Aynı piyasada faaliyet gösteren teşebbüsler arasında rekabetin yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla yapılan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar, uyumlu eylemler ve kararlar, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yasaklanan çok taraflı davranışları oluşturmaktadır.[1]

4054 sayılı Kanun’un ‘Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar’ başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası;

“Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır”

şeklinde olup, Kanun’da, bu hallere örnek teşkil etmek üzere kimi davranış tipleri gösterilmiş ve tüm bu anlaşma, karar ve eylemlerin hukuka aykırı ve yasak olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu çerçevede, özellikle mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatlarının tespit edilmesi, mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi, her türlü piyasa kaynak veya unsurlarının paylaşılması, mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının piyasa dışında belirlenmesi, rakip teşebbüs faaliyetlerinin zorlaştırılması, piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin piyasa dışına çıkartılması, piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi, münhasır bayilik hariç eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartlar uygulanması, anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmetle beraber diğer bir mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması gibi haller, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi kapsamında hukuka aykırı ve yasaktır.

Söz konusu hükümle amaçlanan, teşebbüslerin kendi ticari politikalarını ve piyasadaki faaliyetlerini bağımsız olarak belirlemesi; başka teşebbüslerle tarafların ortak çıkarlarına hizmet eden koordineli davranışlar içerisine girmemesidir. Bu bakımdan, teşebbüslerin gelecekteki davranışlarına yönelik belirsizliği azaltan veya ortadan kaldıran davranışlar, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ihlali sonucunu doğurur. Bu noktada, fiyat, arz miktarı, satış stratejisi, maliyet gibi stratejik verilere ilişkin bilgiler ihtiva eden iletişimler tek taraflı dahi olsa rekabet ihlali sonucunu ortaya çıkarabilmektedir. Zira bu nitelikteki bir iletişimin tarafı olan teşebbüs, rekabeti sınırlayıcı bir uzlaşmanın tarafı olmayacağını derhal ve açık olarak karşı tarafa bildirmediği için uzlaşmaya zımnen irade göstermiş sayılacaktır. Bunun nedeni, böyle bir iletişimin tarafı olan ve stratejik bilgileri edinen teşebbüs bakımından geleceğe ilişkin belirsizliğin azaldığı ve fiyatlama kararlarını bu bilgi doğrultusunda oluşturacağı ve artık bağımsız karar veremeyeceği yönündeki kabuldür.[2]

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi kapsamında yasaklanan, yalnızca “teşebbüsler arasındaki rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan anlaşma, karar ve uyumlu eylemler” olmayıp; rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacı taşımasa dahi, rekabeti sınırlayıcı etki doğuran ya da henüz bu etkiyi doğurmamış olmakla beraber ileride doğurması muhtemel olan anlaşma, karar ve uyumlu eylemler de Kanun’un 4. maddesi kapsamında yasaklanmaktadır.[3]

4054 sayılı Kanun’da anlaşma, uyumlu eylem ve karar kavramlarına ilişkin bir tanımlama yer almamakla birlikte, Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere, maddenin amacı bakımından anlaşma kavramı; tarafların kendilerini bağlı hissettikleri her türlü uzlaşma ya da uyuşmayı ifade etmektedir. Görüldüğü üzere “anlaşma” kavramı, Rekabet hukuku uygulamasında geniş olarak yorumlanmakta olup, herhangi bir anlaşmanın 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında kabul edilmesi için yazılı olması, hukuki bağlayıcılığının bulunması veya bir yaptırım içermesi gerekmemektedir.

Rekabet Kurulu kararlarında, Kanun’un 4. maddesi kapsamına giren uygulamaların amaç veya etki unsurlarından sadece birini içermesinin 4. maddenin ihlali sonucuna varılması için yeterli olduğu ifade edilmektedir. Rekabet Kurulu’nca, fiyat tespiti, arz kısıtlaması, pazar veya müşteri paylaşımı gibi açık kısıtlamalar, amacı itibarıyla rekabeti kısıtlayıcı olarak kabul edildiğinden; bu kısıtlamaları içeren anlaşmaların pazardaki mevcut veya potansiyel etkilerinin incelenmesine gerek görülmeksizin yasaklandığı belirtilmektedir.[4]

Rekabet Kurulu’na göre, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesinin uygulanması bakımından önem arz eden husus; teşebbüsler arasında ihlal niteliğinde bir irade uyuşmasının mevcudiyetidir. Söz konusu hükmün hangi araç ile ihlal edildiği önem taşımamaktadır. Bu kapsamda, Kurul’a göre; anlaşma/uyumlu eylem kavramlarının birlikte kullanılması mümkün olduğu gibi Kanun’un 4. maddesi kapsamındaki rekabet ihlallerini kapsamak üzere genel olarak uzlaşma kavramının kullanılması da mümkün görülmektedir.[5] Kurul uygulamasında Rekabet hukuku açısından yapılan değerlendirmede önemli olan, uzlaşmalar ile salt paralel davranışlar/bilinçli paralellikler arasındaki ayrımın belirlenmesidir.[6]

Öte yandan, 4054 sayılı Kanun’un 40. ve 44. maddelerinde re’sen araştırma ve re’sen harekete geçme ilkeleri benimsenmiş olup, Kanun kapsamında yapılacak uzlaşma tespitinde, delil serbestisi ilkesi esastır. Bu bağlamda, uzlaşmaların ispatı bakımından birincil delillerin yanında ikincil deliller de kullanılabilmektedir. Belirtilmelidir ki rekabet hukuku uygulamasında her türlü ispat vasıtası delil olarak kullanılabilmekle beraber, bunların değerlendirilmesinde önem arz eden husus delillerin sahip olduğu ispat gücüdür. Delillerin niceliğinden ziyade, nitelik itibariyle delillerin; ihlalin varlığını ortaya koyup koymadığının tespiti önem taşımaktadır.[7]

Delillerin bütüncül olarak ele alınması gerekliliği ise delil değerlendirmesi bakımından esas olan bir başka ilkeyi teşkil etmektedir. Bu çerçevede, elde edilen deliller bir bütünün parçalarını oluşturmakta olup, bütünü açıklamada kullanılan araç niteliğindedir. Bu anlamda, birincil ve ikincil nitelikte deliller bir arada kullanılarak ortaya konulan genel tablonun, ihlalin varlığını gösterip göstermemesi, varılacak sonuç açısından belirleyicidir. Bu noktada tabiidir ki deliller açık, inandırıcı ve birbirleriyle tutarlı olmalıdır.

Sonuç

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “amacı” veya “etkisi” yahut “potansiyel etkisi” itibarıyla rekabeti sınırlayıcı niteliği haiz anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarının yasak olduğunu hükme bağlamaktadır. Rekabet Kurulu’na göre Kanun’un 4. maddesinin uygulama alanı bulması bakımından önem arz eden ilkeler; bu madde kapsamına giren uygulamaların amaç veya etki unsurlarından birini ihtiva etmesinin ihlal sonucuna ulaşılması için yeterli kabul edilmesi, anlaşma ve uyumlu eylem ayrımından ziyade teşebbüsler arasında ihlal yönünde irade uyuşmasının varlığının önemli olması, stratejik nitelikte verilerin tek taraflı olarak sunulmasının dahi pazardaki belirsizliği ortadan kaldırması sebebiyle rekabet ihlali olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunması, ihlalin ispatında birincil nitelikte delillerin yanı sıra ikincil delillerin de kullanılabileceği ve ispat vasıtalarının değerlendirilmesinde delillerin niceliğinden ziyade niteliklerinin dikkate alınması ile delillerin münferiden değil bütüncül olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekliliğidir.

----------------------

[1] ATEŞ, M. (2019). “Rekabet Hukukuna Giriş”. Adalet Yayınevi, Ankara, s. 325.

[2] Rekabet Kurulu’nun 24.02.2022 tarihli, 22-10/152-62 sayılı kararı.

[3] GÖNEN, K. E. (2003). “Rekabet Hukukunda İdari Para Cezaları”. Seçkin, s. 47.

[4] Rekabet Kurulu’nun 07.03.2011 tarihli ve 11-13/243-78 sayılı kararı syf.102 (Banka-1 Maaş Promosyon); 18.04.2011 tarihli ve 11-24/464-139 sayılı kararı syf. 26 ve 57 (Otomotiv); 08.03.2013 tarihli ve 13- 13/198-100 sayılı kararı para.103 (Banka-2 Faiz); 18.02.2016 tarihli ve 16-05/117-52 sayılı kararı para. 62 ve 63 (Sinop Hazır Beton); 21.11.2016 tarihli ve 16-40/662-296 sayılı kararı para.305 (Antalya Tur Operatörleri); Danıştay 13. Dairesi 16.12.2015 tarihli, E.2015/4548, K.2015/4616 sayılı kararı (Banka-2 Faiz); Danıştay 13. Dairesi 06.04.2017 tarihli, E.2011/3814, K.2017/958 sayılı kararı (Otomotiv). 44 Kurulun 18.04.2011 tarihli ve 11-24/464-139 sayılı kararı syf. 26-27 (Otomotiv); 08.03.2013 tarihli ve 13-13/198-100 sayılı kararı para.106 (Banka-2 Faiz); 14.01.2016 tarihli ve 16-02/44-14 sayılı kararı para. 154 (Ege Bölgesi Çimento); Ankara 2. İdare Mahkemesinin 21.12.2015 tarihli, E.2014/1373, K.2015/2145 sayılı ve 19.04.2016 tarihli, E. 2014/1339, K. 2016/1187 sayılı kararları (Konya ve Denizli Çimento); Danıştay 13. Dairesi 16.12.2015 tarihli, E.2015/4548, K.2015/4616 sayılı kararı (Banka-2 Faiz).

[5] Rekabet Kurulu’nun 18.04.2011 tarihli ve 11-24/464-139 sayılı kararı syf. 26-27 (Otomotiv); 08.03.2013 tarihli ve 13-13/198-100 sayılı kararı para.106 (Banka-2 Faiz); 14.01.2016 tarihli ve 16-02/44-14 sayılı kararı para. 154 (Ege Bölgesi Çimento); Ankara 2. İdare Mahkemesinin 21.12.2015 tarihli, E.2014/1373, K.2015/2145 sayılı ve 19.04.2016 tarihli, E. 2014/1339, K. 2016/1187 sayılı kararları (Konya ve Denizli Çimento); Danıştay 13. Dairesi 16.12.2015 tarihli, E.2015/4548, K.2015/4616 sayılı kararı (Banka-2 Faiz).

[6] Rekabet Kurulu’nun 24.02.2022 tarihli, 22-10/152-62 sayılı kararı.

[7] Rekabet Kurulu’nun 24.02.2022 tarihli, 22-10/152-62 sayılı kararı.