Öncelikle neden bu konuyu seçtiğimize kısaca değinecek olursak...

İzaha çalışmak istediğimiz konuya geçmeden önce; son zamanlarda artan suç oranları ve buna bağlı olarak mağdurun ya da suçtan zarar görenin söz konusu fiili yetkili mercilerin bilgisine sunmaktan çekinmesi ve bunu takip eden süreçte yaşanan mağduriyetlerin bir nebze olsun sesi olabilmek adına bu makaleyi yazmayı uygun gördük. Zira ihbar eden ya da tanık kadar şikâyet eden konumunda bulunan müştekinin de yaşadığı olumsuzluklar karşısında kimlik bilgileri, adresi veya telefonu gibi sair malumatların ilgili makamlarca güvence altına alınması gerekmekte olduğu düşüncesindeyiz.

Bu sebeple; yazımızda öncelikle belli başlı kavramların tanımlarına yer verilmiş, daha sonrasında ise ilgili kanun ve düzenlemeler eşliğinde çözüm önerileri sunmaya çalıştık.

Konuya İlişkin Kavramlar

İhbar, kelime olarak bildirme, haber verme, suçlu saydığı birini veya suç saydığı bir olayı yetkili makama gizlice bildirme, ele verme; ihbarcı, haber veren, bildiren kimse demektir.

Müştekinin sözlük anlamı ise; şikâyetçi ve yakınıcıdır. Suçtan zarar gören ve yetkili makamlara bu suçu ihbar eden kişidir.

Özetle; işlenen fiil re’sen soruşturulan ve kovuşturulan bir suç ise, bu suçun yetkili makamlara bildirilmesi ihbarken, söz konusu fiil, takibi şikâyete bağlı bir suç ise, bu kez yapılan bildirim şikâyet adını almaktadır.

Tanık, herhangi bir olayı, durumu gören, bilen ya da onunla ilgili bilgisi bulunan kimsedir.

Mevzuat Ve Düzenlemeler

İhbar ve şikâyet kurumunun ehemmiyetini belirtmek adına Anayasamızın ilgili maddesine dikkat çekmek isteriz. Şöyle ki;

 “Dilekçe, Bilgi Edinme ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı” başlıklı Anayasa madde 74’e göre;

“Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

Ancak Türk toplum yapısı düşünülecek olursa; bir kimse hakkında şikâyet/ihbar hakkını kullanan kişi, başına menfi bir durumun gelebileceği düşüncesiyle zaman zaman endişe duyabilmektedir. Ya da; şikayet/ihbar hakkını kullanan kimse, kendisine ait bilgilerin çeşitli nedenlerle karşı tarafça bilinmesinden çekinebilir.

CMK 170. Maddesi bu konuyu şu şekilde düzenlemiştir (maddenin ilgili yerlerine yer verilmiştir);

“…(1)  Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,.. Gösterilir….” Şeklindedir.

Söz konusu maddede ihbarcının kimliğinin açıklanmasında sakınca bulunabileceği olasılığı düşünülmüş ve bu durum düzenlenmiş olmasına rağmen, şikâyetçinin kimliğinin gizlenmesine gerek duyulmamıştır.

Oysa ki, müşteki açısından da “açıklanmasında sakınca bulunan bir hal” ihtimali, kanun koyucu tarafından dikkat edilmesi gereken bir husus olduğu kanaatindeyiz.

Ceza yargılamasında göz ardı edilemeyecek gerçeklerden biri de kişilerin, tanıklık etmekte çekingenlik göstermeleri ve korkmalarıdır. Tanığın bildiklerini daha net ve rahat bir biçimde ortaya koyabilmesi için Ceza Muhakemesi Kanunun 58. maddesinde düzenlemeler yapılmıştır.¹ (maddenin ilgili yerlerine yer verilmiştir);

Tanığa İlk Önce Sorulacak Hususlar Ve Tanığın Korunması

(1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.

(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.

(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.
Buna benzer bir düzenleme de Tanık Koruma Kanununun 5. maddesinde yer verilmiştir. Şöyle ki (maddenin ilgili yerlerine yer verilmiştir);

Tanık koruma tedbirleri

MADDE 5 –


(1) Bu Kanun kapsamında bulunanlar hakkında uygulanabilecek tanık koruma tedbirleri şunlardır:
 a) Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi.
 b) Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi.
ç) Fizikî koruma sağlanması.
d) Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi:

1) Adlî sicil, askerlik, vergi, nüfus, sosyal güvenlik ve benzeri bilgi ve kayıtlarının değiştirilmesi ve düzenlenmesi.

2) Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı, diploma ve her türlü ruhsat gibi resmî belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi.
f) Çalışan kişinin iş yerinin ya da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi.
g) Yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamasının sağlanması.

Söz konusu maddeler ışığında ulaşılacak yegâne sonuç şudur:
Gerekli hallerde ihbar eden ya da tanık sıfatına sahip kimseleri korumak için gerekli düzenlemelerimiz hâlihazırda mevcut bulunmaktadır.

Ancak aynı veya benzer koruyucu önlemlerin mağdur ya da suçtan zarar gören olarak yargılamaya müdahil olan müşteki açısından düzenlenmemiş olması, göz ardı edilemeyecek derecede mühim bir husustur.

Nitekim bu tür önlemlerin alınma amacı, bildirimde bulunan kimseyi karşılaşabilme ihtimali olan tehlikelerden koruma arzusudur. Bu cihetle aynı tehlikelerin müşteki için de bulunması yadsınamayacak derecede önem arz etmektedir.

Konunun daha açık anlaşılması için söz konusu durumu bir örnekle somutlaştırmak isteriz. Cinsel istismar mağduru bir müştekiye örneğimizde yer verelim;

Bir kimse yolda yürürken TCK md.105 te belirtilen cinsel taciz suçuna maruz kalmış olsa ve bunu gerekli makamlara tedirgin bir şekilde haber vermiş olsaydı; takibi şikâyete bağlı bu suç için oluşan ifade tutanaklarında müştekinin kimlik bilgileri, adresi, telefonu açıkça belirtilmiş olacaktır.

Ancak söz konusu olayda başına bir şey geleceği endişesiyle müşteki tarafından yapılan bildirimin şüpheli tarafından öğrenilmesi neticesinde bu tedirginlik bazı durumlarda da telafisi güç veya imkânsız sonuçlara neden olabilmektedir.

Ayrıca böyle bir eylemin muhatabı olan kimsenin kişisel bilgilerinin bu denli legal aleniyetle afişe edilmesi de, sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı hususu aşikardır.

Eşdeyişle; müşteki söz konusu filli yetkili makamlara bildirirken bu korkusunu ya da düşüncelerini arkasında bırakarak dile getirmesi gerekmektedir.

İddia makamı tarafından iddianame düzenlenerek kovuşturma aşamasına geçildiği süreçte de, müşteki sıfatına haiz kişi söz konusu yargılamaya “mağdur ve/veya katılan sıfatı” ile dahil olmak istemediği takdirde kendisine ait bilgileri nasıl gizli tutulması gerekiyorsa, soruşturma evresinde de yine mağdurun/müştekinin KİMLİK, ADRES VE TELEFON gibi bilgiler, bu kişi tarafından talep edilmesi veya bir sakınca bulunması halinde; şikayetçiden ve vekilinden gizli tutulmalıdır.

Ancak burada önemle belirtmemiz gerekir ki; bu konuda tedbir alınırken şüphelinin sahip olduğu savunma hakkına riayet edilmelidir. Zira adil yargılanma, hakkın özüne ve bu hakka haiz süjelerin yapı taşlarına dokunmamak kaydıyla sağlanmaktadır.
Bir tarafı koruma gayesiyle alınan her önlem diğer tarafında menfaatini zedeleyecek şekilde olmamalı, her zaman menfaatler dengesi gözetilerek en iyi çözüm yolu bulunmalıdır.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZE DEĞİNECEK OLURSAK:

•  Müşteki tarafından yapılan bildirim neticesinde Savcılık Makamınca oluşturulacak iddianame ya da şüpheli/sanığa söz konusu fiili haber veren tebligat, ifade tutanakları gibi sair belgelerde söz konusu eylemi bildiren, şikâyet sahibinin kimliği veya kendisinin apaçık şekilde anlaşılmasını sağlayan bilgileri şüphelinin savunma hakkına riayet etmek kaydıyla, Savcılık Makamınca ya da yetkili merciler tarafından ayrı bir Datadan veya dosyadan takip edilmelidir.

•  Müşteki tarafından ileri sürülen iddiaların sıhhati şüpheye mahal vermeyecek şekilde belgelerle ortaya konulduğu takdirde; müştekiye ait ad, soyad, kimlik numarası, telefonu, adres bilgileri veya sair nitelikteki malumatlar Savcılık Makamınca ya da yetkili mercilerce gizli tutulmalıdır.

•  Ceza Muhakemesi Kanunu ve Tanıkları Koruma Kanunun da belirtilen önlemlerin müştekiye de uygulanması için kanun koyucu tarafından gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Bu önlemler neticesinde kanaatimizce; müşteki/mağdur kişinin, şüpheli (ya da kovuşturma safhasında sanık) tarafından herhangi bir tehdit ve/veya baskıya maruz kalmaksızın, yetkili makamlara yaptığı bildirimde yaşaması muhtemel korku ve endişesi bu sayede önlenmiş olacaktır.
 
Av. Begüm GÜREL
(Stj. Av. Leyla Sena ÇELİK)

 
(Bu köşe yazısı, sayın  Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)