Eskiden saraylarda “hanedan” yaşardı, şimdilerde ise “adalet” dağıtılıyor.   

            Baksanıza, bütün il ve ilçelerimizdeki adliye binalarının yani mahkemelerin ismi “Adalet sarayı” oldu.

         Gerçekten de saray gibi binalar…

         Kocaman girişleri, yüksek tavanları, özel güvenlik ve süslü odaları ile gerçekten sultanlara layık binalar.

         Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara’da ise “Yüksek Mahkemeler” bulunuyor. Türkiye’nin her yerinde verilen kararlar için son söz burada söyleniyor.

         Yakın zamana kadar bu mahkemeler, halkın ulaşabileceği bölgelerde idi. Şimdilerde ise ulaşımı zor yerlerde. Ulaştıktan sonra içeri girilmesi dahi sorun yaratıyor. Bırakın halkı, hukukçuların bile bir çoğu yerlerini bilmediği gibi içlerine dahi girmemişlerdir.

         Yargıtay’ın yani eski adı ile Temyiz Mahkemesi’nin bir kısmı, Bakanlıklar semtindeki eski tarihi binasında. Bir kısmı Genelkurmay yanındaki Gümrük bakanlığı binasında, bir kısmı eski Emekli Sandığı binasında, Başsavcılığın bir kısmı, Kavaklıdere’de eski TRT binasında, bir kısmı Balgat’taki bir binada.

         Danıştay, Ankara’nın 30 km uzağında, Eskişehir yolunda ulaşımı zor, içeri girilmesi dahi sorun yaratan bir yerde. Birbiri peşi sıra dizilmiş beş bloktan oluşan binadaki odalar süitli ve özel donanımlı.

         İdare Mahkemeleri, Beşevler semtinde yakın zamanda yapılan büyük bir binada idi. Yeni ve kocaman binaya –her nasılsa- sığmayan Bölge İdare Mahkemeleri ise Balgat tarafına bir başka yere taşındı. Bir çoğumuzun haberi bile yok, yerini bile bilmeyiz.

         Ulus semtinde bulunan Sayıştay; Eskişehir yolunda, özel ve büyük binasına taşındı. Özel araçlar ve servislerle giden sayın üyelerinin dışında, vatandaşın gitmesi de dönmesi de zor.

         Anayasa Mahkemesi; Ankara’nın bir başka semti İncek’te, Gitsen gidemezsin, dönsen dönemezsin, vatandaşın ulaşması çok zor. Bir duruşma salonu var ki, tarafların heyete bakması için, başını yukarı, gök yüzüne kaldırması lazım. Yıldızları seyreder gibi “heyet-i hakime” ye bakacaksın.

         Ankara adliyesi; yani Başkent’in Adalet Sarayı ise bir başka alem. Özel olarak adliye binası için yapılan, koridorlarının uzunluğu kilometreleri bulan, yüzlerce tuvaleti buluna saray; önce dağıldı, sonra restore edildi.

         Artık bir “protokol kapısı” var. Saygıdeğer hakim ve savcılar bir başka kapıdan giriyorlar, görevliler önlerinde saygı ile eğiliyor. Asansörleri ayrı, ceplerinden sim kartlarını çıkarıp okutuyorlar, vatandaşa muhatap olmadan, özel asansörleri ile, yeni döşenen odalarına giriyorlar.

         Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi, Yenimahalle yolunda bir yere taşındı. Bu mahkeme, baktığı davaların çoğunda davalı veya davacı olan bir kurumun kiracısı konumunda. Bu bile başlı başına, tarafsızlığı zedeleyen bir durum.

            Son olarak da, İcra Mahkemeleri ve İcra Daireleri, bir başka yere, eskiden Belediye İmar Müdürlüğünün şubesi olarak çalışan, tek katlı “halk pazarı” gibi bir yapıya taşındı.

Bütün bu dağınıklık yüzünden mahkeme çalışmaları, yargılamalar ciddi ölçüde aksıyor. Vatandaş, Avukat sıkıntı ve eziyet çekiyor.

Buradaki asıl noksanlık; yargının üç temel ayağı olarak tanımlanan “hakim, savcı, avukat” üçlüsü içinde yer aldığı söylenen ama aslında “üvey evlat” muamelesi gören Avukatlar’ın ve bağlı bulundukları Baro’ların, adliyelerin yönetiminde yetki ve pay sahibi olmamalarıdır.

Adliyede en fazla hakkı ve emeği olan Avukatlar, bu yerin yönetiminde söz sahibi olmalıdırlar. “Baroların” asıl görevi ve işlevi, ihmal edilen ve unutulan bu görev olmalıdır.

Tabii bir de, vatandaşın yargıya bakış açısı ve güveni sorgulanmalıdır.

İşte Başkent Ankara’da Adalet saraylarında ve yüksek yargıda durum bu merkezde. Sizin bulunduğunuz yerlerde nasıl ise, siz yazın, biz okuyalım.
          



Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.