Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay'daki iş yükünü azaltmak için daire sayısının artırılması yönündeki görüşleri, makamında değerlendirdi. Yargıtay'da daire ve üye sayısının arttırılması talebini iki yıl önce gündeme getirdiklerini anımsatan Gerçeker, ''(O zaman İstinaf Mahkemelerinin yürürlüğe girme ihtimali uzak olduğu için hiç olmazsa bu mahkemeler faaliyete geçene kadar 6 daire kurulsun. Faaliyete geçtiğinde de görevleri kendiliğinden sona ersin) diye bir tedbir düşünmüştük'' diye konuştu.

İstinaf Mahkemeleri hayata geçtiği zaman Yargıtay'ın iş yükünün de peyder pey azalacağını söyleyen Gerçeker, ''İki yıl önce biz bu teklifi yaptığımızda bu kabul görmedi. Sonra yazımızı tekrar yazdık. Buna fazla sıcak bakılmadı. Bugün tekrar gündeme getirilmeye çalışıyor. Elbette ki o zamanki şartlarımız bunu gerektiriyorsa bugünkü şartlarımız o günden daha kötü bir durumda ama biz en geç 2010 yılında İstinaf Mahkemelerinin hayata geçirileceğini düşündüğümüz için bu şekilde bir teklifte bulunmuştuk'' dedi.

Gerçeker, İstinaf Mahkemelerinin mart ayında faaliyete geçeceğinin söylendiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemeleri faaliyete geçirebileceklerse, sorunların çözümlenmesi üç-beş seneden önce olmaz ama Yargıtay'ın iş yükü azalabilir. Çünkü daire kurmak soruna hiç bir zaman köklü bir çözüm getirmiyor. Daha önce de Yargıtay kurulduğu zaman 5 olan daire sayısı bugün 32'ye çıkmış durumda. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar geniş kapsamlı bir yüksek mahkeme zaten yok. Olmaz da zaten. Daire kurmak köklü bir çözüm olmaz hiç bir zaman. Bugün 6 daire kurarsınız. Daha sonra yine iş yoğunluğu arttığı için yeni daireler kurma zorunluluğu ortaya çıkar. Şu andaki iş yükünü azaltmak için 6 daire değil belki bir Yargıtay daha kurmak gerekir.''

Yargıtay'ın artan iş yükü ve dosya sayısı konusunda daha önce ''yangın var'', ''ateş bacayı sardı'' gibi açıklamalarda bulunduğunu anımsatan Gerçeker, ''Gerçekten bugün çok zor durumdayız. Yargıtay dosyaları alamıyor, koyacak yerimiz yok. Yargıtay Başsavcılığından gelen dosyaları daireler alamıyor. Geçici yerler bulduk dosyalar için. Artık 'ah vah' demenin bir anlamı yok. keşke zamanında bu iş yapılsaydı demenin de bir anlamı yok. Bizim dediğimiz zaman daireler kurulmuş olsaydı şimdi belki bugüne kadar iş yükünün azalması bakımından bir yarar sağlanabilirdi. Ama artık şu aşamada alternatif olarak eski talebimiz Başbakanlık ve Adalet Bakanlığında duruyor ama sorunun köklü çözümü şu anda bölge adliye mahkemelerini hayata geçirmekten başka bir şey olarak görünmüyor'' ifadelerini kullandı.

Gerçeker, sorunun çözümü için daha önce hazırladıkları Stratejik Yargı Reformu Raporlarında yer alan alternatif çözüm yollarının devreye sokulması gerektiğini vurgulayarak, uzlaşma müessesi, arabuluculuk, tahkim, ombudsmanlık müesseselerinin alternatif olarak bir an önce faaliyete geçmesi gerektiğini, bir çok Avrupa ülkesinde bu müesseselerin çalıştığını ve mahkemelere intikal eden iş sayısının bu müesseseler sayesinde azaldığını söyledi.

 

'Yargının sorunlarını artık bir devlet politikası olarak benimsemek lazım'

Yargı reformu hazırlanırken öncelikle yargının alt yapı sorunlarının çözülmesi gerektiğini her zaman vurguladıklarını ifade eden Gerçeker, ''Siz yargının tabanındaki sorunları gidermezseniz tepede istediğiniz kadar değişiklik yapın, iyileştirme yapın, bunun hiçbir anlamı, yararı olmuyor'' dedi. Bunları söylerken üzüldüğünü dile getiren Gerçeker, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Her gün şikayet dilekçeleri önüme geliyor. Vatandaş haklı olarak yakınıyor. Davalar uzuyor. Adaletin gerçekleşmesinde geç kalınıyor. Vatandaşa bunları mazeret olarak ileri süremezsiniz çünkü bunları halletmek devletin görevi. Yargının sorunlarını artık bir devlet politikası, hükümet politikası olarak benimsemek lazım. Bu geminin içinde hepimiz varız, bu yangın bütün gemiyi sararsa hepimiz zarar göreceğiz. Çok büyük sıkıntı içindeyiz. Her şeye rağmen koşullarımızı zorlayarak 250 arkadaşımız büyük bir özveriyle, fedakarlık içinde, yasal koşulları da zorlayarak bu işin üstesinden gelmeye çalışıyoruz ama artık insan gücünü çok aşan bir durum olduğu için yetiştirmek mümkün değil. Onun için bir an önce bizim ilk düşüncemiz Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi. O sayede muslukları kısmış olacağız, Yargıtay'a gelen dosya sayısı azalacak. Şu anda bütün temyiz edilen dosyalar Yüksek Mahkeme'ye geliyor. O zaman Bölge Adliye Mahkemeleri bir süzgeç görevi görecek. Sadece çok önemli dosyalar Yargıtay'a gelecek. Şimdi 'temyiz mahkemesi' gibi çalışıyoruz, o zaman 'Yüksek Mahkeme' hüviyetine kavuşacağız. Biz bunları her zaman raporlarımızda, ikili görüşmelerimizde dile getirdik, maalesef önlem alınmakta geç kalındı.''


 


AA