Bilindiği üzere, ülkemizde özel eğitim kurumlarının sayısı son yıllarda büyük artış göstermiştir. Bu okullarda çalışan öğretmenlerin sayısı da 2016 – 2017 eğitim öğretim yılında 120.962 iken, 2021 – 2022 döneminde 163.975’e ulaşmıştır[1]. Nitekim, sayıları 200.000’e yaklaşan öğretmenin, pek çok başka alanda olduğu gibi iş hukuku alanında da sorunları ortaya çıkmış ve bu alanda çok sayıda dava mahkemelere intikal etmiştir. Yaşanan sorunların temelinde, özel eğitim kurumunda çalışan öğretmenlerin iş sözleşmelerinin hukukî niteliğinin ne olacağı sorusu yer almıştır. Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler, 5580 sayılı yasada yer alan dayanak ile (m.9/1), çalıştıkları kurumla aralarında bir yıllık iş sözleşmeleri imzalamak suretiyle çalışsalar da bu sözleşmeler (uygulamada sıklıkla) her yıl zincirleme olacak biçimde yenilenmektedir. Bu durum, sözleşmelerin belirli süreli olma niteliklerinin değişeceği, belirsiz süreli olarak niteleneceği yönündeki tartışmayı ortaya çıkarmaktadır. Zira, sözleşmenin belirsiz süreli olarak nitelenip nitelenmeyeceği hususu, öğretmenlerin iş güvencesinden yararlanıp yaralanmamaları ve ayrıca kıdem, ihbar tazminatı hakları ile yakından ilgilidir.

5580 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 08.02.2007 tarihinden itibaren Yargıtay’ın ilgili daireleri konuya ilişkin birbiriyle çelişen farklı kararlara hükmetmiştir. Dairelerin aynı konuya ilişkin oluşturdukları farklı kararlar, Büyük Genel Kurul tarafından içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmesi ihtiyacını doğurmuş ve Yargıtay Büyük Genel Kurulu, 23.02.2018 tarihli içtihadı birleştirme kararı[2] ile sorunu çözüme kavuşturmuştur. Bu karara göre; 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’na tabi olarak süreli sözleşme ile çalışan ve sözleşmeleri yıldan yıla yenilenen öğretmenlerin iş sözleşmeleri zincirleme olarak birden fazla yıl yenilenmiş olsa da bunun objektif nedenlere dayandığından hareketle sözleşmelerin belirsiz süreli olma niteliği kazanmayacağına hükmedilmiş, bu gibi sözleşmeler belirli süreli olarak nitelenmiştir.

Yargıtay Kanunu’nun 45/5. maddesi “İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve Adliye Mahkemelerini bağlayacağı” hükmünü içerdiğinden, 23.02.2018 tarihi sonrasında alınacak benzer konulu kararlarda sözleşmelerin belirsiz süreli olarak kabul edilmelerine olanak kalmamıştır. Kıdem tazminatına ilişkin husus ise sonraki tarihlerde ortaya çıkacak Yüksek Mahkeme kararlarına bırakılmıştır.

Karar ile birlikte özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin, iş güvencesinden yararlanma ve ihbar tazminatı elde etme imkânları tartışmaya yer vermeyecek biçimde ortadan kaldırılmıştır. Öyle ki; 4857 sayılı İş Kanunu, iş güvencesi ve ihbar öneline ilişkin maddelerinde (m.17, 18), ilgili hükümlerin belirsiz süreli iş sözleşmeleri yönünden uygulanabileceğini açıkça belirtmiştir. Ancak, kıdem tazminatı yönünden ne 4857 sayılı yasada ne de 1475 sayılı yasanın hâlen yürürlükte olan 14. maddesinde bir hüküm bulunmaktadır.

Yargıtay, söz konusu içtihadı birleştirme kararında özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin iş sözleşmelerinin belirli süreli olarak niteleneceğini hüküm altına almış ancak bu şekilde çalışan öğretmenlerin kıdem tazminatı haklarına ilişkin açık bir hükme yer vermemiş olsa da kararın “Belirli Süreli İş Sözleşmenin Sonuçları” başlıklı bölümünde, Çelik, N./Caniklioğlu, N./Canbolat, T.’nin “İş Hukuku Dersleri”[3] isimli eserine gönderme yaparak; “… Gerçekten belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar, eğer iş sözleşmesi sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermişse, kıdem tazminatına hak kazanamadıkları gibi, belirsiz süreli iş sözleşmeleri için öngörülmüş olan bildirim öneli belirli süreli iş sözleşmeleri için uygulanmaz…” ifadesine yer vermiştir.

Kararda yer alan bu ifadenin, “özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin toplam çalışma süresi bir yılın üzerinde olsa dahi kıdem tazminatı haklarının bulunmadığı” yönündeki görüş ve savunmalara dayanak olarak sunulduğu, uygulamada sıklıkla görülmektedir. Ancak, yukarıda yer verdiğimiz ifade, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanların tamamının kıdem tazminatı haklarının bulunmadığı anlamını taşımamaktadır. İçtihadı birleştirme kararının bütünü incelendiğinde de bu hususa ilişkin açık bir hükme yer verilmediği görülmektedir. Kurul, kıdem tazminatına dair durumu bu kararıyla bir hükme bağlamamıştır. Ayrıca, yine aynı kararın “Karşı Oy” kısmında, (o dönem için) kıdem tazminatıyla ilgili durumun tartışmalı hâle getirildiği vurgulanmıştır.

Bu noktada öncelikle, içtihadı birleştirme kararında yer verilen Çelik, N./Caniklioğlu, N./Canbolat, T.’nin eserindeki ifadeleri incelemek gerekir. Şöyle ki; ilgili eserde belirli süreli iş sözleşmesi kendiliğinden sona ermişse, işçinin kıdem tazminatı hakkı bulunmayacağı belirtilmiştir. Ancak, yine aynı eserin devamı bölümlerinde, “Belirli süreli iş sözleşmesi, sürenin sonunda herhangi bir fesih bildirimine gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinden bu tür sözleşmelerde kıdem tazminatı hakkı doğmayacaktır[4]. Ancak aşağıda (b)’de belirtilen, kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan en az bir yıllık çalışma koşuluna uygun olarak süresi bir yılı aşan bir iş sözleşmesinin işveren tarafından sürenin bitiminden önce haksız olarak feshi halinde işçi kıdem tazminatına hak kazanacaktır[5]. Aynı şekilde, sözleşmenin işçi tarafından 18. (yürürlükteki 24.) maddeye göre haklı feshi halinde sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olmasına bakılmaksızın kıdem tazminatı ödenecektir.[6][7] görüşüne yer verilmiştir.

Açıkça görülmektedir ki; “belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanların sözleşmeleri zincirleme olarak yapılsa dahi kıdem tazminatı hakkının doğmayacağına ilişkin görüş”, kendisine dayanak yarattığı eser (Çelik, N./Caniklioğlu, N./Canbolat, T.: İş Hukuku Dersleri) tarafından bizzat reddedilmektedir.

Nitekim; 23.02.2018 tarihli içtihadı birleştirme kararının ardından ortaya çıkan Yargıtay kararlarında da isabetli olarak, yıllık sözleşme ile çalışan öğretmenlerin şartların oluşması hâlinde kıdem tazminatına hak kazanacakları görüşü benimsenmiştir. (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi 25.06.2019 tarihli kararında[8]; sözleşmesi işverenlerce, haklı bir neden olmaksızın, yenilenmeyen yıllık sözleşmeli öğretmene kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde; 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde kıdem tazminatına hak kazanmanın şartları sayılırken “bu kanuna tabi çalışan” ifadesinin kullanıldığını, belirli/belirsiz süreli sözleşme ayrımı gözetilmediğini vurgulamıştır. Öyle ki; bu noktada iş hukukuna egemen olan lafzi yorum ve işçi lehine yorum ilkeleri ele alındığında belirli süreli çalışanların kıdem tazminatı hakkından mahrum edilmemesi gerektikleri sonucuna varılacaktır. Yine aynı kararda 158 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’nin, işçi haklarının korunmasına ilişkin hükümlerden kaçınmak amacıyla belirli süreli sözleşme yapılmasına karşı yeterli güvencelerin alınması zorunluluğunu belirten 2/3. maddesine de gönderme yapılmıştır.

(Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi 26.03.2019 tarihli bir başka kararında[9]; 5580 sayılı kanununa tabi olarak çalışan öğretmenin iş sözleşmesinin, zincirleme olarak yenilenmiş olsa da belirli süreli olma niteliğini koruyacağına, ancak şartların oluşması durumunda fesih ile birlikte kıdem tazminatı hakkının doğacağına hükmetmiştir. Kararda da işaret edildiği üzere bu noktada önemli husus, sözleşmeyi yenilememe iradesini ortaya koyan tarafın dayanağı olacaktır. Şöyle ki; yenilememe iradesini ortaya koyan işveren ise, işveren yönünden haklı neden olmaması kıdem tazminatı hakkını doğuracakken, öğretmen tarafından yenilememe iradesinin ortaya konulması hâlinde öğretmenin haklı nedeni bulunması kıdem tazminatı hakkını doğuracaktır.

9. Hukuk Dairesi de yakın tarihli kararlarında tıpkı yukarıda örneklerini verdiğimiz (Kapatılan) 22. Daire’nin kararlarına paralel hükümler kurarak fesih veya yenilememeyi gerektiren koşullara bağlı olarak kıdem tazminatı hakkının doğabileceğine işaret etmiştir (Bkz. Yarg 9. HD., 16.12.2020, E. 2016/35247 K. 2020/18776., 05.11.2020, E. 2016/29798 K. 2020/14933).

Kısaca özetlemek gerekirse; 5580 sayılı kanununa tabi biçimde iş sözleşmeleri kurulan, özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin iş sözleşmeleri zincirleme olarak yenilenmiş olsa dahi, bu sözleşmeler belirli süreli olma niteliğini kaybetmeyecektir. Belirli süreli sözleşmenin ortaya çıkardığı sonuç gereği bu şekilde çalışan öğretmenler iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak (işe iade hakları bulunmayacak), sözleşmeleri hangi koşullarda feshedilmiş (veya yenilenmemiş) olursa olsun ihbar tazminatına hak kazanamayacaklardır. Ancak bir yıllık kıdemini doldurmuş olanlar, fesih veya sözleşmenin yenilenmemesinin dayanaklarına bağlı olarak kıdem tazminatı hakkına sahip olacaklardır.

---------------------

[1] https://www.meb.gov.tr

[2] Yarg. BGK., 23.02.2018, E. 2017/1, K. 2018/2

[3] Çelik, N./Caniklioğlu, N./Canbolat, T.: İş Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 29. Bası, Eylül 2016, İstanbul,

[4] Yarg. 9. HD., 19.02.1991, E. 990/11416 K. 991/2573.

[5] Yarg. 9. HD., 15.12.1988, E. 988/9675 K. 988/12031.

[6] Yarg. HGK., 27.01.1993, E. 1992/9-647 K. 1993/14.

[7] Çelik, N./Caniklioğlu, N./Canbolat, T.: İş Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 27. Bası, Ekim 2014, İstanbul, s.380, 381.

[8] Yarg. 22. HD., 25.06.2019, E. 2016/17255 K. 2019/14022.

[9] Yarg. 22. HD., 26.03.2019, E. 2016/8206 K. 2019/6608.