İstanbul Barosu, 52 binden fazla kayıtlı avukatla dünyanın en büyük barosu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukatlar, 16-17 Ekim'de başkan seçmek için sandık başına gidecek. Baroya 15087 siciliyle kayıtlı avukat Şadi Çarsancaklı, seçimde Bağımsız Avukat Grubu adına baro başkanlığına aday oldu. 

1963 yılında Elazığ'da doğan Çarsancaklı, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. İnsan hakkı ihlallerine yönelik çalışmalar yürüttü ve 1991 yılında İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği'nin (MAZLUMDER) kurucuları arasında yer aldı.

Çarsancaklı, projelerini, vaatlerini ve seçilmesi durumunda nasıl bir baro oluşturacaklarını Independent Türkçe'den Cihat Arpacık'ya anlattı.

Avukatlar sürekli sorunlarından bahsediyor ama İstanbul Barosu Genel Kurulu'na da kayıtlı avukatların en fazla yarısı geliyor. Böyle bir eleştiri var. Haklı bir eleştiri mi?

Bugün itibariyle 52 bin 49 meslektaşımız var. Her bir meslektaşımız avukatlık sorumluluğunu taşıyor. Gelmeyen bir tek meslektaş bile olsa eleştiriyi hak eder. Çünkü genel kurul avukatların şenliğidir. Orada kendi gelecekleriyle ilgili karar alırlar ve kendi dışlarındaki dünyaya kendilerini haykırırlar. Bütün bunlar dikkate alındığında elbette genel kurula katılmamak kınanması gereken bir kusurdur. Gelmeyen genelde olur. Bahsettiğim 52 bin 49 kişinin büyük kısmı genç ve onlar gelecekler. Onlar avukat olmanın sorumluluğu, avukat olmanın onuru, kendilerine duyduğu saygı onları getirecektir. Bütün meslektaşlarımın genel kurula katılacaklarını düşünüyorum.

Bize baroyu tarif eder misiniz? Baro ne manaya geliyor?

Avukat, yargının savunmayı temsil eden en en önemli unsurudur. Yargılamayı yapan hakim nihayetinde bütün toplumu temsil eder, savcı arkasına devleti alır ama yargılamanın muhatabı olan sanık ya da birey tektir. Onu savunacak kimse yoktur. Bütün toplum karşısında yalnızdır. Adaletin temin edilebilmesi, ancak onun yanında yer alacak avukatın teknik yardımla mümkündür. Avukatlar özgür insanlardır. Üstü yoktur, altı yoktur. Cübbelerinin düğmesi yoktur, cebi yoktur. Bunlar bir şey anlatır. Adalet, hukuk arayışını, kuralın uygulanmasını temin eden asli unsur onlardır. Barolar da avukatların güç birliği ettikleri, arkalarındaki dağdır. Savunmayı savunan en önemli unsurdur ve özgür baroların var olduğu yerde hukuk kendini emniyette hisseder. Barolar en önemli Anayasal baskı unsurlarıdır. Onlar hukuku, savunmayı korurlar. Bu nedenle sistemin olmazsa olmaz parçalarıdır. 

"Avukatların en önemli sorunu itibar sorunu"

Avukatların öncelikli sorunları neler? Neleri tespit ettiniz?

Avukatların en önemli sorunu şu anda itibar sorunu. Bu, toplam kaliteyle de direkt alakalı. Türkiye'de hukuk sorunu aynı şekilde avukatları da ilgilendiren temel meseledir. Türkiye'de hukuk son zamanlarda üretilme noktasından, uygulanma noktasına kadar sorunlu. Avukatlar da aynı şekilde bu yönetimin doğurduğu sorunlar altında ezilmektedir. Düşünün ki son 10 yıl içinde yüzlerce hukuk fakültesi açıldı. Oradan mezun olan meslektaşlarım, genç avukatlar özellikle büro açmak, yaşamlarını idame etmek zorundalar. Onurlu bir şekilde mesleğini ifa edebilmeleri için hayatla mücadele etmek zorundalar. Telefonunuza ya da bilgisayarınıza 'avukat' ve 'intihar' yazın; bütün sayfa doluyor. Son zamanlarda ciddi bir avukat intiharı gündeme gelmektedir. Büyük sorunlarla karşı karşıyalar. Ama buna rağmen avukat; hakkı, hukuku savunan ve hayatla mücadele edebilen nosyonu haizdir. Aslında avukatlar tek başına da bunlarla mücadele edebilir ama öncelikle arkasında bütün bunları iş edinmiş, sorun etmiş bir baronun olması gerekir. Bunun için katılımcı baronun olması lazım. Şu anda avukatlar arkalarında bir baro görmüyorlar. 52 bin vasıflı hukukçu insandan bahsettik. Adalet, yargılama sırasında eğildiği zaman onu doğrultma gücü kendisinde var olan vasıflı insanlardan bahsettik. Bu 52 bin insanın katıldığı bir iradenin neler yapabileceğini düşünemem bile. Bütün bu sorunların üstesinden gelme imkanına haiz olur. Bunun için 52 bin avukatın iradesinin arkasında olması gerekir. Baronun katılımcı olması lazım. Bizim baromuz maalesef yüzde 20, yüzde 30 alan genelde iktidara gelir. Çok katılım ihtiyacı da hissetmezler. Yüzde 30 aldıktan sonra bir sonraki seçime kadar bildikleri gibi yönetirler. Bütün avukatların iradesini arkalarına toplama ihtiyaçları yoktur. Ötekileştirirler. Bir kısmı kendilerinindir, bir kısmı ötekidir… Birçok eleştirimiz var. Bu da avukatların itibar sorununu gündeme getirmektedir. İtibar biraz da avukatların, baronun bunu sahiplenmesine ve avukatlar adına yaptığı mücadeleye bağlıdır. 

"İstanbul Barosu'nun bir an için olmadığını farz edin, sadece aidatımız, 'aman yapayalnız kaldık halimiz ne olacak' demeyiz"

İstanbul Barosu yönetiminin bu itibarsızlıkta payı mı var? 

Bu yapısal bir sorun. İstanbul Barosu'nun kuruluşu şu andaki sistemi beraberinde getiriyor. Baro Meclisi'ni getirmeyi vaat ediyoruz. Şu anda Baro Meclisi yasal altyapıya sahip değil. Orayı toplayıp toplamamak yönetimin keyfine bağlı. Pandemi döneminde seçimler yapılamadı, baro genel kurulları yasaklandı. Bütün bu süreçte çalışma raporuna göre Baro Meclisi bir defa toplamış. Avukatlar hasta, ölüyorlar, pandemi var, intiharlardan, sıkıntılardan bahsettim… Ne kadar çok sorunumuz var değil mi? Bir defa toplanan meclisin gündemi laiklik. Avukatın sorunundan alabildiğine kopuk… Sistem bunu mümkün kılıyor. Nispi temsil sistemiyle oluşturulmuş güçlü bir meclis olsa ve tüm sorunlarını anında iletse, birlikte çözüm üretseler dünyayı yerinden kaldırıp indirir. Dünyanın en büyük barosudur. Meslektaşlarıma söylüyorum: İstanbul Barosu'nun bir an için olmadığını farz edin. Neyiniz eksilir? Bir tek şeyimiz eksilir; aidatımız. Onun dışında 'aman yapayalnız kaldık, ne yapacağız, halimiz ne olacak' demeyiz. 

"Hiçbir meslektaşımız mesleklerinden pişman olmasın"

İstanbul'daki avukatlar neden Şadi Çarsancaklı'yı seçmeli? 

Bu bir duruş meselesi. Birçok proje sayabilirim. Şadi Çarsancaklı kendilerinden biri ve baroyu 52 bin avukatla yönetmeyi düşünüyor. Kendisini buna göre projelendiriyor. Şadi Çarsancaklı'ya göre öteki yok, karşı mahalle yok. Biz bir tek hakkı üstün değer tutarız, akla inanırız, gölgelerle uğraşmayız ve baro bizim güç birliğimizdir. Daha seçimi kazanmadık ama hemen bir uygulama yaptık. Duruşma kapısındaki meslektaşımız bir saat mi gecikti? 'Hakim beni bir saat geciktirdi' diye notlayacaksınız. Bu, uygulamayı cep telefonuna indiren bütün avukatlara da bize de ulaşacak ve bunu raporlayacağız. Bunu bakanlığa, HSK'ya, hepsinin ötesinde kamuoyuna bildireceğiz. Biz hakimin keyfinin sonuçlarına katlanmak zorunda değiliz. Oradaki zaman bizim de zamanımız. Tabi olan değil denetleyen bir baro olmalı. Barodan bir telefon edildiğinde tekrar öyle davranılacağını düşünüyor musunuz? Ama bunun için baronun işin içinde olması gerekiyor. Bunun için Bağımsız Avukatlara oy verilmeli. Bağımsızlık üzerine saf tutulmalı. Biz baronun ideolojik karakterine karşı çıkıyoruz. Hukuk ortak değerdir. Gelin hep birlikte hukuku yüceltelim. Bu bizim mesleğimiz ama aynı zamanda bir misyondur. Gelin avukat olmanın onuruyla yaşayalım. Hiçbir meslektaşımız mesleklerinden pişman olmasın. Biz mesleğimizi böyle yaptık, üstatlarımızdan da böyle gördük. Gençlere de bunu miras bırakmak istiyoruz. Mutlaka genel kurula gelsinler. 

"Siyasetle, siyasetin emirleriyle davranmayız. Hukukun üstünlüğünü, önceliğini kendimize esas biliriz"

İstanbul'da ikinci baro kuruldu. O baroya katılan avukatların genel olarak Bağımsız Avukatlar Grubu'nun seçmen kitlesi olduğu söylenir. Siz ve arkadaşlarınız neden ikinci baroya gitmeyi tercih etmediniz?

Baro tartışmaları ortaya çıktığında bir makale yazdım. İkinci baro olgusu hukuk sistemini bozan, savunmayı yalnızlaştıran, yargıyı yönetim karşısında zayıflatan bir olguydu. Tersi yapılabilirdi. İkinci baroyu doğuran şu andaki İstanbul Barosu'nu yöneten bakış biçimidir aynı zamanda. Onların ötekileştirmesi, biz ve onlar şeklindeki ayrıştırıcı tutumları böyle bir şeyi doğurdu. Böyle bir şikayet haklılıkları olabilir. Ama yaptıkları iş hukuka zarar veriyor. Böyle bir şeyi kabul edemezdim. O zamanki tartışmalarda bütün avukatların katılacağı bir nispi temsil sisteminin var olması gerektiğini önerdim. Bugün ikinci baroda olan birçok arkadaş da aslında bunu kabul etti. Ama bir şekilde bu yasa böyle çıkarıldı ve bazıları isteyerek bazıları istemeyerek ikinci baroya gitti. İstanbul Barosu'nun temsil ettiği misyonu biliyorum ve bunun zayıflatılmasını hoş karşılamıyorum. O yüzden İstanbul Barosu'ndayım. Hiç de düşünmedim ikinci baroya gitmeyi. Oradaki arkadaşlar da zaman içinde döneceklerdir. Çağrım da var Bağımsız Avukatlar olarak. Onların birçoğu benim tanıdığım arkadaşlar, muhtemelen burada olsalardı birçoğu bana oy verirdi ama bana oy verenler onlardan ibaret değil. Bizim çağrımız 52 bin avukata. Sağcı, solcu, liberal, Marksist… kim olursa olsunlar meslektaşlarımı bağımsız olmaya çağırıyorum. Bizler siyasetle, siyasetin emirleriyle davranmayız. Bizler hukukun üstünlüğünü, önceliğini kendimize esas biliriz. Eğer sizler de hukuku önceliyorsanız gelin beraber olalım. Türkiye'de hukukun tesisi için uğraşalım. İdeolojik sapmalarla ve baroyu araçsallaştırmayla mücadele edelim. Baronun işi hukuktur. Başka mücadelelerin aracı, manivelası olmalıdır. Ayıptır. Bizim itibarımızı kaybettiren en önemli unsur budur. Bugüne kadar da bu hale düşürülmüştür. Bundan çıkmak mümkün. Avukatların bir araya gelmesi lazım.