasiyi en aza indirecek ve gerekirse vergisel anlamda kolaylıklar sağlamak suretiyle avukatlık ortaklığı kurulumuna, genç avukatların özendirilmesi de gerekmektedir.

Ancak herşeyden öte, serbest çalışmak isteyen bir avukat için müvekkil, olmazsa olmazdır. Müvekkil olmazsa, gelir de olmaz. Bir avukatın, büroda oturarak müvekkil edinmesi mümkün değildir. İnsanlar, avukatlık bürosuna, bakkal dükkanı gibi tabelayı görüp gelmezler. Avukat seçerken, genellikle referans ile hareket ederler. Müvekkil edinebilmenin temel şartı da sosyalleşmekten geçer. Avukatın, gerek meslekle ilgili etkinliklere, konferanslara katılarak, gerekse meslek dışı ortamlarda bulunarak kendini hatırlatması, tabiri caiz ise “Ben burdayım” demesi gerekir.

Aksi taktirde, elin adamı ofisine para sayma makinası alır, siz ise bahtsızlıktan, kısmetsizlikten yakınmaya, maaşa talim etmeye devam edersiniz…


Kaynak: http://hukukitavsiyeler.com/2015/10/avukatlik-meslegi-ve-ekonomik-sorunlar/