SİT ALANI, KIYI, ORMAN GİBİ ÖZEL KANUNLARA TABİ ALANLARDAKİ YAPI KAYIT BELGESİ BULUNAN YAPILAR HAKKINDA YIKIM VE PARA CEZASI KARAR ALINABİLİR Mİ?

GİRİŞ

3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesinde, sit alanı, kıyı, orman ve mera gibi özel kanunlara tabi olan alanlarda bulunan yapıların imar barışından faydalanamayacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu nedenle, sit alanı, kıyı, orman, mera gibi alanlarda bulunan yapılar için de çok sayıda yapı kayıt belgesi alınmıştır. Bu yapı kayıt belgeleri ilgili idare veya mahkemelere sunulduğunda ise dikkate alınmamış ve bu belgenin özel kanunlara tabi olan alanlarda geçerli olmadığı ifade edilmiştir[1]. Hatta bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından, Kanunda böyle bir hüküm bulunmamasına rağmen 1. derece arkeolojik sit alanlarında bulunan yapılara yapı kayıt belgesi verilmeyeceği ifade edilmiştir[2].

Yapı kayıt belgesinin imar mevzuatı açısından hukuki niteliğini “Yapı Kayıt Belgesinin Hukuki Niteliği ve Sağladığı Haklar” isimli yazımızda incelemiştik[3]. Bu yazımızda ise sit alanı, kıyı ve orman gibi özel kanunlara tabi olan alanlardaki yapı kayıt belgesi bulunan yapılar hakkında yıkım ve para cezası kararı alınıp alınamayacağı incelenecektir.

Bu inceleme yapılırken, uygulamada karşılaşılan sorunlar hakkında tesis edilen idari işlemler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşü, yargı kararları ve Anayasa Mahkemesinin 04.12.2019 tarih ve E:2019/109, K:2019/91 sayılı kararı esas alınacaktır.

I. SİT ALANI, KIYI, ORMAN GİBİ ÖZEL KANUNLARA TABİ ALANLARDA BULUNAN YAPILARA VERİLEN YAPI KAYIT BELGESİ GEÇERLİ MİDİR?

3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddeyle hukuk hayatına giren imar barışı düzenlemesi beraberinde çok fazla sorunu da getirmiştir. Bu sorunların temel sebebi ise, genel bir kanun olan İmar Kanunu’na eklenen bir madde ile özel kanunlara tabi olan alanlardaki yapıları da kapsar şekilde düzenleme yapılmış olmasıdır.

Ayrıca, imar barışının hangi alanlardaki yapıları kapsadığına ilişkin bir düzenlemeye de yer verilmemiş, sadece imar barışı kapsamına girmeyen alanlar sayılmakla yetinilerek özel kanunlara tabi alanlardaki yapıların durumu muğlak bırakılmıştır.

Bir önceki imar affı düzenlemesi olan 2981 sayılı Kanun’un 3. ve 14. maddesinde ise, Kanundan yararlanamayacak yapı ve alanlar sayılmış ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenmiş ve belirlenecek yerlerde ve kıyı tanımına giren yerlerde bulunan yapıların imar affından faydalanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca, Danıştay kararlarıyla 2981 sayılı Kanun’un 8. ve 10. maddelerinin yorumundan; hazine, belediye il Özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün idare etmekte olduğu arsa ve arazilerin bu Kanun kapsamında olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, orman gibi yerlerin ise Kanundan yararlanma olanağı bulunmadığı kabul edilmiştir.[4]

3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesi ve Yapı Kayıt Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği’ne göre imar barışından faydalanamayacak olan yapılar şunlardır:

1- 31/12/2017 tarihinden sonra yapılmış olan yapılar

2- Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar

3- Kesinleşmiş planlar neticesinde sosyal donatı alanı olarak belirlenmiş ve Maliye Bakanlığınca aynı amaçla değerlendirilmek üzere ilgili kurumlara tahsis edilmiş Hazineye ait taşınmazlar üzerinde bulunan yapılar

4- 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde Kanuna ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanda bulunan yapılar

5- İstanbul tarihi yarımada içinde Kanuna ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda bulunan yapılar

6- 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda bulunan yapılar.

Yukarıda sayılanlar dışında özel kanunlar kapsamında kalan alanlardaki yapıların imar barışı kapsamında olmadığına ilişkin hiçbir kanun, yönetmelik, tebliğ ve genelge bulunmamaktadır. Aksine, aşağıda aktardığımız karar ve idari işlemlerde, özel kanunlar kapsamında kalan alanlarda bulunan yapılara yapı kayıt belgesi verilebileceği açıkça ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 04.12.2019 tarih ve E:2019/109, K:2019/91 sayılı kararında; 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş bir yapı için alınan yapı kayıt belgesinin dava konusu yapının kullanımına imkân sağladığı ifade edilmiştir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün “3194 Sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. Maddesi (İmar Barışı) Uyarınca Yapılacak Olan İşlemler” Konulu 06.07.2018 tarih ve 2018/8 sayılı Genelgesinin 9. sayfasında; özel kanunlara (6306 sayılı Kanun, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Toprak Koruma Kanunu, Orman Kanunu, Doğal Sit, Arkeolojik Sit, Kentsel Sit, Askeri Güvenlik Alanı vs.) tabi olan alanlarda bulunan taşınmazlarla ilgili olarak Yapı Kayıt Belgesi alınması mümkün olduğu belirtilmiştir[5].

Aynı şekilde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında imar barışı işlemlerini yürütmekle görevli olan Alt Yapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 11.10.2019 tarih ve E.238362 sayılı yazısında da; “Özel Kanunlar (Kıyı, Orman, Mera, Toprak Koruma, Doğal Sit, Arkeolojik Sit, Kentsel Sit, Askeri Güvenlik Alanı vs.) kapsamında kalan yapılar için Yapı Kayıt Belgesi alınabilir.” denilerek, özel kanunlara tabi alanlarındaki yapılara yapı kayıt belgesi verilebileceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla, 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanları da dahi olmak üzere sit alanlarında, orman, kıyı ve mera alanlarında bulunan yapılara yapı kayıt belgesi verilmeyeceğine ilişkin hiçbir yasal düzenleme bulunmadığından, bu alanlarda 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış olan yapılar için alınan yapı kayıt belgeleri geçerlidir. Bu nedenle, bu yapılara yapı kayıt belgesi verilemeyeceğine ilişkin giriş kısmında aktardığımız ve gündemin sıcaklığı üzerine yapılan açıklamaların da yasal dayanağı bulunmamaktadır.

2. ÖZEL KANUNLARA TABİ ALANLARDA BULUNAN VE YAPI KAYIT BELGESİ ALAN YAPILAR HAKKINDA YIKIM VE PARA CEZASI KARARI ALINABİLİR Mİ?

İmar Barışı düzenlemesinin yasal dayanağı olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesinin 4. fıkrasında; Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili İmar Kanunu ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği düzenlenmiştir.

İmar barışı düzenlemesi, yapı kayıt belgesi alan yapının kullanımına imkân sağlamakta ve İmar Kanunu ve Boğaziçi Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası alınmasını engellemektedir. Bununla birlikte, yapı kayıt belgesi verilen taşınmazlar yönünden ilgili özel kanun hükümlerinin uygulanamayacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.[6]

3194 sayılı Kanun’un “İstisnalar” başlıklı 4. maddesinde ise, özel kanunlarla belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, İmar Kanunu’nun özel kanunlara aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 11.10.2019 tarihli yazısında da Yapı Kayıt Belgesinin sadece 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca alınan yıkım kararlarını kaldıracağı, özel Kanunlar kapsamında alınan yıkım kararlarını ise kaldırmayacağı ifade edilmiştir.

Bu kapsamda uygulama alanı en fazla olan özel Kanunların ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

1. 2863 sayılı Kanun Kapsamında Kalan ve Yapı Kayıt Belgesi Bulunan Yapılar Hakkında Yıkım ve Para Cezası Verilebilir Mi?

a. 2863 sayılı Kanun’un 16. maddesine göre, bu Kanun’a tabi alanlardaki ruhsatsız yapılaşma hakkında 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca, belediye encümeni veya il daimî encümeninin yıkım ve para cezası kararı verme yetkisi bulunmakta ise de[7]; yapı kayıt belgesinin bulunması durumunda İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, İmar Kanunu’na göre yıkım ve para cezası kararı alınamaz.

b. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 57. maddesinde; “Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarına ilişkin uygulamaya yönelik kararlar almak.” koruma kurullarının görevleri arasında sayılmıştır.

3194 sayılı Kanun’un geçici 16. maddesinde yer alan düzenlemenin, 2863 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmaması nedeniyle, ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu veya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından, eski eser niteliğindeki tescilli yapılardaki izinsiz yapılaşmalar ve sit alanlarında bulunan yapılar hakkında doğrudan yıkım kararı alınabilir[8].

Fakat, 2863 sayılı Kanunda ruhsatsız yapılaşma nedeniyle idari para cezası verileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı için, bu Kanun uyarınca idari para cezası verilmesi mümkün değildir.

2. 3621 sayılı Kıyı Kanun’u Kapsamında Kalan ve Yapı Kayıt Belgesi Bulunan Yapılar Hakkında Yıkım ve Para Cezası Verilebilir Mi?

a. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 13. maddesinde, Kıyı Kanun’u kapsamında kalan alanlardaki uygulamaların kontrolünün; belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediye, dışında ise valilikçe yürütüleceği, 14. maddesinde ise, Kıyı Kanun’u kapsamında kalan alanlarda ruhsatsız yapılar ile ruhsat ve eklerine aykırı yapılar hakkında 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacağı düzenlenmiştir.

Bu nedenle, Kıyı Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, kıyı ve sahil şeridinde bulunan yapılar hakkında Kıyı Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası kararı alınması mümkün değildir.[9]

b. Kıyı Kanunu’nun 14. maddesinin göndermede bulunduğu İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddelerine göre para cezası verilmesi de mümkün değildir. Zira, İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin 4. fıkrası ile, yapı kayıt belgesi alan yapılar hakkında belediye veya il özel idaresi tarafından İmar Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası kararı alınması engellenmiştir.

c. Kıyı veya sahil şeridinde bulunan alanlar devletin hüküm ve tasarrufu altında olsa dahi, Kıyı Kanunu’nun 14. maddesindeki açık hüküm nedeniyle, 775 sayılı Gecekondu Kanun’u uyarınca da yıkım kararı alınamaz.[10]

3. SATILMASI MÜMKÜN OLMAYAN TAŞINMAZLAR ÜZERİNDEKİ YAPI KAYIT BELGESİ ALAN YAPILARIN DURUMU

İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesi ve Yapı Kayıt Belgesi Tebliği uyarınca;

a. Hazineye ait taşınmazlardan özel kanunları kapsamında kalan ve bu özel kanunlara göre değerlendirilmesi gerekenler dışında kalanları ile,

b. Belediyelerin özel mülkiyetinde olan taşınmazların Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine satılacağı düzenlenmiştir.

"Özel kanunları kapsamında kalan ve bu özel kanunlara göre değerlendirilmesi gereken" ve bu nedenle satılamayacak olan taşınmazların hangileri olduğu ise, 26 Aralık 2019 tarih ve 30990 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan 396 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinde sayılmıştır.

Bu başlık altında satılması mümkün olmayan hazine taşınmazları üzerinde bulunan yapıların durumu incelenecektir.

a. Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altındaki orman, mera, yayla, yol ve yeşil alan gibi alanlarda bulunan ruhsatsız yapılar hakkında, İmar Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası verilmesi mümkün ise de [11]; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca yapı kayıt belgesi bulunması durumunda İmar Kanunu’na göre yıkım ve para cezası kararı alınamaz.

b. Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altındaki alanlarda bulunan ve yapı kayıt belgesi alan yapılar hakkında 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca yıkım kararı alınmasını engelleyen herhangi bir hüküm bulunmadığı için, bu Kanun uyarınca yıkım kararı alınabilir. Ancak, Gecekondu Kanunu’nda başkaca bir yaptırım öngörülmediği için 775 sayılı Kanuna göre idari para cezası verilemez.[12]

Fakat, yukarıda da açıkladığımız üzere, kıyı veya sahil şeridinde bulunan taşınmazlar devletin hüküm ve tasarrufu altında olsa dahi, Kıyı Kanunu’nun 14. maddesindeki açık hüküm nedeniyle 775 sayılı Gecekondu Kanun’u uyarınca da yıkım kararı alınamaz.

c. Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan yapılar hakkında, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca tahliye kararı da alınabilir.

d. Devletin özel mülkiyetinde ya da devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaza yapılan müdahalenin men’i ve yapı kayıt belgeli yapının kal’i (yıkımı) talebiyle adli yargıda dava açılması da mümkündür.

Nitekim, mera vasıflı taşınmaza sürülmek, depo ve WC yapılmak suretiyle müdahalede bulunulduğu gerekçesiyle açılan müdahalenin men'i ve yapıların kal'i talepli bir davada, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen kararda;

“3194 Sayılı İmar Kanunu Geçici Madde 16'da, hazineye ait araziler üzerine inşa edilen ve yapı kayıt belgesi alınan taşınmazların satışı için, hak sahibinin talebi ve rayiç bedelin ödenmesinden başka bir şart öngörmemiştir. Ancak Kanun'da yer almamasına karşın, bu maddenin uygulanmasına ilişkin yönetmelikte “Hazineye ait taşınmazlardan özel kanunları kapsamında kalan ve bu özel kanunlara göre değerlendirilmesi gerekenler dışında kalanlar”ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na devredileceği ve sonrasında satılabileceği düzenlenmiştir. Yönetmelikte geçen “özel kanunları kapsamında kalan ve bu özel kanunlara göre değerlendirilmesi gereken taşınmazlar” ifadesinden anlaşılması gereken taşınmazlar 313 Sıra No'lu Milli Emlak Genel Tebliği'nde (R.G.: T.29.08.2007, S.26628) sayılırken 1. Fıkranın i bendinde 25/2/1998 tarihli ve 4342 Sayılı Mera Kanunu kapsamında kalan taşınmazların satılamayacağı ve devredilemeyeceği düzenlenmiştir.

Şu halde, ister mülkiyet rejimi dışında kalsın isterse özel yasal düzenlemeler çerçevesinde devri yasaklanmış bulunsun, Hazineye ait bu nitelikteki taşınmazlar üzerine inşa edilen yapılar için alınan yapı kayıt belgesinin, mülkiyetin devri imkanı tanımadığı ortadadır. Bu taşınmazlar üzerinde yapılaşmaya engel yasal düzenlemelerin varlığı nedeni ile yapı kayıt belgesi, zilyetliğin muhafazasına da imkân tanıyamayacaktır. Aksinin kabulü halinde anayasal güvence altına alınan devlet ormanlarının, yasal düzenlemelerle güvence altına alınan mera yaylak kışlak gibi kamu malı niteliğindeki taşınmazların üzerinde yapı kayıt belgesi ile hakka dayanan zilyetlik tesisi gündeme gelecektir.

Somut olayda; yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alındığında mera vasfındaki dava konusu taşınmaza ilişkin yapı kayıt belgesi düzenlenmesi sahibine mülkiyetin devri imkanı tanımadığı gibi zilyetliğin muhafazası imkanı da tanımadığından davalının bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.”

Gerekçeleriyle tartışmalı bir şekilde yapı kayıt belgesi dikkate alınmamıştır.[13]

Görüldüğü üzere, yapı kayıt belgeli yapının bulunduğu alanın tabi olduğu mülkiyet rejimine göre çok farklı ihtimaller doğmaktadır. Yargı kararlarına konu olmaya başlayan imar barışı düzenlemesinin ileride çok farklı hukuki sorunlara sebep olacağı anlaşılmaktadır.

İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir.” hükmü nedeniyle, Kanunla kullanım hakkı verilmiş olan yapının 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca “izinsiz yapı” ve bu yapı sahibinin de 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca “fuzuli şagil” olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği sorunu ortaya çıkacaktır.

Anayasa Mahkemesince benzer bir durumla ilgili verilen ihlal kararı emsal olacak niteliktedir. Anayasa Mahkemesinin kararına konu olayda; 2981 sayılı İmar Affı Kanunu uyarınca verilen tapu tahsis belgesi ile kullanılan taşınmazın sit alanı ilan edilmesi nedeniyle tahliyesine karar verilmiştir. Taşınmaz ayrıca 6831 sayılı Kanun'un 11. maddesine göre orman olarak belirlenen taşınmazlardan olup, Orman Bakanlığı’na tahsislidir. Bu işleme karşı açılan davanın reddedilerek kesinleşmesi üzerine bireysel başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesince verilen kararda; taşınmazın kamu yararı amacıyla tahliye edilmek istenmesine rağmen binanın değerinin ödenmemesi veya zararı telafi edici öneriler sunulmaması, mülkiyet hakkının (yapı yönünden) ihlali sonucunu doğurduğuna karar verilmiştir.[14]

Sonuç olarak, hangi yolla olursa olsun yapı kayıt belgesi alan yapı yıkılmak isteniyorsa, öncelikle yapı sahibinin zararı karşılanmalı veya zararını telafi edici önlemler sunulmalıdır.

3. HAZİNENİN VEYA BELEDİYENİN MÜLKİYETİNDE BULUNAN VE YAPI KAYIT BELGESİ SAHİBİNE SATIN ALMA HAKKI TANINAN YAPILARIN DURUMU

Yapı kayıt belgeli yapının üzerinde bulunduğu hazine veya belediye mülkiyetinde olan taşınmazın satışı mümkün kılan yapı kayıt belgesinin, bu yapının yıkımına da engel oluşturacağını kabul etmek gerekir. Bu nitelikteki yapı kayıt belgesinin, 2981 sayılı Kanun kapsamında verilen tapu tahsis belgesiyle benzer hakları sağladığı söylenebilir. Zira, tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder. Aynı şekilde yapı kayıt belgesi de hazine ve belediye taşınmazını doğrudan satın alma hakkı tanır.

Bu nedenle, tapu tahsis belgesi bulunan yapı hakkında İmar Kanunu[15], Gecekondu Kanunu[16] ve 2886 sayılı Kanun[17] uyarınca yıkım ve para cezası kararı alınması mümkün olmadığı gibi, hazine ve belediye taşınmazını satın alma hakkı tanıyan yapı kayıt belgesi bulunması durumunda da yıkım ve para cezası kararı alınamayacağı kabul edilmelidir.

Hazine veya belediyeye ait taşınmazın satışı mümkün değil ise, yukarıda aktardığımız Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda, yapının değerinin ödenerek veya zararı telafi edici öneriler sunularak yıkım ve tahliye işlemlerinin uygulanması gerekir.[18]

4. DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDA OLMASI GEREKEN YERİN ÖZEL MÜLKİYETTE BULUNMASI DURUMU

Kıyı, orman ve mera niteliğindeki taşınmazlar, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerdendir ve bu nitelikteki taşınmazların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.

Fakat, bu nitelikte olmasına rağmen özel mülkiyette bulunan taşınmazlar da mevcuttur. Bu taşınmazların tapuları, açılacak olan tapu iptali davasıyla hükümsüz hale gelmediği sürece, bu taşınmazlar üzerinde bulunan yapılar hakkında 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca yıkım ve tahliye kararı alınamaz[19] ve adli yargıda müdahalenin men’i ve yapının kal’i (yıkımı) kararı verilemez[20].

Bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde bulunan ruhsatsız yapılar hakkında İmar Kanunu uyarınca yıkım ve para cezası verilmesi mümkün ise de; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddelerine göre yıkım ve para cezası kararı alınmasını engellemektedir.

5. MÜLKİYET HAKKI, KOMŞULUK HAKKI, KAT MÜLKİYETİ KANUNU VE YAPI KAYIT BELGESİ

Kat mülkiyetine tabi olan yerde, mimari projeye aykırı imalatlar yapılıp, ortak alana müdahale edildikten sonra imar barışı kapsamında yapı kayıt belgesi alınması Kat Mülkiyeti Kanunu'na aykırılığı ortadan kaldırmaz.[21] Böyle bir durumda yapı kayıt belgesi sadece belediye veya il özel idaresi tarafından İmar Kanunu’na göre yıkım ve para ceza kararı verilmesini engeller.

Aynı şekilde, tecavüzlü yapı nedeniyle mülkiyet hakkına veya yapının manzarayı kapatması nedeniyle komşuluk hakkına dayanılarak açılan müdahalenin meni ve kal’i talepli davalarda sunulan yapı kayıt belgelerinin, komşuluk hukukundan ve mülkiyet hakkından kaynaklanan hakları ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle hükme esas alınmayacağı kabul edilmektedir.[22]

SONUÇ

Yapı kayıt belgesi verilmiş ve yapı kullanma izni bulunmayan yapılara, imar mevzuatı açısından "yapı kullanma izni" verilmiş yapılara tanınmış haklar tanınmaktadır.[23] Fakat, 3194 sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesinde yapı kayıt belgesi verilen taşınmazlar yönünden ilgili özel kanun hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle, özel kanunlara tabi alanlarda bulunan yapılar hakkında Kanunlarında açık hüküm bulunması halinde yıkım ve para cezası kararı alınması mümkündür.

Bununla birlikte, İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir.” hükmü nedeniyle, Kanunla kullanma hakkı verilen yapının yıkılması veya tahliye edilmesi isteniliyorsa, yapı sahibinin zararının da giderilmesi gerekmektedir. Aksi halde, mülkiyet hakkının (yapı yönünden) ihlali sonucunu doğuracaktır.

---------------------------------

[1] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/orman-kanunu-hatirlatmasi-41047361

[2] https://www.ntv.com.tr/ekonomi/1-derece-sit-alanlarinda-imar-barisi-basvurusu-kabul-edilmeyecek,IAFEsEgCmEWM_y9XjFFY7w

[3] https://www.hukukihaber.net/yapi-kayit-belgesinin-hukuki-niteligi-ve-sagladigi-haklar-makale,7704.html

[4] Danıştay 6. Dairesi, 20.05.2010 tarih ve E:2008/3412, K:2010/5161 sayılı kararı; Danıştay 6. Dairesi, 18.02.2005 tarih ve E:2004/3883, K:2005/971 sayılı kararı

[5] https://www.tkgm.gov.tr/sites/default/files/icerik/ekleri/2018-8_sayili_genelge_0_0.pdf

[6] Anayasa Mahkemesinin 04.12.2019 tarih ve E:2019/109, K:2019/91 sayılı kararı

[7] Danıştay 14. Dairesi, 17.04.2018 tarih ve E:2015/7611, K:2018/2836 sayılı kararı

[8] Danıştay 14. Dairesi, 22.02.2018 tarih ve E:2016/448, K:2018/854 sayılı kararı

[9] Danıştay 14. Dairesi, 17.01.2019 tarih ve E:2016/2325, K:2019/247 sayılı kararı

[10] Danıştay 14. Dairesi, 16.04.2018 tarih ve E:2015/1967, K:2018/2697 sayılı kararı

[11] Danıştay 14. Dairesi, 31.01.2018 tarih ve E:2016/219, K:2018/352 sayılı kararı

[12] Danıştay 14. Dairesi, 30.04.2015 tarih ve E:2013/4541, K:2015/3481 sayılı kararı

[13] Konya BAM 1. Hukuk Dairesi, 23.05.2019 tarih ve E:2019/349, K:2019/424 sayılı kararı

[14] Anayasa Mahkemesi, 2. Bölüm, 10.06.2015 tarih ve B.No:2013/6670 sayılı kararı

[15] Danıştay 14. Dairesi, 26.04.2016 tarih ve E:2014/6749, K;2016/3287 sayılı kararı

[16] Danıştay 14. Dairesi,19.02.2013 tarih ve E:2012/6817, K:2013/1034 sayılı kararı

[17] Danıştay 17. Dairesi, 29.03.2016 tarih ve E:2015/2250, K:2016/2157 sayılı kararı

[18] Anayasa Mahkemesi, 2. Bölüm, 10.06.2015 tarih ve B.No:2013/6670 sayılı kararı

[19] Danıştay 17. Dairesinin 03.02.2016 tarih ve E:2015/3381, K:2016/600 sayılı kararı

[20] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 03.07.2018 tarih ve E:2016/19959, K:2018/14817 sayılı kararı

[21] Bursa BAM, 4. Hukuk Dairesi, 10.01.2019 tarih ve E:2018/1213, K:2019/125 sayılı kararı

[22] Adana BAM, 1. Hukuk Dairesi, 05.03.2019 tarih ve E:2019/197, K:2019/237 sayılı kararı

[23] İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 30.04.2019 tarih ve YD İtiraz No: 2019/507 sayılı kararı