Böyle zenginlik yoktu ama “annem varsa bir tane limon istedi” demeye de çekinmiyorduk o yıllarda..

Ha diyince kuş misali gidip gelemiyorduk bir yerden bir yere ama vesait yok diye kalmak da ayrı güzeldi çekyat tepelerinde..

Şimdiki gibi “olmadı bir daha” pozlarımız yoktu.. Ne güldüysen güldün işte o 36 lık filmde.. Yanmışsa da canı sağolsundu..

Belki seneye yine giderdik tatile..

Tatil dediğim de pansiyonlar vardı o zamanlar.. Bugünkü gibi ultra herşey dahil konseptlerin yerine ekmek arası vardı denize giderken. Bir de akşam barbunya pilaki salatayla..

Hiç şikayet etmedik ama.. Yemediğimiz yemeklere milyarlar vermektense, tabağın dibini ekmekle sıyırabiliyorduk ve bunu yaparken de hiç gocunmuyorduk..

Şimdininki gibi dudağı bükük selfiler yoktu belki ama hala, amca, teyze oturup beraber sıkılmadan bakabiliyorduk albümlere..

Şimdi de utanmıyoruz gerçi.. Utanmak o yılların değeriydi.. Onu da medeniyete takas ettik!

O diyeti, bu diyeti yoktu o zamanlar.. Yemek bulduğunda yemek vardı.. Haftada bir börek hatta.. Az mı el uzatıp çarşaf böreğine aşçı yamaklığı yaptık okul dönüşü.. İşim var benim uğraşamam diyemezdik..

İşimiz de yoktu zaten ama iyi ki de demedik.. Daha bir tatlıydı çünkü emek verdiğin..

Kazağı pantolona sokabiliyorduk.. Zaten ne alıyorsak bir beden büyüktü, hayallerimizden başka..

Hayallerimiz mi?

Okulu bitirip çalışmaktan ibaretti.. Çünkü başarılı gelecek tanımı oydu.. Belki bir de araba alırdık he evden sonra? “Uçtun gene” der gülerdik..

&

Sabır vardı sahi şimdinin insanlarında yeri yurdu olmayan..

Bir şarkıyı kaydedebilmek ne büyük mutluluktu.. şimdilerde youtube da bir şarkıya 30 saniye tahammül edemezken..

Ekmek kuyruğunda geçen saatler değil de, oradaki sohbetler kaldı aklımda..

İlk defa suya para verip dibi yosunlu bidonla su almaya gittiğimiz değil de, gitmişken bir top dondurma almamız hatta..

O zamanlar çok dondurma yemek hastalık sebebiydi şimdinin aksine..

&

Unun beyazı, esmeri de yoktu. Ekmeksiz yemek doyurmazdı ki zaten...

Kolayı cumartesi, tatili sadece yazın, köfteyi haftasonu, hediyeyi de bir doğumgününde görürdük.. Belki de o yüzden böyle değerliydi sahip olduklarımız..

Arabaların, bebeklerin hala yep yeni durması, zor sahip olmanın kıymet bilirliğindendi..

&

Her yıl telefon değiştirmek yoktu o yıllarda.. Telefon da yoktu tabi.. Hatta sabah evden çıkınca akşam geleceğinin garantisi de.. Ama hep vaktinde evde olduk..

Kimse de korkmadı arkamızdan, sokakta bize ne olacak diye..

Dokunulmazlık yoktu o zamanlar. Herkes sever okşardı ama kimsenin şefkatinden de sual olmazdı..

O zaman pedofili de yoktu zaten.. Amcalar vardı abiler vardı ve onlar hep amca gibi, abi gibi davrandı..

O yıllarda her şey senin değildi.. Etin birinin, kemiğin ise genelde annenindi..

&

Bir daha hiç dönemedik doksanlara.. İzelle Çelik de ayrıldı zaten.. Bandanam duruyor ama..

Ateşte değilim belki ama hala delikanlıyım..

&

Sobayı 29 Ekim’de kurar, 23 Nisan’da kaldırırdık.. Hep de 23 Nisan’ı mı bulur o yağmur.. Bir müsamere yapamadık adam gibi.. O değil bir de hasta olurduk.. İşin yoksa terle babam terle..

Hastalıklar da fakirdi o zamanlar.. Üşütme vardı revaçta. Şimdiki gibi el ayak hastalığıymış, rotavirüsmüş yoktu. Varsa da biz bilmiyorduk.. Bağırsaklarımızı üşütünce patates yer, kolaya da aspirin atardık.. Geçerdi de.. Başka çaresi de yoktu ki.. Kim girecekti sıraya sabahın beşinde..

&

Doksanlarda hayat zordu ama yaşamak kolaydı aksine.. Sabah baba sobayı temizlerken yorganın altından çıkmazdık kapı açık diye.. Bir de banyoyu salonda yapar, bir süre öteki odalara geçmezdik olur biterdi..

Elektrik giderdi sık sık ama mumumuz vardı.. Sadece aydınlatmaz konuştururdu da..

Ama sonra..

Televizyon geldi ve biz sustuk…

Önce konuşmayı unuttuk sonra bakışmayı..

Bakışacak kimse, konuşacak konu kalmayınca da, insanlığımızı unuttuk..

Şimdi mi?

Daha akıllıyız evet. Organik tarımı bulduk!

Telefonla dünyanın bir ucuyla görüntülü konuşuyoruz dokunamadan sarılamadan!

Daha duyarlıyız kadınlara.. Kadına şiddete karşı çıkıyoruz günaşırı her dayaktan sonra!

Çocuklarımızı da hapishaneden bozma okullarda okutup hemen eve getiriyoruz.. Pedofiliye de epey tepki gösteriyoruz! Hatta sakıncalı kitapları toplatıyoruz kimse okumasın diye!

Ekmek de yemiyoruz, kul hakkı yetiyor zaten!

İnsanlık mı?

Onu da çıkarken doksanlara bıraktık..

Artık umursayan da kalmadı.

Av. Selçuk ENER