Bu günlerde sık sık sevdiğim ressamlara ve hayat hikayelerine eğiliyorum. En sevdiğim ressamlardan biri de Rembrandt. Amsterdam’da Rijksmuseum’a gittiğimde çıkışta kocaman Gece Devriyesi tablosu ile karşılaşmak büyüleyici idi. Esasında tablo Gündüz devriyesi. 1642 yılında tamamlanan tablo beklentileri tam olarak karşılamadı. Milislerin tabloya Rembrandt’ın kendi isteği gibi yerleştirilmesi dönemin Kralını çok memnun etmemiş ve ödeme geç yapılmıştır. Rembrandt’ın bu tablodan sonra iş alamadığı ve iflasının açıklandığı söylenir. Rembrandt’ın iflasının ilan edildiği ay, Spinoza görüşlerinden dolayı hahamlar tarafından aforoz edilmiş, Lahey’deki Kalvenci Kilise Konseyi Spinoza’yı kınayan bildiriyi yayımlamışlardır.[1]

Bunun yanında Rembrandt, ilk modern ressamlardandır ve Rembrandt resmi karanlıktan çıkmak için bir arayış olarak algılardı. Bazen portrelerinde olması gerekenden büyük bazen çok küçük resmeden Rembrandt, Açık Kapıda Duran Kadın tablosunda Hendrickje’nin sağ kolu ve elini Herkül ebadında resmetmiştir. Resmettiği ögelere duyguları öyle güzel yerleştirmiştir ki bazen de bu ögeleri birbiri ile konuşturmuştur. Örneğin anne sütü, bebekle konuşur.

Peki bugün Rembrandt yaşasa idi ve teknolojiyi resmetse idi, insanların teknoloji karşısında acizliğini, sosyal etkileşimin teknoloji üzerinden işlediğini ve duyguların bu kanalla aktarıldığını… Nasıl bir tablo çıkardı ortaya.

Rembrandt için bir taraftan kucaklaşma çok önemli iken bir taraftan da resimlerinde hep Tanrı’yı bekleyen bir taraf görülür. Tanrı bir yerden tabloya gelip oturacaktır, görünmez olduğunu bile bile. Bugün ise belki tablosunda Tanrı ile teknolojiyi karşı karşıya getirecekti. Bir otoportrede ikisini de konuşturacaktı. Teknoloji aygıtının parmakları Tanrı’nın kalbine doğru elini uzatırken, Tanrı’nın yüzünde derin çizgiler ve memnuniyetsizlik, gökyüzünden indirdiği rahmeti kesilmişçesine kararacaktı gökyüzü. Rembrandt göğü karartmayı ve katman katman bir kumaş gibi sis perdesi yaratmayı çok iyi biliyordu her zaman. Teknoloji bu tabloda Tanrı karşısında biraz yenik, utangaç ve cesaretsiz. Tanrı’nın eli bir şans verirmişçesine teknolojiye dönük ama tam olması gerektiği yerde duruyor. Bu arada tabloda melekler yok. Ölüm meleğini dahi konuşturmamış Rembrandt. Teknoloji isterse insanı yaşatabilir ancak bunu Tanrı ile orantılamaya çalışmış. Tablonun bir ucunda bir köpek oturuyor ancak sandalyenin üzerinde. Sandalyenin karşısında bir mama sandalyesi ve mama sandalyesinin üzerinde köpeğe talimat veren bir chatbot. Tanrı’nın kafasından çıkan gri dumanlar köpeğin tarafına doğru gidiyor. Chatbot’un rengi zifiri karanlık. Tablonun diğer ucunda bir gezegen resmedilmiş. Gezegende Rembrandt’ın kucağında karısı Saskia oturuyor. Ellerinde herhangi bir teknolojik alet yok, köpekleri de dizlerinin dibinde, karısı neşeli ve Rembrandt’ın yüzünü okşuyor.

Tüm bu tabloda teknoloji ve Tanrı’nın otoportleri o kadar net ve detaylar iyi anlatılırdı ki, Rembrandt netlik konusunda oldukça usta idi. Bir fotoğrafçı gibi iyi bir fotoğraf çekerdi resimlerinde. Bu tabloda da şüphesiz netlik olacaktır. Tanrı’ya giydirdiği kıyafet Tanrı’nın görünmezliği nedeni ile sadece kumaş yığını şeklinde, kat kat renksiz, ifade edilmesi oldukça zor bir kıyafet olurdu. Rembrandt ifade edilemez bir ruh halini en iyi resmedecek kişi idi ve bu işi ustalıkla yapardı. Teknolojinin rengi saturasyon seviyesi gibi gittikçe kararan bir renk kümesi gibi resmedilirdi. Teknolojinin nefes aldırdığı ve boğduğu anlar. Bazen gerçekten de kendinizi bir solunum cihazına bağlı olarak hayal ettiğiniz anlar. Yaşamınızın hem düzen sağlayıcısı, hem kaosu. Hem en iyi dostunuz hem de en büyük düşman. Rembrandt’ın cep telefonuna en yakın arkadaşı, Çağdaşlarından Vermeer’den bir takip isteği gelmiş ve Vermeer yanılsaması ile kabul etmiş ve oysa bir dolandırıcı, Rembrandt’ın tüm hesabındaki paranın özetini istiyor ve nerede ise ele geçirdi geçirecek. Tam bu hisle Rembrandt tabloya bunu yansıtacak ve saturasyon seviyesini teknolojinin kıyafetinde giderek düşürecektir.

Tabloya her baktığınızda Tanrı’nın onaylayıp onaylamadığını tam olarak bilmediğiniz, Tanrı karşısında aciz bir Teknoloji otoportresi ile karşılacaksınız.

Hayallerimdeki dostum Rembrandt bugün yaşasa idi acaba tabloları bu kadar tartışmasız iyi olur mu idi bilmiyorum ama altmış üç yaşında içki, borçlar, veba salgınına kurban giden yakınlarının üzüntüsü ile öldüğünde sanıyorum bugünleri hayal bile edemezdi. Hatta şu an teknoloji devlerinin istese kendisini ve eşini canlandıracağını, yeniden resim yaptıracağını ve bugün çocukların Rembrandt ile yeniden tanışacağını ve birlikte resim dersi dahi işleyebileceklerini…

Son olarak Rembrandt’ın tekrarladığı gibi, “Tanrı sevgidir, sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, bize kendi ruhundan vermiş olduğundan anlarız bunu.”, peki ya teknoloji, teknoloji sevgi midir?

-------------------------------

[1] Berger John, Portreler, Metis Yayınları,2018