Teğmen rütbesiyle Ergenekon kumpasında 16 ay hapis yatan Cihan Arık avukatlık ruhsatına kavuştu. Arık, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını kaldırması ve Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu arasındaki yazışmalar sonucunda ruhsatını aldı. Adalet Bakanlığı’nın halen davadan feragat etmemesi dikkat çekti. Arık, “Artık taşıdığım cübbemin ağırlığı daha fazla. Çünkü bu cübbenin hikâyesinde haksızlığa ve yıldırmaya karşı yapılan bir mücadele var” dedi.

YAŞADIKLARININ ETKİSİYLE HUKUK OKUDU

Cumhuriyet’ten Çağdaş Bayraktar’ın haberine göre; Teğmen rütbesiyle Ergenekon kumpasında 16 ay hapis yatan Cihan Arık, göreve döndükten sonra da FETÖ’cü komutanlardan baskı görmeye devam etti. Bu sırada yaşadıklarının etkisiyle hukuk okumaya başlayan Arık, eğitimini 2016’da tamamladı. Arık’a yönelik sistematik yıldırma, avukatlık mesleğini yapma aşamasında da sürdü.

BAKANLIK'TAN ‘TUHAF’ DİRENÇ

Adalet Bakanlığı, Arık’ın avukatlık ruhsatına izin vermedi. Gerekçe olarak da o dönem Ergenekon davasının sürmesi gösterildi. Karara direnen Türkiye Barolar Birliği, Arık’a mayıs ayında ruhsat verdi. Adalet Bakanlığı, bunun üzerine yürütmeyi durdurma istemli dava açtı. Mahkeme avukatlık ruhsatını Teğmen Arık’ın beraat etmesinden 3 gün sonra iptal etti. Ankara 12. İdare Davalar Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararını kaldırmasının ardından Cihan Arık, ruhsatına kavuştu.

Cihan Arık, Adalet Bakanlığı’nın aylardır sürdürdüğü tutumunu eleştirerek “Eylül ayında ruhsatımla ilgili sosyal medya ve basında yer alan haberlerden sonra ancak harekete geçtiler. Bakanlık, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine benimle ilgili yazı yazarak beraat kararının kesinleşip, kesinleşmediğini sormuş. Ankara 12. İdare Davalar Kurulu yürütmeyi durdurmayı kaldırınca Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosunun yazışmaları neticesinde cuma günü ruhsatımı geri aldım” dedi.

"ARTIK TAŞIDIĞIM CÜBBEMİN AĞIRLIĞI DAHA FAZLA"

Haberi önceki gün öğrendiğini belirten Arık duygularını şu sözlerle paylaştı: “Bu kararda kamuoyunun payı ve desteği çok büyük. Bu sebeple başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere sesime ses olan herkese çok teşekkür ederim. Artık taşıdığım cübbemin ağırlığı daha fazla, çünkü bu cübbenin hikâyesinde haksızlığa ve yıldırmaya karşı yapılan bir mücadele var, azim ve kararlılık var, bir ailenin sesiz gözyaşları var, karanlığın sonundaki ışık var, umut ve gelecek var, hakkımı gasp etmeyenlere karşı verdiğim mücadelenin gururu ve onuru var. Bu mücadeleyi de bertaraf etmenin mutluluğu var. Kumpaslar da kursalar engeller de çıkarsalar, Mustafa Kemal’in gözlerindeki ışığı takip edeceğim en karanlık gecelerde. Çünkü ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”