30 Mart 2014 yerel seçimleri, Erdoğan liderliğinde Ak Parti’nin son seçim zaferi olmuştu.

10 Ağustos 2014 ise, ilk defa doğrudan halkın oylarıyla Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği gün olarak tarihe geçti.

 
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair değişikliğin halkoylamasında alınan yüzde 69, ve 2010 Anayasa referandumunda alınan yüzde 58 orandaki sonuçlar bir tarafa bırakılırsa yüzde 52, Ak Parti’nin en yüksek oranda zafer kazandığı sonuç. Bu sonuçla Ak Parti kuruluşunun 13.yılında liderini Cumhurbaşkanı seçtirmeyi başararak siyasi tarihimizde bir ilke imza atmış oldu.

 

Yeni Cumhurbaşkanımız, seçim kampanyalarında halka verdiği sözleri tutacağını, Anayasa’da tanınan tüm yetkilerini sonuna kadar kullanacağını ifade etmeye devam ediyor.

 

Yerleşmiş teamüllerden bahsedenlere de, Yeni Türkiye’de yeni teamüllerin oluşacağını hatırlatarak, seçilmiş Cumhurbaşkanı yürütme erkinin başı olarak halktan aldığı yetkiyi sonuna kadar kullanmakta tereddüt etmeyeceğini vurguluyor.

 

Biliyorsunuz ‘Anayasa gereği sorumsuz olan Cumhurbaşkanının Anayasal yetki sınırlarını zorlaması halinde ciddi rejim krizi çıkacağını’ söyleyenler var. Krizlerden medet umanlar Erdoğan’ın seçilmesine engel olamadılar. Bu defa yetkilerini kullanmasına nasıl engelleriz hesaplarını yapıyorlar.

 

Ak Parti’nin  27 Ağustos’ta yapılacak kongresinin iptali için CHP Çankaya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına başvuru yapmış. Gerekçesi, Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın mazbatasının Meclis Başkanı’na verildiği tarih olan 15 Ağustos’ta milletvekilliğinin ve Başbakanlığının sona erdiğiymiş. CHP, her nedense Anayasa ve kanunların  sadece görmek istedikleri kısmını okumaya devam ediyorlar.

 

Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun 21.maddesine bir türlü gelemediler. Gelselerdi, sayın Erdoğan istese de,  sayın Gül’ün görev süresinin bitiği tarih olan 28 Ağustos’tan önce mazbatasını alamayacağını dolayısıyla görevlerinin sona ermeyeceğini göreceklerdi. Hüsnü zanla yaptığım yorum bu ama hukukçulardan oluşan ekipleriyle yasal durumu bilmemeleri mümkün olmadığına göre, 15 gün için fırtına koparmalarını yorumsuz okuyucularımın takdirine bırakıyorum.

 

‘Mesele 15 gün meselesi değil, Anayasa’ya uyma mecburiyeti var’ diyenlere veya diyecek olanlara bir hatırlatma, bir de sorum var; Anayasa gereği 10. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, 7 yıllık görev süresi sona erdiğinde, yeni Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar makamını TBMM Başkanına devretmesi gerektiği halde 3 ay 12 gün kanunsuz olarak Cumhurbaşkanlığı makamını işgal ettiğinde nasıl bir tavır takınmışlardı?

 

MHP sözcüsü de, hukuki dayanağı sağlam olmadığını bildiğinden olsa gerek siyaseten ’15 gün birisi başbakanlığa vekalet etse ne olur’ diye soruyor. Buna karşılık, ’12 yıldır başbakanlık görevini sürdüren Erdoğan’ın 15 gün daha görevine devam etmesi Anayasa ve kanunlara uygun olduğu halde siyaseten neden kabullenemiyorsunuz’ sorusuna vereceği bir cevabı yok.

 

Bunlar beyhude çabalar. Cumhur başkanını seçti. Sayın Gül’ün görev süresinin bittiği gün yemin edip görevi devralacak. Bir gün önceki genel kurulda Ak Parti Genel Başkanlığına  seçilecek olan Ak Parti milletvekilini de yeni hükümeti kurmakla görevlendirecek. Devlet yönetimi de aksamadan devam edecek.

 

Ortaya konan kriterler Genel Başkan ve Başbakan’ın  sayın Ahmet Davutoğlu olacağını gösteriyor. Üç dönem engeline takılmayan, milletvekili olan, çözüm sürecini ve paralel yapıyla mücadeleyi karalılıkla devam ettirecek olan, partisini 2015 seçimlerinde, Anayasa değişikliği sağlayabilecek bir çoğunluk elde edecek hedefe kilitleyebilecek aktif, kararlı güçlü bir Başbakan.

 

Yürütme erkinin başı, seçilmiş güçlü Cumhurbaşkanı ile aynı hedeflere koşturan seçilmiş güçlü Başbakan. Erdoğan ve Davutoğlu. Şimdiden hayırlı olsun. Allah mahcup etmesin.