Şirket yahut dernek tüzel kişiliğinden kurumca tahsil edilemeyen prim borçlarından dolayı yönetim kurulu üyelerinin şirket veya dernek tüzel kişiliği ile müştereken ve müteselsilen sorumluluğu gündeme gelmekte bu sebeple SGK bahsi geçen kişilerin şahsi mal varlığına başvurabilmekte, yüksek rakamları içeren ödeme emirleri yönetim kurulu üyelerine tebliğ edilmektedir.

Hal böyle olunca, şirket ve dernek yönetim kurulu üyeleri açısından yeri geldiğinde bu sıfata sahip olmak ciddi birtakım mali külfet ve sorumluluk meydana getirmektedir. Yönetim kurulu üyeliğinden doğan sorumluluğun kapsamı ve içeriği ise prim borcunun tahakkuk ettiği döneme veya tüzel kişiliğin türüne göre değişmekte olup aradaki farklara aşağıda değinilecektir.

Esasa ilişkin bilgiler vermeden önce ilk olarak usul açısından gidilecek itiraz yolunu kısaca açıklayacak olursak: 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. Maddesi kapsamında haksız olarak tebliğ edilen ödeme emrine itiraz edilebilmektedir. Kendisine ödeme emri tebliğ edilen şahıs, böyle bir borcu olmadığını düşünüyorsa 15 gün içerisinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonuna itirazda bulunabilmektedir. SGK prim borçları açısından ise vergi itiraz komisyonu olarak İş Mahkemeleri görevlidir.

Bu hüküm doğrultusunda yapılacak olan itirazın içeriği ise büyük ölçüde temsil ve ilzam yetkisinin olmaması veya ödememede haklı bir sebebin bulunmasına yönelik olmaktadır. Öncelikle olası bir ihtilafın neticelendirilmesi bakımından son derece önemli olan bu savunma içeriklerinin kanuni düzenlemeler ve yargı kararları ışığında incelenmesi gerekmektedir.

Temsil Ve İlzam Yetkisi

A) Ticari Şirketler Bakımından

Kanuni düzenlemelerin şirketler ve dernekler açısından getirdiği önemli farklılıklar bulunmaktadır. 5510 Sayılı Kanunun 88. Maddesinde "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmü bulunmaktadır.

Benzeri bir hüküm 506 sayılı Kanunun 80/12. Maddesinde de bulunmakta idi. Hükümde "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları" düzenlenmişti.

5510 Sayılı yasa ile eski 506 sayılı yasa arasındaki en önemli fark ise, yeni düzenlemenin tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmasıdır. Bu sebeple 506 sayılı kanun döneminde yönetim kurulu üyelerinin tüzel kişiliği temsil yetkisinin varlığı sorumlu tutulabilme açısından gerekli iken değişikliğin meydana geldiği 01.10.2008 tarihi sonrasında yönetim kurulu üyesi sıfatına haiz olmak, şirket yönetim kurulu üyelerinin şahsi mal varlığı ile sorumluluğuna neden olmakta, kanuni temsilci sıfatına sahip olup olmadığına yönelik başkaca bir değerlendirme yapılmamaktadır.[1]

Bu sebeple ilk olarak şirket yönetim kurulu üyeleri açısından 01.10.2008 tarihinin milat olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir. Ödeme emrine konu olan Sigorta prim borcunun hangi kanun döneminde tahakkuk ettiği bu hususta önem arz etmektedir. Toparlayacak olursak şirket yöneticilerinin 01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk sigorta prim borcundan sorumlu tutulabilmesi için temsil ve ilzam yetkisine sahip olması gerektiği, bu tarihten sonraki dönemde tahakkuk eden prim borçları bakımından salt yönetim kurulu üyesi sıfatına sahip olmanın yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır.

B) Dernekler Bakımından

Dernek (Kulüp) tüzel kişisi yönetim kurulu üyeleri bakımından ise durum farklıdır. Zira yukarıda ifade ettiğimiz 5510 sayılı yasanın getirmiş olduğu değişiklik sadece şirketleri ilgilendirmektedir.

Dernek yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ise 6183 sayılı AATUHK'un mükerrer 35. Maddesinde düzenlenmiştir. 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiştir. Bu hükümden hareketle, kanuni temsilci sıfatına haiz olmanın sorumlu tutulabilme şartı olduğu değerlendirmesi yapılabilmektedir.

Yargıtay'da aynı görüştedir. 21.Hukuk Dairesi konuya ilişkin: "Belirtilen yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, dernek niteliğindeki spor kulüplerinde; prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işverenle birlikte müteselsil sorumluluk koşulunun oluşması için kulübün “...temsil ve ilzama yetkili üst düzey yöneticisi veya yetkilisi...” durumunda olunması gereklidir." değerlendirmesinde bulunmuştur.[2]

Yine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından benzer bir başka kararda : "Diğer bir deyişle, salt yönetim kurulu üyesinin 5510 s. kanun ve 6183 s. kanun'un mükerrer 35. maddesi gereğince müteselsilen sorumluluğu sadece şirketlere özgüdür. belirtilen yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, dernek niteliğindeki spor kulüplerinde; prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işverenle birlikte müteselsil sorumluluk koşulunun oluşması için kulübün “...temsil ve ilzama yetkili üst düzey yöneticisi veya yetkilisi...” durumunda olunması gereklidir." belirlemesi yapılmıştır.[3]

Şu halde dernekler açısından 5510 sayılı kanun döneminde de herhangi bir değişiklik bulunmadığını ifade etmek gerekir. 5510 sayılı kanunun 88. Maddesinde bulunan "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." düzenlemesindeki "şirketler" ibaresi değişikliğin dernekler bakımından söz konusu olmadığının altını çizmektedir.  Temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan dernek tüzel kişisi yönetim kurulu üyelerine gönderilen ödeme emirleri, bu doğrultuda yapılacak haklı bir itiraz neticesinde iptal edilebilecektir.

C) İspat Hususu

Böyle bir durumda temsil ve ilzam yetkisinin bulunmaması sebebiyle kendisine haksız ödeme emri gönderildiğini düşünen yönetim kurulu üyesinin şüphesiz ki imza yetkisinin var olmadığını ispatlaması gerekecektir. Bu noktada derneğe ait yönetim kurulu kararlarının veya dernek tüzüğünün önemini vurgulamak gerekmektedir.

Söz gelimi yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının temsil yetkisini diğer üyelere devrettiği bir yönetim kurulu kararının mahkemeye sunulması veya dernek tüzüğünde önceden belirlenmiş görev dağılımına göre yönetim kurulu üyelerinin yetkilerinin ayrıştırıldığı ve bazı üyelerin görevlerine göre imza yetkisine sahip olmadığının görülmesi halinde ödeme emrinin iptalinin gerektiği yönünde mahkeme nezdinde kanaat oluşabilecektir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da ödeme emrinin iptali davasında kulübü temsil yetkisinin varlığına yönelik yapılacak bir incelemede dernek tüzüğünde yer alan görevlendirmeleri teker teker ele alıp kapsamını değerlendirmiş ve buradan hareketle temsil ve ilzam yetkisine sahip üyeleri tespit etmiştir.[4]

2) Haklı Sebep Kavramı

5510 sayılı kanunun 88. Maddesi gereği yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulabilmesi için prim ve diğer alacakların haklı bir sebep olmaksızın belirtilen sürelerde ödenmemesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Madde içeriğinde geçen haklı sebebin içeriğine dair herhangi bir belirleme bulunmamakta olup ifadenin son derece açık, geniş yoruma müsait ve nispi olduğu yani her somut olayın özelliklerine göre değişen esnek ölçütlerle değerlendirme yapılması gerektiği doktrin ve yargı kararlarında ifade edilmektedir. Dolayısıyla haklı sebepler tahdidi değil tadadi olarak ele alınmalıdır. Her şeyden önce primin ödenmemesini gerektiren haklı sebebe dair olay ve durumların objektif açıdan haklılığı ortaya koyabilecek nitelikte olması aranmalıdır.

Borcun haklı sebeple ödenmemiş olması halinde yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulabilmektedir. Temsil ve ilzam yetkisinin varlığı halinde ikincil olarak bu hususun da itiraz halinde mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir. Yine 21. Hukuk Dairesi konuya ilişkin kararında: "Yönetim kurulu üyeleri tarafından primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar." şeklinde ifade etmek suretiyle bu hususa vurgu yapmıştır.[5]

Yine Yargıtay'a göre iflasın ertelenmesi söz konusu olduğu takdirde bu durum sigorta primi borçlarının ödenmemesine ilişkin haklı sebep teşkil etmektedir. Yine haklı sebep değerlendirilirken ödememenin haklılığını teşkil eden durumun veya olgunun süreklilik arz eder nitelikte olması bir diğer önemli kıstastır. Bu bağlamda söz gelimi ekonomik nedenler ödememede haklı sebep teşkil edebilecekken, dönemsellik arz eden mali problemler geçerli bir itiraz olarak değerlendirilmeyecektir.

3) Yönetim Kurulu Üyelerinin Zaman Bakımından Sorumluluğu

Yönetim kurulu üyeleri prim borçlarından görev yaptığı dönemle sorumludurlar. İşveren uygulama tebliğinde ödeme süresi olarak kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenler, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyecekleri belirlemesi yapılmıştır.

Yönetim Kurulu üyelerinin 5510 sayılı kanunun 88. Maddesi kapsamında sorumlu olabilmesi için ödeme emrinde tebliğ edilen sigorta primi borcunun yukarıda ifade ettiğimiz döneme göre tahakkuk tarihinde yönetim kurulu üyesiliği sıfatının da bulunması gerekmektedir. Zira Yargıtay'a göre de prim borçlarının bir sonraki ayın sonuna kadar ödenebileceği göz önünde bulundurularak 2011 yılının 6. Ayında yönetim kurulu üyeliğinden ayrılan davacının 2011 yılının 5. Ve 6. Ayına ilişkin borçlardan sorumlu olmadığına karar vermiştir.[6] Dolayısıyla açılacak olan ödeme emrinin iptali davasında ileri sürülebilecek böyle bir itiraz da mahkemece haklı olarak değerlendirilebilecektir.

Dipnot

[1]  YARGITAY 21.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 393 Karar: 2019 / 4632 sayılı 24.06.2019 Tarih

[2]  YARGITAY 21.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 6557 Karar: 2018 / 4502 Sayılı 07.05.2018 Tarih

[3]  YARGITAY 21. Hukuk Dairesi  2017 / 6557 E. 2018 / 4502 K. Sayı 07.05.2018 Tarih

[4] YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2013 / 1475 E. 2015 / 831 K. sayılı 18.02.2015 Tarih

[5]  YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2018 / 393 E. 2019 / 4632 K. Sayı  24.06.2019 Tarih

[6] YARGITAY 21.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 6279 Karar: 2019 / 3420 Sayı  06.05.2019 Tarih