GİRİŞ

Sigorta sözleşmesi tarafları arasındaki sürekli ilişkiyi düzenleyen, aynı zamanda taraflarına bir takım edim yükümlülükleri getiren tipte bir sözleşmedir. Bu kapsamda sigorta ettirenin yükümlülüklerinden biri beyan yükümlülüğüdür.

6762 sayılı ETK döneminde beyan yükümlülüğü kara ve deniz sigortaları için ayrı ayrı düzenlenmişti. TTK ile bu ayrım kaldırılmış, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler "genel hüküm" niteliğini haiz olmuştur.

TTK' nın sigorta ettirenin beyan yükümlülüğün düzenleyen  m. 1435,1446 hükümleri incelendiğinde sigorta ettirenin sözleşme kurulurken, sözleşme devam ederken ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra olmak üzere üç ayrı beyan yükümlülüğünün bulunduğu görülmektedir.

Çalışmamızda sigortacının beyan yükümlülüğünü TTK hükümleri çerçevesinde ve Yargıtay kararları ışığında inceleyeceğiz.

I.  SİGORTA ETTİRENİN BEYAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN AMACI, HUKUKİ NİTELİĞİ VE KONUSU

A. GENEL OLARAK


Sigorta sözleşmesi taraflar arasında devamlı edimler meydana getiren bir sözleşme olup, sigorta ettirenin sözleşmeden istediği yararları elde edebilmesi için bir takım edimleri yerine getirmesi gerekmektedir[1]. Sigorta ettirenin beyan verme yükümlülüğü bu edimler arasında yer almakta olup 6102 sayılı TTK' nın Sigorta Hukuku başlıklı altıncı kitabının "Genel Hükümler" başlıklı ikinci kısmında, "Tarafların Borç ve Yükümlülükleri" başlığı altında 1435 ile 1443 hükümleri arasında düzenlenmiştir.
 
6762 sayılı ETK döneminde beyan yükümlülüğü kara ve deniz sigortaları için ayrı ayrı düzenlenmişti. TTK ile bu ayrım kaldırılmış, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler "genel hüküm" niteliğini haiz olmuştur. Dolayısıyla artık TTK' nın beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler tüm sigorta türleri için uygulama alanı bulacaktır.
 
TTK' nın sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü düzenleyen 1435 ile 1443 hükümleri m.1452/3 uyarınca[2] nisbi emredici nitelikte olup, bu hükümler sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemez; değiştirilmesi halinde ise kanun hükmü uygulanacaktır.
 
B. BEYAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN AMACI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
 
1. Beyan Yükümlülüğünün Hukuki Niteliği
 
Sigorta ettiren beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinde sigortacı, bu yükümlülüğün ifasını dava ve talep edemez. Sigorta ettirenin bu yükümlülüğe aykırı hareket etmesi, kendisinin bazı haklarını kaybetmesine sebep olacaktır. Bu nedenle doktrinde bazı yazarlara göre[3] sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü aslında bir görev, bazı yazarlara göre[4] ise külfettir. hakim görüşe göre beyan yükümlülüğü sigorta ettiren için aynı zamanda bir görevdir ve bu görevin gereği gibi ifa edilmemesi ayrıca bir tazminat talep hakkı vermemektedir[5].
 
2. Beyan Yükümlülüğünün Amacı
 
TMK m. 2' de düzenlenen iyiniyet kaidelerinin azami derecede uygulandığı sigorta sözleşmelerinde sigortacı, rizikonun büyüklüğüne, sigorta ettirilmek istenen menfaatin durumuna ve diğer koşulları bir arada değerlendirerek sigorta sözleşmesi yapıp yapmamaya, yapacak ise sigorta ettirenin ne kadar prim ödeyeceğine karar verir.
 
Sigortacı, sözleşmeye ilişkin koşulları ancak sigorta ettirenin sigorta konusu menfaatin nitelikleri başta olmak üzere sözleşmenin esaslı unsurlarına ilişkin beyanları doğrultusunda belirleyebilir. Bu kapsamda sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü ile sigortacıya, sigorta konusu menfaate, rizikoya ve diğer koşullara ilişkin değerlendirme yaparak sözleşme yapıp yapmamaya ve sözleşme yapacak olursa hangi koşullarda yapacağına karar vermesi amaçlamaktadır[6].

3. Beyan Yükümlüsü
 
TTK m. 1412 hükmünde sigorta ettiren dışındakilerin bilgisi ve davranışı başlığı altında sigorta sözleşmesine taraf olmayan kişilerin bilgi ve davranışların ne şekilde dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Hükme göre "Kanunda sigorta ettirenin bilgisine ve davranışına hukuki sonuç bağlanan durumlarda, sigortadan haberi olması şartı ile sigortalının, temsilci söz konusu ise temsilcinin, can sigortalarında da lehtarın bilgisi ve davranışı da dikkate alınır." Hükme göre beyan yükümlüsü sayılabilecek kişiler sigortalı, lehdar ve temsilcidir
[7]
               
II. SİGORTA ETTİRENİN BEYAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI
 
TTK m. 1435 ile 1446 hükümleri incelendiğinde sigorta ettirenin sözleşme kurulurken, sözleşme devam ederken ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra olmak üzere üç ayrı aşamada beyan yükümlülüğünün bulunduğu görülmektedir.
 
Çalışmamızda beyan yükümlülüğünün kapsamını bu üç başlıkta ayrı ayrı inceleyeceğiz.
 
A. Sözleşme Yapılırken Beyan Yükümlülüğü
 
TTK m. 1435 hükmüne göre "Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür." Madde hükmü uyarınca sigorta ettiren, sigorta konusu menfaatin durumu ve hukuki niteliği hakkında gerçeğe uygun beyan vermekle yükümlüdür[8].
         
Normal koşullarda sigorta sözleşmesi yapılmadan önce sigortacı sigorta konusu menfaati inceler ve buna göre bir değerlendirme yaparak sözleşme koşullarını ve prim miktarını belirler. Ancak bu incelemenin yapılma imkanının olmadığı koşullar bulunabileceği gibi gerekli araştırma yapılsa dahi sigortacı tarafından tespit edilemeyecek fakat; sigorta sözleşmesinin kurulması ve koşulları bakımından önemli olabilecek durumlar da olabilir[9]. Örneğin ahşap bir evin yangın sigortası için ödenecek prim miktarı betonarme bir ev ile aynı olmayacaktır. Ya da savaş bölgelerine giren gemiler ve yük taşıtları sigorta edilmez veya ek savaş primi alınarak sigorta edilir[10]. Bu gibi durumlarda sigorta ettiren, sigorta konusu menfaatin durumuna ilişkin önemli olan her şeyi gerçeğe uygun şekilde beyan etmekle yükümlüdür[11].
 
TTK m. 1443 hükmü uyarınca[12] sigorta ettirenin teklifin yapılması ile kabulü arasındaki değişiklikleri beyan yükümlülüğü vardır.
 
TTK m. 1435 hükmünde belirtilen "önemli hususlar" ın neler olabileceği madde metninin devamında belirtilmiştir. Buna göre "Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır." 
 
Önemle belirtmek gerekir ki çoğu zaman sigortacı, hangi hususların önemli olduğunu sigorta ettirenden daha iyi bilir[13]. Bu sebeple uygulamada liste usulü adını verdiğimiz bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemde sigortacı, sözleşme için önemli bulduğu hususların bir listesini sigorta ettirene verir, sigorta ettiren de listede yer alan sorulara gerçeğe uygun cevaplar yazarak beyan yükümlülüğünü yerine getirir. Sigortacı sigorta ettirene, cevaplaması için sorular içeren bir liste vermişse, sunulan listede yer alan sorular dışında kalan hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene hiçbir sorumluluk yüklenemez; meğer ki, sigorta ettiren önemli bir hususu kötüniyetle saklamış olsun (TTK. m. 1436).
 
Sigorta ettirenin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması durumunda yaptırımın ne olacağı TTK m. 1439 hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre eğer sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmişse, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. 1440. maddede öngörülen süre 15 gündür. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi halinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. Bu kapsamda örneğin kanser hastası olan ve hastalığı doktoru ve ailesi tarafından kendisinden saklanan bir kimse hayat sigortası yaptırdığında sigortacı hastalığı öğrenirse sözleşmeden cayabilecektir. Fakat Yargıtay'ın 2000 tarihli bir kararında mide kanseri olan fakat bu durumu bilmeyen, daha sonra da öğrenmeyen kişinin beyan yükümlülüğüne aykırı davranmadığı neticesine varılmıştır[14].
 
Peki sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne aykırı davranmasına karşılık sigortacı sözleşmeden henüz caymadan riziko meydana gelirse sigortacı tazminat ödemekten kaçınabilecek midir? Bu sorunun cevabını TTK m. 1437 ile 1439 hükümleri vermektedir. TTK m. 1437 hükmüne göre: "Tazminat ve bedel ödemelerinde, bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasındaki bağlantı, 1439. maddede öngörülen kurallar uyarınca dikkate alınır." TTK m. 1439/2 hükmü uyarınca: "Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder."
 
Madde düzenlemelerinden açıkça sözleşme kurulurken ve sözleşmenin devamı süresince sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu sigortacının bilmediği husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasında illiyet bağı arandığı anlaşılmaktadır[15]. Bu durumda sigortacının bildirim yükümlülüğü kapsamına giren fakat bildirilmeyen husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasında bağlantı yoksa sigortacı tazminat ödeyecek[16], eğer bağlantı varsa ödemekten imtina edebilecektir[17].
 
Sigortacının cayma hakkını kullanabilme süresi TTK m. 1440 uyarınca kendisine eksik veya yanlış bilgi verildiğini öğrendiği tarihten itibaren 15 gündür. ETK' da bu süre 1 ay olarak benimsenmiş olup[18] TTK ile 15 güne düşürülmüştür. Bu süre ETK döneminde olduğu gibi[19] hak düşürücü olup süreyi geçiren sigortacı cayma hakkını kaybeder[20]. Cayma sigorta ettirene TTK m. 1440 uyarınca bir beyanla yöneltilmelidir.
 
Sigortacının cayma hakkını kullanması kanunen bir şekle tabi tutulmamıştır. Bu sebeple sigortacı dilerse cayma beyanını sözlü de yapabilir[21].  Fakat ispat kolaylığı açısından yazılı yapılmasında fayda vardır. eğer sigorta sözleşmesinin her iki tarafı da tacir ise bu durumda cayma beyanı TTK m. 18/3 hükmüne dayanarak[22] noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılması zorunludur[23].
 
TTK m. 1442'de sigortacının cayma hakkını kullanamayacağı haller "cayma hakkını düşmesi" başlığı altında tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre        cayma hakkı aşağıdaki hallerde kullanılamaz:
a) Cayma hakkının kullanılmasından açıkça veya zımnen vazgeçilmişse,
b) Caymaya yol açan ihlale sigortacı sebebiyet vermişse,
c) Sigortacı, sorularından bazıları cevapsız bırakıldığı halde sözleşmeyi yapmışsa.
 
 
B. Sözleşme Devam Ederken Beyan Yükümlülüğü
 
Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü sözleşme devam ederken de devam eder. Zira sigorta ettirilen menfaate veya rizikoya ilişkin herhangi bir değişiklik olması durumunda sigorta ettiren bu durumu sigortacıya bildirmek durumundadır. Bu özellikle ya uygun olmayan yeni faktörlerin ortaya çıkması örneğin binanın içine bir benzin deposu kurulması veya bazı uygun faktörlerin ortadan kalkması şeklinde gerçekleşir. Bu durumda, tehlikeli bu durumun önceden öngörülmesi mümkün değildir[24].
 
Riziko ağırlaşması iki şekilde ortaya çıkabilir[25]:

Subjektif tehlike ağırlaşması, bir başka ifade ile, sigorta ettirenin sigortacının rızası olmadan tehlikeyi bizzat kendi fiili veya davranışı ile veya yerine ikame ettiği kimsenin fiili veya davranışı ile ağırlaştırması halidir. Örneğin; hırsızlığa karşı sigorta ettirilmiş bir evin uzun süre terk edilmesi veya özel bir aracın ticari taksi olarak kullanılmaya başlanması gibi durumlar sigorta sözleşmesi için bildirilmesi gereken önemli gelişmelerdir[26]. Bu durumda sigorta ettirenin iki görevi vardır: Birincisi; tehlike durumunu ağırlaştırmama (muhafaza etme), İkincisi; eğer ağırlaşmış ise ihbar etme.
 
Objektif riziko ağırlaşması ise, sigorta ettirenin herhangi bir fiili olmadan ya üçüncü bir şahsın fiili ile veya hiç kimsenin fiili olmadan rizikonun ağırlaşmasıdır.
 
TTK m. 1444/1 hükmüne göre sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasını etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamaz. Madde düzenlemesi ile sigorta ettirene sözleşme kurulduktan sonra sigortacının bilgisi dışında rizikoya veya sigorta konusu menfaate ilişkin durumu ağırlaştırıcı ve tazminat tutarını etkileyecek davranış ve işlemlerde bulunma yasağı getirilmiştir[27]. Madde hükmünün ikinci fıkrasında sigorta ettirene kendisinin veya onun izniyle bir başkasının, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı veya mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunması halinde yahut sözleşme yapılırken açıkça riziko ağırlaşması olarak kabul edilmiş bulunan hususlardan biri gerçekleşirse derhal; bu işlemler bilgisi dışında yapılmışsa, bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde durumu sigortacıya bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
 
Sigortacı sözleşmenin süresi içinde, rizikonun gerçekleşmesi veya mevcut durumun ağırlaşması ihtimalini ya da sözleşmede riziko ağırlaşması olarak kabul edilebilecek olayların varlığını öğrendiği takdirde, bu tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi feshedebilir veya prim farkı isteyebilir. Farkın on gün içinde kabul edilmemesi halinde sözleşme feshedilmiş sayılır (TTK m. 1445). Sigortacı süresinde fesih ve prim farkını isteme hakkını kullanmazsa bu süre hak düşürücü olduğu için hakları düşer ve sigorta sözleşmesi aynı koşullarda geçerli olmaya devam eder[28]. Sigortacı değişikliği bildirim yapılmaksızın öğrenmiş ise yine sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep hakkı vardır. Bu durumda sigortacıya bildirim yapılıp yapılmaması fark etmemekte, her koşulda sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep hakkını haiz olmaktadır[29].
 
TTK m. 1445/2-4 hükümlerinde sigortacının koşulları oluşmasına rağmen sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep haklarının bulunmadığı haller düzenlenmiştir. Buna göre:

· Değişikliklerin yapılmasından önceki duruma dönülmesi halinde veya

Rizikonun artmasına,
· Sigortacının menfaati ile ilişkili bir husus,
· Sigortacının sorumlu olduğu bir olay veya
· İnsani bir görevin yerine getirilmesi sebep olmuşsa,
· Hayat sigortalarında sigortalının sağlık durumunda meydana gelen değişiklikler sebep olmuşsa sigortacının sözleşmeyi fesih veya prim farkı talep hakkı yoktur.
  
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali belirlendiği ve değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal edildiği saptandığı takdirde, söz konusu ihlal tazminat miktarına veya bedele ya da rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre, tazminattan veya bedelden indirim yapılır. Sigorta ettirenin kastı halinde ise meydana gelen değişiklik ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacı sözleşmeyi feshedebilir; bu durumda sigorta tazminatı veya bedeli ödenmez. Bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder (TTK m. 1445/5).
 
Sigortacı, rizikonun gerçekleşmesinden önce, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiğini öğrenince, birinci fıkraya göre sözleşmeyi feshetse bile, değişikliğin meydana geldiği sigorta dönemine ait prime hak kazanır (TTK m. 1445/6).
 
Sigortacıya tanınan feshin bildirim süresi veya feshin hüküm ifade etmesi için verilen süre içinde, yapılan değişiklikle bağlantılı olarak rizikonun gerçekleşmesi halinde, sigorta tazminatı veya bedeli ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oran dikkate alınarak hesaplanır (TTK m. 1445/7).
 
C. Rizikonun Gerçekleşmesinden Sonra Beyan Yükümlülüğü
 
Riziko gerçekleştikten TTK sonra sigorta ettirene iki ayrı yükümlülük getirmiştir[30]. Buna göre sigorta ettiren riziko gerçekleştiğinde bu durumu gecikmeksizin[31] sigorta ettirene bilmek zorundadır (TTK m. 1446/1). İkinci olarak sigorta ettiren zararı önleme ve azaltma yükümlülüğü altındadır.
 
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali belirlendiği ve değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal edildiği saptandığı takdirde, söz konusu ihlal tazminat miktarına veya bedele ya da rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre, tazminattan veya bedelden indirim yapılır. Sigorta ettirenin kastı halinde ise meydana gelen değişiklik ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacı sözleşmeyi feshedebilir; bu durumda sigorta tazminatı veya bedeli ödenmez. Bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder (TTK m. 1445/5).
     
Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir
[32]

. Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse tazminat veya bedel indirimi hakkından yararlanamaz (TTK m. 1446/2-3). Madde gerekçesinde belirtildiği üzere kusur, kastı da kapsayacak şekilde geniş anlamda kullanılmıştır. Bu noktada, kasti olarak bildirim yükümlülüğü ihlal edilmişse, yine tazminattan indirim yapılacaktır. Ancak, indirim kusurun ağırlığına göre olacağından, somut olaya göre sigortacının tazminat ödeme borcu tamamen de ortadan kalkabilecektir.
 
SONUÇ
 
6762 sayılı ETK döneminde beyan yükümlülüğü kara ve deniz sigortaları için ayrı ayrı düzenlenmişti. TTK ile bu ayrım kaldırılmış, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler "genel hüküm" niteliğini haiz olmuştur. Dolayısıyla artık TTK' nın beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler tüm sigorta türleri için uygulama alanı bulacaktır.
 
Beyan yükümlüsü sayılabilecek kişiler sigortalı, lehdar ve temsilcidir.
 
TTK m. 1435 ile 1446 hükümleri incelendiğinde sigorta ettirenin sözleşme kurulurken, sözleşme devam ederken ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra olmak üzere üç ayrı aşamada beyan yükümlülüğünün bulunduğu görülmektedir.
 
Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.
 
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.

Hazırlayan
Metin POLAT
 
 
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Burak ADIGÜZEL
 
 
KISALTMALAR CETVELİ
 
Bkz.                : Bakınız.
C.                    : Cilt.
dn.                  : dipnot.
E.                    : Esas.
e.t.                   : Erişim tarihi.
ETK                : 6762 Sayılı Ticaret Kanunu.
GÜHFD         : Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.
İÜHFM          : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası.
K.                    : Karar.
m.                    : madde.
MÜHFD         : Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.
R.G.                : Resmi Gazete.
s.                     : sayfa.
T.                    : Karar tarihi.
TTK                : 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
vd.                  : ve devamı.
Y.11.HD.        : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi.
Yay.                : Yayıncılık.

KAYNAKÇA
 
Algantürk Light Didem, Sigorta Sözleşmesi Süresi İçinde Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,  Sayı: 22, İstanbul 2012.
 
Aral Eldereklioğlu İrem, "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapılmasında Beyan Yükümlülüğü", 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu'nu Beklerken 10-11-12 Mayıs 2012 Sempozyum, (MÜHFD Özel Sayı), S:2, C:18, Legal Yay., İstanbul 2012.
 
Çeker Mustafa,  6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'na Göre Sigorta Hukuku, 10. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2014, s. 113.
 
Doğanay İsmail, "Hayat Sigortalarında Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapılırken Mevcut Beyan ve İhbar Yükümlülüğünün Mahiyet ve Şumulü Nedir?", Batıder Yay.,, C. VII, S:4, Ankara 1974.
 
Kender Reyegân, Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku, Güncellenmiş 12. Baskı, On İki Levha Yay., İstanbul 2013.
 
Kubilay Huriye, "Oto Kiralama Klozlu Kasko Sigortası İle Güvence Altına Alınan Araçlarda Sigorta Ettirenin Sözleşme Süresi İçinde Beyan Yükümlülüğü", GÜHFD, C. XVII, , S: 4, Ankara 2013.
 
Kubilay Huriye, Uygulamalı Özel Sigorta Hukuku, 3. Baskı, Şafak Yay., İzmir 2003.
 
Özdamar Mehmet,  "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğünü İhlâl Eden Sigortacıya Uygulanacak Yaptırım Sorunu", İÜHFM, C: LXXI, S: 2; İstanbul 2013.
 
Özdamar Mehmet,  Sigortacının Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğü, 1. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2009.
 
Şenocak Kemal, "Sigorta Ettirenin Yükümlülüklerinde Değişiklik İhtiyacı", Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği-Sempozyum, 19-20 Kasım 2004, TBB-TEB Sigorta, TBB Yay., S:83, Ankara 2005.
 
Şentepe Öner, Trafik Sigortasında Sigorta Ettirenin Borç ve Yükümlülükleri, YL Tezi, İstanbul 2008.
 
Ulaş Işıl, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, 8. Baskı, Turhan Yay., Ankara 2012.
 
Yaslıdağ Beyhan, Sigorta Bilgileri Sigorta Aracıları ve Sigorta İşlemleri, 1. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2012.
metinpolat.av.tr
 
-------------------
[1]Huriye Kubilay, "Oto Kiralama Klozlu Kasko Sigortası İle Güvence Altına Alınan Araçlarda Sigorta Ettirenin Sözleşme Süresi İçinde Beyan Yükümlülüğü", GÜHFD, C. XVII, , S: 4, Ankara 2013, s. 54; İrem Aral Eldereklioğlu, "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapılmasında Beyan Yükümlülüğü", 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu'nu Beklerken 10-11-12 Mayıs 2012 Sempozyum, (MÜHFD Özel Sayı), S:2, C:18, Legal Yay., İstanbul 2012, s. 725. 
[2]
TTK m. 1452/3: "…1433 ila 1449 uncu madde hükümleri, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemez; değiştirilirse bu Kanun hükümleri uygulanır."
[3] Reyegân Kender, Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku, Güncellenmiş 12. Baskı, On İki Levha Yay., İstanbul 2013, s. 253;
[4] Kemal Şenocak, "Sigorta Ettirenin Yükümlülüklerinde Değişiklik İhtiyacı", Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği-Sempozyum, 19-20 Kasım 2004, TBB-TEB Sigorta, TBB Yay., S:83, Ankara 2005, s.386; Kubilay, Kasko, s. 66.
[5] Huriye Kubilay, Uygulamalı Özel Sigorta Hukuku, 3. Baskı, Şafak Yay., İzmir 2003, s. 70; Aral Eldereklioğlu, s. 726; Sigorta ettirenin bilgi vermesinin külfet olduğu ve TTK' da yükümlülük başlığı altında düzenlenmiş olmasının hatalı olduğu yönde görüş için bkz. Mehmet Özdamar,  "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğünü İhlâl Eden Sigortacıya Uygulanacak Yaptırım Sorunu", İÜHFM, C: LXXI, S: 2; İstanbul 2013, s. 349, 11 no'lu dn.
[6] Mehmet Özdamar,  Sigortacının Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğü, 1. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2009, s. 83; Öner Şentepe, Trafik Sigortasında Sigorta Ettirenin Borç ve Yükümlülükleri, YL Tezi, İstanbul 2008, s. 18; Aral Eldereklioğlu, s. 726; Kubilay, Özel Sigorta  s. 71.
[7] Kender, s. 257; Aral Eldeklioğlu, s. 728.
[8] Y.11.HD., E: 2003/12696, K: 2004/6552, T:08.06.2004: "Dava, Yangın Konut Paket Sigorta Poliçesi 'nden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Sigorta ettirenin sözleşme yapılırken TTK'.nın 1290. maddesi gereğince, gerçek durumu bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigorta konusu taşınmazı davacı, konut olarak beyan etmiş ise de, bu yer gerçekte ahır (depo) olup, poliçe tanzimi sırasında, davacı davalı sigortacıya bu yeri ahır (depo) olarak, bildirilmiş olsa idi, sigortacının emsal uygulamaları itibariyle, ahır (depo) için sigorta poliçesi düzenleyip düzenlenemeyeceği ve şayet düzenlenecek ise, daha yüksek primle sözleşme yapıp yapmayacağı savunması üzerinde durulması ve hasıl olacak sonucuna göre ödenecek sigorta bedelinin belirlenmesi gerekirken, savunmanın bu yönünün dikkate alınmaması isabetli görülmemiştir.", Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.
[9] Mustafa Çeker,  6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'na Göre Sigorta Hukuku, 10. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2014, s. 113; Kender, s. 254; Aral Eldeklioğlu, s. 728;
[10] Çeker, s. 113.
[11] İsmail Doğanay, "Hayat Sigortalarında Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapılırken Mevcut Beyan ve İhbar Yükümlülüğünün Mahiyet ve Şumulü Nedir?", Batıder Yay.,, C. VII, S:4, Ankara 1974, s. 541; Şentepe, s. 6.  
[12]
TTK m. 1443: "Teklifin yapılması ile kabulü arasındaki değişiklikler hakkında sözleşmenin yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğüne ilişkin madde hükümleri kıyas yoluyla uygulanır."
[13]Çeker, s. 114.
[14] Y.11.HD., E: 2000/6073, K: 2000/7328, T:02.10.2000: "Sigorta sözleşmesinin başlangıç tarihi olan 29.04.1997 de B. Yücel'e mide kanseri olduğuna dair kesin bir teşhis konulmamıştır. Kaldı ki, böyle bir teşhis konulmuş olsa bile, içinde yaşadığımız toplumdaki uygulama, <kanser> gibi hastalıkların hasta olan şahıstan gizlenmesi, söylenmemesidir. Davacı tanıkları da aynı şekilde ifade verdiklerine göre, sigortalı B. Yücel'in sigorta sözleşmesi yapılırken teklifnamede mide kanseri olduğunu bildirmemesi, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olarak addedilemez. Mahkemece, sigortalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmesi doğru görülmemiş, hükmün davacılar yararına bozulması gerekmiştir.",  Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.
[15]Y.11.HD., E: 2011 / 4708 , K: 2013 / 5886 , T: 26.03.2013: "Mahkemece, sigortalıya ait tüm tedavi kayıtları dosya içine getirtilerek aralarında genel cerrahi uzmanı olan hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulu vasıtasıyla inceleme yaptırılmak suretiyle, sözleşme anında sigortalının savunmada geçen hastalığının bulunup bulunmadığı, mevcut olduğunun tespiti halinde gizlenip gizlenmediği, ölüm rizikosu ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet olup olmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.", Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.  
[16]Y.11.HD., E: 2002/9250, K: 2003/1561, T:24.02.2003: "Davalı vekili, davacının bilardo salonu olarak sigorta ettirdiği işyerini sonradan İnternet Cafe' ye dönüştürüp, bilgisayarlar yerleştirdiğini, TTK. nın 1291.maddesi hükmü ile Hırsızlık Sigortası Genel Şartları'nın C-3. maddesindeki doğru beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğini, müvekkilinin rizikoyu öğrendikten sonra poliçeyi feshettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, genel şartlara göre rizikonun gerçekleşmesinden sonra feshin mümkün olmadığı, işyeri değişikliğinin daha fazla prim yatırılmasını veya sigorta yapılmamasını gerektirmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.", Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.  
[17]Beyhan Yaslıdağ, Sigorta Bilgileri, Sigorta Aracıları ve Sigorta İşlemleri, 1. Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2012, s. 67; Işıl Ulaş, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, 8. Baskı, Turhan Yay., Ankara 2012, s. 88; Çeker, s. 116; Algantürk Light, s. 5; Aral Eldeklioğlu, s. 732.
[18]Y.11.HD., E: 1999/6585, K: 2000/328 , T: 25.01.2000: "Sigorta ettirenin sözleşme yapılırken gerçek durumu bildirme yükümlülüğü vardır. Yanlış veya eksik bildirimde bulunmak ya da bilinen önemli hususların sigortacıdan gizlenmesi halinde, sigortacının hataya düşmüş olup olmadığı gözetilmeksizin sözleşmeden dönme hakkı doğar. Temel sorun, bu hakkın kullanılmasına ilişkin irade açıklamasının anılan maddede öngörülen bir aylık hak düşürücü süre içerisinde sigorta ettirene bildirilme zorunluluğu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, cayma bildiriminin muhataba ulaşması gerekli (usulü muktazi) bildirimlerden olduğu görüşüyle caymaya esas oluşturan hususun öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde 17.10.1996 tarihinde kullanılarak iadeli taahhütlü mektupla postaya verilen ancak davacıya 31.10.1996 tarihinde tebliğ edilen bu bildirime itibar edilmeyerek cayma hakkının düştüğü kanısına varılmıştır. Sözleşmeden dönme, fesih bildiriminden farklı olarak sözleşmenin kuruluş anından başlayarak geriye doğru sonuçlar doğuran bir irade açıklamasıdır. TTK' nın 1290. maddesinde bu hakkın bir ay içerisinde sigorta ettirene bildiriminden değil, "kullanılmasından" söz edilmektedir. Bundan dolayıdır ki, bu hak, ilgili hususun öğrenildiği tarihten bir ay içerisinde kullanılmalı, yani muhatabın bilgisine ulaştırılmak üzere dışa vurulmalıdır. Yasa metninin yazılış biçimi ve sözleşmeden cayma kavramının özü, böyle bir yorumu zorunlu kılmaktadır. Aksinin kabulü halinde, sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasının olanaksız hale getirilmesine meydan verilmiş olur. Bu durumda, davalı sigortacının yasal süresi içerisinde cayma hakkını kullanmasından dolayı davanın reddi yerine, aksine düşüncelerle yazılı biçimde verilen kararın bozulması gerekmiştir." Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.
[19]Y.11.HD., E: 1998/9098, K: 1999/764 , T: 11.02.1999: "Sigorta şirketi sözleşmeden cayıldığını, poliçenin iptal edildiğini davacıya 4.9.1996 tarihli yazı ile bildirmiştir ki, poliçe ile belirlenen bir aylık sürede cayma hakkını kullanmadığından cayma hakkının düştüğünün kabulü gerekir. O halde taraflar arasındaki poliçenin geçerliliğinin kabulü ile davacının isteyebileceği tazminat miktarının saptanması ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.", Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları, e.t. 28.04.2015.
[20] Çeker, s. 116; Algantürk Light, s. 5; Aral Eldereklioğlu, s. 731;
[21] Aral Eldereklioğlu, s. 731.
[22]
TTK m. 18/3: "Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır."  
[23] Aral Eldereklioğlu, s. 731;
[24]Didem Algantürk Light, Sigorta Sözleşmesi Süresi İçinde Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,  Sayı: 22, İstanbul 2012, s. 4.
[25]Kender, s. 266; Kubilay, Kasko, s. 66; Algantürk Light, s. 4.
[26]Algantürk Light, s. 4;  Çeker, s. 118; Kender, s. 266.
[27] Yaslıdağ, s. 69; Çeker, s. 118.
[28] Çeker, s. 118; Ulaş, s. 90; Kubilay, Özel Sigorta, s. 75; Aral Eldeklioğlu, s. 731.
[29] Yaslıdağ, s. 68; Kubilay, Özel Sigorta s. 76; Çeker, s. 119; Ulaş, s. 90; Kender, s. 269-270; Aral Eldeklioğlu, s. 730.
[30] Çeker, s. 120;  Algantürk Light, s. 6; Kender, s. 275 vd.
[31]ETK m. 1292' de aynı konu düzenlenmiş ve rizikonun gerçekleştiğini bildirim yükümlülüğü için beş günlük süre öngörülmüştür. Ancak, Tasarının bu maddesi ile beş günlük bildirim süresi kaldırılmış onu yerine "gecikmemek" ifadesi kullanılmıştır. Zira, beş günlük süre bazı sigortalar için çok kısa olabileceği gibi bası sigortalar için de fazla olabilir. Halbuki "gecikmeksizin" ifadesi öncelikle hemen bildirme esasım getirir. Ayrıca, sübjektif ve objektif duruma göre hakime bir takdir hakkı tanır, daha esnektir (TTK m. 1446 gerekçesi).
[32]Y.11.HD., E: 2001/11243 , K: 2002/3686 , T: 18.04.2002: "Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Rizikonun gerçekleşmesi halinde TTK' nın 1292. maddesinde öngörülen yükümlüklerini kasten yerine getirilmemesi hariç sigorta hakları zayi olmaz ve bu durumda hiç ihbar olmaması dahi sigortacıyı, gerçek zararı tazmin yükümlülüğünden kurtarmaz. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, doktor olan davacının, olay meydana geldiği sırada, acil bir hastaya yetişmeye çalıştığı, aracı ile yol kenarındaki kayalıklara çarptıktan sonra da aynı nedenle kaza mahallinden ayrıldığı, daha sonra geri döndüğü ve olay yerinin yakınındaki polis karakoluna müracaat ettiği, olay tarih ve saatinde alkolsüz olduğu, ayrıca davalı sigorta şirketine de ihbarda bulunduğu anlaşılmıştır. Hasarın sigorta teminatı dışında kaldığı hususu da TTK 1281/2. maddesi uyarınca davalı sigorta şirketi tarafından ispat edilmiş değildir. Bu durum karşısında tespit edilen gerçek zarar bedeline göre davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.