Gaziantep Barosu'na bağlı Avukat İbrahim Ceylan ve Avukat Abdullah Aksoy'un Noterler Birliğine yapmış olduğu müracaat üzerine, Noterler Birliği yayınladığı genelge ile ceza davaları için cezaevinde hükümlü bulunan ve kanun gereğince kısıtlanan kişilerin vasiye gerek olmaksızın doğrudan kendilerinin vekaletname verebileceklerine karar verdi. (hukukihaber.net)

Avukatlar için önemli olan değişikliği içeren genelge şöyle;

Hukuki Danışmanlık – 26457 Ankara, 12.06.2019

Özü: Vekâletnameler - Genel olarak

G E N E L G E

No. (13)

........................ NOTER ODASI BAŞKANLIĞINA

........................ NOTERLİĞİNE

Birliğimizce yayımlanan, vekâlet (iradi temsil yetkisi) ile ilgili bazı konuları kapsayan genelge ve genel yazıların birleştirildiği bu genelge, Yönetim Kurulunun 10.06.2019 tarihli toplantısında görüşülerek kabul edilmiştir.

6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNUNDA YER ALAN HÜKÜMLER:

Bilindiği üzere;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 40 ila 48’inci maddelerinde “Temsil”; 502 ila 514’üncü maddelerinde de “Vekâlet ilişkileri” ile ilgili hükümlere yer verilmiş olup, bu Kanun’un;

41’inci maddesinde “Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.”

42’nci maddesinde “Temsil olunan, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri alabilir.

Temsil olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.”

43’üncü maddesinde “Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.

Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.”

46’ncı maddesinde “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.”

502’nci maddesinde “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.”

504’üncü maddesinde “Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.

Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.”

506’ncı maddesinde “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.”

507’nci maddesinde “Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.

Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.

Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.”

511’inci maddesinde “Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar.

Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler.”

512’nci maddesinde “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.”

513’üncü maddesinde de “Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.”

Hükümlerine yer verilmiştir.

VEKÂLET VEREBİLECEKLER:

1- Gerçek ve tüzel kişiler tarafından vekâlet verilmesi:

TMK ’nın 9 ila 12’nci maddeleri hükümleri doğrultusunda, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişi,

Aynı Kanunun 48’inci maddesi hükmü gereğince de, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olmaları nedeniyle de tüzel kişiler,

İş ve işlemleriyle ilgili olarak noterliklerde bir gerçek veya tüzel kişiyi temsilci tayin edip, vekâlet verebilirler.

2- Kısıtlılar adına vasilerin vekâlet vermesi – İzin gerekmediği:

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 462 ve 463’üncü maddelerinde sayılan işler için vesayet makamından izin alınması yönünde bir düzenleme bulunmasına karşın, kısıtlı adına vekil tayin edilmesi hususunda böyle bir şartın yer almadığı, noterlik dairelerine başvuran vasiden vesayet makamının izninin talep edilmesinin yasada öngörülmeyen bir uygulama olduğu belirtilerek, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden, 2002/51 sayılı genelgemize esas olan 02.12.2002 tarih ve 024722 sayılı görüşünün yeniden değerlendirilmesi istenmiştir. Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen ve Yönetim Kurulunda görüşülen 24.07.2009 tarihli ve 6762/16312 sayılı cevap yazısında; www.hukukihaber.net

“Bilindiği gibi; Türk Medeni Kanununun 462. maddesinde, vesayet makamından izin alınması gereken haller, 463. maddesinde ise, vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da iznini gerektiren haller belirtilmiş ve vesayet altındaki kişinin şahsiyet haklarının, ekonomik ve sosyal yönden korunmasının temini için denetim imkânı sağlanmıştır.

Söz konusu maddelerde tahdidi olarak belirtilen işlemlerin, vasi tarafından yapılabilmesi için mahkemeden izin alınması gerektiği belirtilirken, bu işlemlerin vekil tarafından yapılması için vekâletname düzenlenmesi sırasında mahkemeden izin alma zorunluluğu getirilmemiştir. ……..

Bu itibarla; Kanunda belirtilen işlemler için vekâletname verilmesi durumunda söz konusu işlemin mutlaka yapılacağı sonucu çıkmayacağından ve bu durumda mahkemelerin iş yükünün de artacağı göz önüne alınarak Türk Medeni Kanununun 462. ve 463. maddelerinde belirtilen işlemleri yapmak için vasinin Kanunda öngörülen makamlardan izin alması gerektiği, bu işlemler için vekâletname düzenlenmesi sırasında ise izin alınmasına gerek olmadığı düşünülmektedir.” denildiğinden, vasilerin kısıtlılar adına vekâlet vermeleri halinde vesayet makamlarından izin almaları gerekmemektedir.

3- Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar tarafından bizzat verilmesi:

4721 sayılı TMK’ nın 16’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmü uyarınca, hukukumuzda sınırlı ehliyetsizler olarak tanımlanan ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, sadece borç yüklendikleri hukuki işlemleri tem-silcilerinin rızası ile yapabilmektedirler. Borç yüklenimi bulunmayan diğer hukuki işlemleri ise bizzat yapmaları mümkün bulunmaktadır.

Ceza davalarıyla ilgili olarak:

Haklarında ceza mahkemelerinde sanık sıfatıyla dava açılan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin bizzat vekâletname düzenletip düzenletemeyecekleri hususunda görüş sorulması üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 22.9.1992 tarihli ve 41146 sayılı yazıda;

“Ayırt etme gücüne sahip küçükler kural olarak dava ehliyetine sahip değildirler. Bunlar davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilirler. Ancak bazı istisnai hallerde dava ehliyetine sahiptirler. Bu haller şunlardır;

- Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanmalarında yasal temsilcilerinin rızası gerekli değildir. (4721 s. TMK Md. 16/2),

- Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni verilen vesayet altındaki kimse veya kendisine anne ve babası tarafından bir meslek veya sanatla uğraşma izni verilen ayırt etme gücüne sahip küçük, bu meslek veya sanatın gereği ile ilgili alacak ve borçları için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptir. (4721 s. TMK Md. 359, 453, 462/7)

- Ayırt etme gücüne sahip küçük tasarruf hakkı kendisine bırakılmış olan mal ve ala-caklar için açılan davalarda dava ehliyetine sahiptir. (4721 s. TMK Md. 359, 455)

Yukarıda sayılan durumlarda tam dava ehliyetine sahip bulunan ayırt etme gücüne sahip küçük; bunun doğal bir sonucu olarak dava için vekil (avukat) tayin edebilir ve avukat ile bir ücret sözleşmesi de yapabilir.

Diğer taraftan 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149 ve 150 nci maddeleri gereğince şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi halinde de, istemi halinde kendisine bir müdafi tayin edilebilir.

Bu hükümlerin bir bütün olarak incelenmesinden, kanunun ayırt etme gücüne sahip küçüklere kendilerini ceza davasında savunmak üzere vekil atayabilme imkânı tanıdığı sonucuna varmak gerekir.

Ayırt etme gücüne sahip küçük bazı hallerde kanuni mümessili ile görüşemez veya temas kuramaz. Yahut vekil tutulması konusunda ayırt etme gücüne sahip küçük ile kanuni temsilcisi arasında görüş ayrılığı bulunabilir. Böyle durumlarda tutuklanma ve ceza alma tehdidi altında bulunan ayırt etme gücüne sahip küçüğün kendisine bizzat müdafi tayin hakkı verilmemesi, savunma hakkını yeterince kullanamaması anlamına gelir.

Açıklanan nedenlerle, haklarında ceza mahkemelerinde sanık sıfatıyla dava açılan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, yasal temsilcilerinin rızası olmadan da; kendilerini bir vekil marifetiyle savunmak üzere bizzat vekâletname düzenletebilecekleri düşünülmektedir.” denilmiştir.

Bu nedenle; 4721 sayılı TMK ‘nın 16 ncı maddesi hükmü doğrultusunda, ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ve kısıtlıların, haklarında açılan ceza davalarıyla ilgili olarak yasal temsilcilerinin rızası olmadan bizzat noterliklerde avukat vekâletnameleri yaptırmaları mümkün bulunmaktadır.

Evlenmeye izin verilmesi istemiyle ilgili olarak:

Ayırt etme gücüne sahip küçüğün velisinin muvafakati aranmaksızın evlenmeye izin konusunda dava açıp açamayacağı ve bunun için avukata vekâlet verip veremeyeceği hususunda görüş sorulması üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 14.6.1993 tarih ve 24641 sayılı yazıda:

“Ayırt etme gücüne sahip bulunan küçükler ile kısıtlıların haklarını kullanmaları konusunu düzenleyen 4721 sayılı TMK’ nın 16’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmü ile ayırt etme gücüne sahip küçüklerin haklarını kullanmalarına ilişkin ana kural belirlenmiş; ikinci cümlede de “Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.” denilmek suretiyle de ana kural olan ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ve kısıtlıların yasal temsilcilerinin rızasına bağlı işlemlerine istisna getirilmiş olduğundan, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklarını kullanırken yasal temsilcilerinin (velisinin veya vasisinin) iznini almadan bu haklarını bizzat kullanabileceklerdir. www.hukukihaber.net

Diğer taraftan, TMK ’nın 124’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen “Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.” hükmü evlenmeye izin verilmesini amaçlayan davayı düzenlemiştir. Evlenmeye izin verilmesine ilişkin davaların kişiye sıkı sıkıya bağlı hak-lardan olduğu, dava hakkının küçüğe ait bulunduğu konusunda bilimsel görüşler ile yargı kararları arasında görüş birliği vardır.

Ayrıca, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kişiye sıkı sıkıya bağlı bir diğer hak olan ve 466 sayılı Kanun gereğince doğrudan doğruya şahsa karşı işlenmiş zarar verici işlemden doğan her türlü tazminat isteme hakkını hak sahibine veren tazminat davasında ayırt etme gücüne sahip küçüklerin kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları ile ilgili davalarda bizzat veya atayacakları bir vekil aracılığı ile dava açmak, takip etmek ve usul işlemleri yapmak ehliyetine sahip olduklarına karar vermiştir.

Bu nedenlerle; ayırt etme gücüne sahip küçüklerin, evlenmeye izin davası açabilecekleri ve bu hususta yasal temsilcilerinin (velilerinin) muvafakati aranmaksızın vekâlet verebilecekleri düşünülmektedir.” denildiğinden, TMK’nın 124’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen evlenme izniyle ilgili olarak ayırt etme gücüne sahip küçükler doğrudan avukatlara vekâlet verebileceklerdir.

Nafaka davalarında:

4721 sayılı TMK’nın 329’uncu maddesinin üçüncü fıkrası “Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir” hükmünü içerdiğinden, ayırt etme gücüne sahip olan küçük açacağı bu dava ile ilgili olarak bizzat vekâlet verebilir.

4- Çocuk adına açılacak nafaka davalarıyla ilgili olarak, küçüğe fiilen bakan ana veya babanın vekâlet verebileceği:

4721 sayılı TMK’nın 329’uncu maddesinin birinci fıkrasında “Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir” hükmünün yer alması nedeniyle, küçüğe fiilen bakan ana veya baba diğerine karşı çocuk adına açacağı nafaka davasıyla ilgili olarak vekâlet de verebilir.

5- Vasiyeti yerine getirme (tenfiz) görevlisinin, bu göreviyle ilgili olarak vekâlet verebileceği:

Vasiyeti yerine getirme (tenfiz) görevlisinin yetki sınırı ve özellikle bu görevi dolayısıyla vekil tayin edip edemeyeceği konusunda görüş istenilmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 29.1.1992 tarih ve 04519 sayılı yazıda da açıklandığı üzere:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun; 550, 552 ve 553’üncü maddeleri uyarınca,

Mirasbırakan, vasiyetnameyle bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi atayabilir. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin, göreve başladığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hâkimi tarafından bu görevi bildirilir; bildirim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde kabul edilmediği sulh hâkimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır.

Mirasbırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi, özellikle;

- Terekeyi yönetir.

- Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.

- Vasiyetleri yerine getirir.

- Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.

Kendisine Kanun ile miras ortaklığını temsil yetkisi verilen vasiyeti yerine getirme görevlisinin, tereke ile ilgili dava ve takiplerde, hukuki bilgisinin davayı takibe yeterli olmayacağını düşünmesi veya davasını vekille takipte yarar görmesi halinde, temsilci olduğuna dair belgeyi ibraz etmek suretiyle vekâlet vermesine (vekil tutmasına) engel bulunmamaktadır.

VEKÂLETİN YAPILABİLECEĞİ MERCİLER:

6- Noterliklerde yapılması zorunlu vekâletnameler:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi “Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.” hükmünü içerdiğinden, avukat vekâletnamelerinin onaylama veya düzenleme şeklinde noterliklerde yapılması,

Noterlik Kanunu’nun 89 ve Tapu Sicil Tüzüğünün 18’inci maddesinin 4’üncü fıkrası gereğince de, tapuda işlem yapılmasını gerektiren vekâletnamelerin noterliklerde ve düzenleme şeklinde yapılması zorunludur. www.hukukihaber.net

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 57’nci maddesinde, bir nüfus işleminin vekil vasıtasıyla yaptırılmak istenmesi halinde, ibraz edilecek vekâletnamenin “noterlikte onaylanmış” olması gerektiği yönündeki hüküm değiştirilmiştir. 3.11.2017 tarihli ve 30229 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7039 sayılı Kanun ile 5490 sayılı Kanunun 57 nci maddesinde yer alan “temsil yetkisini kapsayan noterden onaylı vekillik belgesi” ibaresi kaldırılmış yerine “vekâletname ibrazı” ibaresi konulmuştur.

7- “Yürürlükten kaldırılmıştır.”

(1111 sayılı Askerlik Kanununun yürürlükten kalkması ve bu Kanunun 61’inci maddesi hükmüne 26 Haziran 2019 tarihli ve 30813 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 7179 sayılı Askeralma Kanununda yer verilmemesi nedeniyle “Muvazzaf veya yedek er ve erbaşlara ait vekâletnamelerin yapılması” başlıklı ve “Hazarda veya seferde silahaltına çağrılan muvazzaf veya yedek erbaş ve erlerin, yaptırmak istedikleri vekâletnamelerini, askerliğe daveti müteakip ve kıtaya iltihaktan önce noterler, noterlik bulunmayan yerlerde sulh hâkimleri veya vilayet veya kaza jandarma komutanları ile askerlik şubeleri reisleri ve kıtaya iltihaktan sonra da askeri adli hâkimler, bölük komutanları veya bulundukları müessese amirleri tarafından tanzim ve tasdik edilebileceğine” ilişkin 7 nci madde yürürlükten kaldırılmıştır.)

KİŞİYE SIKI SIKIYA BAĞLI HAKLARDA TEMSİL

8- İradi temsil yoluyla yapılabilecek ve yapılamayacak işlemler:

Yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 16’ncı maddesinde yer alan “münhasıran şahsa merbut haklar” konusu İstanbul Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Profesörü Sayın Selâhattin TEKİNAY’ a inceletilmiş ve buna ilişkin hazırlanan rapor 11.9.1984 tarihli ve 38 sayılı genelge ile duyurulmuştu.

Mülga 743 sayılı Kanunun 16’ncı maddesine benzer şekilde kaleme alınan, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 16’ncı maddesi de “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.

Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar” hükmünü içermektedir.

Yönetim Kurulumuzun 11.12.2006 tarihli toplantısında mülga 1984/38 sayılı genelgenin, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’na göre yeniden düzenlenmesine ve bu hususta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığından görüş alınmasına karar verilmiştir.

Konuya ilişkin olarak adı geçen Dekanlıkça hazırlanan ve Yönetim Kurulumuzun 15.01.2008 tarihli toplantısında görüşülen bilimsel raporda:

a) Noterlerintemsil yetkisi verilmesini kapsayan vekâletname düzenleyebilecekleri veya bu tür vekâletnamelerdeki imzayı onaylayabilecekleri işlemler:

- Kazai rüştü (ergin kılınma) talep hakkı (MK. m. 12)

- Şahsiyet haklarına tecavüzün men'ini (kişilik haklarına saldırıdan korunma) talep hakkı (MK. m. 24/25)

- Adının kullanılması çekişmeli olan kişiye tanınan "korumayı" talep hakkı (MK. 26)

- Adın değiştirilmesini isteme hakkı (MK. m. 27)

- Evlenmenin iptalini talep hakkı (MK. m. 148 vd.

- Boşanma davası açma hakkı (MK. m.161 vd.)

- Soybağının reddi (MK. m. 286)

- Evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz hakkı (MK. m. 294)

- Evlat edinme (MK. m. 305 vd.)

- Evlatlık ilişkisinin kaldırılması (MK. m. 317/318

- Tanıma (MK. m. 295) (Bu konu doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, Yönetim Kurulunca önceki genelgede olduğu gibi bu kısımda belirtilmesine karar verilmiştir.)

- Tanımanın iptalini dava hakkı (MK. m. 297/298)

- Babalık davası açma hakkı (MK. m. 301)

- Genellikle kanuni temsilciye tanınan izin veya icazet verme hakları (Nişanlanma, evlenme, evlat edinme gibi hususlar

- İstek üzerine kısıtlama talebi (MK. m. 408)

- Manevi tazminat talep hakkı (mülga BK. m. 47/49

- 6098 s. TBK m. 56/58, MK. m. 25, MK. m. 121)

- Bağışı iptal hakkı (mülga BK. m. 244) (6098 s. TBK md. 295)

- Eşlerden birinin aile konutu ile ilgili kira sözleşmesinin feshedilmesine, aile konutunun devredilmesine veya aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılmasına ilişkin rızası (MK. m. 194)

Ancak yukarıda belirtilen işlemlerin yapılabilmesi için vekâletnamede özel yetki verilmesi gerekir.

b) İradi temsil yoluyla yapılamayacak işlemler:

- Nişanlanma (MK. m. 118) ve nişanı bozma hakkı (MK. m. 119 vd.)

- Evlenme (MK. m. 124 vd.)

- Zina yapan, hayata kast eden, pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunan eşin affı (MK. m. 161 ve m.162)

- Eşlerin oturacakları konutu birlikte seçme hakkı (MK. m. 186)

- Eşlere tanınan evlilik birliğini temsil hakkı (MK. m. 188)

- Velayet hakkının kullanılması (MK. m. 335 vd.)

- Ölüme bağlı tasarruf yapma hakkı (MK. m. 502/503; m. 531 vd.)

- Mirastan yoksunlukta mirasbırakanın affı (MK. m. 578)

Şahıs varlığı haklarından olan şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar, şahsa bağlı hakların özel bir türünü teşkil eder. Şahsa bağlı haklar devredilemeyen ve miras yoluyla geçişe elverişli olmayan haklardır. Bu bağlamda yukarıdaki her iki listede bulunmayan, ancak geniş anlamda şahsa bağlı haklar arasında yer alan intifa hakkı (MK m. 794 vd.), oturma hakkı (MK m. 823 vd) ve diğer şahsa bağlı irtifak hakları ile ölünceye kadar bakma alacaklısının hakkı (mülga BK. m. 519

6098 TBK 619) gibi malvarlığı hakları niteliği taşıyan şahsa bağlı hakların kurulması için iradi temsil yoluna başvurulabileceği hususunda tereddüt etmemek gerekir.” denilmektedir. www.hukukihaber.net

ÖZEL YETKİ VERİLMEDİKÇE VEKİLLERİN YAPAMAYACAĞI İŞLEMLER:

9- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda yer alan hükümler:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74’üncü maddesi gereğince, açıkça yetki verilmemiş ise vekil;

Sulh olamaz,

Hâkimi reddedemez,

Davanın tamamını ıslah edemez,

Yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez,

Başkasını tevkil edemez,

Haczi kaldıramaz,

Müvekkilinin iflasını isteyemez,

Tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz,

Konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,

Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz,

Davadan veya kanun yollarından feragat edemez,

Karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,

Yargılamanın iadesi yoluna gidemez,

Hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz,

Hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez. (Yukarıda 8/a maddesinde açıklanan işlemler için)

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 504’üncü maddesi gereğince, vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça;

Dava açamaz,

Sulh olamaz,

Hakeme başvuramaz,

İflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez,

Kambiyo taahhüdünde bulunamaz,

Bağışlama yapamaz,

Kefil olamaz,

Taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.

10- Diğer mevzuatta yer alan hükümler:

5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinin “Arşiv bilgilerinin; kullanılış amacı belirtilmek suretiyle, kişinin kendisi veya vekâletnamede açıkça belirtilmiş olmak koşuluyla vekili tarafından istenebileceği” hükmünü içermesi nedeniyle; Yönetim Kurulumuzun 05.10.2007 tarihli toplantısında aldığı kararda da belirtildiği üzere; vekilin, müvekkili ile ilgili adlî sicil kaydını alabilmesi için kendisine vekâletnamede bu yetkinin açıkça verilmiş olması gerekmektedir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3.11.2017 tarihli ve 30229 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7039 sayılı Kanun ile değişik 57’nci maddesi gereğince, bir nüfus işlemine esas olmak üzere üçüncü kişilerin beyanda bulunabilmeleri ancak vekâletname ibrazı ile mümkündür. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (ii) bendi gereğince de vekâletnamenin özel temsil yetkisini kapsaması (hangi yetkinin verildiğinin açık olarak belirtilmesi) gerekmektedir.

Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük ’ün 39’uncu maddesi gereğince, vekilin mirası reddedebilmesi için bu konuda yetkilendirilmiş olması zorunludur.

Evlendirme Yönetmeliği’nin 17’nci maddesi uyarınca, evlenecek kişinin, müracaat işlemlerini vekil aracılığıyla yürütmek istemesi halinde, bunun için özel vekâletname düzenlenmesi ve bu vekâletnamede vekâlet veren ile vekili ve evleneceği kişinin tam kimlikleri ile evlenme işlemlerinin yürütülmesi için verilmiş olduğunun açıkça belirtilmesi şarttır.

VEKÂLETLE YAPILAMAYACAK BAZI İŞLER:

11- Geçici ithali yapılan yabancı plakalı taşıtların kiralanmasına veya satılmasına yönelik sözleşme ya da vekâletname düzenlenmeyeceği:

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğünce Birliğimize gönderilen örneği (Ek 1) de bulunan 08.01.2015 tarihli ve 22599 sayılı yazıda belirtildiği üzere;

Yerleşim yerleri yabancı ülkeler olan kişilerin, bu yerlerde üzerlerine kayıtlı bulunan kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarını, bizzat kendilerinin veya vekâleten ya da kiralama yoluyla başka kişilerin Ülkemize getirmeleri kendilerine verilen geçici giriş izni ile mümkün bulunmaktadır.

Geçici giriş izni ile Ülkemizde bulunan yabancı plakalı taşıtların kiralanması veya satılması, örneği (Ek 1) de bulunan yazıda belirtilen mevzuat hükümleri gereğince mümkün bulunmamaktadır. Bu sebeple, noterliklerde sözü edilen araçların kiralanmasına veya satılmasına ilişkin sözleşmeler ya da bu sözleşmelerin yapılmasına yönelik vekâletnameler düzenlenmemesi gerekmektedir.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından Birliğimize gönderilen 29.04.2016 tarihli ve 72093537-225.99 sayılı yazıyla, noterliklerde buna aykırı işlemler yapılmasına devam edildiğinin bildirildiği de dikkate alınarak, geçici giriş izni ile Ülkemizde bulunan yabancı plakalı araçların kiralanmasına veya satılmasına ilişkin sözleşmeler ya da bu sözleşmelerin yapılmasına yönelik vekâletnameler düzenlenmemesi hususunda gereken duyarlılığın gösterilmesi gerekmektedir.

12- Yabancılara verilen (MA-MZ) grubu plakalı araçları tescil belgelerinde adı yazılı olanlar kullanabilecekleri için bunlar dışında kalan kişilere bu amaçla vekâlet verilemeyeceği:

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nden alınan ve Yönetim Kurulu'nun 19.03.2003 günlü toplantısında görüşülen 04.02.2003 tarihli 1416-31922 sayılı yazıda;

“Yabancılara verilen (MA-MZ) grubu plakalı araçların tescil belgelerinde adı yazılı kişi/kişiler haricindekilerin kullanmaması gerektiğinden, bu tür araçları başka kişi ve kuruluşların kullanması için vekâletname tanzim edilmemesi” bildirildiğinden, bu yönde de vekâletname yapılmaması gerekmektedir.

13- Suriye uyrukluların, Hazinece el konulmuş mal, hak ve menfaatleriyle ilgili olarak vekil sıfatıyla temsil edilmelerinin mümkün olmadığı:

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden alınan 23.08.2006 tarihli ve 17985 sayılı yazıda; “Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 10.07.2006 tarihli yazısı ile, Türk vatandaşlarının Suriye’deki mallarının 1962 yılında devletleştirilmesi üzerine, vatandaşlarımızın haklarını korumak ve mülkiyet haklarına tecavüz niteliğindeki tümüyle haksız uygulamalardan Suriye Devletini vazgeçirmek amacıyla 1966 tarih ve 6/7104 sayılı Kararname ile Suriye uyruklu bütün gerçek ve tüzel kişilerin taşınmazları ile her türlü mal, hak ve menfaatlerinin bloke edildiği ve bloke dışı paralarına Hazinece el konulduğu, 1967 tarihli Kararname ile de el konulmuş mal, hak ve menfaatlerin yönetim görevinin Genel Müdürlüklerine verildiği belirtilerek, Bakanlığımız Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden, Suriye uyrukluların Ülkemizde bulunan ve Hazinece el konulmuş mal, hak ve menfaatlerine ilişkin Maliye Hazinesine ait olan yetkilerinin, kendileri veya başka kişiler tarafından, doğrudan veya dolaylı olarak, Ülkemiz sınırları içerisinde kullanmasının hukuken mümkün olmaması nedeniyle, Suriye uyruklu kişilerin vekil sıfatıyla temsilinin mümkün olmadığı hususunun noterlere bildirilmesi talep edilmiştir.” denildiğinden, mevzuata uygun olarak hizmetin yerine getirilmesi bakımından, yukarıda belirtilen hususların dikkate alınması gerekmektedir.

14- Yapı sahibinin, yapım anlaşması yaptığı yükleniciyi vekil tayin edemeyeceği:

Yönetim Kurulunun 21.11.2005 günlü toplantısında görüşülen 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un “Yapı denetim kuruluşları ve görevleri” başlıklı 2’nci maddesinin birinci fıkrasında;
“Bu Kanun kapsamına giren her türlü yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür. Yapı sahibi, yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez.”

05.02.2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8’inci maddesinde “Yapı sahibi, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorundadır”, 9’uncu maddesinde de “Her türlü yapı inşası işinin Bakanlıkça yetki belgesi verilmiş gerçek veya tüzel kişiler tarafından üstlenilmesi mecburidir”,

Hükümlerine yer verildiğinden, yapı sahibinin, yapı denetim kuruluşu ile yapılacak olan hizmet sözleşmesinde kendini temsil etmek üzere, yapım işi için anlaşma yaptığı müteahhidi vekil tayin etmesi mümkün bulunmamaktadır.

15- Yasal olarak yapılamayacak bir işle ilgili olarak vekâlet de verilemeyeceği:

Birliğimize intikal eden bazı başvurular üzerine Adalet Bakanlığından gönderilen 11.6.1991 tarih ve 28624 sayılı yazıda:

“Eczacıların, eczanenin mülkiyet, işletme, kârına iştirak ve benzeri konularda eczacılık mesleğini icraya yetkili olmayan kimselerle eczane açıp işletme yönünde bir sözleşme yapılamayacağına ilişkin olarak Danıştay Genel Kurulunun 25.6.1958 tarih ve 58/1712/178 sayılı kararı ile bu karara atıf yapan 5.12.1958 gün ve 19/17682 sayılı Bakanlığımız genelgesinden de söz edilerek yukarıda izah edilen konuda sözleşme yapılmasa bile bu sözleşmeyi yapmak üzere bir başkasına vekaletname verme isteği ile noterliğe başvurulması halinde bu vekaletnamenin düzenlenmesinin aynı genelge çerçevesinde mütalaa edilip edilemeyeceği, sonuç olarak böyle bir vekaletname düzenlenmesinde bir sakınca bulunup bulunmadığı konusunda Diyarbakır 2. Noterliğinin bir yazısına atfen ilgi yazınızda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Danıştay Genel Kurulunun yukarıda sözü edilen 26.6.1958 tarihli kararı ile bu kararın genelde dayandığı 25.1.1956 tarih ve 6643 sayılı Kanunun 20/a madde ve fıkrası hükmü halen geçerli bulunmaktadır. Bu nedenle de konuyla ilgili 5.12.1958 günlü genelgemiz doğrultusunda işlem yapılması gerekmektedir.

Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere esasına ilişkin sözleşmenin yapılamayacağı bir konuda, bir kişiye yetkiler tanıyan vekâletname düzenlenmesi de hukuki bir sonuç ve yarar sağlamayacaktır.
Bu itibarla, hukuki bir sonuca götürmeyecek ve ilgililere yarar sağlamayacak olan vekâletname düzenleme işleminin sırf iş yapmış olmak için ifasına gerek bulunmadığı düşünülmektedir.” denildiğinden, yasal olarak yapılamayacak bir işle ilgili olarak vekâlet de verilemeyeceğinin dikkate alınması gerekmektedir.

VEKÂLETNAMELER VE VEKİLLERLE İLGİLİ OLARAK DİKKATE ALINACAK BAZI HUSUSLAR:

16- Bazı vekâletnamelere eklenmesi gereken dayanak belgeler:

aa) Tapu işlemleri için verilen vekâletnamelere eklenecek belgeler:

“Tapu işlemlerinde kullanılacak vekâletnameler” ile ilgili (14) numaralı genelgede yer alan açıklamalara bakınız.

bb) Araç alımına yetki veren vekâletnamelere vekâlet verenin (alıcının) kimlik örneğinin ekleneceği:

Noterliklerde düzenlenen araç alımına ilişkin vekâletnamelerle ilgili hususlar Yönetim Kurulunun 14.08.1997 günlü toplantısında görüşülmüş ve araç alımı konusunda verilen vekâletnamelere, vekâlet verenin (alıcının) kimlik örneğinin eklenmesine karar verilmiş bulunduğundan bu yönde işlem yapılması gerekmektedir.

cc) Araç satımına yetki veren vekâletnamelere vekâlet verenin (satıcının) kimlik örneğinin ekleneceği:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 03.01.1996 tarihli ve (1) sayılı Genelge’de belirtildiği üzere, Adalet Bakanlığından alınan görüş doğrultusunda:

Araç satımına yetki veren vekâletnamelerin yapılması sırasında, ibraz edilen kimliğin dikkatlice incelenmesini takiben, bu kimliğin gerçek olduğundan emin olunması halinde işlem kağıdına yazılacak ve ayrıca gideri iş sahibinden alınmak üzere çıkartılacak fotokopisi de 1512 sayılı Noterlik Kanununun 88/1’inci maddesi gereğince dayanak olarak kabulü ile harçsız ve vergisiz olarak işlemin tüm nüsha ve örneklerine eklenecektir.

çç) Bankalardan para çekmeye yetki veren vekâletnamelere vekâlet verenin kimlik örneğinin ekleneceği:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 03.01.1996 tarihli ve (1) sayılı Genelge’de belirtildiği üzere, Adalet Bakanlığından alınan görüş doğrultusunda:

Bankalardan para çekmeye yetki veren vekâletnamelerin yapılması sırasında, ibraz edilen kimliğin dikkatlice incelenmesini takiben, bu kimliğin gerçek olduğundan emin olunması halinde işlem kağıdına yazılacak ve ayrıca gideri iş sahibinden alınmak üzere çıkartılacak fotokopisi de 1512 sayılı Noterlik Kanununun 88/1’inci maddesi gereğince dayanak olarak kabulü ile harçsız ve vergisiz olarak işlemin tüm nüsha ve örneklerine eklenecektir.

dd) Yabancı bir ülke noterliğinde yapılmış bir vekâletname veya sair bir belgeye dayanılarak işlem yapılması halinde, o ülke noterliğine ait belgenin bir fotokopisinin veya aslına uygun olarak çıkarılmış bir örneğinin işleme ekleneceği:

Bazı tapu dairelerinden Birliğimize yapılan başvurularla, yabancı bir ülke noterliğinin düzenlediği vekâletnameye göre yapılan noterlik işlemlerinde yalnızca işlemin yapıldığı makam ile belgenin tarih ve sayısının belirtildiğinin, işlemin bir örneğinin bulunmaması nedeniyle bazı yanlışlıklar ve hatta sahteciliklerin bilahare ortaya çıktığının bildirilmesi üzerine, yabancı bir ülke noterliğinde yapılmış bir vekâletname veya sair bir belgeye dayanılarak işlem yapılması halinde, ülke noterliğine ait belgenin bir fotokopisinin veya aslına uygun olarak çıkarılmış bir örneğinin mutlaka eklenmesinin bu gibi ihtimalleri ortadan kaldıracağının düşünüldüğü noterliklere 16.03.1988 tarihinde duyurulduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

17- Vekâletnamelerde fotoğraf - Yapıştırılması gerekenler ve gerekmeyenler:

- Tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren vekâletnamelerin,

- Boşanma davaları için düzenlenecek vekâletnamelerin,

- T.C. Merkez Bankası tarafından verilen kredi mektuplarına ilişkin vekâletnamelerin,

- Araç satışına yetki veren vekâletnamelerin,

asıl ve örneklerine fotoğraf yapıştırılması zorunludur.

Buna karşılık;

- Tevkil yetkisine dayanılarak verilen vekâletnamelere fotoğraf yapıştırılması gerekmemektedir.
(Ayrıntılı açıklamalar için (4) numaralı “Noterlik işlemlerinde kullanılacak fotoğraflar” genelgesine bakınız.)

18- Vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarası ve adres bilgilerine yer verilip verilmeyeceği:

a) Vekâletnamelerde, vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarasının yazılması:

Bir kısım noterliklerde, vekillerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına vekâletnamelerde yer verilmediği Birliğimize ulaşan bilgilerden anlaşılmakla, konu, Yönetim Kurulunda görüşülmüş ve vekil tayin edilenlerin T.C. kimlik numaralarına vekâletnamelerde yer verilip verilmeyeceği hususunda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesine karar verilmiştir. Adı geçen Genel Müdürlüğün gönderdiği ve Yönetim Kurulunun 26.05.2009 tarihli toplantısında görüşülen 24.03.2009 tarihli ve 2943-735l sayılı cevap yazısında; “5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 47. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ‘Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişilerin her türlü işlem ve kayıtlarında yer alır.’ hükmü ve Geçici 1. maddesinde yer alan ‘Kurumlar ve tüzel kişiler bu kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde mevzuatlarını, bu kanun hükümlerine uygun hale getirerek işlemlerinde kimlik numarasını kullanmak zorundadırlar.’ hükmü gereğince, noterliklerde vekâletname düzenlenmesi sırasında vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarasının vekâletnameye yazılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.” denildiğinden, uygulama birliğinin sağlanması için tüm noterliklerde vekâletnamelere, vekil tayin edilen kişinin T.C. kimlik numarasının yazılması zorunludur.

(T.C. kimlik numarası, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 46’ncı maddesi gereğince kişiye bir defa verilmekte, değiştirilememekte ve bu numara üzerinden de kişinin diğer nüfus bilgilerine ulaşılabilmesi mümkün bulunmaktadır.)

b) Vekilin adresinin yazılmasının zorunlu olmadığı:

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının vekaletname düzenlenmesi sırasında bazı hususlara dikkat edilmesine ilişkin mahalli noterlere yaptığı uyarı üzerine konunun intikal ettirildiği Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 07.09.1995 tarih ve 12514 sayılı yazıda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 502, 512’nci maddeleri ile 1512 sayılı Noterlik Kanununun 84’üncü maddesi hükümleri açıklandıktan sonra sonuç olarak:

“1- Türk Borçlar Kanunu ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu ile herhangi bir şekil şartına bağlı tutulmayan vekaletnamenin, noterliklerde düzenlenmesi halinde 1512 sayılı Noterlik Kanununun 84’üncü maddesinde belirtilen hususların işlem kağıdında (vekaletnamede) bulundurulması zorunlu olup, vekaletnamenin düzenlendiği sırada çoğu zaman vekil, noter huzurunda hazır bulunmadığından ayrıntılı kimliği ve adresi konusunda vekalet verenin verdiği bilgi ile yetinilmesi, vekalet verenden vekilinin ayrıntılı kimliğinin ve adresinin bildirilmesinin istenmesi vekalet verenin doğru olmayan bilgi vermesine yol açacağı gibi, doğru bilgi verilmiş olsa bile vekilin, işlem kağıdında (vekaletnamede) yazılı adresini her zaman değiştirebileceği veya terk edebileceği göz önüne alındığında vekilin adresinin işlem kağıdına yazılmasından beklenen olumlu sonucu vermeyeceğinden ve vekaletname düzenlettirmenin çabukluk ve kolaylık sağlama amacı ile de bağdaşmayacağından vekilin adresinin işlem kağıdına yazılmamasının,

……….uygun olacağı düşünülmektedir.”

denildiğinden; (14) numaralı genelgede yapılan açıklama doğrultusunda avukat vekaletnameleri dışında kalan diğer vekaletnamelerde, vekalet verenin yazılmasını talep etmesi ayrık olmak üzere, vekalet verenden vekilin adresinin bildirmesinin istenmesi ve vekaletnameye yazılması gerekmemektedir.

19- Ölümden sonra geçerli olmak üzere vekâlet verilebileceği:

Ölümden sonra geçerli olmak üzere verilen vekâletnamelerin, tüm konular için mi, yoksa belli konularla sınırlı olarak mı verilebileceği hususunda yaşanan duraksama nedeniyle, konuya ilişkin Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 29.3.1995 tarih ve 4834 sayılı yazıda:

"6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513’üncü maddesinde ‘Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur.’ denilmektedir. Madde hükmünde, vekilin veya müvekkilin ölümü halinde kural olarak vekâlet sözleşmesinin sona ereceği, ancak ölümden sonra da vekâletin devam edeceğine dair sözleşmede hüküm bulunuyorsa bu takdirde vekâletnamenin ölümden sonra da hüküm ifade edebileceği belirtilmektedir. 

Ayrıca konu ile ilgili olarak, 7 Aralık 1940 tarih ve 1938/20 Esas, 1940/87 Karar numaralı İçtihatları Birleştirme Kararında şöyle denilmektedir. “Borçlar Kanununun 397’nci (6098 sayılı TBK’nın 513’üncü maddesinde) gerek vekilin gerek müvekkilin ölümü ile ve eh-liyetinin zevali veya iflasıyla vekâletin nihayet bulması hakkındaki hüküm, hilafının mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılması kaydı ile takyid edilmiş olmasına göre tevhidi içtihadı mucip olan hadiselerde olduğu gibi müvekkilin ölümünden sonra dahi mustasarrıf olduğu gayrimenkul malını tapu dairesinde şahsı ahara bey ve ferağa dair vuku bulan vekâletin devam edeceği iki taraf arasında muteber surette mukavele edilmiş ise, müvekkil öldükten sonra da vekilin salahiyetleri devam edeceğine, fakat azil hakkı ölünün kanuni haleflerince intikal etmiş olacağından mirası red etmemiş olan mirasçılar tarafından azil olunabileceğine birinci içtimada sülüsan ekseriyet hasıl olmadığından ikinci içtimada mutlak ekseriyetle karar verildi.) www.hukukihaber.net

İçtihatları Birleştirme kararında sadece taşınmaz mal üzerinde tasarruf yetkisi veren vekâletnameler incelenmiş ve bu vekâletnamelere ölümden sonra da geçerli olacağına dair kayıt konulabileceği, bu kaydın geçerli olacağı kabul edilmiş, bütün vekâletnamelere dair bir hüküm sevk edilmemişse de kanun hükmü genel ifadeli olup bütün vekâletnamelere, ölümden sonra geçerli olacağına dair hüküm konulmasına hukuki bir engel bulunmamaktadır.

Bu itibarla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 513’üncü maddesinin genel ifadesi uyarınca, tüm vekâletnamelere ölümden sonra da geçerli olacağına dair hüküm ko-nulabileceği düşünülmektedir" denilmiştir.

20- Tevkil yetkisine dayanılarak verilen vekâletnameler:

a) Vekâletnamelerde, devredilebilecek (tevkil) yetkilerinin şüpheye yer vermeyecek şekilde vekâletnameye yazılması gerektiği:

Daha ziyade konularına göre bölümlere ayrılmak suretiyle yazılan vekâletnamelerde, son bölüm altına yazılan tevkil yetkisinin diğer bölümleri kapsayıp kapsamadığının anlaşılmaması ve bazı vekâletnamelerde de tevkil yetkisinden sonra da bazı yetkiler yazılması nedeniyle uygulamada sorunlar yaşanmaktadır.

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1988/80 sayılı Genelge ile duyurulduğu üzere; ileride herhangi bir soruna meydan verilmemesi bakımından vekâletnamelerde “başkalarını vekil etme” yetkisinin tüm yetkilerin en sonuna yazılması, tüm bölüm ve yetkileri kapsayıp kapsamadığının açıkça belirtilmesi, tevkil (alt vekil tayin etme) yetkisinin yazılmasından sonra yazılmış başka yetkiler de varsa bu yetkinin bunları da kapsayıp kapsamadığının açık bir şekilde metinde ifade edilmesi uygun ve yerinde olacaktır.

b) Devredilen yetkilerin yeni yapılan vekâletname metninde aynen yazılmasının gerekli olup olmadığı:

Tevkil yetkisine dayanarak vekilin verdiği vekâletnamelerde; devredilen yetkilerin yeni yapılan vekâletname metninde aynen yazılmasının gerekli olup olmadığı, böyle bir vekâletnamenin geçerli olduğunun kabulü halinde, 1512 sayılı Kanunun, 79’uncu maddesi gereğince müstenidat şerhinin verilmesinin gerekli olup olmadığı ve örneği ekli* vekâletnameye dayanarak işlem yapılıp yapılamayacağı konularında intikal ettirilen tereddütler nedeniyle, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 05.01.1996 günlü 238 sayılı yazıda:

“Ekte alınan vekâletname örneğinde şöyle denilmektedir.

(Trabzon Üçüncü Noterliğinden tasdikli 2.5.1994 tarih ve 13516 sayılı vekâletname ile müvekkilim ................ adına bilvekale hareketle başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkisine istinaden ve fotokopisi mesnet olarak ekli bulunan iş bu vekâletnamedeki bilumum yetkilerin tamamını ...................a devrettim ve bu surette vekil tayin ettim.)

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 506 ve 507’nci maddesi hükümleri uyarınca, vekilin vekâletnamesindeki tevkil yetkisine dayanarak üçüncü bir kişiye vekâlet vermesi mümkün bulunmaktadır. Madde hükümlerinde ayrıca, vekilin bu yetkisini kullanırken dikkat ve özen göstermesinin gerektiği belirtilmektedir.

Noterlik Kanunu 79’uncu maddesinde ise vekil sıfatıyla başkaları adına işlem yaptıracak kişilerin sıfat ve yetkilerini, işlemi yapmaya izinli olduklarını bildiren belgelerini göstermelerinin gerektiği, noterlikçe belgenin gösterildiğinin işlem kağıdına yazılarak birer örneğinin harçsız ve vergisiz olarak dairede saklanacak aslına ve ilgiliye verilecek örneklere eklenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Bu itibarla vekilin tevkil yetkisine dayanarak üçüncü bir kişiye vekil tayin etmesi halinde,

1- Dayanılan vekâletnamedeki yetkilerin yeni vekâletnamede aynen yazılması gerekli olmayıp, sadece devredilmek istenilen yetkilerin yazılmasının yeterli olduğu,

2- Noterlik Kanununun 79’uncu maddesi hükmüne uygun olarak, iş kağıdına müstenidat şerhinin verilmesinin ve müstenidat olan vekâletnamenin dairede saklanacak aslı ile ilgiliye verilecek örneklere eklenmesinin gerektiği,

3- Yazı ekinde alınıp incelenen vekâletnameye, müstenidatın da eklenmesi halinde bu vekâletnameye dayanılarak işlem yapılabileceği, Düşünülmektedir” denilmiştir.

* VEKÂLETNAME

Trabzon Üçüncü noterliğinden tasdikli ………… tarih ve …… sayılı vekaletname ile müvekkilim ……….. oğlu ………….doğumlu ……………… adına bilvekale hareketle başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkisine istinaden ve fotokopisi mesnet olarak ekli bulunan işbu vekaletnamedeki bilumum yetkilerin tamamını ………doğumlu …………. devir ettiğimi ve bu surette vekil tayin ettim. 25.09.1995

VEKİL EDEN: …… Oğlu ….. adına vekaleten …… Oğlu …… doğumlu ……

İstek üzerine dairede yazılan işbu vekaletname altındaki imzanın ibraz eylediği Trabzon nüfus idaresinden verilmiştir. …………. tarih ve ………… numaralı nüfus hüviyetine göre ………… Trabzon ……….Köyü ………. hanede kayıtlı …………… oğlu …………. doğumlu ……………………olup huzurumda imzaladığını tasdik ederim. Bindokuzyüzdoksan beş senesi Eylül ayının yirmibeşinci Pazartesi

Günü 25.09.1995

Türkiye Cumhuriyeti

GENEL VEKÂLETNAME

(Oto satışları için)

Vekil Eden :

Vekil :

Taşıtın

Plakası : 1.EM.386

Cinsi : Hususi Otomobil

Markası : Murat 131 Şahin

Modeli : 1982

Tipi : 4 Kapılı

Şasi : 131A009

Motor No : 131A10160098249

Yukarda evsafı yazılı motorlu taşıtımın tamamını beni temsilen dilediği bedel ve şartlar dairesinde …………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. Satmaya, satış bedellerini almaya, satış senetlerini tanzim ve imzalamaya satışları gerek kat’i ve gerekse mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapmaya mülkiyetli satışlarda şartlan tayin ve tesbite, borç hitamında gerekli ibrasını vermeye, ibranamelerini tanzim ve imzalamaya, ilgili yer ve mercilerden münasebetlerini kesmeye varsa bilcümle harç ve resimlerini ödemeye kanunen ve usulen benim yapacağım sair işleri benden farksız olarak ifa, imza ve ikmale ahzu kabza icabında ruhsatını değiştirmeye, ilişik kesme belgesi almaya, bu yetkilerin tamamı veya bir kısmı ile başkalarını da tevkil, teşrik ve azle yetkili olmak üzere …… oğlu ………………………vekil

ettim. 2.5.1994

Vekil Eden:

İstek üzerine dairede yazılan işbu vekâletname altındaki imzanın İbraz eylediği Trabzon Nüfus idaresince verilmiş ……………. tarih ve …………..numaralı nüfus hüviyetine göre Trabzon …………….köyü …………..hanede kayıt ………………olup, huzurumda imzaladığım tasdik ederim. Bindokuzyüzdoksandört senesi Mayıs ayının İkinci günü. 2.5.1994

21- Süreli vekâletnamelerde dikkat edilecek hususlar:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1990/53 ve 1991/65 sayılı Genelge’ler ile duyurulduğu üzere, belirli süreli vekâletnamelerin geçerlilik tarihlerinde tereddütler yaşandığının ve bu arada bazı tarihler üzerinde de oynamalara rastlandığının Birliğe ulaşan bilgilerden anlaşılması nedeniyle konunun, Yönetim Kurulu’nda görüşülmesi sonunda;

İlgilinin iradesinin kesin olarak tespiti ile yazılan tarihin (mesai saati sonuna kadar) denilmek suretiyle tarihten dolayı oluşacak duraksamaların ve keza tarihin hem rakamla ve hem de yazı ile yazılması suretiyle de olası sahteciliklerin önlenmesinin mümkün ve yerinde olacağına,

Herhangi bir yanlışlık veya hataya sebebiyet verilmemesi bakımından, işlemin içine yazılsa dahi vekâletin süreli olduğunun işlemin en başına, vekâletname başlığının hemen al-tına dikkati çekecek bir şekilde yazılmasının uygun olacağına,

Karar verildiğinden, buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

22- Aynı kişinin birden fazla kişinin vekili olması (Aynı kişinin birden fazla kişinin vekili olarak şirket kuruluşu yapabileceği):

Birliğimizce sorulan soru üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Mü-dürlüğünden alınan 30.9.1991 tarih ve 10 (014.0) 31871 sayılı yazıda:

“a) İbraz edilen vekâletnamelerde şirket kuruluş işlemleri için sarih olarak yetki verilmiş olması halinde müvekkilin, bu yoldaki iradesini vekili eliyle beyan ettiğini kabul zorunluluğu bulunduğu,

b) Kurucu ortakların aynı kişiyi değişik tarihlerde vekil tayin etmiş olmalarının ise (iradelerin aynı anda) birleşmesi açısından bir sakınca teşkil etmediği, vekilin beyanının bütün ortakların iradelerini temsil etmesi halinde bu durumun karşılıklı iradelerin aynı anda birleşmesi olarak kabul etmenin uygun olacağı,

c) Diğer taraftan, aynı kişiyi vekil eden ortaklardan menfaatlerinin zıt olduğu gerekçesiyle hakkının ihlal edildiğini iddia edenlerce çıkarılabilecek sorunların ise vekil ile müvekkil arasında yargı yoluyla çözülebileceği cihetle, noterler açısından bu hususun değerlendirilmesine gerek bulunmadığı görüşlerine varılmıştır.” denildiğinden, birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 1991/70 sayılı Genelge’de belirtildiği üzere benzer işlemlerde bu görüş çerçevesinde hareket edilmesi gerekmektedir. www.hukukihaber.net

23- Araç alım ve satımına ilişkin vekâletnamelerde kullanılabilecek kimlikler:

Araç alım ve satımına ilişkin verilecek vekâletnamelerde kullanılabilecek kimlikler (1) numaralı “Noterlik işlemlerinde kullanılacak kimlikler” genelgesinde açıklanmış bulunduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

24- Araç alım/satım vekâletnamelerinde sadece plakanın yazılmış olması halinde de alım/satım işleminin yapılabileceği:

Araç alım/satım vekâletnamelerinde sadece plakanın yazılmış olması halinde de alım/satım işleminin yapılabileceği, 18.04.2016 tarihli ve (5) sayılı Genelge’nin (3.10) maddesinde açıklanmış bulunduğundan, buna göre işlem yapılması icap etmektedir.

Bazı noterlik dairelerinde bu şekilde düzenlenen vekâletnameler ile satış işlemi yapılmadığı yönünde şikâyetler iletilmesi üzerine, 18.02.2015 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında konu görüşülmüş ve uygulamada karşılaşılan yakınmaların önüne geçilmesi bakımından Genelge’de yer alan açıklamalar doğrultusunda işlem yapılması gerektiğine karar verilmiştir.

25- Araç satımına yetki veren vekâletnamede, açık yetki bulunmadığı takdirde aracın parçalarının ayrı olarak satışının yapılamayacağı:

Birliğimize yapılan bazı başvuruların intikal ettirildiği Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 11.3.1992 tarih ve 12405 sayılı yazıda:

"Tescile tabi bir motorlu aracı satmağa yetkili bulunan vekilin bu aracın bir bölümünü (motor, şasi v.b.) satıp satamayacağı hususunda Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Kural olarak vekil, vekaletnamedeki yetkisi çerçevesinde araç hakkında her türlü tasarrufta bulunabilir. Mesela aracı satabilir, bağışlayabilir, rehnedebilir. Ne var ki, ister malik ister vekili olsun tescile tabi araç hakkında yapılacak tasarruf ve ameliyelerin trafik mevzuatına da uyması gerekecektir. Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğünün konuyla ilgi yazısında da bu husus vurgulanmaktadır. Buna göre, kişi aracın maliki de olsa onun motor şasi ve benzer bir parçasını satması, alması veya değiştirmesi halinde, bazı mercilerin bilgi, onay ve tescili, başka bir deyişle yeni resmi işlemler yapılması gerekecektir.
Bir bütünü satmağa yetkili olan vekil, o bütünün bir bölümünü de satabilir. Ancak olayımızdaki durum yukarda da açıklandığı üzere farklılık arz etmektedir. Zira aracın kısmen bölünerek satılması halinde başkaca halli gereken idari ve teknik problemler ortaya çıkacağı göz önüne alınarak, bir aracın sadece alıcıya devrine yetki veren vekaletname ile aracın motor, şasi veya benzer bir bölümünün satılamayacağı, böyle bir satış için vekaletnamede açık yetki bulunması gerekeceği düşünülmektedir." denildiğinden, bu tür işlerde buna göre hareket edilmesi icap etmektedir.

26- Taşınmaz satış yetkisi bulunan vekâletname ile satış vaadi de yapılabileceği ve bu tür vekâletnamelerde ilgilinin iradesinin tam olarak tespit edilmesi gerektiği:

Birleştirme nedeniyle yürürlükten kaldırılan 15.11.1985 tarihli ve (85) sayılı Genelge’de: “Kendisine bir gayrimenkulü satış yetkisi veren vekâletname ile o kişinin bu gayrimenkulü satış vaadinde bulunup bulunmayacağı hususunun öteden beri ihtilaf ve münakaşa konusu olduğu malumlarıdır.

Ancak, Yargıtay’ın son senelerde istikrar kazanan kararlarına göre bir gayrimenkulü satma yetkisini taşıyan vekâletnameye müsteniden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılması mümkün görülmektedir. Hal böyle ise de Birliğimize devamlı surette intikal eden olaylardan dolayı çıkacak veya çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek için, bir vekâlete istinaden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptırmak isteyen ilgilinin kesin iradesinin öğrenilerek bu hususun vekâletname içinde açık seçik belirtilmesinin yararlı olacağı düşünüldüğünden, noterlerimizin gayrimenkul satışına yetki veren bir vekaletname düzenlenmesi istendiğinde ilgiliden bu hususu açıkça sorarak müspet veya menfi bir şekilde vekâletnamede belirtmelerinin uygun olacağı düşünülmektedir.” denilmesi ve açıklanan hususlarda bir değişiklik olmaması nedeniyle, buna göre uygulama yapılmasına devam edilecektir.

27- Resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı ile yapılması halinde vekâlette yer alması zorunlu bilgiler:

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında, mülga Türk Kanunu Medenisinin 74’üncü maddesinden farklı olarak, resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı yapılmasına ilişkin düzenlemeye de yer verilmiş ve temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmesi, bu belgede de vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiş bulunması koşulu aranmıştır.

Konunun Yönetim Kurulu'nun 30.05.2004 günlü toplantısında görüşülmesi sonunda; resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığı ile yapılması halinde, noterlikçe düzenlenecek temsil belgesinde (vekâletnamede) vakfın amacı ile özgülenecek (tahsis edilecek) mal ve hakların da belirlenip gösterilmesi gerektiğine karar verilmiştir.

28- Çek hesabı sahibi gerçek kişinin, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyeceği:

20.12.2009 tarihli ve 27438 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlığını taşıyan 5’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının “Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî sorumluluk ile idarî yaptırım sorumluluğu çek hesabı sahibine aittir.” hükmünü içermesi nedeniyle, çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyeceğinden, bunun için vekâletname düzenlenmemesi gerekmektedir.

29- İdareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili kişilerin listelerinin ibrazının noterliklerde işlem yaptırmak için yeterli olmadığı:

659 sayılı ‘Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin KHK’nin 6. maddesinin 5. bendi kapsamında, idareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili olanların listesini içeren ve Cumhuriyet başsavcılıklarına yazılan yazılar noterliklere iletilmediğinden, noterliklerde yapılacak işlemlerde uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği hususunda Adalet Bakanlığından görüş istenmiştir.

Konuya ilişkin olarak Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen görüşü içeren ve Yönetim Kurulumuzun 12.01.2015 tarihli toplantısında görüşülen 23.12.2014 tarihli ve 9008/29153 sayılı yazıda;

“659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6’ncı maddesinde takip ve temsil yetkileri ile bunların kapsamı, niteliği ve kullanılması hüküm altına alınmıştır.

Bilindiği üzere 1512 sayılı Noterlik Kanununun, başkalarına adına işlem yaptıracaklardan aranacak belge başlıklı 79’uncu maddesi: vekil, veli, vasi, kayyım, mümessil ve mirasçı sıfatıyla veya şirket ve dernek gibi tüzel kişiler adlarına noterlik işlemi yaptırmak isteyenleri, sıfat ve yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını bildirir belge göstermekle yükümlü tutmuştur.

İdareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili kişilerin listesinin noterliklere gönderileceği K.H.K. ’de bildirilmediği gibi, 659 sayılı K.H.K. ‘nın 6. maddesinin 2. bendinde, idareleri vekil sıfatıyla doğrudan temsile yetkisi olan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürleri ve avukatların bu yetkilerinin, adli ve idari yargıda, icra mercileri ve hakemler nezdinde bulunduğu belirtilmiştir.

Bu itibarla;

K.H.K nın 6. maddesinin 5. bendi uyarınca oluşturulan, idareleri vekil sıfatıyla temsile yetkili olanların listesini içeren ve Cumhuriyet başsavcılıklarına hitaben yazılan yazıların ibrazının noterlikte işlem yaptırmak için yeterli olmadığı, kurumları adına noterlikte vekil sıfatıyla işlem yaptırmak isteyenlerin, sıfat ve yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösterir belge göstermekle yükümlü oldukları

…………

Düşünülmektedir.” denildiğinden, buna göre işlem yapılması gerekmektedir.

30- Sendikaların verdikleri “Yetki Belgesi” - Sendikaların işçi adına takip ettiği davalar ve bunlara ilişkin kararların yerine getirilmesiyle ilgili ihtarname, ihbarname gibi işlemleri noterliklerde yetki belgeleriyle yaptırabilecekleri:

Birliğimize yapılan başvurularla, (mülga) 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 32 nci maddesinin 3 üncü bendi (6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrası) uyarınca işçilerin haklarına ilişkin davalar açabilen ve bunları takip edebilen sendikaların, işçilerin işe iadeleri ile ilgili davaların lehlerine sonuçlandığı hallerde işverene bununla ilgili ihtarname göndermek istediklerinde, bu yetki belgeleriyle noterliklerde işlem yapılıp yapılamayacağı sorulmuştur.

Yönetim Kurulunun 11.03.2008 tarihli toplantısında alınan karar uyarınca konu hakkında Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesi üzerine, adı geçen Genel Müdürlükçe gönderilen 02.04.2008 tarihli ve 8229 sayılı cevap yazısında;

“Bilindiği üzere, Sendika ve konfederasyonların faaliyetlerini düzenleyen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında ‘Kuruluşlar (Kuruluş: Sendika ve konfederasyonları ifade etmektedir.), çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir.’ hükmü getirilerek, sendikalara, belirtilen hususlarda sendika üyesi işçiler ile onların mirasçılarını temsil yetkisi verilmiş ve davalarda taraf ehliyeti sağlanmıştır. www.hukukihaber.net

1512 sayılı Noterlik Kanununun 79. maddesinde ise başkaları adına işlemin nasıl yapılacağı izah edilmiştir.

Bu itibarla, Birliğiniz tarafından gönderilen "Yetki Belgesidir" başlıklı belgenin içeriği incelendiğinde "......kendi imzasıyla gerekli tüm muameleleri yapmaya, belgeleri imzalamaya, ait olduğu makam ve mercilere vermeye, tebliğ ve tebellüğe, ihtiyati, icrai haciz ve tedbir kararları almaya......." ibaresinde makam ve merciler tek tek sayılmayıp genel bir ifade kullanılma yoluna gidildiğinden ve söz konusu yetki belgesinin düzenlenmesi konusunda Sendikalar Kanununda herhangi bir şekil yada geçerlilik şartı aranmamakla bu yolda da inceleme yapılması mümkün olmadığından, bu belgeye dayanarak sendikaların işçi adına takip ettiği davalar ve bunlara ilişkin kararların yerine getirilmesiyle ilgili ihtarname, ihbarname gibi işlemleri noterliklerde yaptırabilecekleri düşünülmekle birlikte, bu işlemlerle ilgili yargıya müracaat olduğu takdirde, mahkemelerce verilecek kararların esas alınacağı da şüphesizdir.” denilmiştir.

Yönetim Kurulunun 21.05.2008 tarihli toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından da görüş alınmasına karar verilmiştir. Adı geçen Bakanlıktan alınan ve Yönetim Kurulumuzun 10.07.2008 tarihli toplantısında görüşülen 12 Haziran 2008 tarihli ve 20103 sayılı cevap yazısında da;

“Bilindiği gibi, Sendika ve konfederasyonların faaliyetlerini düzenleyen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında ‘Kuruluşlar, çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir.’ hükmü öngörülmüştür.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere; sendikalara, belirtilen hususlarda sendika üyesi işçiler ile onların mirasçılarını temsil yetkisi verilmiş ve davalarda taraf ehliyeti sağlanmıştır.” denildiğinden, bu yetki belgelerinin ibraz edilmesi halinde, yukarıda belirtilen davalarla ilgili noterlik işlemlerinin yapılması mümkün olup, ayrıca vekâletname aranması gerekmemektedir.

31- Hacizli veya rehinli olan veya mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla satışı yapılan araçların yurtdışına çıkarılmalarına yetki veren vekâletnameler:

Mülkiyeti muhafazalı, hacizli veya rehinli araçların yurtdışına çıkarılmalarına yetki veren vekâletnamelerle ilgili olarak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 02.12.1994 tarihli ve 21707 sayılı yazıda da açıklandığı üzere;

a) Mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan satışlarda, alıcı menkul malın mülkiyetini kazanmadığından, ayni bir tasarrufta bulunmamakta ve ancak her türlü yararı ve zararı kendisine ait olmak üzere malı kullanabilmektedir.

Mülkiyeti muhafaza kaydı ile alınan aracın, alıcısı tarafından dilediği gibi kullanılmasına hukuken bir engel bulunmamaktadır. Bu hakkın uzantısı olarak, alıcının kullanma hakkını vekili marifeti ile kullanması ve vekiline aracını yurtdışına çıkarması için yetki vermesi de mümkündür.

b) İcra ve İflas Kanununun 86 ncı maddesinde; "borçlu alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi alınmaksızın mahcuz mallarda tasarruf edemez." hükmüne yer verilmiştir.

Bu madde uyarınca, hacizli araçlar üzerinde borçlunun fiili kullanım hakkı da dahil olmak üzere her türlü tasarruf yetkisi kanun hükmü ile sınırlandığından, alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi olmadan aracın yurtdışına çıkarılmasına yetki veren vekaletnamelerin noterliklerde yapılmaması gerekmektedir.

c) Menkul rehni ise, (4721 sayılı) Medeni Kanunumuzun 939–972 nci maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümler uyarınca menkul rehninin ayni bir hak olarak doğması için (ayrık durumlar dışında) rehin konusu malın zilyetliğinin borçludan alacaklıya geçirilmesi şarttır.

Rehin borçlusunun, kanun gereğince trafik siciline tescili zorunlu olan aracı üzerinde, 4721 sayılı TMK’nın 940 ıncı maddesinin 2. fıkrası uyarınca zilyetlik devredilmeden de, aracın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin hakkı tesis etmesi halinde, aracını dilediği gibi kullanmasına engel olacak bir yasal hüküm bu-lunmadığından, aracının yurt dışına çıkarılmasına yetki veren bir vekâletnameyi yapmasında da hukuki bir sakınca bulunmamaktadır.

32- “Yetki Belgesi” – “Bayilik Belgesi” gibi belgelerin vekâletname niteliğinde olmadığı:

Birliğimize yapılan bir başvuru ile “Şirketlerin veya kuruluşların, bazı yetkileri içeren, ‘YETKİ BELGESİ’, ‘BAYİLİK TAYİNİ’ gibi isimlerle düzenleyerek belirli bir kişi veya kuruluşa verdikleri belgeleri noterliklerde onaylattırdıkları, daha sonra bu belgeleri noterlik işlemlerinde ‘VEKÂLETNAME’ olarak kullanmak istedikleri, bir kısım noterliklerin kabul etmemesine rağmen, bazı noterliklerin bunu vekaletname olarak değerlendirip işlem yaptıkları” bildirilmekle, Yönetim Kurulumuzun 22.05.2006 tarihli toplantısında konunun gündeme alınarak görüşülmesi sonunda; (Ek 2)’de örneği bulunan yetki belgesinin, beyanname niteliğinde olduğuna, imza tasdiki yapılsa dahi bu belge ile herhangi bir kimsenin alım – satım işlemi yapmasının mümkün bulunmadığına karar verilmiştir.
Belirtilen nitelikte belgelerin ibrazı halinde, vekâlet niteliği taşımaması nedeniyle vekâletname olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir.

33- Yabancı uyrukluların taşınmaz alımı ile ilgili olarak verecekleri vekâletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan düzenlenebileceği:

Yabancı uyruklu kişilerin Türkiye'de gayrimenkul alımları ile ilgili vekalet düzenlenmesini istemeleri halinde, noterin 1062 sayılı Kanun ile benzer mevzuat hükümleri bakımından ilgilinin uyruğunu ve sonuç olarak o gayrimenkulü temellük etmesine engel yönü olup olmadığını araştırmak zorunda olup olmayacağı hususunda görüş istenmesi üzerine Adalet Bakanlığı Hukuk işleri Genel Müdürlüğü 1.2.1991 tarih ve 05695 sayılı yazısıyla; “yabancı uyrukluların gayrimenkul alımı ile ilgili olarak düzenlenmesini istedikleri vekâletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan yerine getirilmesinde sakınca bulunmamaktadır.” yönünde görüş bildirdiğinden yabancı uyrukluların taşınmaz alımı ile ilgili olarak verecekleri vekâletnamelerin noterlikçe bir araştırma yapılmadan düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.

34- Dış temsilciliklerimizde yabancı gerçek şahıslar tarafından vekâlet verilebileceği, yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerin ise veremeyecekleri:

Ülkemizde ikamet eden veya iş bağlantıları bulunan yabancı uyrukluların, Türkiye'de ihtiyaç duydukları vekâletname ve diğer noterlik işlemlerinin yurt dışı temsilciliklerimizde yapılıp yapılamayacağı hususunda yaşanan duraksamalar üzerine konu ve bu hususta Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Prensip Daire Başkanlığından alınan 12.01.2005 günlü ve 551953 sayılı yazısı ile buna ek olarak gönderilen 07.03.2005 günlü ve 95193 sayılı yazı Yönetim Kurulunun 22.03.2005 günlü toplantısında görüşülmüştür.

Bu yazılarda sonuç olarak; “Vatandaşlarımız ve izinle Türk vatandaşlığından çıkanlar yanı sıra talepleri olması halinde Türk uyruklu (veya eski Türk vatandaşı ya da çift uyruklu) olmayan yabancı şahıslar için de, gerekli bazı koşulları yerine getirmeleri kaydıyla, temsilciliklerimizde vekâletname düzenlenmesine” başlandığı, ancak “Yabancı devletlerin kendi kanunlarına göre kurulan ve yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketleri için yabancı dilde yazılmış bulunan yetki belgelerinin ve şirket evrakının kapsamlı bir şekilde incelemeye tabi tutulması ve bu amaçla tercümeleri dahil olmak üzere çeşitli belgelerin, ilgililerince dış temsilciliklerimize ibraz olunması gerekebileceği cihetle, yurt dışında yabancılar için vekâletname düzenlenmesi işleminin gerçek şahıslarla sınırlı tutulmasının, yabancı tüzel kişiliği haiz ticaret şirketleri için dış temsilciliklerimizde vekâletname düzenlenmemesinin uygun olacağı” belirtilmiştir.

Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarından tekrar görüş istenmesi üzerine konuya ilişkin olarak;

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden alınan 01.12.2005 tarihli ve 23362 sayılı yazıda; “1512 sayılı Noterlik Kanununda konsolosluklarımızın Türk vatandaşlığından çıkmış, Alman vatandaşı olmuş veya diğer yabancı uyruklu kişilerin talebi üzerine vekâletname düzenlemelerine engel teşkil eden bir hüküm bulunmamaktadır.

Ancak bu şekilde yapılan işlemlerin her şeyden önce Noterlik Kanunu’nun 192. maddesinde ifade edildiği üzere, bu Kanunun noterlik işlemlerine ilişkin hükümlerine aykırı olmaması ve içeriği itibariyle de, emredici hukuk kurallarına, kanuna, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı ve konusunun imkânsız olmaması gerekmektedir. (TBK 26, 27. md.)”

Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Daire Başkanlığından alınan 21.03.2006 tarihli ve 97211/TAS-PR sayılı yazıda da;

“Yurtdışındaki temsilciliklerimizin noterlik servislerinde yabancıların vekâletname düzenlettirmeleri, vekâletname sahiplerinin Türkçe bilmeleri veya vekâletname düzenlenirken bir yeminli tercümanın hazır bulundurulması koşuluyla mümkündür.

Nitekim pek çok temsilciliğimizde bu tür vekâletname düzenlenmekte olduğu dosyalarımızın tetkikinden anlaşılmıştır.” denilmiştir. Bu görüşler doğrultusunda, yabancı gerçek kişilerin Ülkemizdeki iş ve işlemleri için dış temsilciliklerimizde vekâlet vermeleri ve noterlik işlemi yaptırmaları mümkün bulunmaktadır.

35- Resmi dairelerdeki işlerin takibi için avukat olmayan kişilere de vekâlet verilebileceği:

İzmir Noter Odasının 5 Kasım 1982 gün ve 1481 sayılı yazısı ekinde gönderilen İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Daire ifadeli İzmir Valiliğine hitaben yazılmış 15.10.1982 gün ve 138505 sayılı yazıda özetle; “7 Temmuz 1969 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanununun yalnız avukatların yapabileceği işleri düzenleyen 35’inci maddesi hükmü gereğince, yargı mercileri ve adalet dairelerindeki davaları ve adlî işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara ait bulunmaktadır. Kanunda avukatlar dışında kalan kişilerin vekâletnameye dayanarak resmi dairelerde iş takibini yasaklayan ve bu yetkiyi yalnızca avukatlara tanıyan bir hüküm yoktur. Bu durum karşısında; 1136 sayılı Kanunun 35. maddesine ve bu maddenin gerekçesine uygun olarak, iş sahiplerinin yargı mercileri ve adalet dairelerindeki işleri dışında, resmi dairelerdeki çekişmeli ve çekişmesiz işlerini vekâletname vermek suretiyle üçüncü kişiler tarafından takip ettire-bilmeleri uygun görülmektedir.” denilmiştir.

Gerek bu yazı, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanununun yalnız avukatların yapabileceği işleri düzenleyen 35’inci maddesi hükümleri dikkate alındığında, iş sahiplerinin resmi dairelerdeki işlerinin takibi için avukat olmayan kişilere de vekâlet vermeleri mümkün bulunmaktadır.

36- Teyit istemleri – Azil olup olmadığına dair bilgi talep edilmesi:

a) Banka veya resmi kuruluşlarca noterlere yazı yazılarak atanmış bir vekil hakkında azil olup olmadığının sorulması:

Zaman zaman noterlerimizden gelen başvurularda, bazı banka veya resmi kuruluşlarca noterlere yazı yazılarak atanmış bir vekil hakkında azil olup olmadığı sorulmakta ve noterlerce ilgili olmayan bu kişilere bilgi verilip verilmeyeceği konusunda tereddüt edildiği anlaşılmaktadır.

Bu hususta görüşü sorulan Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 10.3.1992 tarih ve 11749 sayılı yazıda sonuç olarak, "Dar bir yorumla mümkün olmadığı düşünülmekle birlikte tarafların ileride telafisi mümkün olmayan zararlarına ve mağduriyetlerine sebebiyet verilmemesi bakımından sadece azilname olup olmadığı hakkında bilgi verilmesinin yerinde olacağı" bildirildiğinden, bu tür taleplerin karşılanması gerekmektedir.

b) Noterliklerde işlem yapılmadan önce vekâletname ile ilgili olarak teyit alınması, noterlerce veya ilgili mercilerce talep edilmesi halinde teyit istemlerinin karşılanması:

Sahtecilik olaylarının artması sonucu, noterlikler dışında sahte mühürler kullanılarak araç ve gayrimenkul satış konuları başta olmak üzere sahte vekâletnameler yapıldığı yolunda alınan duyum ve başvuruların Yönetim Kurulu'nun 26.09.2003 günlü toplantısında görüşülmesi sonunda; esas itibarıyla noterlikçe düzenlenmiş bir vekâletname yönünden, düzenleyen noterlikten teyidinin alınmasına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamakla birlikte, noterlik dışında yapılan sahte vekâletnameye dayanılarak işlem yaptırılması ihtimali bulunan ve şüphe çeken durumlarda, ibraz edilen vekâletnamenin dikkatlice incelenmesinin, gerekirse ait olduğu noterlikten teyit alınmasının uygun olacağına, sahtecilik işlemlerinin önlenmesi açısından noterliklerden ve ilgili diğer mercilerden istenmesi halinde de teyit konusunda bilgi verilmesinden kaçınılmaması gerektiğine,

Doğruluğundan şüphelenilen işlemlerle ilgili olarak, bazı noterliklerin teyit istemlerini tamamen karşılamadığı, bazı noterlerin ise sadece vekâletnamelerle sınırlı olarak cevap verdikleri, teyit isteyen noterlere veya personeline karşı nezaket dışı davranışlarda bulundukları ve kırıcı sözler sarf ettikleri Birliğimize yapılan başvurulardan öğrenilmekle, Yönetim Kurulumuzun 24.04.2006 tarihli toplantısında konunun görüşülmesi sonunda; noterliklerden teyit isteminde bulunulması halinde bu talebin karşılanması gerektiğine; teyit isteyen noterlere ve personeline karşı kırıcı söz ve davranışlardan kaçınılarak, nezaket sınırları içerisinde cevap verilmesine ve yardımcı olunmasına,

Keza; Yönetim Kurulu’nun 30.05.2007 tarihli toplantısında da; noterler, bankalar veya resmi kurumlar tarafından, kendilerine ibraz edilen vekâletnamelerle ilgili olarak teyit isteminde bulunulması halinde ilgili noterlerin bu talepleri karşılaması gerektiğine karar verilmiş bulunduğundan Yönetim Kurulu kararları doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir.

c) Telefonla teyit isteme uygulamasının devam ettiği:

Telefonla teyit isteme uygulamasının devam edip etmediği yönünde yaşanan tereddütler üzerine konunun, Yönetim Kurulunun 24.05.2016 tarihli toplantısında görüşülmesi sonunda; telefonla teyit alma mesleki dayanışmanın gereği olduğuna, bu uygulamanın zorunlu olduğu yönünde herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamakla birlikte, uygulamanın mevcut haliyle devam etmesinin noterlerin mesleki dayanışması gereği olduğuna karar verildiğinden, telefonla istenilen teyit taleplerinin karşılanmasına devam edilecektir.

d) Tapu sicil müdürlüklerince vekâletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin, teyit amacıyla ve faks yoluyla noterliklerden istenebileceği:

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Birliğimize gönderdiği 19.01.2009 tarih ve 604/285 sayılı yazı ile bir noterliğimizce düzenlenmiş vekâletnamenin teyidi için, noterlikte bulunan imzalı aslından bir suretin faks yoluyla gönderilmesinin Altındağ Tapu Sicil Müdürlüğünce istendiğini, ancak, noterlikçe gönderilemeyeceğinin bildirildiğini, bu nedenle teyit alınamadığı beyan edilerek, bu tür teyit istemlerinde, tapu sicil müdürlüklerinde çalışan personele, koşulların elverdiği ölçüde gerekli yardımın sağlanmasının talep edildiği anlaşılmakla konu, Yönetim Kurulumuzun 18.03.2009 tarihli toplantısında görüşülerek, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş istenmesine karar verilmiştir.

Adı geçen Genel Müdürlükten alınan ve Yönetim Kurulunun 13.07.2009 tarihli toplantısında görüşülen 21.04.2009 tarih ve 4030-9857 sayılı cevabi yazıda;

“Tapu sicil müdürlüklerince noterliklerde bulunan vekâletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin teyit amacıyla faks yoluyla gönderilmesi istenildiğinde izlenecek yolun bildirilmesi talebini içeren ilgi yazınız ve eki ile konu incelendi.

Bilindiği üzere; 1512 sayılı Noterlik Kanununun 55. maddesi gereğince, noterlik evrak ve defterleri mahkeme, sorgu hâkimliği ve Cumhuriyet savcılıklarınca veya resmi daireler tarafından, konusu da belirtilmek suretiyle noterlikte soruşturmaya yetkili kılınan kimselerce incelenebilir. Madde metninde açıkça belirtildiği üzere, resmi dairelerin konusunu da belirtmek şartıyla noterlik evrak ve defterlerini, noterlik dairesinden çıkarmadan inceleme yetkisi bulunmaktadır.

Faksın hukuki niteliği hakkında fikir edinilebilecek olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.02.2008 tarih ve 2008/11-126 esas, 2008/120 sayılı kararıyla, faksın diğer delillerle desteklenmesi halinde hüküm ifade edebilecek yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğu yönünde hüküm kurulmuştur.

Faks çıktılarının Noterlik Kanununun 94-99. maddelerinden oluşan dördüncü bölümünde düzenlenen örnek anlamında mütalâa edilemeyeceği de açık bulunmaktadır. Bu sebeple, tapu sicil müdürlüklerince teyit amacıyla noterliklerden vekâletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin faks yoluyla istenebileceği düşünülmektedir.” denildiğinden tapu sicil müdürlüklerince teyit amacıyla vekâletnamelerin imzalı asıllarının bir suretinin faks yoluyla istenmesi halinde talebin karşılanması icap etmektedir.

VEKÂLETİN SONA ERMESİ

37- Velayet altındaki küçük için veli tarafından verilen vekâletin, küçüğün reşit olması ile sona ereceği:

Velayet altındaki küçüğe atanan vekilin vekâletinin, küçüğün reşit olması ile kendiliğinden sona erip ermeyeceği konusunda intikal ettirilen tereddütlerin giderilmesi bakımından Adalet Bakanlığından görüş istenilmesi üzerine Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünce gönderilen 22.10.1996 günlü 15426 sayılı cevap yazısında sonuç olarak “…velayet altındaki küçüğe atanan vekilin vekâleti, küçüğün reşit olması ile kendiliğinden sona ermemekte olup, reşit olan küçüğün vekâlet sözleşmesini devam ettirmek istememesi halinde vekili azletmesi icap etmektedir.” yönünde görüş bildirilmiş ve uygulama buna göre sürdürülmüştür.

Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise bu konuda farklı düşünmekte ve küçüğün reşit olmasıyla vekâlet görevinin sona ereceğini kabul etmektedir. Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarihinde E. 2014/858, K. 2016/525 sayıyla;

“Direnme kararı ve ekleri temyiz incelemesi için gönderilmiş ise de yapılan incelemede; eldeki davada, 31.01.1995 doğumlu davalı ...’nun davaya veriliş tarihi (24.01.2012) itibariyle reşit olmaması nedeniyle kanuni temsilcisi (velisi) olan annesi tarafından ...’ya velayeten verilen 07.12.2010 tarihli vekâletname uyarınca vekil aracılığıyla davaya cevap verildiği, ancak küçük ...’nun 31.01.2013 tarihinde ergin olduğunun anlaşılması karşısında, küçüğün reşit olduktan sonra kendi adına asaleten verilmiş bir vekâletname aslına veya onaylı örneğine tüm aramalara rağmen dosya içerisinde rastlanamamıştır.

Bu nedenledir ki, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede işin esası incelenmeden önce dava açıldıktan sonra davalı ...’nun 31.01.2013 tarihinde 18 yaşını doldurması karşısında dosyanın, anılan davalı tarafından asaleten verilmiş vekaletname aslı veya onaylı örneği veyahut icazet belgesinin tamamlanması için geri çevrilmesi gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak ele alınıp tartışılmıştır. www.hukukihaber.net

Bilindiği üzere, çocuk dava sırasında ergin (reşit) hale gelirse, kanuni mümessilin temsil görevi sona erer ve davaya (ergin olan) çocuk devam eder. Vekil ile müvekkili arasındaki vekâlet ilişkisi güvene dayalıdır. Kural olarak, vekâletten azil veya istifa her zaman olanaklıdır. Çocuk, ergin (reşit) olduktan sonra davasını bizzat kendisi takip edebileceği gibi kendi adına düzenlenecek vekâletname ile daha önce görevlendirilen avukatı ya da bir başka avukatı vekil olarak ataması da olanaklıdır.

Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; vekâlet ilişkisinin sona erme hallerinin düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 512 ve 513. maddesinde vekâleti sona erdiren hallerin arasında küçüğün ergin olmasının sayılmadığı, ergin çocuk ile velisi tarafından velayeten tayin edilen vekili arasındaki ilişkinin devam ettiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Öyleyse, mahkemece yapılacak iş; davalı ... 31.01.2013 tarihinde 18 yaşını doldurduğuna göre, anılan davalı tarafından asaleten verilmiş vekaletname aslı veya onaylı örneği veyahut icazet belgesinin tamamlanması için davalı ...’ya olanak tanınmalı, eksiklik tamamlandıktan sonra dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmek üzere yerel mahkemeye geri çevrilmesi gerekir.” yönünde karar vermiştir.

Her ne kadar Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün görüşlerine dayanılarak uygulama sürdürülmüş ise de, Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda yer verilen kararı karşısında uygulamanın bu yönde değiştirilmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Saygılarımla,

Başkan
H. Danışmanlık Personeli 
Hukuki Danışman 
Genel Sekreter Yard. 
Genel Sekreter