Gazeteci Sibel Yükler’in “Özgecan Davasın’dan Notlar” adlı yazısını okudum. Mersin’deki duruşmaya icabet edememiş olsam da yazdığı ayrıntılı yazı ile gitmiş kadar oldum. Duruşmanın en ince ayrıntılarına kadar yazmış ve yorumlarına da yürekten katıldım. Ağzına sağlık dedim her cümlesinde.

Fakat ben yazının sonuna takıldım. 

Aynen alıntılıyorum:

“Katil Suphi  Altındöken’in avukatlığını, Mersin Barosu avukatları üstlenmek istenmeyince duruşmadan bir gün önce atanan baronun en kıdemli avukatı yasa gereği avukatlık yapmak zorunda kaldı. Diğer ikisinin avukatı ise özel görevlenmiş avukatlar. Bunlardan Fatih Gökçe’nin avukatı N. K. olayın ardından Fatih Gökçe’yi savunacağını söylemişti. Adliye önündeki kadınlar K.’nın duruşma aralarında adliye önündeki kadınlara bakarak güldüğünü söyledi. K.’yı protesto eden kadınlar, “Erkelerden hesabı kadınlar soracak” diye bağırdı. Milliyet gazetesinden Burcu Karakaş’ın haberine göre ise, adliye önündeki kadınları izleyen N. K.’ya Pir Sultan Abdal Derneği Tarsus Şube Başkanı Cuma Erçe müdahale etti. Erçe, “N.., defol oradan. Sabahtan beri oradan millete bakarak herkesi tahrik ediyorsun” diyerek tepki gösterdi. Bu tepki üzerine Mersin Barosu Tarsus Temsilcisi avukat Duran Çalışır, N. K.’yı kolundan çekerek içeri aldı.”

Kadınlığımı bir kenara koyarsam, e hadi diyeceğim, herkes savunulmayı hak eder ve her avukat istediği işi almakta özgürdür. Bu konuda yorum yapmıyorum.

Fakat orada toplanan kadınlara bakarak gülmek neyin nesidir?

Avukatlık Kanunu’nda yazılı olmasa da bu bütün avukatların bildiği ve kabul ettiği bir teamüldür, karşı tarafın acısıyla bu şekilde dalga geçilmez. Ben şahsen, buna çok dikkat ederim. Özellikle ceza dosyalarında mimiksiz olmanın faydasını gördüm. Hele hele toplumsal hassasiyet kazanmış davalarda çok daha dikkatli olunması gerekir.

Bırakın toplumsal hassasiyeti, alacak verecek davasında bile dava kazanınca karşı tarafa arsızca sırıtmıyoruz. Avukatlık mesleği belli bir olgunluk ve ciddiyet isteyen bir iştir.

Şimdi bu şahsi bir mesele değil tabi. Bu avukatı tanımam etmem. Meseleye de verilen bilginin doğru olduğunu varsayarak yaklaşıyorum. Hoş bu bilgi doğru olmasa, bu kişi böyle bir harekete girişmemiş olsa bile ne önemi var ki, konu onun şahsıyla alakalı değil çünkü; o gülüş aslında çok şeyi temsil ediyor.

O gülüş aşağılamanın, hor görmenin, alayın, değersizleştirmenin sembolü.

O gülüş, “e mini etekle gezerseniz sonunuz böyle olur” gülüşü 

O gülüş, “toplansanız kaç yazar katiller aklanacak” gülüşü 

O gülüş, “iyi halden indirim alacağız” gülüşü 

O gülüş, “elinizin hamuruyla karışmayın bu işlere” gülüşü 

O gülüş, “Aktarı yatarı hepi topu kuş kadar yatıp çıkacaklar” gülüşü

O gülüş, “kadınları dövüyoruz sövüyoruz öldürüyoruz” gülüşü

O gülüş “ kadınlar değersiz ve biz onlara saygı duymuyoruz” gülüşü

O gülüş, “acınızdan zevk alıyoruz” gülüşü

O gülüş kadınların maruz kaldığı pek çok şeyin temsilcisi aslında.  O hain sırıtmayı kaç erkeğin suratında gördüm, başka kadınlar dertlerini anlatırken gözümde canlandırdım, siyasilerin yılan dudaklarında karşılaştım.

Yazıyı okurken kan beynime hücum etti. İşte o gülüşte, tam olarak ifade edemediğim, pek çok haksızlığı, eziyeti, çileyi, masumu, dayağı, ölümü gördüm.

Gülün gülün son gülen iyi güler.

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Feyza Altun Meriç tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)