Ticaret hukukunun pek çok alanında, şirketlerin ve ticari işletmelerin faaliyetlerinde sıklıkla karşımıza çıkan “ticari sır” kavramı, mevcut yasal düzenlemelerimizde, kesin ve somut bir şekilde tanımlanmış değildir. Bu yazımda, Şirketler Hukuku kapsamında ticari sırların hukukumuzda hangi hükümler doğrultusunda korunduğunu ve hangi şartlar altında haksız rekabet koşullarının oluştuğu hususunu kaleme alacağım.

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 23. maddesi “Ticari Sır” başlığını taşımakta ve “Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile kurum ve kuruluşlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler bu Kanun kapsamı dışındadır.” hükmünü içermektedir.[1]“Ticari Sır” kavramı ilk kez Banka Sırrı ve Müşteri Sırrı Hakkında Kanun Tasarısı’nda tanımlanmış olup tasarının 3.maddesinde “Ticarî sır, bir ticarî işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, rakiplerince bilinmemesi ve üçüncü kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, malî, iktisadî, kredi ve nakit durumu, araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tâbi veya tâbi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin bilgi, belge, elektronik ortamdaki kayıt ve verilerden oluşur.” ifadesi ile ayrıntılı sayılabilecek bir tanım yapılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2004/7827 Esas ve 2007/5755 Karar sayılı ilamında da “ticari sır kavramının en önemli unsurunun toplumun bilgisi dâhilinde olmama veya ilgili alanda rakip firmalarca bilinmeme şartının olduğu” belirtilerek bu tanım desteklenmiştir.

Bunun yanında, UTSA’nın (Uniform Trade Secrets Act, UTSA) 1.maddesinde ticari sır, “Gelecekte ya da o anda bağımsız ekonomik değere sahip, genel olarak bilinmeyen kullanımından ya da açıklanmasından ekonomik yarar sağlayabilecek olanların kolaylıkla elde edemeyecekleri, formül, numune, alet, yöntem, teknik ve üretim sürecinin de dâhil olduğu her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Açıklanan birçok tanım çerçevesinde, ticari sır kavramını “ticari olarak bir değer ifade eden, sahibine ekonomik menfaat sağlayan, genel olarak bilinmeyen ve kolaylıkla elde edilmesi mümkün olmayan, sahibi tarafından gizli kalması istenen ve bu sayede sahibine rekabet üstünlüğü sağlayan her türlü bilgi” olarak tanımlamak mümkündür.

Şirketlerin veya ticari işletmelerin yönetime ilişkin planları, teknik üretim yöntemleri, üretim sırları, ürünler, kimyasal formüller, ithalat/ihracat yöntemleri ve verileri, kalite kontrol usul ve yöntemleri, araştırma geliştirme planları, işletme planları, mali projeler, müşteri listeleri, maliyet ve fiyatlandırma bilgileri, firmanın iç işleyişi, organizasyon yapısı, mali ve iktisadi durumu, kredi ve nakit bilgileri, faaliyet hedef ve stratejisi, hammadde kaynak bilgileri, makine çizimleri, stratejik planlar ve finansal raporlar, iş metotları, pazarlama stratejileri, detaylı proje ve planlar ile mühendislik raporlarının ticari sır kapsamında oldukları tartışmasızdır. [2]

Şirketler ve ticari işletmeler nezdinde, ticari bir bilginin sır olarak nitelendirilebilmesi için bazı temel unsurlara sahip olması gereklidir. Bunlar;

- Bilginin ticari olarak bir değer ifade etmesi

- Bilginin gizliliği (Genel olarak bilinmemesi)

- Bilginin gizli tutulması iradesi (İş sahibi tarafından bilginin gizli tutulması)

- Bilginin kolay ulaşılamaması

- Bilginin rekabet üstünlüğü sağlaması

- Ekonomik bir değere sahip olma ve kullanılma şartı (Şirketin veya ticari işletmenin menfaatini ve gelecekteki potansiyelini sağlayacak nitelikte bilgiler)

Şirketler nezdinde üretim ve iş sırlarını, hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlük kurallarına aykırı davranmış olur.[3] Bu durumda, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen üretim ve iş sırlarını değerlendirilmesi veya başkalarına ifşa edilmesi, haksız rekabet hali olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, görevi/hizmeti gereği bir işletmeye ait sırları öğrenen kişinin sonradan yüksek transfer ücreti alarak rakip bir firmaya geçmesi ve bu sırları orada kullanması da haksız rekabet oluşturacaktır.[4]

Türk Hukukunda ticari sırların korunması hakkında düzenlenen hükümlere değinilecek olursa;

Türk Ticaret Kanunu anlamında ticari sırların ifşası ve başkaca üçüncü kişilerle paylaşılması haksız rekabet hükümlerinin ihlali; Türk Ceza Kanunu md. 239 bağlamında ise ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suç olarak kabul edilmekte ve ticari sırrı ifşa eden aleyhine hem hukuki hem de cezai yaptırım öngörülmektedir. Aynı zamanda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 396. maddesine göre “İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” hükmünden de anlaşılacağı gibi, işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisi devam ederken ve hizmetin sona ermesinden sonra da iş ve işyeri ile ilgili olan, üçüncü kişiler tarafından bilinmeyen, işverenin başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği ve saklı kalmasında menfaatinin bulunduğu tüm ticari bilgileri ve sırları saklamakla yükümlü olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır.

Türk Ticaret Kanunu madde 55/d uyarınca; “Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” hükmüyle ticari sırların ifşa edilmesi haksız rekabet oluşturan eylemler arasında sayılmıştır. Yine devamında, TTK madde 56 uyarınca; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse yetkili ve görevli mahkemeden aşağıda yazılı hususları talep edebilir:

- Fiilin haksız nitelikte olup olmadığının mahkemece tespiti,

- Haksız rekabetin men’i,

- Haksız rekabetin sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması,

- Haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini veya haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhası,

- Kusur varsa zarar ve ziyanın tazmini veya haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığının kendisine ödenmesi,

- Türk Ticaret Kanunu md. 52 uyarınca ticari unvan zedelendiği takdirde, manevi tazminata hükmedilmesi,

- Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesi hususları talep edilebilmektedir.

Yukarıda belirtilmiş olan davalar, dava yöneltmeye hakkı olan tarafın bu hakkını öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her halde dava hakkının doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Haksız rekabet devam ettiği takdirde, haksız rekabette zamanaşımı cereyan etmez.[5] Nitekim, haksız rekabet eylemi devam etmekte ve her gün için yeniden dava hakkı doğmaktadır. Şöyle ki, haksız rekabet fiili aynı zamanda Türk Ceza Kanunu gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu süre hukuk davaları için de geçerli olmaktadır.

Günümüz piyasası ve ekonomik şartları düşünüldüğünde; teknolojinin gelişmesi ile birlikte ticari sırlar, ciddi ekonomik değerler ve menfaatler ifade etmeye başlamıştır. İletişim imkânlarının ve iş gücü hareketliliğinin artması ile birlikte bu değerin hukuken korunması pek çok ülkede, şirketlerde ve ticari işletmelerde önemli bir sorun haline gelmiştir. Şirketlerin ve ticari işletmelerin ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeleri, “ticari sır-gizli” ibaresi ile etiketlemesi, saklı tutması, ilgili kişilerle gizlilik sözleşmeleri akdedilmesi olası bir ihtilafta hukuka aykırılık unsurunun varlığını kanıtlamada ve iş sahibinin ticari sırlara yönelik gizlilik iradesini açıklamada yol gösterecektir. Aksi halde, yukarıda da açıklandığı üzere, TTK md. 54 ve devamındaki hükümler ile TCK md. 239 uyarınca, ticari sırları ifşa eden veya icazet olmaksızın üçüncü kişilerle paylaşan kişi/kişiler hakkında, Kanunda belirtilen zamanaşımı süresi içinde yasal ve cezai işlem başlatılabilecektir.

KAYNAKÇA

[1]4982 S. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu 09.10.2003 tarihinde kabul edilmiş, 24.04.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. (RG 24.10.2003 Sayı 25269)

[2]CAMCI sf.94 vd

[3]“Kötü niyetle elde edilen bilgilerden haksız yere yararlanma haksız rekabettir” (11. HD 6.11.1981 E. 3868 K. 4664) (Eriş, 1078)

[4]İmregün, O., Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, Bursa 1994, s. 117.

[5]“Haksız rekabet devam etmekte iken, bunun önlenmesini hedef tutan davada zamanaşımının işlemesi söz konusu olmaz” (TD 28.5.1964 E. 5640 K. 1938) (Eriş, 1127); “Temadi eden haksız rekabetlerde bu zamanaşımı her gün yeniden işlemeye başlar” (11. HD 6.4.1987 E. 193 K. 1967) (Eriş, 1127).

2016/ 943/ EC sayılı Gizli Know-How ve Gizli Ticarî Bilgilerin (Ticarî Sırların) Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilmesi, Kullanılması ve Açıklanmasına Karşı Korunmasına Dair Direktif

CAMCI Ömer, Haksız Rekabet Davaları C.1.(İstanbul 2001)

ARKAN Sabih, Ticari İşletme Hukuku (Ankara 2004)

DOĞANAY İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi (İstanbul 2004)