Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yolu 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 145. ve 150. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yolu; taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip ve taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ikiye ayrılan taşınır ve taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip yollarıda kendi içinde ilamlı ve ilamsız takip yolu olarak ikiye ayrılmaktadır.

Alacağını rehin ile teminat altına almış alacaklı, eğer ki alacağını takip yaparak elde elde etmek isterse kural olarak olarak öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapacaktır. Bu yola başvurmadan doğrudan ilamlı veya ilamsız haciz veyahut borçlu iflasa tabi kişilerden ise dorudan iflas yoluna başvuramaz. Bu husus göz ardı edilerek; alacaklı böyle bir talep ile icra müdürlüğüne başvuracak olursa, kendisine alacaklının bu yöndeki talebi ulaşan icra müdürlüğü talebi reddetmelidir. Zira bu husus 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 45. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: ‘’Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yol ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yol ile takip edebilir.’’ Görüleceği üzere bu husus ilgili kanunda açık bir şekilde düzenlenmiştir. Kanunun bu hükmünün kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle bu husus göz ardı edilerek gerçekleştirilecek olan bu tür işlemlere karşı ise her zaman için 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. Maddesinde düzenlenen süresiz şikayet yoluna gidilebilecektir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yoluna başvurulması bakımından ise söz konusu rehinli malın asıl borçluya veya rehin borçlusu 3. kişeye ait olması bakımında herhangi bir ayrım yoktur. Ancak bu zorunluluk, bir alacağın rehinle altına alınan kısmı içindir; rehin dışında kalan alacak kesimi için icra ya da iflas takibi yapılabilir.[1] Bu şekilde izah olunan öncelikle rehinli mala başvuru zorunluluğunun elbette ki istisnaları mevcuttur. Bu istisnalar şu şekildedir:

- Alacağı bir kambiyo senedine bağlı olan alacaklı, alacak rehin ile temin edilmiş olsa bile doğrudan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluna başvurabilir.[2]

- İpotekle temin edilmiş olan faiz ve senelik taksit alacakları içinde, rehin alacaklısı, rehnin paraya çevrilmesi, haciz veya genel iflas yollarından birine başvurmak hususunda seçim hakkına sahiptir.[3]

- Sermaye Piyasası Kanunu’nda tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan haciz yoluyla takip yapılabilir.[4]

- Gemi üzerinde akdi veya kanuni rehin hakkı olan alacaklı, önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan iflas yoluyla takip yapabilir.[5]

Bu yola başvurularak takip yapıldığında, rehinli mal(merhun) satılır ve alacaklıya bedeli ödenir. Eğer ki satış sonucu elde edilen meblağ borç miktarını karşılamayacak olursa, rehinli alacaklı bu karşılanmayan kısım için haciz ve iflas yolu ile takip yapabilir.

İşte, bu takip yolu ile başlayıp, rehnin malın satılarak satış meblağından rehin alacaklısının alacağının ödenmesi ile sonuçlanan bu takip yoluna rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip denir.

Genel olarak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip bu şekildedir. Bu yazıya konu olan husus ise yukarıda izah olunan takip yollarının hepsi için geçerli olan rehin açığı belgesidir. Öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, haciz yolu ile takip yolundan farklı olarak rehin açığı belgesi söz konusudur. Bu rehin açığı belgesi ile takip sonrasında alacak tam veya hiç karşılanmamıştır. Bu belge ile rehnin alacağı karşılamadığı ortaya çıkmıştır. Yoksa borçlunun malvarlığının olmadığına dair herhangi bir anlam taşımamaktadır. Dolayısıyla bu yönü ile aciz vesikasından ayrılmaktadır. Rehin açığı belgesi geçici ve kesin rehin açığı belgesi olarak iki türdür:

A)Geçici rehin açığı belgesi, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150. maddesinin (f) fıkrasında düzenlenmiştir. İlgili madde : ‘’Alacaklının satış talebinden sonra takdir edilen ve kesinleşen kıymete göre merhunun alacağı karşılamayacağı anlaşılırsa, alacaklının talebi üzerine kendisine açık kalan miktar için bir muvakkat rehin açığı belgesi verilir.Alacaklı, bu belgeye dayanarak borçlunun diğer mallarının haczini icra memurundan talep edebilir ve 100 üncü maddedeki esaslar dahilinde diğer alacaklıların haczine iştirak edebilir. Bu takdirde alacaklı, rehnin satışı neticesinde, alacağının tahsil edilemeyen kısmını borçlunun diğer mahcuz mallarından rüçhansız olarak alır.’ Madde metninden de anlaşılacağı üzere, bu belge alacaklının satış talebinden sonra rehnin alacağı karşılayamayacağının anlaşılması durumunda, alacaklının talebi üzerine açık kalması muhtemel miktar için verilir. Ve böylelikle alacaklı önce rehne başvurma zorunluluğunun bazı sakıncalarında kurtulabilecektir.

B)Kesin rehin açığı belgesi ise, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 152. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde: ‘’Rehin, satış isteyenin alacağına derece itibariyle rüçhanı olan diğer rehinli alacakların tutarından fazla bir bedelle alıcı çıkmamasından dolayı satılamazsa veya satılıp da tutarı takip olunan alacağa yetmezse, alacaklıya bütün veya geri kalan alacağı için bir belge verilir. ‘’ Bu durumda ise artık takip sona ermiş ve rehnin alacağı karşılayamadığı anlaşılmıştır.

Kesin rehin açığı belgesine bağlanan en önemli sonuçlardan biri borçluya karşı haciz veya iflasa tabi ise iflas yolu ile takip yapılmasıdır. Eğer ki alacaklı bir yıl içinde haciz yolu ile takip yapacak olursa borçluya yeniden icra ve ödeme emri göndermeden rehnin karşılanmayan kısmı için takibe devam etmektedir. Ancak rehnin karşılanmayan bu kısmı için alacaklı sadece ve sadece kesin rehin açığı belgesine dayanarak asıl borçlu aleyhinde takibe devam edecektir. Borçtan şahsen sorumlu olmayıp, sorumluluğu sadece rehinli malın satışına katlanmak olan, rehin borçlusu 3. kişinin şahsi mavarlığına başvuramayacaktır. Zira rehin borçlusu 3. Kişinin sorumluğu rehnin paraya çevrilmesi ile sona ermektedir. Nitekim bu hususa ilişkin Yargıtay kararları şu şekildedir:

1) Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/27301E. ve 2016/4516K. numaralı kararı: ‘İpotekli taşınmaz maliki üçüncü kişinin sorumluluğu, ipotekli taşınmaz ile sınırlıdır. Bu nedenle, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla taşınmazın satılması halinde sorumluluğu kalmayacağından, bir diğer anlatımla borçtan şahsen sorumlu olmadığından, hakkında İİK'nun 152. maddesi uyarınca rehin açığı belgesi düzenlenemez. Bu maddeye göre düzenlenen rehin açığı belgesi ile ancak asıl borçlu aleyhine takip yapılması mümkün olup, borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz maliki 3. kişinin mal varlığına başvurulamaz.’’[6]

2) Yargıtay 12. H.D 2018/15425E. ve 2018/13566.K numaralı kararı: ’İpotekli taşınmaz maliki üçüncü kişinin sorumluluğu, ipotekli taşınmaz ile sınırlıdır. Bu nedenle, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla taşınmazın satılması halinde sorumluluğu kalmayacağından, bir diğer anlatımla borçtan şahsen sorumluluğu söz konusu olmadığından, hakkında İİK.nun 152.maddesi uyarınca rehin açığı belgesi düzenlenemez. Bu maddeye göre düzenlenen rehin açığı belgesi ile ancak asıl borçlu aleyhine takip yapılması mümkün olup, borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz maliki 3. kişinin mal varlığına başvurulamaz. ‘’[7]

3) Yargıtay'ın 19. H.D. 2016/8906 E. ve 2017/8057 K. numaralı kararı: “Alacağın muaccel olması için bir ihbarın yapılması gereken durumlarda, bu ihbarın hem asıl borçluya hem de borçtan kişisel olarak sorumlu olmayan taşınmaz maliki üçüncü kişiye yapılması zorunlu olduğu için alacaklı,hem asıl borçlu hem de üçüncü kişiye ihbarda bulunduğunu belgelemeden icra takibinde bulunamaz.”[8]

4) Yargıtay 12. HD. 2011/9362E. ve 2011/26801K. numaralı kararı: ‘’Türk Medeni Kanunu’nun 887.maddesi hükmüne göre, ipotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değil ise de, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem asıl borçluya, hem de kendisine yapılmış olmasına bağlıdır. Bu durumda asıl borçlu hakkında koşullarına uygun olarak takip başlatıldığından ipotek veren üçüncü kişiye MK.nun 887.maddesi gereğince ihtar tebliğ ettirilmesi, borç muaccel hale geldikten sonra adı geçen hakkında ayrı bir takip yapılması daha sonra bu takibin ilk takip ile birleştirilmesi konusunda alacaklı vekiline mehil verilmesi, bu istemlerin yerine getirilmemesi halinde ise takibin tümüyle iptaline karar verilmesi gerekir. Somut olayda, şikayetçi hakkında bir muacceliyet ihbarı gönderilmeksizin, süren bir takipte borçlu sıfatıyla icra emri tebliğ edilmek suretiyle takibe dahil edilmesi kamu düzenine aykırı bir durum olduğundan bu husus süreye tabi olmaksızın şikayet konusu yapılabilir. "[9]

Sonuç olarak; ilgili Yargıtay kararları doğrultusunda, İİK'nun 152. maddesi uyarınca düzenlenen kesin rehin açığı belgesi sadece asıl borçlu hakkında geçerli olup, borçtan şahsen sorumlu olmayan, sorumluluğu sadece rehinli taşınır veya taşınmazının satışına katlanmak olan rehin borçlusu 3. kişi için uygulanmasında herhangi bir yasal olanak bulunmamaktadır. Bu husus kamu düzenine ilişkindir ve kanunun bu amir hükümleri aleyhinde gerçekleştirilen işlemler için her zaman süresiz bir şikayet söz konusudur.

---------------------------------------

[1] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 6.b., İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2019, s. 304

[2] Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, 3.b., Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2019, s.322

[3] Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, 3.b., Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2019, s.322

[4] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 6.b., İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2019, s. 304

[5] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 6.b., İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2019, s. 304

[6] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/27301E. ve 2016/4516K. numaralı kararı

[7] Yargıtay 12. H.D 2018/15425E. ve 2018/13566.K numaralı kararı

[8] Yargıtay'ın 19. H.D. 2016/8906 E. ve 2017/8057 K. numaralı kararı

[9] Yargıtay 12. HD. 2011/9362E. ve 2011/26801K. numaralı kararı