Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan: Aşısızlara yasak getirilmesi hususu değerlendirilirken öncelikle konunun kamusal alan ve özel alan olmak üzere ayrılarak değerlendirilmesi gerekiyor. Kamusal alan dediğimiz, yani kaynağını anayasamızdan alan, temel hak ve özgürlüklerin kamu hizmeti boyutunun yasal bir düzenleme olmaksızın sınırlandırılması mümkün değildir. Kaldı ki bu yasal düzenleme ile getirilen sınırlandırmanın da bir hakkın özüne dokunmaksızın ve ölçülülük ilkesi doğrultusunda Anayasa’ya aykırı olmaması gerekir.

Bu kapsamda örneğin eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi kamusal hizmetlerde aşılı ya da aşısız vatandaş ayrımı yapılamaz, zira bu konuda bir yasal düzenleme bugüne kadar yapılmamıştır. Özel sektör alanına giren konularda ise (restoranlar, eğlence merkezleri, AVM’ler gibi) konunun kamu sağlığı gibi çok önemli bir soruna tekabül ediyor olması nedeniyle, bir kişinin aşı olup olmamasının sadece kendisini ilgilendiren bir durum değil, o toplumda yaşayan herkesi ilgilendiriyor olması nedeniyle makul ve ölçülü tedbirlerin alınabileceğini düşünüyorum. Ancak bu konunun da ayrımcılık yasağı gibi ileride kötüye kullanımının önünü de kesmek amacıyla, yasal bir düzenleme ile yapılması hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

ÖZEL HAYATI İHLAL ETMEZ

Prof. Dr. Ersan Şen: Zorunlu aşı, Anayasa madde 20 ile güvence altına alınan özel hayatın gizliliğini ihlal etmez. 20’nci maddenin 2’nci fıkrasında ‘genel sağlık’ bir sınırlama sebebi olarak sayılmıştır. Bu açıdan tehlikeli salgın hastalık kabul edilen COVID-19’a karşı getirilecek aşı zorunluluğu, ‘Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması’ başlıklı Anayasa madde 13’e de uygun olacaktır.

Düzenlemeler ve içtihatlar ışığında zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi mümkündür. Anayasanın ilgili hükümleri ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda işaret edilen düzenlemeler doğrultusunda, olası bir zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi halinde, Anayasaya aykırılığın oluşmayacağı sonucuna varılabilir. Ayrıca; aşı zorunluluğunun yerine getirilmesi için ek tedbirler alınarak, haklı mazeret olmaksızın aşı yaptırmayanların belli hizmetlerden yararlanmaları veya belirlenen yerlere giriş çıkışları engellenebilir. Ancak zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi sonrasında hak ihlallerinin ortaya çıkabileceği açıktır.

Bu tür ihlallerin önlenebilmesi için, hem tıbbi tedbirler ve hem de zorunlu aşı uygulaması ile sonuçları bakımından daha açık, öngörülebilir ve anlaşılabilir kanuni dayanağa ihtiyaç olduğu görülmektedir.

AŞI PASAPORTU GEREKEBİLİR

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli: Pek çok ülkede aşı pasaportu ya da son 48-72 saat içinde alınmış bir negatif test sonucunun olması zorunluluğu uygulanıyor. Benzer önlemler eğitim döneminin başlaması ya da vaka sayılarına göre daha erken bir dönemde bizim ülkemizde de gerekli olacaktır. Konser, sinema, tiyatro, kongre ve maçlar gibi belli bir kişi sayısının üzerinde katılımın olduğu toplu etkinlikler için bu kuralların uygulanması, aşı tereddütü yaşayanlara teşvik edici olacaktır.

BAKANLIK: İKNA YÖNTEMİNE DEVAM

Sağlık Bakanlığı Yetkilileri: Bakanlığın gündeminde, herhangi bir yasak düşüncesi bulunmuyor. Aşılamanın ikna yöntemiyle ilerlemesi konusunda kararlıyız. Bunun en önemli nedeni de sağlığın anayasal olarak korunan bir hak olması.

ACUN AŞI OLANLARI DOMİNİK’E GÖTÜRSÜN

Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık: Ben yasaklardan önce aşıyı teşvik edici sembolik ödüllendirmelerin uygulanmasının denenmesini öneriyorum. Örneğin maçlarda, konserlerde, sinema ve tiyatrolarda koltukların en azından yüzde yirmisi çift doz aşılılara ücretsiz olmalı. Telefon şirketleri iki doz aşı yaptıranlara bir miktar ücretsiz kontör vermeli. Acun Ilıcalı 15 gün içinde çift doz aşı belgeleri ile kendisine başvuranlar arasından çekilecek kura ile bir uçak dolusu kişiyi Survivor izlemeye Dominik’e götürme çağrısı yapabilir. Eğer bunlar işe yaramazsa yeniden kapanmamak için çift doz aşı zorunluluğu düşünülebilir. (Meltem Özgenç - Mesut Hasan Benli / Hürriyet)