Adalet Bakanı'ndan AKŞAM'a özel açıklamalar...

İSMAİL KÜÇÜKKAYA

Gündemde yargı var. Başkent, dördüncü yargı paketi telaşında. Acaba kimler yararlanacak, kimler kapsam dışında kalacak? Yeni başlatılan Erbil-İmralı sürecini nasıl etkileyecek? En önemlisi de ülkede geniş kapsamlı bir demokrasi ve özgürlük rüzgarı estirebilecek mi? Sorulacak çok soru, peşine düşülecek çok detay söz konusuydu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le çarşamba akşam üzeri randevum vardı.

BAŞBAKANLIĞIN hemen yanındaki Bakanlığa girerken korumalar daha sokağa girdiğimiz anda kimlik kontrolü yaptı. Son olaylar ardından güvenlik önlemleri iyice sıkılaştırılmış. Vatandaşların o bölgeden geçişine izin vermiyorlarmış. Hiç beklemeden, tam saatinde makama alındık. Sadullah Ergin, benim Meclis'teki Grup Başkanvekilliği döneminden beri çalışkanlığı ile tanıdığım güler yüzlü siyasetçilerden. Tıpkı Cemil Çiçek ve Mehmet Ali Şahin gibi Adalet Bakanlığı döneminde, Türkiye'nin hukuk sistemini AB normlarına ve müktesebatına uyumlandırma konusunda gerçekten olağanüstü bir çaba sergiledi. Sohbetimize de buradan girmeyi tercih ettim. Çünkü iktidar partisinin Uzlaşma Komisyonu'na sunduğu en son öneri paketinde gözlerden kaçan çok tehlikeli bir düzenleme de var. Yargıtay ve Danıştay'ın birleştirilip daha doğrusu kapatılıp Temyiz Mahkemesi kurulacağı açıklandı. İşte yeni öneri, bu Temyiz Mahkemesi'nin başkan ve üyeleri hakkında açılacak soruşturmaları Adalet Bakanı'nın iznine bağlıyor. Dahası soruşturmayı da Adalet Bakanlığı'na bağlı müfettişlerin yapmasını öngörüyor. Düşünebiliyor musunuz? Bence dehşet. Hukukun üstünlüğü ilkesini de bağımsızlığını da neredeyse ortadan kaldıracak kadar riskli bir teklif. İlk sorum buydu.
 
Burada son derece dikkatli konuşan Bakan Ergin'in yanıtı şöyle oldu:

 'O, partimizin teklifi. Biliyorsunuz Uzlaşma Komisyonu'nda AK Parti'yi Mehmet Ali Şahin, Mustafa Şentop, Ahmet İyimaya temsil ediyor. AK Parti tüzel kişiliğinin teklifi. Ben de gayet tabii zaman zaman davet ediliyor, görüşlerimi aktarıyorum. Ama istişare edilip karar verildikten sonra detay konusunda yorumda bulunamam. Benim bir de öbür şapkam var, biliyorsunuz. AK Parti Milletvekili şapkam.
 
Ergin'den, AB konusunda o kadar reform yapan bir bakan olarak bu düzenlemeyi sakıncalı bulup bulmadığını da öğrenmek istedim. Tebessüm etti ve 'Ben o kadarına girmeyeyim artık' dedi.

'2010'DAKİ İDEAL PAKET DEĞİLDİ'

BAKAN Ergin, 2010 referandumunda ortaya çıkan tablonun Türkiye'deki hukuk sistemi açısından çok önemli olduğunu birkaç kez vurguladıktan sonra 'Ama o ideal paket değildi' diye ekledi. Ne demek istediğini de 'Tek oy tek aday sistemi, cumhurbaşkanının HSYK'ya üye ataması ve HSYK üyelerinin yeniden seçilebilmesi imkanı bizim istediğimiz durum değildi. Ancak o günkü şartlarda bunlara  mecbur kalındı' diyerek açıkladı. Burası önemli. Çünkü hali hazırda yargı sistemiyle ilgili eleştiriler ve geleceğe dönük endişeler işte bu üç madde üzerinde yoğunlaşıyor.
 
ÇOK detaya girmeden, tamamen bakanın verdiği bilgiye ve onun sözlerine göre şu şekilde özetleyebilirim: 'Tek oy aday sistemi çoğulcu değil, çoğunlukçu oldu. Ama bunu CHP istedi ve Anayasa Mahkemesi'ne iptal ettirdi. Bu sorun. Cumhurbaşkanı yerine parlamentonun seçmesi de ideal sistemdir. Bu da 2010 yılı şartlarında çok haksızca eleştirildi. 'Yargı siyasallaşacak' denildi. Oysa doğrusu, çoğu Kıta Avrupa ülkesinde olduğu gibi parlamentoda seçim yapılmasıdır. HSYK üyelerinin de tek kez seçilmesini istemiştik. Böylece tam bağımsız olacaklardı. Bu üçüyle ilgili ideal duruma dönmeyi hedefliyoruz.'

CEZA VE İNFAZ KURUMLARI'NA AİT TABLOLAR İÇİN TIKLAYINIZ...

BAKANIN verdiği bu üç sorunlu alanda nasıl düzenleme yapılacağı henüz net değil. Uzlaşma Komisyonu'nda nasıl bir sonuç alınacağına bağlı. Arayışlarla ilgili ipucu olması anlamında Ergin'in şu cümlesini önemli buldum: '2010 modeli, ideal model değildi. Şartlara göre en iyisiydi. Şimdi acaba ideali bulabilir miyiz diye arıyoruz.'

İyi güzel ama Başbakan Erdoğan'ın çok kereler söylediği 'Her şeyi değiştirebiliriz ama referandumdaki 26 maddeye dokundurmayız' sözü ne olacaktı?



YARGITAY VE DANIŞTAY NEDEN BİRLEŞİYOR?

Bu birleşme ne fayda sağlayacak, bunun yanıtını aradım. İşte Bakan'ın açıklaması: 'Dünyada her iki modelin de uygulandığını görüyoruz. Ayrı ayrı Danıştay ve Yargıtay da var, birleşik de. Türkiye'de kaç yüksek mahkeme var? (Bakan saymaya başlıyor) Çok. Hiçbir dünya ülkesinde bu kadar yüksek mahkeme olmaz, yok. Bu yönde fayda sağlayabilir. İçtihat birliği oluşturabilir. Mental (zihinsel) dönüşüme yarar sağlayabilir.'
 
Ergin bunları söyledi söylemesine ama doğrusu tonlaması, o kadar da önemsemediğini ya da desteklemediğini düşündürdü bana.

AİHM AYIBINDAN KURTULACAĞIZ

ADALET Bakanı ile yaptığımız görüşmenin ana omurgasını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oluşturuyordu. Dördüncü yargı paketi ve diğer reform çabalarının hedefinde de Türkiye'nin AİHM'deki kötü sicilini terse çevirme planı bulunuyor.
 
BAKAN Ergin defalarca 'Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor, AİHM ayıbı 2013 Türkiye'sine yakışmıyor' cümleleriyle rahatsızlığını ifade etti. Art arda grafikler gösterdi. Uzun tutukluluk ve ifade özgürlüğü ihlallerinde 'şampiyon!' olmamızın değiştirilmesi gerektiğini vurguladı. 'Kilimin altına süpürmüyor, gerçeklerle yüzleşiyor ve temizlik yapıyoruz. Bu tabloyu değiştireceğiz. Birkaç yıl içinde  çok daha iyi noktalara geleceğiz' dedi.
 
ERGİN bütün dikkatini, AİHM'deki dosyaların eritilmesine, istatistiklerin tersine çevrilmesine ve Türkiye'nin hak ihlalleri nedeniyle ödeyeceği tazminatın azaltılmasına veriyor. Neler yapıldığını anlattı. Özellikle AİHM'de Türk yargıçların görevlendirilmesini, yurtdışında adli müşavirlikler açılmasını, Bakanlık bünyesinde sadece AİHM için yeni bir daire oluşturulmasını, hakim ve savcı atamalarında AİHM karnesinin etkili olmasını, sonuç almaya dönük hamleler diye değerlendiriyor.
 
ZİHİNSEL değişim için ise şu ifadeyi kullanıyor: 'Ben tarafım, devletten yanayım' anlayışının yerine 'insan haklarından yanayım ve AİHM içtihatlarını önemsiyorum' diyen bir hakim zihniyeti...
 
Ergİn, AİHM'de hak ihlallerini içeren tabloları gösterdi. Çoğunda Rusya'nın ardından ikinci sırada Türkiye geliyor. Üzülerek ekledi, 'Burada sorun var. On yıl öncesinin sorunu. Ama son yılların iyileştirmeleri 2013 ve sonrasında bu grafiği bizim lehimize değiştirecek, bütün çabamız bunun için.'

KÖŞK'TEN DAVET VAR

ERGİN, dördüncü yargı paketinin işte bu nedenle önemli olduğunu ve bu amaçla hazırlandığını açıkladı. İnsan Hakları Eylem Planı'yla birlikte hem daha özgür bir ülke ikliminin yaratılması, hem de AİHM karnesinin düzeltilmesi amaçlanıyor. Bu sırada içeriye Bakan'ın özel kalem personeli girdi ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü'nün aradığını belirterek telefonu uzattı. Çankaya'dan gelen telefon, Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmek üzere Ergin'i Köşk'e davet ediyordu...

3 BİN 500 DOSYA BAKANLIĞA

 ERGİN, telefon görüşmesinin ardından hak ihlallerine karşı atılan adımları anlatmaya devam etti ve çok ilgi çekici bir girişimden bahsetti. AİHM'deki dosyalardan 3 bin 500'ünü 'uzun yargılama' şikayetleri oluşturuyor. Bakanlık AİHM'e, 'Bu dosyaları biz inceleyelim. Komisyon oluşturalım. İhlallere ilişkin tazminatı da AİHM içtihatlarını gözeterek biz karara bağlayalım' teklifinde bulunmuş. Şimdi pilot dosya üzerinden ilk inceleme yapılıyor. Eğer bu dosyalar Türkiye'ye gelirse AİHM'e başvurmuş çok sayıda vatandaş, bu komisyonla masaya oturarak yıllarca beklemeden uzlaşabilecek. Bakan Ergin, bu konudaki müracaatların 20 Şubat'tan itibaren başlayacağını da söyledi.

Kimler yararlanacak?

VE dördüncü yargı paketinin somut hedefleri...
Ergin, Başbakan'ın başkanlığında yapılan uzun toplantıda pakete nihai şeklinin verildiğini anlattı. Dördüncü yargı paketi daha önce Bakanlar Kurulu'na gelmiş, ancak bazı endişe ve itirazlar nedeniyle geri çekilmişti. Bu endişelerden birini de 'Acaba terörle mücadeleye zarar verir mi?' sorusu oluşturuyordu. Erdoğan'ın başkanlığında yapılan son toplantıda, bu sorunun da aralarında yer aldığı konuların tümü ele alınmış. Ergin 'Kamuoyu öğrendi zaten. Bütün detaylar biliniyor. Şiddete bulaşmışlarla, bulaşmamışların ayrımı. Suçun oluşması için cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerin kullanılmış olması gerekiyor. Basın yayın... Sizin medya mensupları da buradan yararlanacak. Örneğin şiddete teşvik içermeyen yazı yazmış ya da konuşmuş olanların tamamı serbest kalacak. Bu düzenleme, daha çok yazar çizerlerle ilgili' dedi.

HER ŞEY BALYOZ VE ERGENEKON'A BAĞLI

ERGİN, uzun tutukluluk gibi şikayet konularında algıların da etkili olduğuna inanıyor. Kamuoyunun Balyoz ve Ergenekon'a kilitlendiğini, orada tahliye olmadığı sürece sorunun devam ettiği algısının yerleştiğini söylüyor. 'Bu davalarda toplam 190-200 tutukluluk var. Oysa şu anda 126 bin kişi cezaevlerinde. 2001'de tutuklu oranı yüzde 50 iken, bugün yüzde 23'e düştü.'

 Bu arada makam odasına Bakan'ın Danışmanı Adnan Boynukara girdi. Ergin ondan bazı dosyaları istedi ve bize şu rakamları okudu:
 '2010'da 14 bin 500, 2011'de 15 bin kişi tutuklu olabilecekken, adli kontrol sistemiyle serbest kaldılar. Tutuksuz yargılandılar. 2012'de bu rakam 30 bine çıktı. Bu yılın ocak ayında 3 bin 500 kişi aynı durumda oldu. Bu bir sonuçtur. Bizim yaptığımız düzenlemenin somut raporu. Hiçbir şey olmuyor değil yani.'
 Araya girdim, 'dördüncü yargı paketi bunu nasıl etkileyecek' dedim, 'dolaylı ama olumlu etkiler' yanıtını verdi.

CEZAEVİNDEKİLERİN YÜZDE 75'İ BİR YILDA ÇIKIYOR

 ERGİN daha sonra başka bir istatistiki bilgi daha verdi. Elindeki grafiği gösterip 'Şu anda tutuklu sayısı 31 bin 700. Bunların yüzde 75'i 0-1 yıl arasında serbest kalıyor. Gayet tabii ki esas olan yargılamanın tutuksuz olmasıdır. Yılda 3 milyon ceza dosyası sisteme giriyor. 3 milyon da hukuk dosyası ekleyin 6 eder. Önemli olan algıyı değiştirmek. Zihniyeti değiştirmek. Tüm çabamız bunun için.'

TUTUKLULUĞUN DEVAMI İÇİN YÜZ YÜZE KARAR

 YENİ düzenleme, hakimlerin tutukluluğun devamı için 30 günde bir karar verirken bunu dosya üzerinden yapmasını da ortadan kaldıracak. Hakim bu kararı tutuklu ile yüz yüze görüşerek verebilecek. Ergin böyle bir uygulamayı, 'Tutukluluk kararlarını zorlaştıracak bir tedbir' olarak görüyor.
 Kamuoyu dördüncü yargı paketine, ağırlıklı olarak KCK'lıları etkileyecek bir düzenleme gözüyle bakıyor. Bu kapsamda rakamları sordum. Bakan Ergin, danışmanından aldı ve aktardı. Cezaevlerinde halen 6 bin 61 PKK'lı var. Bunların 2 bin 772'si hükümlü. 963 tutuklu KCK'lının ise sadece 41'i hükümlü. Diğerleri hakkında yargılama süreci devam ediyor.

 BAKAN'a, tutuklu vekillerin durumunu da sordum. 'Başbakan da toplantıda sormuş, kimler yararlanacak' diye. İsim isim üzerinden gidilmemiş, genel ilkeler bazında konuşmuşlar. Şu andaki metne göre, tutuklu asker ve vekillerin düzenlemeden yararlanması söz konusu görünmüyor. Ama kapı kapanmış da değil. Meclis'te gelecek tekliflere ve kamuoyuna göre dördüncü yargı paketinde değişiklik yapılması ihtimal dahilinde...