İstanbul Barosu'ndan yapılan tepki açıklaması şöyle;

"Avukatlık Yasasında Yapılması Öngörülen Değişiklik Teklifi, Haksız, Adaletsiz ve Eşitsizdir"

"5 Nisan tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan teklif ile Avukatlık Kanununda iki konuda yeni düzenleme önerilmiştir.

Anılan düzenlemelerin sevk edilmesinden önce, Baromuzun ya da TBB’nin görüşü alınmamıştır.

OLUMLU

Sevk edilen değişikliklerin ilki, stajyer meslektaşlarımızın “ücret edinme yasağı” olarak bilinen yasaklarının kaldırılmış olmasıdır.  Öteden bu yana Barolar için de eleştiri konusu olan, müteaddit başvurularımıza konu ettiğimiz ve son kez de Genç Avukatlar Merkezimiz tarafından TBMM’ndeki hukukçu milletvekillerine yazılan mektup ile gündemde tutulan bu başlığın, teklife konu edilmiş olması Baromuzca da olumlu karşılanmıştır.

Her ne kadar, sorunun çözümüne yönelik çalışmanın özünde, kamu çalışanlarının avukatlık stajına dair düzenleme ihtiyacı bulunsa ve esasen bu düzenlemenin “stajdaki yetmezlikler” üzerinden kurgulandığı anlaşılsa da, yeni bir avukatlık yasası düzenlemesi ile “yeni bir staj” anlayışının somutlanmasına kadar, stajyer meslektaşlarımızın bir mağduriyetinin giderilmesi bağlamında değişiklik teklifini olumlu bulmaktayız. Teklifin hazırlık aşamasında, kamu çalışanlarının “istihdamına devam etmesi ve çalıştığı kamu kurumunun hukuk biriminde staj yapması,” ağırlıklı Bakanlık görüşü iken, bu yöntemden vazgeçilmiş olmasını da – yukarıdaki ihtirazi kayıtlarımız ile – olumlu karşılamaktayız.

Bize göre, hakim/savcı stajyerine staj süresi boyunca maaş bağlayan bir “devlet algısı”, akademik ve adli staj süresi boyunca stajyer avukat için de aynı algıyı besleyebilmelidir.  Bu yaklaşımımızı kapsamlı Avukatlık Yasası değişiklikleri bağlamında savunmaya ve yasalaşmasını sağlamaya özen göstereceğiz.

ADALETSİZLİK

Ancak getirilen teklifteki ana değişiklik, Adli Yardım Ödeneklerinin Barolara dağıtımında büyük bir “adaletsizliğe” imkan tanınmış olmasıdır. Sadece ve yalnız 2. Barolara “devlet kaynaklarının aktarılması” anlamını taşıyan ve esasen o barolardaki avukatlar için de bir ölçünün ötesine geçemeyen olanakları sağlayacak bu düzenleme, bahse konu edilen kaynağı ana baronun hakkından mahsup ederek 2. Baroya vermesi bakımından da ayrıca büyük bir haksızlığı barındırmaktadır. 2022 rakamları baz alınarak yapılacak bir paylaşımda; meslektaşlarımıza aktarılmak üzere, TBB tarafından gönderilen ödeneklerinden 3.341.489.- TL. İstanbul Barosundan alınarak 2. Baroya verilmiş olmaktadır. Bir başka anlatımla, İstanbul Barosunun yasa gereğince hak ettiği ödenekler % 14.06 oranında azaltılırken, 2. Baronun ödeneği % 305.41 oranında arttırılmaktadır.

Baromuz açısından oluşan bu “mahrumiyetin” bir başka anlatımı da, meslektaşlarımıza yapılacak ödemelerin gecikmesidir. Bugün itibariyle zaten 6-8 ay gecikmeli olarak yapılan ödemenin toplam tutarı 14.000.000.-TL. civarındadır. Önceki ay içinde Bakanlık tarafından “gecikmiş borçlar” tutarı Barolardan sorulmuş ve bu anlamda da bir ödeme yapılacağı zannı yaratılmış iken, böyle bir teklifin gündeme getirilmesi, süreçleri izleyenler için çok anlamlı olmuştur.  

Üstelik bu açık adaletsizlik – sanıldığının aksine – sadece 2. Baroların kurulduğu yerlerdeki Barolar açısından değil, başka barolar açısından da ciddi “eşitsizlikler” doğurmaktadır. Teklifte öngörülen şekilde bir dağıtım esasının belirlenmesi halinde 2300 civarında üyeye sahip bulunan İstanbul 2 Nolu Barosu, kendisinden iki misli daha fazla üyeye sahip olan Barolardan daha fazla ödenek alacaktır. Çünkü düzenleme, genel esaslar çerçevesinde değil, özel olarak 2. Barolar çerçevesinde yapılmıştır.    

Özel olarak işaret edilmelidir ki, Baroların meslektaşlarına aktarmak üzere yasanın 180. Maddesi gereğince tahsil ettiği bu kaynağın kullanımı, yönetmelik ile belirlenen esaslara göre yapılmaktadır. Yasa gereğince Adalet Bakanlığı tarafından Barolarda yapılan denetimlerde de özel olarak izlenen bu hesapların, baronun başka giderlerinde kullanılmasının önünü kapatan yönetmeliğin uygulanmasına dair farklılıklar ortaya çıkarsa, bu sonuç Barolar arasında yaratılan bir başka eşitsizliğin de göstergesi olacaktır. Açık deyişle, avukatların hizmetleri için onlara ödenmek üzere ve/veya Adli Yardım cari giderleri için tahakkuk eden tutarların, başka amaçlarla harcanması, Baromuzun 2. Baro açısından dikkatle izlenmesini zorunlu kılan bir yeni durum oluşturacaktır.

Adaletsizlik, haksızlık, eşitsizlik barındıran bu teklif yasalaşırsa, bir başka önemli sakınca da 2. Baroların ayrıca Adli Yardım Birimleri oluşturması yönündeki yaklaşımdan doğacaktır. 2.Baroların kurulmasına olanak veren yasa değişikliği ile bir ildeki iki baronun ortak oluşturacağı ve masraflarına ortak olarak katılacakları Bürolar öngörülmüş iken, daha yasa değişikliği üzerinden 2 yıl bile geçmeden, bu bürolar ayrılmış olacaktır. Bu ayrım, adli yardımın verilmesindeki bütün felsefi temelleri yok edeceği gibi, yerinden yönetim öngören konumunun gözetilmeden yapılması da ayrıca başka temel sorunları körükleyecektir. Onun da ötesinde, kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet, çocuk istismarları, iş cinayetleri gibi temel toplumsal/hukuki sorunlarda farklı ve “karşıt” avukatlık pratiklerine de yol açacaktır. 2.Baroyu kurarken bile gösterilmek ihtiyacı duyulan bu hassasiyetlerden şimdi vazgeçilmiş olmasının doğuracağı muhtemel sonuçlar, bu açıdan telafi edilemeyecektir.

AMACINDAN SAPAR

Adli Yardım Bürolarının ayrılmasındaki bir başka haksızlık da, görevlendirmeler bağlamında gerçekleşecektir. Bugün İstanbul Barosu tarafından tamamen şeffaf bir anlayışla ve “ortak” olarak gerçekleştirilen görevlendirmelerin ayrı ayrı yapılacak olması, 2. Baro avukatının özel bir korumaya alınması anlamına gelecektir. Mevcut sistemdeki eşitliğin bozulması, sistemin içindeki bazı avukatların ayrılması ve onlar için ayrı atama sistemi öngörülmüş olması, onlar için ayrı bir ödenek de sağlanmış olması değerlendirildiğinde, sadece Barolar açısından değil, meslektaşlar arasında da ciddi ve açık bir ayrımcılık göstergesi olacaktır. Daha az adli yardım görevi kabul eden avukata sahip bir 2.Baronun, bürolar eliyle “müvekkil toplamaya” yönelmesi, adli yardımın genişletilmesi değil, amacından saptırılması anlamına gelecektir.

Kaldı ki, adli yardım hizmetlerinin verilmesindeki temel yaklaşımlardan birisi de, verilen bu hizmetin serbest avukatlığı ve onun verdiği hizmeti etkilemeyen bir dengede sürdürülmesinin sağlanmasıdır. Baroların bu bağlamda gösterdiği deneyim ve duyarlılıkların şimdi bu değişiklik ile ortadan kalkması, giderek bütün meslektaşlarımız için bir başka haksızlığın uygulaması olacaktır.

2. Baronun kurulması ile yanlış iliklenen ilk düğmeye kadar yeniden çözüm gerekirken, inatla ve siyaseten yapılan yeni iliklemeler, yeni çözümsüzlüklere neden olmaktadır. Hukuksuzluğu geleceğe taşıma amacı güden bu yaklaşımların tarihsel hükmü hiç değişmemiştir. 2.Baro kuruluşu ve onun kapanıncaya kadar gidecek değişim süreçleri için de tarih hükmünü verecektir."

>> Teklif için TIKLAYINIZ