Dilekçesinde Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan avukatların işlerini görürken tüm özel ve kamu kuruluşlarının yardımcı olması gerektiğine ilişkin hükme aykırı davranılmasının bir yaptırımının olmadığını belirten Avukat Salih Özgüneş, bu konuda TBMM'de girişimlerde bulunularak mevzuat açığının giderilmesini talep etti.

hukukihaber.net konuşan Özgüneş, “Meslektaşlarımdan bu konuda duyarlılıklarını ve aynı şekilde dilekçeleriyle barolar birliğinde dikkat uyandırmalarını bekliyorum.” dedi.

İlgili madde şöyle;

(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 - 4667/2 md.) Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.

Örnek olması adına dilekçeyi yayınlıyoruz;

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI
AVUKAT HAKLARI MERKEZİ’NE

Türkiye Barolar Birliği’nin …………. sicil numaralı mensubuyum. Mesleki görevimizi icra ederken kamu ve özel kuruluşlarda avukatlar olarak karşılaştığımız zorlukların çözümü amacıyla işbu dilekçeyi arz etmekteyim.

Malum olduğu üzere Avukatlık Kanunu m.2/III hükmü “Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır…” düzenlemesini ihtiva etmektedir. Fakat pratikte maalesef bu hükmün gereği çoğunlukla yerine getirilmemektedir. Muhatap olunan özel ve kamuya ait kuruluş personelleri, avukatların kamu görevi icra ettiğini göz ardı ederek hareket etmektedir.

Yukarıda bahsedilen olgunun sebebi ise, Av. K. m.2/III hükmüne aykırı davranışın somut olarak herhangi bir müeyyideye bağlanmamış olmasıdır. Zira özel kurumlarda avukatların bilgi ve evrak talebi haklı bir nedene dayanmaksızın reddedildiğinde kanuni olarak bu eylemi cezalandıracak herhangi bir yaptırım hükmüne dayanılamamaktadır. Maalesef ceza hukukunda kıyas yasağı bulunduğundan dolayı, somut vakalara uyan benzer müeyyideler de kıyasen uygulanamamakta, netice olarak da başvurularımız takipsizlikle neticelenmektedir.

Kamu kurumlarında karşılaşılan benzer durumlarda ise, her ne kadar görevi kötüye kullanma suçundan dolayı şikayette bulunabilinse de, bu defa ya soruşturma makamınca suçun oluşmadığından bahisle KYOK verilmekte ya da 4483 sy. Kanun uyarınca sorumlu amirden soruşturma izni alınamamaktadır. İstisna durumlar olsa da genel tablo bu şekilde karşımızda durmaktadır.

Yer verdiğimiz izahatlar ışığında, mesleğimizin icrasında adliye haricindeki makam ve özel kurumlarda yaşadığımız sıkıntıların temelinde Av. K. m.2/III hükmüne aykırı davranışların müeyyideye bağlanmamış olduğu tartışmaya yer vermeyecek bir gerçektir. Bununla beraber cezai yaptırım haricinde idari yaptırım olanaklarının da mesleki kurum ve organlarımızca zorlanması da anılan sıkıntıların çözümüne katkı sağlayacaktır. Bu metodun Avukatlık Kanunu gereği baro organlarınca kullanılması tabii bir yükümlülüktür. Fakat her halükarda yukarıda bahsedilen mevzuat açığının giderilmesi mesleğimiz adına olmazsa olmazdır. Nitekim idari yaptırım olanaklarının en yüksek raddede etkinleştirilmesi dahi cezai müeyyidenin gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.

Anılan nedenlerden dolayı işbu dilekçe ile sayın başkanlığınıza başvurarak, yasama organımız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili birimleri nezdinde gerekli girişimlerin başlatılarak sonuçtan meslek kamuoyunun haberdar edilmesini talep etme gereği hâsıl olmuştur.

İşbu dilekçeyi sayın Başkanlığınıza arz etmekle, gereğini saygılarımla arz ve talep ederim.

...

Avukat Salih Özgüneş'in daha önce aynı konu hakkında yaptığı başvuru için verilen KYOK kararı şöyle;

hukukihaber.net