İzmir'de yaşayan Hukukçu-Yazar T.K., geçirdiği prostat ve mide kanserleri sırasında hastanelerde uzun süren tedavi sürecinde eşi Ş.K.'nin kendisine destek olmadığını ileri sürerek boşanma davası açtı.

HaberTürk'ten Neşet Dişkaya'nın haberine göre, T.K., 2009 yılında evlendiği eşi Ş.K.'nın Ankara ve Kocaeli illerinde kanser tedavisi gördüğü sürece hastaneye sadece 1-2 kez geldiğini iddia etti.

T.K., verdiği boşanma dilekçesinde, ölümle burun buruna geldiği ve canı ile uğraştığı dönemde Ş.K.'nin bir eş olarak vazifesini yapmadığını, hastanede kardeşinin kendisine baktığını iddia etti. İzmir Urla Aile Mahkemesi'nde görülen boşanma davasında Ş.K. ise eşinin söylediklerinin doğru olmadığını ileri sürdü. Ş.K, eşinin geçirdiği iki kanser hastalığı tedavisinin 2009-2013 yılları arasında olduğunu, iyileştiğini ancak boşanma davasının 2016 yılında açıldığını, tedavi süresinde yaşananlarla ilgili T.K.'nın kendisini affettiğini belirtti.

“KANSER HASTALIĞI BELLİ TARİHLER ARASINA HAPSEDİLMEZ”

Tarafları dinledikten sonra mahkeme Ş.K.'nın hastalığı boyunca eşinin yanında bulunmadığı için evlilik birliğinin temelden sarsıldığını belirtti.

Yerel mahkeme verdiği boşanma kararında, “Hakimlik mesleğinin gerektiği hayat tecrübesine göre, kanser hastalığı belli tarihler arasında hapsedilecek nitelikte olmayıp, her zaman kontrol ve özen gerektiği dikkatte alındığında, 2013 yılından sonra da ilgi gerektiği değerlendirilmiş, bu özellik nazara alınarak olayların affedildiğine dair izlenim edinilmemiş, tarafların boşanmasına karar verilmiştir” denildi.

“MANEVİ OLARAK OLARAK YALNIZ BIRAKILDI”

Yerel Mahkemenin verdiği boşanma kararından sonra dosyanın gittiği Bölge Adliye Mahkemesi de yerel mahkemenin kararına uydu.

Bölge Adliye Mahkemesi verdiği kararda, “Kanser tedavisi, tanıyı öğrenme aşamasından, kabullenme, tedaviye uyum göstermekten psikolojik olarak güçlü hissetmeye kadar birçok ruhsal değişimi kapsayan bir süreçtir. Tedavinin en önemli adımlarından biri psikolojik destektir. Tedavi ilk etapta sonuçlansa dahi uzun zaman kontrolleri devam eden ve her an tekrarlanma riski bulunan bir hastalık olup davalının bu tedavi sürecinde fiziksel olarak zaman zaman davacının yanında bulunmasına rağmen manevi olarak davacıyı yalnız bıraktığı, hastalığı özelikle manevi açından devamlılık özelliği nedeniyle fiziksel tedavi bitmesine rağmen evlilik birliğinin devam ettiğinden affedilmiş sayılma sonucu doğmayacağı kanaatine varıldığında, davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir” denildi.

YARGITAY DA ONADI

Yerel mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi'nin verdiği karar sonrası Ş.K. temyiz için Yargıtay'a başvurdu. Yargıtay, kararın dayandığı delillerle, kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmediğini belirterek yerel ve Bölge Adliye Mahkemesi'nin verdiği kararı onadı.

"EMSAL BİR KARAR OLDU"

Avukat Tolga Yurdakul da, emsal niteliğinde olan bu kararla birlikte kanser hastası olan eşe gerekli destek ve yardımda bulunmayan, tedavi sürecinde maddi ve manevi destek sağlamayan eşlerin daha dikkatli ve özenli olması gerektiğini belirtti.