“Nereden çıktı bu, ne ilgileri olabilir?” demeyin hemen. Madalyonun iki yüzü gibiler.

Birisi 2002 yılından beri Devleti,

Diğeri 2002 yılından beri İstanbul Barosunu yönetiyor.

Birisi yol yaptık, köprü yaptık diyor,

Diğeri sosyal tesis yaptık, baro bahçeyi açtık diyor.

Biri seçim çalışmasında Devletin kaynaklarını kullanıyor,

Diğeri ise baronun kaynakları ile kendine oy istiyor.

Birisi ben düşersem Kudüs düşer diyor, diğeri ben baroyu kazanamazsam laiklik elden gider diyor.

Birisi Sayıştay denetiminden kaçıyor, diğeri meslektaşlarının her mali sorusuna “ticari sır” cevabı veriyor.

Birisi ihalelerde belli çevreleri gözetiyor,

Diğeri merkezleri, kurulları, çeşitli hakem heyetlerini tanıdıklarına dağıtıyor.

İkisi de itibardan tasarruf olmayacağını savunuyor. Birisi saraylar yaptırıyor, diğeri futbol müsabakasına, themis heykeline yarım milyondan fazla para harcıyor.

İkisinde de lider sultası var. Yöneticiler kim, yardımcılar kim bilinmiyor, lider üzerinden tüm propoganda yapılıyor. İkisinde de liderimiz iyi ama çevresi kötü deniyor.

Birisi kendine tehlike olarak gördüğü parti liderlerini bünyesine katıyor, diğeri azılı muhalifi olan başkan adayıyla el sıkışıp adaylığını çektiriyor.

İkisi de bir şekilde muhalifleri yargı gücüyle korkutmayı seviyor.

Birisi bana bu yazıyı yazarken bile acaba dava açarlar mı korkusunu yaşatıyor,

Diğeri (siyasi olarak yakın olduğu) belediyeye, bir meslektaşının verdiği dilekçe için soruşturma başlatıyor.

İkisinin seçmeni de akçeli işlerden rahatsız olmuyor.

İkisinin seçmeni de muhalefeti suçluyor, vatan haini ilan ediyor.

19 yıllık her iki yönetimin sonunda birinin “Devlet”e, diğerinin “Baroya ve mesleğimize” verdiği zarar ortada.

İnsafsızlık yapma, aralarında hiç mi bir fark yok?” derseniz; biri sürekli dini öğeler kullanırken, diğeri dilinden Atatürk’ü düşürmüyor.

İkisi de birbirlerinin karşıtlığı üzerinden politika üretip, aslında aynı politikayı farklı mecralarda yapıyor. Bu nedenle ikisi de birbirini besliyor ve aslında aynı değerleri temsil ediyor.

Tek farkları bu, aslında tıpatıp aynılar.

17 Ekim Pazar günü, Haliç Kongre Merkezinde bu sarmalın son bulması dileğiyle...

Av. Erdost BALCI