Bakırköy Adliyesi’nde görülen bir cinsel istismar davasında kararın çıkmasının ardından sanığın yakınları, müşteki çocuğun avukatı Mehmet Hakkı Çezik’e saldırarak burnunu kırdı.

Saldırıyı kınayan İstanbul Barosu'ndan yapılan tepki açıklamasında "Birileri mahkemenin adaletsizliği tescilini isterken, bir avukat adalet için darp edildi." denildi.

Barondan yapılan kınama açıklaması şöyle;

Dün Bir Meslektaşımız Daha Saldırıya Uğradı

Dün Bakırköy Adliyesinde görülen davanın duruşma çıkışında, sanığın yakınları Av. Mehmet Hakkı Çezik’e alçalça saldırarak, onu darp ettiler.

Bir çocuk istismarı davasında mağdura zorunlu müdafi olarak görevlendirilen meslektaşımız, bazı tanıkların ifade değiştireceği yönündeki baskılara boyun eğmeyip bunu ifşa edince tehditler almaya başlamış, bu tehditleri de mahkeme tutanaklarına kadar intikal ettirebilmişti. Dünkü duruşmada sanık ile ilgili mahkumiyet kararı verilmesini takiben, salon dışına çıkar çıkmaz saldırıya uğrayan meslektaşımıza, burun kemiğinin kırılmasına kadar varacak  ağır bir saldırı gerçekleşti.

Bir avukat görevini yaptığı için darp edildi.

Bir avukat, görevini savsaklamadığı, umursamaz olmadığı için darp edildi.

Bir avukat tehditlere boyun eğmediği için, maddi gerçeğin ortaya çıkması adına direndiği için darp edildi.

Meraklıları için ifade edelim; zorunlu müdafilik görevi nedeniyle bütün bu uğraşlarının karşılığında “üç kuruş” alacak. Yani bu avukat “para” için değil, “adalet” için darp edildi.

Birileri Mahkemenin adaletsizliği tescilini isterken, bir avukat adalet için darp edildi.

Bu ilk değil, son da olmayacak biliyoruz. Ama bu saldırının ağır bir ihmal neticesinde vuku bulmuş olması affedilemez bir gerçekliktir. Tutanaklara kadar yansıyan tehdit, mahkemece önemsenmediği için, önlem alınmadığı için üstelik adliye içinde gerçekleşebilmiştir. Yargının kurucu unsuru olan savunmanın temsilcisi konumunda bulunan avukatın, bir yargı sujesi olarak hakim ve savcıdan ayrıksı bir değerlendirmeye tabi tutulamayacağının yazılı olduğu metinleri biliyoruz. Ancak bunları uygulamaktan uzak durarak mesafe alınabilmesi olası bulunmadığından da eminiz. Bu saldırının; mahkumiyet talep eden mütalaası nedeniyle savcıya ya da mahkumiyet kararı vermesi nedeniyle yargıca değil de doğrudan avukata yönlendirilebilmesindeki sorumluluğu duyumsamanın gerekliliğine işaret ediyoruz.

Bu ilk değil, son da olmayacak biliyoruz. Çünkü biz kısıtlı da olsa bazı toplum kesimlerine “avukatlık” kavramını anlatamadık. Yargılamadaki “avukat rolünü” kavramaktan uzak bir cehaletin saldırısı altındayız. Bütün bu saldırılara karşın görevlerimizi inatla sürdürmekte olmamız, bu zavallılara verilen mesajımızdır: Maddi gerçeğin somutlanması mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Adalet arayışımız, mücadelemizin kaynağındaki yegane yaklaşım olmaya devam edecektir.

Meslektaşımıza “geçmiş olsun” dileklerimizi yineliyoruz. Dik duruşu ve boyun eğmeyen tavrı, sadece kendi anıları içinde bir onurlu öyküyü ifade etmekle kalmayacak, “örnek avukatlık” olarak Baromuzun tarihinde de özenle saklanacaktır.

Dün hastane girişinden itibaren süreci özenle takip edip meslektaşının yanında yer alan Avukat Hakları Merkezimiz, bugünden itibaren de soruşturmanın etkin yürütülmesi ve gözaltındaki sanıkların cezalandırılması bakımından devrede olmaya devam edecektir.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI