Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Av. Ünsal Toker yaptığı açış konuşmasında, Türkiye Barolar Birliği ile Alman Barolar Birliği'nin uzun yıllara dayanan samimi dostlukları olduğunu belirtti.

Almanlarla görüş alışverişinde bulunmak amacıyla bu toplantıyı gerçekleştirdiklerini ifade eden Toker, masanın konu başlıklarını, "Yargı Bağımsızlığına İlişkin Avrupa Standartları", "Demokrasi ve Özgürlüklerin Olmazsa Olmazı Olarak Bir Hukuk Devletinde Güçlü ve Bağımsız Savunma" ve "Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Refahın Olmazsa Olmazı Olarak Hukuk Devleti" şeklinde sıraladı.

Alman Barolar Birliği Başkanı Dr. Ulrich Wessels ise Türkiye'de bulunmaktan dolayı mutluluk duyduğunu dile getirdi. Wessels, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığını da ziyaret ettiklerini vurguladı.

2015 yılından bu yana Alman Barolar Birliği Başkanlığı görevini yürüttüğünü ifade eden Wessels, mesleğinin avukatlık ve noterlik olduğunu, sorumluluk alanları arasında Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye'nin yer aldığını kaydetti.

AVRUPA’NIN SİYASİ ORTAMI ÇOK KIRILGAN

Avrupa'nın siyasi ortamının çok kırılgan hale geldiğine işaret eden Wessels, avukatların mesleklerini icra etmesi için maddi ve manevi imkanların çok önemli olduğunu söyledi.

Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin uzun yıllara dayandığına dikkat çeken Wessels, uluslararası herhangi bir faaliyet için hukuk devletine ve adalete ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

Alman heyetinde; Alman Barolar Birliği Başkanı Wessels’in yanı sıra Başkan Yardımcısı Andre Haug, Genel Sekreter Stephan Göcken, Dış İlişkiler Sorumlusu Veronika Horrer, Berlin Eyaleti Temyiz Mahkemesi Başkanı Monika Nöhre ve Alman Büyükelçiliği’nden Ulrich Meier-Tesch yer aldı.

Dr. Ersoy Kontacı, Dr. Ali Tigrel, Dr. Yavuz Ege, Dr. Engin Ünsal, Necdet Pamir ve Av. Prof. Dr. Necdet Basa’nın konuşma yaptığı yuvarlak masa toplantısında TBB Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da önemli açıklamalarda bulundu. Toplantıya, TBB Genel Sekreteri Av. Sabiha Tekin, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Av. Sabri Erdal Güngör ile Yönetim Kurulu Üyesi Av. Şakir Uzun’un da katıldı.

BAĞIMSIZ SAVUNMANIN OLMADIĞI BİR TOPLUM DÜZENİNDE BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLER KORUNAMAZ

Feyzioğlu, Türkiye'nin kuvvetler ayrılığı yönünden sıkıntılı bir süreçten geçtiğini, bu sürecin avukatların ve baroların da etkinliğine doğrudan zarar verdiğini belirterek, "Sadece ve sadece bireysel özgürlükleri vazgeçilmez kabul eden, bireysel özgürlükler korunmazsa güvenlik de sağlanmaz, kamusal özgürlükler de korunamaz diyen bir toplum düzeninde bağımsız savunma olabilir. Bağımsız savunmanın varlığı, bireysel özgürlüğün teminatıdır" diye konuştu.

SIKINTILARIMIZ VAR AMA UMUTSUZ DEĞİLİZ

Türkiye’nin sıkıntılı bir süreçten geçtiğini belirten Feyzioğlu, “Kuvvetler ayrılığı yönünden oldukça sıkıntılarımız var. Kuvvetler ayrılığının bu kadar yıpranmış olması hiç kuşkusuz yargı gücünün bağımsızlığını dolayısıyla tarafsızlığını ve buna bağlı olarak güvenirliğini doğrudan etkiliyor” ifadelerini kullandı.

SIKINTININ KAYNAĞI 2010 REFERANDUMU

Feyzioğlu, 2016 referandumundan sonra oldukça ciddi bir sıkıntının yaşandığını, bu sıkıntının kaynağının temelinin 2010 anayasa referandumu olduğunun altını çizerek, “Biz o tarihte 2010 referandumunu destekleyenleri inandıramamıştık. O tarihte Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısına ilişkin değişiklik ve ilk derece hakimlerinin kendi içlerinde seçim yaparak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda çoğunluk üyeyi belirleme yetkisi; bir suç örgütü gibi çalışan, bir suç örgütü olduğu bugün sabit olan dini istismar eden bir cemaatin yargıyı tamamen o tarihte ele geçirmesine neden oldu. Ve bugünkü sıkıntılarımızın en önemli sebebi, çıkışı oradadır” dedi.

AVUKATSIZ YARGILAMADA KİŞİLERİ KORUYACAK KİMSE KALMAZ

“Biz yargılamada eğer gerçeği arıyorsak avukat olmadan gerçeğe ulaşamayız” diyen Feyzioğlu sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:

“Çünkü gerçeğin ışığı ancak fikirlerin çatışmasından doğar. Gerçeği ararken; özgürlük-güvenlik dengesinde ideal noktayı da bulup, kişilerin bireysel özgürlüklerini koruyarak gerçeğe ulaşmak gerekir. Avukatsız bir yargılamada, kişilerin bireysel özgürlüklerini savunacak hiç kimse olmaz. Yolun belki çok başında değiliz ama ortasına geldiğimizi de düşünmüyorum. Bu bayrak yarışında amacımız bizden sonraki neslin bugüne göre daha başka sorunlarla uğraşacak ileri bir seviyeye gelmiş olması. Yani bugünün sorunlarını bugün bizler çözmeliyiz."