İstanbul Beşiktaş'taki bir kafede başı örtülü kadın müşterilere söylediği iddia edilen sözler nedeniyle hakim karşısına çıkan Deniz Çakır savunmasında, "Müştekiler benim yaşayışımı, giyim tarzımı, masadaki neşeli kahkahalı halimi yargılar tarzda baktıkları için 'Burası Atatürk Türkiyesi niye her şeyime karışıyorsunuz. Burası Arabistan değil' şeklinde masamda arkadaşlara serzenişte bulundum. Müştekilere karşı böyle bir söz kullanmam mümkün değil" dedi. Müşteki avukatları ise Deniz Çakır'ın sanık kürsüsünde ifade vermediği ve avukatının yanında oturtulduğu gerekçesiyle, hakimin tarafsızlığının şüpheye düştüğünü belirterek reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme hakimi kararında, talebin değerlendirilmesi için dosyanın bir üst mahkemeye gönderilmesine karar verdi.

İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanık Deniz Çakır ile müştekiler Ayşegül Yeşil, Emine Feyza Mazı, Vecibe Karadeniz ve Zeynep Yılmaz ile taraf avukatları katıldı.

ÇAKIR: MÜŞTEKİLERE KARŞI BÖYLE BİR SÖZ KULLANMAM MÜMKÜN DEĞİLDİR

Avukatı Bahri Belen'in yanında savunmasını veren Sanık Deniz Çakır, şunları söyledi:

"Soruşturma aşamasındaki anlatımlarım doğrudur. O akşam doğum günümü kutlamak için arkadaşlarımla buluştum. Ancak yanımızdaki masaya gelen hanımefendiler beni yargılar tarzda bakıyorlardı. Normalde rahatsız olmam ama bu bakış rahatsız ediciydi. Bu şekilde aramızda göz teması, mimikler, 'bizim fotoğrafımızı çekiyorsunuz' gibi çıkışlar oldu. Bunlar sadece basit bir tartışmadan öteye gitmedi. İddianamede sorduğunuz cümle bakımından ise müştekiler benim yaşayışımı, giyim tarzımı, masadaki neşeli kahkahalı halimi yargılar tarzda baktıkları için 'Burası Atatürk Türkiye'si niye her şeyime karışıyorsunuz. Burası Arabistan değil' şeklinde masamda arkadaşlara serzenişte bulundum. Müştekilere karşı böyle bir söz kullanmam mümkün değil."

"KAFE ÇALIŞANLARI BİZDEN ÖZÜR DİLEYEREK HESAP ALMADI"

Müştekilerden Ayşegül Yeşil ise, ifadesinde "Şikayetçiyim. Emniyet ifademi tekrar ediyorum. Bizim mağdur olduğumuzu gördüler. O gün kafe çalışanları bizden özür dileyerek hesap almamıştır" dedi. Müşteki Yeşil'in avukatı davaya katılma talebinde bulundu. Bunun üzerine Deniz Çakır'ın avukatı ise "Bu suç kişilere karşı değil. Kamu barışına karşı işlenen suçlar içinde düzenlenmiştir. Doğrudan zarar görmeyi aramaktadır. Dolayısıyla katılma isteminin reddini istiyoruz" dedi.

MÜŞTEKİ VEKİLİNDEN REDDİ HAKİM TALEBİ

Daha sonra söz alan müşteki vekili, "Duruşmanın başında sanığın hiç bir talebi ve mazereti olmamasına rağmen sanık kürsüsünden sayın mahkemenin söylemiyle avukatının yanına geçirilerek savunmasının alınması kanaatimize göre hakimin taraflı davrandığı anlamına gelmektedir. Ayrıca duruşmanın başında müştekilerin avukatların uzağında ve sanıkların genelde bulunduğu bölüme oturttunuz. Daha sonra bizim talebimiz üzerine, müştekiler için ayrılan bölümü bizlere ve müştekilere açınca bu eksiklik giderilmiş oldu. Hala bir kısmımız ayakta. Bu nedenle CMK 25. maddeye göre hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebep ortay çıkmıştır. Bu nedenle hakimin reddi talebi bulunmaktadır." diyerek reddi hakim talebinde bulundu.

HAKİM: SARILIP, BARIŞIN DİYECEKTİM AMA...

Bu sırada mahkeme hakimi, müşteki avukatlarının reddi hakim taleplerini tekrarlaması üzerine, "Açıkçası duruşma sonunda, bir sonraki adımda 'Sarılıp, barışın' diyecektim ama, madem öyle; buyurun talebinizi alayım" dedi.

"MESLEKTAŞLARIMININ BU TALEPLERİNDEN VAZGEÇMELERİNİ, MESLEKİ BİR GEREK OLARAK İSTEMEKTEYİM"

Müşteki avukatının bu talebi üzerine Deniz Çakır'ın avukatı Bahri Belen söz alarak, "Sanığın müdafinin yanında bulunması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sanığın müdafinin yanında onu her an yardımından yararlanacak şekilde bulundurulmamasını bir ihlal olarak görmüştür. Türkiye'de avukatlar savunmanın örgütü barolar yıllardır ceza yargılamasında sanığın müdafinin yanında bulunması gerektiğini savunmuş ve talep etmiştir. Birçok tutuksuz davada da bu talep yerinde görülerek sanık müdafiinin yanında yer almış, savunma sırasında tüm haklarının kullanabilmesi sağlanmıştır. Kanımızca burada yargıcın taraflı bir tutumundan ziyade özellikle müştekilerin koltuklara oturtularak duruşmayı sürdürmesi insani bir davranıştır. Meslektaşlarımın bu taleplerinden vazgeçmelerini , mesleki bir gerek olarak istemekteyim" dedi.

DOSYA BİR ÜST MAHKEMEYE GÖNDERİLECEK

Mahkeme hakimi kararında, reddi hakim talebini değerlendirmek üzere dosyanın bir üst mahkeme olan İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi. Hakim kararında şu ifadelere yer verdi:

"Mahkeme hakiminin CMK'nın 25. maddesi gereği olayla ilgili mahkememiz uygulamaca sanığın talebi olsun olmasın müdafinin veya vekilin yanına alınabildiği, müştekiler bakımından da müştekiler yerine iki koltuk sığdığı, müşteki vekillerine tahsis edildiği, diğer 4 müşteki ayakta kalmasın diye boş olan sanık kürsüsünün arkasındaki koltuklara oturtulduğu, müşteki vekillerinin talebi üzerine vekillerin olduğu bölmeye gittikleri, burada da müştekilerin koltuk sayısı yetersiz olduğundan koltuk getirilip getirilemeyeceğini sordukları, gerek yerin darlığı gerekse getirilecek koltuk olmaması nedeniyle koltuk getirilemedi. Dolayısıyla müştekilerin ayakta kaldığı, kimilerine vekillerinin yer verdiği, müşteki bölümünde 4 müşteki 2 vekil ancak 2 koltuk olduğu görüldü. Bu hususun mahkeme hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebep olarak öne sürülüyor ise de şayet müşteki vekilleri mahkeme hakimin başka dosyalarını izleme şanslarını bulurlarsa benzer uygulamaların sıklıkla yapıldığı, insanların mahkeme önünde esas duruşta ayakta beklemesine imkan ölçüsünde engel olunmaya çalışıldığı, bu yönüyle mahkeme hakimin reddi talebinin yerinde olmadığı, dosyanın bu konumda karar verecek olan İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verildi."

Mahkeme, dosya gönderildikten sonra sonucunun beklenmesine ve sonuca göre değerlendirme ve işlem yapılmasına hükmetti.

“43 YILLIK AVUKATLIK HAYATIMDA OLMADIK BİR ŞEY OLDU”

Deniz Çakır’ın avukatı Bahri Belen, duruşma salonunda yaşananlarla ilgili Odatv’ye konuştu. Bahri Belen duruşma salonunda müvekkili Deniz Çakır’la yan yana oturmasını, müşteki avukatlarının reddi hakim talebi gerekçesi yapmalarını eleştirdi. Avukat Belen, AİHM kararları, Barolar Birliği ve Baroların yıllardır sanık ile avukatının yan yana oturmasını savunduğunu, bu yönde kararlar olduğunu belirterek, “43 yıllık avukatlık hayatımda olmadık bir şey oldu” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Duruşmada da müşteki avukatlarının bu talebine itiraz eden Avukat Belen, “Biz yıllardır sanıkla avukatın yan yana oturmasını savunuyoruz. Hele bunun avukatlardan gelmesi beklemediğimiz bir şey oldu” dedi.

Deniz Çakır’ın avukatı Bahri Belen’in Odatv’ye yaptığı açıklama şöyle:

“43 yıllık avukatlık hayatımda olmadık bir şey oldu. Hakim sanık olan Deniz hanımın benim yanıma oturmasını istedi. Ki tutuksuz sanıklarda olması gereken şey budur. Karşıda müşteki avukatları var. Müştekilere de ayakta kalmasınlar diye ‘karşıya oturun’ dedi hakim. Sonrasında Deniz Hanım savunmasını yaptı. Sonra müştekilerden birinin ifadesi alındı.

Müştekilerin avukatına davaya katılma talebi sorulduğunda, biz usulen bunun doğru olmadığını ifade ettik. Bunlar kamu suçu niteliğindedir ve kişilerin doğrudan bir zararı yoktur ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçunun. Tam o sırada dediler ki; ‘Efendim sanık avukatının yanında oturuyor, bizim müvekkillerimiz sanık sandalyesine oturtuldu. Hakim tarafsız değil. Biz reddediyoruz’ dedi. Reddi hakim talebimde bulundular. Bizde AİHM’in, sanık ve müdafiinin yan yana durarak ve sanığın her an müdafiinin hukuki yardımında bulunması gerektiği yönündeki kararları hatırlattık. Bunun adil yargılama için gerekli olduğu yönündeki kararları söyledik. Bunun tutuklu duruşmalarda bunun fiilen yapılamadığını, ancak  Baroların ve Barolar Birliği’nin yıllarca avukat ile sanığın yan yana olması gerektiğini söyledim. Bu ret sebebi olamaz dedim. Hakim de usulen dosyayı retle ilgili karar verecek olan ağır ceza mahkemesine gönderdi. Duruşma böyle bitti.

Biz yıllardır sanıkla avukatın yan yana oturmasını savunuyoruz. Hele bunun avukatlardan gelmesi beklemediğimiz bir şey oldu.”