01 Haziran itibariyle normalleşmenin başlaması ve yasakların kalkması beklenirken; dün yapılan Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısı sonrası açıklanan kararlar ile yeni bir kaotik durum ortaya çıkmış oldu. Öncelikle birtakım yasakların kaldırıldığı buna karşın birtakım yasakların ise devam ettiği ifade edilirken; özellikle çok geç saatlerde ve aniden kalkan yasaklar neticesinde yeni mağduriyetlerin ortaya çıkması da kaçınılmaz oldu. Vaka ve vefat sayılarının istenen noktada olmaması bir başka deyişle alınan tedbirlerin anlamsız ve çaresiz olduğu ortada iken; sadece ekonomik olarak iflas noktasına gelen sektörlerin işlerini yapması amacıyla yasakların kaldırıldığını görmekteyiz.

Dün yapılan açıklamayla sokağa çıkma kısıtlaması, ki hukukta böyle bir terim bulunmamaktadır, sokağa çıkma yasağı saat 21.00 yerine saat 22.00 de başlayacak olup; hafta sonu süregelen yasaklar da Cumartesi günü değil sadece Pazar gününü kapsayacak şekilde devam edecektir. Bununla birlikte ilkokullar 01 Haziran itibariyle iki gün yüz yüze eğitime başlayacak; ortaokul ve liseler ise 07 Haziran itibariyle eğitimlerine başlayacaktır. Ayrıca, kafe, restoran gibi yerler saat 21.00’e kadar açık olacak ve servis verebilecektir. Bunlara ek olarak; spor kulüplerinin genel kurullarının 01 Haziran itibariyle yapabileceği ancak kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları yani baroların genel kurullarını Haziran ayının ikinci yarısında ve belli koşullara bağlı olarak yapabileceği de açıklanmıştır. Bunun gibi birçok karar alınmış olup; bu kararları salgınla mücadele ve hukuki açıdan değerlendirmeye çalışacağız.

Daha önceki makalelerimizde belirtmiş olduğumuz gibi; Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ya da tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelen bu yasakların gerek İç İşleri Bakanlığı genelgesi gerekse Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılamayacağı ancak Olağanüstü Hal ilanı ve kanunla birtakım tedbir ve kısıtlamaların getirilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu nedenle alınan tüm bu kararlar hukuki dayanaktan yoksun olup; bu kararlar nedeniyle zarara uğrayan tüm gerçek ve tüzel kişilerin bu zararları tazmin etme hakkı da ulusal ve uluslararası mevzuat gereği saklıdır.

Ayrıca, pandemi ile mücadele ederken, kısmi kapanma ve tam kapanma adını verdiğimiz ancak aslında ikisini de içermeyen ve birçok sektörün çalışmaya devam ettiği bu süreç sonunda ortaya çıkan vaka ve hasta sayıları da istenen noktada olmamıştır. Alınan tedbirlerin eksik ve yanlış olması ile birlikte, sürekli kapanma halindeki vatandaşların da bu yasaklara uyma konusundaki direncinin kırılmış olması bu sayıların düşmemesine yol açmaktadır. Aşılama konusunda yaşanan belirsizlik ile aşılama sayılarının çok düşük noktada kalması, kapanma döneminde aşılamanın artmaması da pandemi ile mücadelede devletin eksik kaldığı noktalardan biridir. Aynı şekilde saat 22.00’de sokağa çıkma yasağının başlaması, cumartesi günü dışarıda olup; Pazar günü evde geçirmek, okulların iki gün açılması ama üniversitelerin kapalı olması ile de bu sayıların düşmeyeceği kanaatindeyiz. Aynı şekilde haftanın 6 günü çalışan birinin tek izin gününde de evde kalmaya zorlanmasının virüsün yayılım hızına etki etmeyeceği uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

Bunun yanında, spor kulüplerinin genel kurullarına izin verilirken baroların ve meslek örgütlerinin genel kurullarının haziran ayının ikinci yarısına bırakılması, hele kiseçimlerin genelde Pazar günü yapılacağı düşünüldüğünde zımni olarak bu seçimleri yaptırmamak noktasında bir iradenin var olması ise düşündürücüdür. Hukuken ve pandemi açısından değerlendirdiğimizde alınan bu kararın dayanağını anlamak mümkün değildir.

Toplumun ihtiyaçlarını gidermeyen, kanuna Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı bu kararların toplumun yaşam tarzı ile de ilgili olduğu ortadadır. Anayasaya aykırı, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı, hukuki mesnetten yoksun bu kararların hukuki uyuşmazlıklara neden olması ve bu kararlardan zarar görenlerin de yargı yoluna başvurması da kaçınılmazdır. İdarenin kişilerin ve toplumun yaşayışı ile ilgili değil, toplumun mağduriyetini azaltan tedbirler alması ve bu tedbirleri de kanuna ve usule uygun şekilde alması zaruridir. Aynı şekilde idarenin toplumun tüm kesimlerine eşit davranması, haftasonu fetih kutlamalarına göz yumduktan sonra kağıt toplayan bir vatandaşa cezai yaptırım uygulaması sosyal devlet ilkesi gereğince söz konusu olmamalıdır.