TBMM (AA) - MHP'nin, bazı suçlarda ceza indirimine ilişkin teklifinin gerekçesinde, "FETÖ/PDY mensubu hakim ve savcılar, geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda derin yaralar açmışlardır. Kanun teklifinin amaçlarından biri, bu derin yaraların onarılmasını sağlamaktır." ifadesi kullanıldı.

Bazı Suçlarla İlgili Ceza Sürelerinin Şartlı İndirimi ile Tutuklu ve Hükümlülerin Salıverilmesine Dair Kanun Teklifi TBMM Başkanlığına sunuldu.

Teklinin gerekçesinde, 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylaması ile Anayasa değişikliğinin kabul edildiği, 24 Haziran 2018'deki Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nden sonra Anayasa'da yapılan (yönetim reformu) değişikliği ile de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildiği anımsatıldı. Böylece ülkede siyasal anlamda köklü bir değişiklik meydana geldiği ifade edilen gerekçede, bunun da genel bir barışmayı gerekli kıldığı belirtildi.

Gerekçede, ülkede yıllar içinde meydana gelen sosyal ve ekonomik değişikliklerin, zaman içinde ekonomik yapının yozlaşması, gelir adaletsizliğinin yol açtığı yoksulluk ve ahlaki değerlerde aşınmanın yanı sıra sağlıksız kentleşme, işsizlik, ücret, enflasyon, kişi başına düşen gelir gibi makroekonomik değişkenler ve yazılı, görsel ve dijital yayınlarla sosyal paylaşım sitelerindeki şiddet öğelerinin, suçların artmasına yol açtığı kaydedildi.

Teklifin gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:

"FETÖ/PDY mensubu hakim ve savcılar, geçmişte adalet mekanizması ve adalet duygusunda derin yaralar açmışlardır. Kanun teklifinin amaçlarından biri, bu derin yaraların onarılmasını sağlamaktır. Hain FETÖ/PDY örgütünün, adalet sistemimiz içerisindeki yapmış olduğu kadrolaşmanın sağladığı avantajla siyasi, ideolojik ve ekonomik olarak hasım gördüğü kişileri, hukuk görünümlü ancak hukuk dışı yöntemlerle tasfiye, cezalandırma ve yok etme yollarına başvurduğu bir hakikattir.

FETÖ/PDY örgütü üyesi hakim ve savcılar, örgütün stratejisi doğrultusunda bulundukları konumları silah olarak kullanmışlardır. Amaç ve hedefleri doğrultusunda örgüte, tam bir bağlılık ve itaatle hareket eden hakimlik ve savcılık vasfını kaybetmiş bu kişiler, vermiş oldukları kararlar ile yüz binlerce insanımıza telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşatmışlardır. Keza örgüt üyelerinin performans yükselmesini sağlamak için suçla mücadele adı altında sahte raporlar, yalan tanıklar ve usulsüz dinlemeler ile binlerce kişiyi tutuklamışlardır. Örgütün hukuk sitemini kullanarak gerçekleştirdiği haksızlıklar ve mağduriyetlerin, 'yargılamanın yenilenmesi ve diğer kanun yollarıyla' giderilmesi de hukuken mümkün olmamıştır. Bunun sonucu olarak, örgüt hiyerarşisine tabi hakim ve savcıların, 2006-2016 yılları arasında vermiş oldukları hukuka aykırı kararlar ve usulsüz tutuklamalar ile tutuklu ve hükümlü sayısında ülkemizin dünyada yedinci, Avrupa'da birinci sırada yer almasına neden olmuşlardır. "

Cezaevlerinin, teorik olarak toplumun genel güvenliğini sağlamak için bulunduğuna işaret edilen gerekçede, günümüzde cezaevlerindeki fiziki koşuların yetersiz olduğu, suçluyu ıslah ve rehabilite ederek topluma yeniden kazandırma işlevini hızla kaybettiğinin görüldüğü aktarıldı.

Cezaevi koşullarının kapasitenin 3-4 katı kişiyi barındırmasının kurumun bünyesinde güven zafiyeti oluşturduğuna işaret edilen gerekçede, bir kişinin tutuklu ya da hükümlü olmasının, onun insan haklarından mahrum olacağı anlamına gelmeyeceği vurgulandı.

- "Fiziki yetersizlikler, provokasyonlara açık haldedir"

Ülkedeki 449 cezaevinin kapasitesi 211 bin 274 iken cezaevlerinde 194 bin 404 hükümlü, 59 bin 131 tutuklu olmak üzere, toplam 253 bin 535 kişinin bulunduğu bildirilen gerekçede, "Fiziki yetersizlikler, sosyal barışı tehdit edebilecek nitelikte olup provokasyonlara açık haldedir." denildi.

Gerekçede, yasama organının, ceza hukuku ile tamamlayıcısı olan infaz hukuku alanında bazı fiillerin suç olarak tanımlanması veya suç olmaktan çıkarılması, cezaların yerine getirilme koşullarının belirlenmesi konularında kamu yararını gözeterek düzenlemeler yapma takdir hak ve yetkisi bulunduğu anımsatıldı.

Kullanılan bu yetkinin, anayasa, evrensel hukuk kuralları ve taraf olunan sözleşmelerle uyumlu olması gerektiği belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Cezaevleri ve infaz hukuku ile ilgili yeni bir düzenleme yapmak, af çıkarmak, cezalarda indirim yapılmak suretiyle bu sorunları çözmek adına oluşan fikir ve söylemler, 2018 Mayıs ayı ortalarında toplumun tamamıyla paylaşılmıştır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun'a çıkışı ve Milli Hareketi başlatma tarihi olan '19 Mayıs' günü bu sebeple esas alınarak 19 Mayıs 2018'den sonra işlenen suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Bu düzenlemede, Anayasa'nın başlangıç kısmında yazılı olduğu şekilde, 'hiçbir faaliyet, Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin karşısında korunma göremez' hükmü esas alınmıştır. Adalet sistemimiz içinde oluşan haksızlık ve mağduriyetlerin kısmen giderilmesi ile hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılması, toplumsal uzlaşmayı sağlamak amaçlanmıştır.

Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi gereği, hukuksal durumları aynı olan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulması gözetilerek, belli suçlara tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekilmesi gereken cezalardan indirim yapılması uygun görülmüştür."

(Bitti)