Zina mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Zinanın gerçekleştiği ispat edildiği takdirde hakim başkaca bir sebep aramaksızın boşanma kararı verir. Ancak zina, ispatlanması zor olan bir boşanma sebebidir.

4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesine göre ; “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

Evli bir erkek veya kadının , kocası veya karısı dışında üçüncü bir kişiyle isteyerek cinsel ilişkiye girmesi, zina olarak tanımlanır. Bu hal, eşlerin sadakat yükümlülüğüne aykırı olduğundan diğer eşe boşanma davası açma hakkını verir. Zinadan söz edilebilmesi için eşin isteyerek evlilik dışı cinsi münasebette bulunması yani kusurlu olması gerekir. Eşlerin eşcinsel ilişkileri boşanma sebebi olarak zina sayılmaz. Bu halde TMK m.163’te yer alan haysiyetsiz hayat sürmeye dayanılarak boşanma davası açılabilir.

Zinanın boşanma sebebi sayılabilmesi için evli kadının veya kocanın bir defa evlilik dışı münasabette bulunması yeterlidir. Zina mutlak bir boşanma sebebi olduğundan saptandığı zaman hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Ayrıca zinanın evlilik birliğini temelden sarsmış olup olmadığı araştırılmaz.

Zinadan söz edebilmek için evlenmenin geçerli olması gerekmez. Evlenmenin yapılmasından butlan kararının kesinleşmesine kadar olan sürede, eşlerden birinin evlilik dışı cinsel münasebette bulunması durumunda da zina eyleminin varlığı kabul edilir. Aynı zamanda eşler, ayrılık kararı sonucunda ayrı yaşıyor olsalar bile, eşin dışında başka bir kimseyle cinsi münasebet zina sayılır.

- Zina eylemi evlilik birliğinin taraflara yüklediği sadakat yükümlülüğünün ihlalidir. Bu doğrultuda evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek  birlikte olan üçüncü kişiden diğer eş manevi tazminat talep edebiliyordu. Ancak Yargıtay 06.07.2018 tarihli 2017/5 E, 2018/7 K. İle bu kararından döndü. Gerekçe olarak da özetle; Evlilik birliğinin tarafı olmayan ve dolayısıyla sadakat yükümlülüğü bulunmayan üçüncü kişinin eşler arasındaki evlilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere uyma zorunluluğu bulunmamaktadır. Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişinin, aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak kanunlarımızda özel bir tazminat hükmü yer almamaktadır. Ayrıca haksız fiile ilişkin genel koşulları taşımayan eyleminden dolayı üçüncü kişi aleyhine yargı kararıyla tazminat sorumluluğu ihdas edilmesi, evlilik birliğinin ve aile bütünlüğünün korunması gibi saiklerle dahi kabul görmemelidir. Sonuç olarak evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı, yönünde karar verilmiştir.

ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASININ İSPATI VE DELİLLERİ

Aldatmanın ispatı için her türlü delilden faydalanılabilir. İspat yükü davacı taraftadır.

- Boşanma davası sürecinde zina yapan eşin ikrarı hakimi bağlamayacaktır. Ancak ikrarı başka delilllerle de desteklerse, hakimin bir kanaate ulaşmasına yardım edebilir. Fakat ikrar, TMK m.184/f.3 ‘e göre başlı başına hakimi bağlayan bir delil sayılamaz.

TMK m.184; “Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.

4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.

5. Boşanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.

6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.”

- Zina eyleminin kanıtlanması oldukça güçtür. Zira, zina sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için ispatlanması gereken şey cinsel münasebetin varlığını kanıtlamaktır. Eşlerden birinin sadece flört etmesi, öpmesi, el ele tutuşması, sarılması, birlikte gezmesi yada buna benzer davranışlarda bulunması, boşanma sebebi olan zina fiilini oluşturmaz. Bu tür davranışlar sadakat yükümlülüğüne aykırılık teşkil edecektir. Bu sebeplere dayanarak ortak hayatı çekilmez hale getiren haysiyetsiz hayat sürmeye dayalı boşanma davası açılabilir.

- Zina sebebine dayanarak boşanma davasının kabulü için ; teşebbüs halinde yarı çıplak halde yakalanma, zina ile itham edilen kişilerin aynı otelde kaldıklarına dair otel kayıtları, mesajlar, güvenlik kamerası kayıtları, banka kayıtları, kredi kartı ekstresi, sosyal medya içerikleri, zina ile itham edilen şahsın diğer şahıstan hamile kalmış olması gibi somut olaya uygun delillerle zina eyleminin varlığının mutlaka kanıtlanmış olması gerekir.

Konuyla ilgili yargıtay kararlarını incelediğimizde zina eyleminin varlığını kanıtlamaya hangi delillerin yettiğini görmüş oluyoruz.

Yargıtay - 2. HD., E. 2009/966 K. 2009/2835 T. 23.02.2009

“…Davacının dosyaya sunduğu fotoğraflar ise tek başına zina nedeniyle boşanmaya karar verilmesi için yeterli ve  elverişli nitelikte değildir. Davanın reddi gerekirken kabulü doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir...”

Yargıtay Kararı - 2. HD., E. 2016/24076 K. 2018/10959 T. 15.10.2018

“...Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu'nun 161'nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. O halde; davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir...”

Yargıtay Kararı - 2. HD., E. 2018/6226 K. 2019/2588 T. 12.3.2019

“...Tüm dosya kapsamı ve toplanan delilerden; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları ile hatta bir kısım davalı-karşı davacı erkeğin kendi tanık beyanlarından da görüldüğü üzere, davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla beraber olduğunu kabul ettiği ayrıca başka bir kadınla farklı zamanlarda el ele dolaşırken, başka bir zamanda otelde, ayrıca muhtelif zamanlarda öpüşürken görüldüğü, kendi tanığına zaman zaman ilişki yaşadığı kadının evinde kaldığını beyan ettiği, otomobilinin dahi gayrı resmi birliktelik yaşadığı kadının otoparkından çıktığı, davacı-karşı davalı kadın tanıklarınca da erkeğin bu kadınla beraber yaşadığının bilindiği, tüm bu anlatılanlarla birlikte davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları da dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu ve böylelikle davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasını da (TMK m. 161) ispatladığı anlaşılmaktadır. O halde davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi usule ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...”

Yargıtay Kararı - 2. HD., E. 2016/24121 K. 2018/10320 T. 1.10.2018

“...Davacı-davalı erkek TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanarak dava açmış, birleşen davada ise davalı-davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) ve özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak boşanma isteminde bulunmuş, mahkemece davalı-davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasının TMK 161. maddesinde belirtilen dava sebebinin öğrenilmesinden başlayarak 6 ay içerisinde açılmadığından bahisle hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir. Davacı-davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, ondan ortak çocuğunun olduğu, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davacı-davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak açmış olduğu davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır...”

Yargıtay Kararı - 2. HD – K.2017/2771

“...Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166) ve zina (aldatma) (TMK m.161) hukuksal sebeplerine dayalı olarak boşanma talep etmiş, mahkemece tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilmiş ise de; tarafların barıştıkları 2013 yılı Ağustos ayından davanın açıldığı 16/02/2015 tarihine kadar davalı erkeğin aldatma fiilini gerçekleştirdiği toplanan delillerle kanıtlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...”

ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI AÇMA HAKKI 2 HALDE DÜŞER

1-) Hak Düşürücü Sürenin Geçmesi

TMK m.161/f.2 ‘ye göre; ”Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Buradaki süreler hak düşürücü sürelerdir. Hakim re'sen dikkate alır. 6 aylık süre zinanın öğrenildiğinden itibaren, 5 yıllık süre ise zina eyleminin gerçekleştiğinden itibaren başlamaktadır. Bu süreler geçtikten sonra zina sebebiyle boşanma davası açılamaz.Ancak zina eylemi devam etmişse her zina fiilinden itibaren yeni bir süreye tabi yeni bir dava hakkı doğar.

2-) Af

TMK m.161/f.3’e göre :”Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

Af, ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu olabileceğine göre, burada da zinanın gerçekleşmesinden sonra affedilmiş olması gerekir. Af, açık olabileceği gibi örtülü de olabilir.Ancak örtülü aftan söz edeblmek için, eşin davranışlarından af iradesinin bulunduğu açık olarak anlaşılmalıdır. Bu sebeple, zinayı öğrenmeye rağmen ortak hayata devam etme, mutlaka af anlamına gelmez.

Sonuç olarak hukukumuz, eşlerin birbirine karşı sadakat yükümlülüğü içerisinde sevgi ve saygıyla ortak hayatın mutluluğunu elbirliği ile sağlamalarını istemiştir.Eşlerin her ne kadar ayrılık kararı nedeniyle veya bir başka sebeple ayrı yaşasalar dahi sadakat yükümlülüğünü ihlal etmemeleri ve cinsel münasebette bulunmamaları gerekmektedir.

Can Yücel’in dediği gibi ; “Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak. Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak.”

Mutlu bir evliliğinizin olması dileklerimle...

Av. Dilek AKAT

Kaynakça;

-Türk özel hukuku cilt III Aile Hukuku/Prof.Dr.Mustafa DURAL,Prof.Dr.Turgut ÖZ 2015 basım

-Medeni Hukuk/Tan Tahsin Zapata, 2019 basım