Küçükarmutlu’da, 21 Şubat 2016 gecesi evine gitmekte olan 20 yaşındaki fırın işçisi Yılmaz Öztürk, polisin açtığı ateş sonucunda üç kurşunla vurularak öldü. Polis, Öztürk’ün Küçükarmutlu Polis Karakolu’na havaifişek atan yaşadışı bir sol örgütün üyesi olduğunu ve dur ihtarına uymayıp kaçarken vurulduğunu iddia etti. Ancak Öztürk’ün kaçmadığı, sabıkasının bulunmadığı, bir örgütsel ilişkisine dair GBT kaydının olmadığı, elbiselerinde patlayıcı ve ellerinde barut artığının çıkmadığı tespit edildi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada polis Y. H.’a 10 yıl hapis cezası verildi. 

Hürriyet'ten İsmail Saymaz'ın haberine göre; Bu karar üzerine Öztürk ailesinin avukatı Cemal Yücel, İstanbul 6’ıncı İdare Mahkemesi’nde maddi ve manevi tazminat davası açtı. İçişleri Bakanlığı’nca gönderilen savunmada, kovalamacada şüphelilerin dur ihtarına uymadığı, Öztürk’ün kaçanlar arasında olduğu ve yere düştüğü iddia edildi. Savunmada, “Öztürk’ün yanına gidildiğinde vurulmuş olduğunun anlaşıldığı, polisin kusurunun bulunmadığı, olay ile ölüm arasında sebep-sonuç ilişkisinin olmadığı” iddia edildi. Ceza davasındaki on yıllık cezaya itiraz edildiği, dosyanın istinaf mahkemesi aşamasında olduğu belirtilerek, bu kararın kesinleşmesinin beklenmesi istendi. Ancak 6’ıncı İdare Mahkemesi, beklemeye gerek görmeyerek, 30 Mayıs’ta kararını verdi.

POLİS MERKEZİNE 600 METRE MESAFEDE VURULMUŞ

6’ıncı İdare Mahkemesi’nin kararında, Öztürk’ün vurulduğu noktanın sokağa çıkma yasağı kapsamındaki yerlerden biri olmadığı ve polis merkezine 600 metre uzaklıkta olduğu vurgulandı. Ateş etmeyi gerektirecek şekilde direniş gösterme, suçüstü hali ya da gözaltı ve yakalama kararının bulunmadığı ifade edildi. Polisin suçlu ve idarenin kusurlu olduğu sonucuna varan 6’ıncı İdare Mahkemesi, kararında şunları kaydetti:

“İçişleri Bakanlığı görevlilerinin, idarenin kendilerine tanıdığı yetkileri aşarak, resmi yetki ve görevin olanaklarını kullanarak davacıların zarar görmesine sebep olduğu, kamu görevlilerinin suç niteliğindeki eylemlerinin idarece yürütülen hizmetten soyutlanamaz ve ayrılamaz nitelikte olduğu görüldüğünden, davalı idarenin görev kusuru niteliğinde hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmıştır.”

Baba Hüseyin Öztürk’e 115 bin 361 TL, anne Günnaz Öztürk için de 139 bin 163 TL maddi tazminat ödenmesine karar verildi. Ayrıca anne Günnaz’a 150 bin, baba Hüseyin’e 100 bin, kardeş Deniz’e ise 50 bin olmak üzere toplam 300 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmedildi. Aileye toplamda 554 bin 524 TL tazminat ödenmesi hükme bağlandı.

İçişleri Bakanlığı tazminatı fazla, Öztürk Ailesi ise az buldukları için itiraz etti.