Bu yazımızda, bir Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğünde koruma altında olan bir çocuğa fiziksel şiddet uygulanması olayında, özellikle mağdur çocuğun beyanı dikkate alınarak davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddedilmesi gerektiğine dair verilen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin E.2016/26676, K.2019/24572 sayılı ve 26.12.2019 tarihli kararı incelenecektir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin E.2016/26676, K.2019/24572 sayılı ve 26.12.2019 tarihli kararına konu olan olayda, bir Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğünde koruma altında olan bir çocuk, ısrarla kendisinin kurumda hizmet veren alt işverenlerinden olan davacı ile diğer bir işçi tarafından dövüldüğünü beyan etmiştir.

Olay üzerine, davacının iş akdi, dava dışı kurumda koruma altında bulunan çocuklardan birini darp etmesi sebebi ile, kurumun talebi doğrultusunda, çocukların ruh sağlığı ve güvenliği göz önünde bulundurularak haklı nedenle feshedilmiştir. Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı talepleri için dava açmıştır.

Yerel Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı hakkında başlatılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği ve hakkında açılmış bir kamu davası bulunmadığı için iddia konusu fiziksel şiddetin davacı tarafından gerçekleştirildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle, feshin işveren yönünden haksız olduğu kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatı alacakları hüküm altına alınmıştır.

Yerel Mahkeme kararını bozan Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2016/26676, K.2019/24572 sayılı ve 26.12.2019 tarihli kararında, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerektiğine dair gerekçeler şöyle ifade edilmiştir:

“ancak dosyada yer alan sosyal çalışmacı ... tarafından düzenlen raporda; beyanı alınan mağdur-koruma altındaki çocuğun ısrarla davacının kendisini dövdüğünü söylediği, kendisine vuranların davacı ile... olduğunu ifade ettiği görülmektedir. Söz konusu olay 2013 yılı Aralık ayında gerçekleşmiş olup, diğer bakım elemanlarının daha sonraki bir tarihte çocuktaki fiziksel yaralanma bulgularını fark etmesi üzerine olay soruşturmaya konu edilmiştir. Bu durumda olay anında orada bulunduğu anlaşılan davacının, bildirim yükümlülüğünü de yerine getirmeyerek darp olayını yetkililere bildirmediği dosya kapsamı ile sabittir. Bilindiği üzere iş ilişkisi, karşılıklı güven esasına dayanan sürekli bir borç ilişkisi olup, bu güvenin sarsıldığı durumlarda, anılan tutumla karşılaşan taraftan böyle bir ilişkiyi sürdürmesini beklemek işin doğasına uygun düşmez. İşçinin sadakat borcu işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken haklı menfaatlerini korumak, zarar verici ve risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınmayı gerektirir.

Her ne kadar davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, bu kararın hukuk hakimini bağlamayacağı, tüm dosya içeriğine göre ve özellikle olayın mağduru çocuğun anlatımlarından, işveren açısından iş ilişkisine devamın mümkün olmayacak şekilde güven sarsıcı eylemlerin gerçekleşmiş olduğu ve dolayısıyla feshin işveren yönünden haklı nedene dayandığı kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatının reddine karar verilmesi gerekmektedir.”

Bu karardaki davacının kıdem ve ihbar tazminatlarının reddi gerektiğine dair gerekçeler şöyle özetlenebilir:

- Mağdurkoruma altındaki çocuk, ısrarla davacının kendisini dövdüğünü beyan etmiştir.

- Davacı, darp olayında bildirim yükümlülüğünü de yerine getirmeyerek darp olayını yetkililere bildirmemiştir.

- Davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, bu kararın hukuk hakimini bağlamayacağı ifade edilmiştir.

- Dolayısıyla, olayın mağduru çocuğun anlatımlarından, işveren açısından iş ilişkisine devamın mümkün olmayacak şekilde güven sarsıcı eylemlerin gerçekleşmiş olduğu ve dolayısıyla feshin işveren yönünden haklı nedene dayandığı kabul edilmiştir.

Bu karar, özellikle şiddet mağduru çocukların beyanlarının fiziksel şiddet olaylarında dikkate alınması bakımından önemli bir karardır.