Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Ankara Hakimevi’nde düzenlenen Yeni İnsan Hakları Eylem Planı Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Bakan Gül programın açılışında yaptığı konuşmada devletin temelinin adalet, adaletin temelinin de insan olduğunu vurguladı. Hukuk devletini herkesin kendini güvende hissettiği bir devlet olarak niteleyen Bakan Gül, hak ve özgürlükleri koruyup geliştirmenin devletin temel ödevi olduğunu dile getirerek, hukuku egemen gücün buyruklarından ibaret sayan pozitivist görüşün ağır yenilgi aldığı değerlendirmesinde bulundu. Bakan Gül konuşmasında, “Hiçbir gerekçe, hiçbir politika insan hakkının engellenmesine gerekçe olamaz. Hiç kimse ‘özgürlükleri yok etme’ özgürlüğüne sahip değildir. İnsanoğlunun yeryüzündeki macerasının başladığı ilk günden itibaren hak ve özgürlükler vardır. İnsan hakkıyla doğar, hakkıyla yaşar.” ifadelerini kullandı. Bakan Gül, İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlık sürecini katılımcı anlayışıyla sürdürdüklerini belirterek, “Bu çerçevede, her türlü görüş ve önerileri belirleyerek Bakanlığımız koordinasyonunda hükümet planı haline getirilmesi sağlanacaktır.” dedi.

LEKELENMEME HAKKI VATANDAŞI KORUYOR

Bakan Gül, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158'inci maddesinde 2017'de yapılan değişiklikle ‘lekelenmeme hakkı’nın güvenceye kavuştuğunu hatırlatarak, lekelenmeme hakkının ceza muhakemesi sistemine ilk defa getirilmesiyle bugüne kadar toplam 265 bin 385 ihbar dosyası açılıldığı bilgisini verdi. Bakan Gül, “Bu dosyalardan 158 bininde soyut iddia gerekçesiyle hiç soruşturma yapılmadan, vatandaşın şüpheli yapılmadan, ifadesine başvurulmadan, kapısına polis gönderilmeden 'soruşturma yapılmasına yer olmadığı' kararı verilmiştir. Eğer bu sistem gelmeseydi bugün 158 bin kişinin, kapısına polisin geldiği, şüpheli olduğu bir süreç olacaktı. Bu anlamda, ceza adaletinin amacı dışında kullanılmasına, soruşturmaların suistimallere veya iftiralara alet edilmesine karşı aldığımız tedbir iyi işlemektedir.” ifadelerini kullandı.

Her vatandaşın adalet hizmetini en yüksek düzeyde almayı hak ettiğinin altını çizen Gül, "Bütün devlet yetkileri milletin hakimi değil, hadimi olmak için vardır. Avukat, vatandaşımızın avukatıdır, yargı Türk milletinin yargısıdır. İnsan haklarını koruyup geliştirmenin temel taşıyıcısı olan yargı, hakimiyle, savcısıyla, avukatıyla bir bütündür. Bu bütünlüğü hem kendi içinde hem de dışarıya karşı gösterebilen bir yargı, saygınlığını ve güvenilirliğini yükseltebilecektir. Bu çerçevede yargının bütün dikkati adalet hizmetlerinin iyi ve sağlıklı yürümesi üzerine yoğunlaşmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Geçmişte Türkiye'de güçlülerin haklı olduğu acı dönemlerin yaşandığını söyleyen Gül, şöyle devam etti:

“Devlet için insandan, insan için devlete geçme yolunda milletçe büyük bedeller ödedik. Son 17 yılda gerçekleştirdiğimiz reformların ve değişikliklerin temelinde bir daha o günlere geri dönmeme, özgürlük yolunu kalıcı bir biçimde genişletme niyet ve iradesi vardır. Bütün hak ve özgürlüklerin makbul vatandaşlara ait olduğu, makbul olmayan vatandaşlara ise hakların lütuf olarak az bir miktar tattırıldığı karanlık dönemler geride kaldı.”

ÖZGÜRLÜKÇÜ VE REFORMCU RUH DEVAM EDECEK

Bakan Gül, son 17 yılda başta anayasa ve temel kanunlarda olmak üzere, mevzuattaki değişikliklerle hak ve adalet alanına önemli yeniliklerin kazandırıldığını belirtti. Bu süreçte, kimsenin dini, dili, etnik kökü, mezhebi, dünya görüşü veya yaşam tarzı nedeniyle ötekileştirilmediği, ayrımcılığa maruz kalmadığı bir Türkiye ideali için cesur ve tarihi adımlar attıklarını aktaran Bakan Gül, şöyle konuştu:

“Kürtçe kurslar, enstitüler, akademik bölümler serbestleşti. Propaganda yasağı kalktı. TRT Kürtçe televizyon kanalı faaliyete geçti. Ret, inkar, asimilasyon politikalarına son verildi. Azınlık, vakıf mallarının iadesi sağlandı. Meslek liseleri önündeki katsayı engeli kaldırıldı. 28 Şubat döneminde zulüm aracına dönüşen başörtü yasağı kaldırıldı. İşkenceye sıfır tolerans ilkesiyle bu suçlarda zaman aşımını kaldırıldı ve etkin soruşturma tedbirleri alındı. Ceza Kanunumuzda nefret ve ayrımcılık suçları düzenlendi. Bu özgürlükçü ve reformcu ruh önümüzdeki dönemde de devam edecektir.”

REFORMA İYİ YA DA KÖTÜ VASFINI VERECEK OLAN UYGULAMADIR

Bakan Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 30 Mayıs'ta kamuoyuna duyurulan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin önemli bir başlangıç noktası olduğunun altını çizerek, bu çerçevede adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğüne ilişkin birçok düzenleme bulunduğunu söyledi. Bu sürecin iyi ve doğru gitmesinin bu düzenlemelerin uygulama tarafından sahiplenilip, adalet hizmetine yansıtılmasıyla mümkün olacağına işaret eden Gül, hazırlanan reform paketlerinin uygulayıcılar elinde şekilleneceğinin altını çizdi. Bakan Gül, “Hiçbir reform başlangıçta iyi ya da kötü değildir. Sistemi iyi ya da kötü işletecek olan, reforma iyi ya da kötü vasfını verecek olan, uygulamadır. 2019, reformlarımızın başladığı yıl oldu. 2020 yılının da reform adımlarımızın birer birer hayata geçeceği bir yıl olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.

Yargı Reformu Stratejisi'ndeki hedeflerden birinin de yeni bir İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlanması olduğuna işaret eden Bakan Abdulhamit Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeni planda, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında yer verilen ihlal alanlarına ilişkin etkili çözümlerin geliştirilmesi, insan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası koruma mekanizmalarının gözlem ve raporlarının dikkate alınması, yine bu alandaki ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleriyle iş birliği yollarının geliştirilmesi, yargı mensuplarının insan hakları konusundaki farkındalığı ve duyarlılığının artırılması amacıyla insan hakları eğitimi çalışmalarının düzenlenmesi düşünülmektedir. Bu faaliyetleri kapalı devre yürütmeyi hiçbir zaman düşünmedik. Süreci, yurt içi ve yurt dışından uzman hukukçular, yargı mensupları ve sivil toplum temsilcileri ile yürütme kararlılığında olduk.”

Gül, Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olduğuna, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de yargı yetkisini kabul ettiğine dikkati çekerek, insan hakları çıtasının yükseltilmesini sadece söz konusu uluslararası taahhütlerin bağlayıcılığı nedeniyle değil, milletin layık olduğu hak ve özgürlük standardına kavuşması için de istediklerini dile getirdi.

İnsan haklarının, günlük siyasetin sınırlarına hapsedilemeyecek kadar önemli olduğunu vurgulayan Adalet Bakanı Gül, şunları kaydetti:

“Bu perspektifle milletin sesinden, sözünden ürkerek değil, milletin sesi ve sözünden güç alarak özgürlüklerimizi genişletmek için yeni ve kararlı bir başlangıç noktasındayız. Devletimizin özgürlükçü ve demokratik karakterini güçlendirmekte kararlıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde bugüne kadar yaptığımız ve bundan sonra yapacağımız bütün reformların amacı vatandaşlarımızın hayat ve hak standartlarını yükseltmektir.”

GÜL, GAZETECİLERİN GÜNDEME İLİŞKİN SORULARINI CEVAPLADI

Bakan Gül, toplantının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Gazetecilerin Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistan mahkemesinin verdiği karara yönelik soru üzerine Bakan Gül, Türkiye'nin konuyla ilgili titizlikle adli ve idari olarak yoğun bir gayret gösterdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her platformda muhataplarına bu hususta her türlü hatırlatma yaptığını da anlatan Gül, Türkiye'nin iade taleplerinde bulunduğunu, yargılamaya delil oluşturabilecek her türlü bilgi ve belgenin paylaşılmasını istediğini ancak bunun Suudi makamlarca yerine getirilmediğini ifade etti.

Cinayetin üstüne gidilmesi, şeffaf şekilde faillerin ortaya çıkarılması ve hesabının sorulması gerektiğini vurgulayan Gül, "Bu şekilde böyle üstünün örtüldüğü, kapatıldığı bir anlam çıkmaktadır. Çünkü şeffaf değildir ve bir şekilde failleri saklanmaktadır. Bu anlamda Türkiye'nin talepleri dikkate alınmamıştır, yerine getirilmemiştir. Uluslararası bir soruşturmayla şeffaf şekilde sürecin yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesinin Kanal İstanbul kararına yönelik soru üzerine de Gül, Yüksek Mahkemenin, yasamanın bu konuda yaptığı tasarrufun doğru olduğuna karar verdiğini ve iptal başvurusunu reddettiğini hatırlattı. Gül, dolayısıyla bu şekilde bir projenin yap-işlet-devret modeliyle yapılmasına yönelik hukuken bir engel olmadığı yönünde karar verildiğini kaydetti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Osman Kavala'yla ilgili kararına yönelik bir soru üzerine Bakan Gül, "Yürüyen bir soruşturmayla, kovuşturmayla ilgili benim bir yorum yapmam elbette doğru olmaz. Dolayısıyla Anayasa, Uluslararası sözleşmeler, her türlü mevzuat açıktır. Yargı da bağımsız ve tarafsızdır. Dolayısıyla yürüyen bir kovuşturmayla ilgili elbette süreci kendileri değerlendirecektir. Mahkemenin cuma günü çeviri ile ilgili bir talebi olmuştur. Çeviriler yapılmış ve derhal pazartesi günü itibarıyla mahkemeye ulaştırılmıştır. Onun ötesinde yargısal faaliyetler yargı mercilerinin kararıdır. Dolayısıyla bizim bu konuda bir söz söylememiz doğru olmaz." dedi.

MUHATAPLARIMIZLA GÖRÜŞMELERİMİZİ YAPTIK

Bakan Gül, Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili yeni bir gelişmenin bulunup bulunmadığı yönündeki soru üzerine, yargı mercilerinin cinayetle yakından ilgilendiğini ifade etti.

İlgili merciler ve makamlar nezdinde tüm görüşmelerin yapıldığına işaret eden Gül, "Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm bakanlarımız, bu konuda büyük bir titizlikle idari olarak da zanlının Türkiye'ye iadesi konusunda bir gayretimiz söz konusudur. Bizim beklentimiz, uluslararası sözleşme çerçevesinde bu kişinin iadesidir. Elbette bundan sonraki, bağımsız yargının yapacağı bir süreçtir. Bu kişi ya da kişiler, olayın aydınlatılması, yargının takdirinde ve yetkisinde olacaktır. Biz her türlü muhataplarımızla bu konuda milletimizin beklentisi ve yargının talebi hususunda görüşmelerimizi yaptık. Umarız bağımsız yargı önüne iadesi için gereken yapılır." değerlendirmesinde bulundu.