Hep bahsederiz günlük hayatta bu iki terimden. Hayatımızda bir şekilde bu kelimelere yer veririz. Hatta kelimeleri kullanmakla kalmayıp her türlü ilişkimizde karşımızdaki insanın dürüst olmasını isteriz. Kaldı ki hukuki ilişkilerimizde de iyiniyetli olmadığımız durumlarda zaten devreye yine hukuk girmektedir. Hal böyleyken kanun koyucu da bu terimlere kanunumuzda yer vermiştir. Bu ülkede yaşayan her vatandaşa tanınan bazı haklar ve bu hakların yanında uymamız gereken bazı sorumluluklar da vardır. Bu vatandaşlık hakları da anayasamızda düzenlenmiştir. Bu haklar bireyi topluma hatta devlete karşı korumak ve bir arada yaşayabilmemizi mümkün kılan haklardır.

Peki bu hakları koşulsuz her yerde ve her şekilde kullanabilir miyiz? İşte bu sorunun cevabını verirken aklımıza dürüstlük kuralı gelir. Yani bireylerin her türlü hakkını kullanırken uyması gereken bir kural vardır, o da dürüstlük kuralıdır. Bahsettiğimiz gibi toplumda bir arada yaşayabilmek için bu kurala ihtiyaç duyarız. Karşımızdakini incitmeden, karşımızdakinin görüşlerine değerlerine saygı göstererek, huzurlu yaşayabilmek adına vardır aslında bu kural. O zaman diyebiliriz ki anayasanın bize tanıdığı hakları kullanırken diğer kişilerin huzurunu bozmayacak biçimde, bencillik duygusundan sıyrılarak mantıksızlıktan uzak durmamız gerekir. Çünkü her ülkenin kendine göre bazı ahlak düşünceleri ve yerleşmiş gelenekleri olmakta ve bizler bu değerlere özen göstermeliyiz. Peki tüm bunlara saygı göstermeden başkalarının haklarını gasp ederek hatta ihtiyacımız olmadığı halde haklarımızı kullanmaya çalışırsak ne olur? O zaman karşımıza hukuki yaptırımlar çıkar. Medeni Kanun’un 2.maddesinin 2.fıkrasıyla kanun bunu engellemek istemiştir. Bir hakkın amacına aykırı biçimde, hak sahibine yararlı olacak ölçüyü aşarak ya da kendisine hiçbir yararı olmadığı halde, başka bireylere zararı olacak şekilde kullanılması, hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. O zaman diyebiliriz ki bizim ülkemizde bireylere tanınan bu hakların kötüye kullanılması Medeni Kanun’la yasaklanmıştır. Bu durumu yasa korumaz. Burada bakacağımız en önemli ölçüt de birey ona tanınan bir hakkını kullanırken gerçekten kendine yarar sağlayacağı için mi yoksa başkasına zarar vermek amacıyla mı kullanıyor olmalıdır.

Peki iyiniyet ve dürüstlük arasındaki fark nedir. Medeni kanun 3.maddesinde iyiniyetten “Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” şeklinde bahsetmiştir. Yani dürüstlük kuralı, hukuk düzenince tanınmış bir hakkın var olması ve bunun sonucunda kullanılması durumunda ortaya çıkarken iyiniyet, hakların kazanılmasında söz konusu olur. Ayrıca dürüstlük kuralı hakim tarafından resen gözetilirken iyiniyet aksi iddia olununcaya kadar var kabul edilir.

İyiniyetin sonuçlanabilmesi için kanunun açıkça iyiniyete hukuki bir sonuç bağlamış olması gerekir. Yani kanunda açıkça iyiniyet kavramının geçmediği durumlarda iyiniyet kuralları uygulanamaz. Kanunda iyiniyet karinesi vardır. Bir kişinin bir hakkı kazanırken iyiniyetli olduğu kabul edilir. Karşı tarafın iyiniyetli olmadığını iddia eden ispatla yükümlüdür. Bir kişinin bir hakkı kazanırken iyiniyetli olmadığını düşünüyorsak bunu kanıtlayarak o kişinin hakkı kazanmasını engelleyebiliriz.

Günümüzde medyada duyduklarımızdan, çevremizdekilerin yaşadıklarından ve hatta bazen bizzat kendi yaşadığımız olaylardan dolayı maalesef ciddi anlamda güven problemi yaşamaktayız. Bu sebeple bunları yaşamamak adına bir eşya satın alırken bile özem göstermeliyiz ki daha sonra sıkıntıya düşmeyelim. Biz bize düşen en asgari özeni gösterelim ki hukuk iyi niyetimizi korusun. Fakat olağan dikkati göstermediğimiz durumda da hukukun bizi korumasını beklememeliyiz. Mesela bir arkadaşımıza, akrabamıza malımızı emanet ederken o kişinin gerçekten güvenilir biri olup olmamasına özen göstermeliyiz ki o kişi malımızı farklı bir amaçla kullandığında mağdur olmayalım. Ya da aynı şekilde haklarımızı kullanırken dürüstlük kuralına uyalım ki hukuki bir yaptırımla karşı karşıya kalmayalım.