Türkiye’nin son günlerdeki ve gelecekteki gündemini “seçim” oluşturuyor.
         Yerel yönetimler yani il ve ilçe belediye başkanları, muhtarların seçimleri yapıldı ancak kesin sonuçlar halen alınamadı. Kesin sonuçlar belli olsa, seçilenlere mazbataları verilse dahi kamuoyunun tatmin olacağı şüpheli görülüyor. Çünkü seçimlere, oy sayımlarına ilişkin ciddi kuşkular var ve bunların tam olarak giderilmesi için gerekli çalışmalar yeteri kadar yapılmıyor. Hatta önümüzdeki günlerde yeni bulgular ve yeni iddialar ile, seçimin güvenirliği daha fazla tartışılacak gibi görünüyor.
         Bir başka sorunu ise, kullanılmayan ve iptal edilen oylar oluşturuyor.
         Seçimde kullanılmayan ve iptal edilen oyların toplamı büyük şehirlerde yüz binlere, ülke genelinde milyonlara ulaşıyor. Bu oyların bir partide veya belli adaylarda toplanması halinde seçimin sonucunu tamamen değiştirecek boyutlara varıyor.
         İptal edilen ve özellikle kullanılmayan oyların da bir anlamı ve ifade ettiği bir değeri var. Bunların da iyi bir şekilde analiz edilmesi ve değerlendirilmesi gerekir.
         Bu durumda, seçim sonucunda beklenen huzurlu ve güvenli bir toplum yapısının oluşması zor görünüyor. Toplumdaki çatışma ve farklı görüşlerin giderek artması ve büyük boyutlara varması ayrı bir tehlike kaynağını oluşturacaktır.

         CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
         Önümüzdeki bir başka ve önemli seçim de Cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun 10 Ağustos, ikinci turunun ise 24 Ağustos’da yapılması bekleniyor. Yani dört ay gibi kısa bir süre içinde ikinci ve büyük bir seçime daha gideceğiz.
         Bu seçimde adayların belirlenmesi ise gene büyük tartışmalar sonunda olacaktır. En önemli adayların, şu an Cumhurbaşkanı ve Başbakan olan kişilerin anlaşması ve uzlaşması sonucu belirleneceği söylenmektedir.
Ancak bunun da demokratik bir yöntem olacağı söylenemez.  
Bu uzlaşmanın sağlanması bile, tatbikatta bir takım zorluklara sebebiyet verecektir. Zira şimdiki Başbakan’ın aday olması ve seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı olması mümkündür. Ancak aynı şey diğer görev değişimi için söylenemez yani şimdiki Cumhurbaşkanı, Başbakan olamaz çünkü milletvekili değildir. Başbakan olabilmesi için 2015 yılında yapılacak olan genel seçimleri beklemesi ve o seçimlerde milletvekili seçildikten sonra Başbakan olabilmesi mümkün olabilecektir. Bunlar önemli tartışma ve gelişmeleri getirebilecek nitelikte sorunlardır.
Aslında Cumhurbaşkanlığı gibi tarafsız ve bağımsız görevler için, kamuoyunda isim yapmış bir star gibi bilinen ve tanınan kişiler yerine, bütün ömrü ve hayatı boyunca düz bir çizgi izlemiş, mühendis, doktor, avukat gibi mesleğini sessiz ve nitelikli bir şekilde icra etmiş kişilerin bulunarak aday gösterilmesi çok daha yerinde bir yöntem olacaktır.

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ
         Bütün bu sorunların çözümünden bir süre sonra da Genel Seçimler gündeme gelecektir.
         Siyasi partiler ve halk oyuna dayanan seçimler, demokratik ve özgürlükçü rejimlerin vazgeçilmez gerekleridir. Bu bakımdan bunların yapılması kesin olarak gerekli ve mutlak surette zorunludur.
         Ama asıl sorun ve hayati değerdeki konu; ülkenin geleceğidir, milli birlik ve bütünlüğüdür. Milli birlik ve bütünlüğün tehlikeye girmesi halinde; kimin, nereye seçildiğinin hiçbir önemi kalmayacaktır.
         Ülkenin belli bir bölümünü tehdit eden ayrılıkçı görüş ve eylemler gözardı edilerek bir yere varılabilmesi mümkün değildir.
         Türkiye’yi bekleyen asıl ve en büyük tehlike ve tehdit budur.
         Asıl olarak bu konu üzerinde yoğunlaşılması, ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanması için gerekli her türlü önlemin alınması, buna aykırı söylem ve eylemlerin her halükarda önüne geçilmesi zorunludur.
         Önümüzdeki süreçte en önemli görev budur.
 


(Bu köşe yazısı, sayın Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)