Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölümünün üzerinden 20 yıl geçti. 17 Nisan dava zamanaşımı süresinin son günüydü. Yürürlükteki yasalara göre bu tarihe kadar zamanaşımını kesen adli bir işlem yapılmasaydı soruşturma kapatılmış olacaktı. Her ne kadar savcılıkça ‘dosya kapatılmayacak’ açıklamaları yapılsa da hukuki sonuç doğurmayacaktı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttüğü soruşturma sonunda, Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli tuğgeneral Levent Ersöz hakkında “Cumhurbaşkanına Suikast” suçlamasıyla dava açtı. Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi de iddianameyi kabul etti. Önümüzdeki günlerde yargılama başlayacak.

İddianame adı üstünde, kamu adına dava açan savcının iddialarını ve dayandığı delilleri gösteren bir belgedir. Soruşturma aşamasında toplanan deliller “yeterli şüphe” oluşturuyorsa  savcı dava açmaktadır. Yargılama sonunda, sanığın suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı  deliller elde edilirse sanığın mahkumiyetine, aksi halde beraatına karar verilmektedir. Mahkumiyet kararı kesinleşinceye kadar da sanık masumdur.

Bu genel kurallar dahilinde sanık Levent Ersöz’ün yargılanması yapılacaktır. Bu safhada sadece sanıktır ve masumdur. Yargılama sonunda da bir karar verilecektir. Bilinen bir husus, Ergenekon davasından tutuklu olan Ersöz’ün Özal’a suikast davasından tutuklu olmadığıdır. Savcı dava açmak için yeterli şüphe var derken, sonuçta ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen olayda tutuklama talep etmemesi, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunmamasına, aradan 20 yıl gibi bir zaman geçtiği için delilleri karartma ihtimalinin olmamasına bağlanabilir.

Davanın müştekileri Semra Özal ve Tevfik Ahmet Özal’dır. Merhumun büyük oğlu Ahmet Özal yıllardır babasının eceliyle ölmediğini, öldürüldüğünü, olayın soruşturulması gerektiğini dile getirmektedir. Ne yazık ki Ahmet Özal’ın feryatları 20 yıl sonra bir davaya dönüşmüştür. O tarihte otopsi yapılmaması, numune kanın kaybolması, araştırmaya ve otopsiye dayanmayan ölüm sebebi açıklamaları, açıklamalar arasındaki çelişkiler ve Cumhurbaşkanının şüpheli ölümünün  soruşturulamaması.

Bu yazımda açılan davanın içeriğine, delillere, kabrin açılmasına, Adli Tıp Raporuna girmeden Devlet Denetleme Kurulu raporu ve soruşturma ile ortaya çıkan bazı tespitleri yorumsuz kısaca sıralamak istiyorum.

Cumhurbaşkanının zatına ve ailesine sağlık hizmeti vermek üzere bir müessesenin oluşturulmadığı anlaşılmıştır.
Gerek Köşkte, gerek Cumhurbaşkanlığı konutunda 7 gün 24 saat esasına göre sağlık hizmetinin planlanmadığı, bu kapsamda doktor ve sağlık personeli görevlendirilmediği görülmüştür.
Tam donanımlı bir ambulansın olmadığı, mevcut bir doktorun yarım gün mesai ile köşk personeline hizmet verdiği, mesai saatleri dışında ve hafta sonunda görevli sağlık personeli bulunmadığı tespit edilmiştir. İlgili mevzuatta sağlık müdürüne Cumhurbaşkanına doğrudan sağlık hizmeti sunma sorumluluğu verilmediği, doktora da özel görevlendirme yapılmadıkça sağlık hizmeti sunma yükümlülüğü verilmediği anlaşılmıştır.
Cumhurbaşkanının rahatsızlanması halinde yapılacak iş ve işlemlerle ilgili bir  mevzuata rastlanmadığı tespit edilmiştir.
Özal’ın özel doktoru olarak bilinen Dr.Cengiz Aslan’ın da özel tabip olarak resmi şekilde görevlendirilmediği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından yeterli bir sağlık sisteminin oluşturulmadığı, Cumhurbaşkanının hastalanması halinde öncelikle kimlere haber verileceği, hangi sağlık kuruluşuna  hangi güzergahtan hangi araçla sevke edileceğinin planlanmadığı tespit edilmiştir.

Rapordan son bir not. Merhum Özal’ın Köşkten Hacettepe Üniversitesi Hastanesine götürülmesinde kullanılan ve kayıtlara ambulans olarak geçen aracın içinde bir sedyeden başka hiçbir ilk yardım malzemesi ve ilaç bulunmadığı, hekim veya sağlık çalışanlarının ayakta durabilecekleri kadar tavan yüksekliğinin bulunmadığı, bu nedenle ambulans olarak nitelendirilemeyeceği belirlenmiştir.
Devam etmek üzere şimdilik yorumsuz aktarmakla yetiniyorum.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)