Bakan Bozdağ, burada yaptığı konuşmasında, Yargının Etkinliği Bürosu tarafından yürütülecek performans esaslı İzleme ve Değerlendirme Sisteminin hem tanıtımı hem de bu sistemin işleyişi hakkında gerekli değerlendirmeleri kamuoyuyla da paylaşmak üzere bir araya geldiklerini belirtti. “Adalet mülkün temelidir.” sözünü anımsatan Bakan Bozdağ, buna yürekten inandıklarını ifade etti.

YARGIDA MEMNUNİYETİN ARTMASI İÇİN SADECE HAKİM VE SAVCILARIMIZIN VERDİĞİ KARARLAR YETMEZ

Bakan Bozdağ, milletin adalete olan güveninin artmasının yargı hizmetlerinden memnuniyetin yükselmesinin ortak amaçları olduğunu dile getirerek, “Türkiye'de yargıya güvenin ve yargıdan memnuniyetin artması için sadece hakim ve savcılarımızın verdiği kararlar yetmez. Bunun yanında sistemin bütünü ile sağlıklı işlemesinde büyük fayda vardır. Adalet sadece mahkemelerde değil, aileden tutun toplumun her alanında ayakta tutulması gereken her işin temeli görülmesi gereken ve ona göre değer verilmesi gereken yüce bir değerdir. Aileden okula, iş hayatına, hayatımızın her alandaki iş ilişkileri dahil her konudaki iş birliği ve ortak çalışmalarımıza kadar bunun yansıması hiç şüphesiz adalete olan güveni ve bundan duyulan memnuniyeti arttıracaktır. Ama biz bunu özelleştirdiğimizde yargı hizmetlerine olan güven ve yargı hizmetlerinden memnuniyet konusunu ele aldığımızda daha farklı bir durumla karşılaştığımızı ifade etmek isterim.” dedi.

YARGIMIZIN VERDİĞİ KARARLARLA VE YAPTIĞI İŞLERLE BÜYÜK TAKDİR TOPLADIĞINA YÜREKTEN İNANIYORUM

Yargı hizmetlerinden memnuniyetin, yargıya işi düşmüş her bir vatandaşın verilen hizmetten duyduğu hissi, duyguyu ifade ettiğini anlatan Bozdağ, şöyle devam etti:

“Yargıya güven ise, yargıya işi düşsün düşmesin, bütün vatandaşlarımızın yargıya karşı olan his ve duygusunu ifade eder. Bugün yargıda 2021 yılı rakamlarını baz aldığımızda yaklaşık 8 milyon civarında bir iş yükü olduğunu görüyoruz. Yani davalı davacı nazarıyla bakarsanız ya da müşteki müdahil sanık nazarıyla bakarsanız bunların çok büyük bir rakam olduğunu hepimiz kabul ederiz. Tabii yargılamalar sonucunda yüzde 50’si kaybediyor, yüzde 50’si kazanıyor. Kazanan da dilediği gibi kazanmıyor. Eğer bir hukuk davasıysa istediği tazminat yüz bin ise, mahkeme elli bine hükmettiğinde o karardan memnun değil. Eğer ceza davasıysa hapis olarak müebbet istiyorsa, süreli hapis verdiyse ondan da müdahil memnun değil. Öbürü de beraat istiyorsa o da cezadan memnun değil. O yüzden baktığınızda yargı hizmetlerindeki bu memnuniyet algısının diğer hizmetlerle aynı kefede tartılması yargı aleyhine büyük bir haksızlık sonucunu ortaya koymaktadır. O yüzden bu konuları değerlendiren her bir vatandaşımıza, uzmanımıza, akademisyenimize, siyasetçimize buradan diyorum ki, değerlendirirken yargıda ortaya çıkan kararların taraflara dönük yönlerini dikkate alarak bunları değerlendirmek, yargıya güven ve yargı hizmetlerinden memnuniyet algısının değerlendirilmesinde daha adil davranmaya, daha hakkaniyetli bir lisan kullanmaya eminim bizi sevk edecektir. Ben Türkiye'de yargımızın verdiği kararlarla ve yaptığı işlerle büyük bir takdir topladığına yürekten inanıyorum.” 

ADALET MÜLKÜN TEMELİYSE BU TEMELİ YIKMAK İSTEYENLERE KARŞI HERKES BİRLİKTE OLMALI

Bozdağ, 8 milyon civarında davanın görüldüğü yerde Türk yargısına verilen kararlara dönük eleştirilere bakıldığında, bunun sınırlı olduğunu gördüklerini belirterek, “Tabii bunların ne kadar doğru, ne kadar eğri olduğu tartışmasını bir tarafa bırakarak, salt eleştirilenleri aldığımızda bile Türk yargısının eleştiri aldığı konuların çok çok az olduğunu buradan ifade etmek isterim. Ancak herkes yargıyla ilgili konuştuğunda, değerlendirme yaptığında her gün televizyonlarda, gazetelerde her yerde bu konular konuşulduğunda yargı üzerinden birtakım pozisyonlar almaya kalkıldığında bundan en büyük adalet ve yargı hizmetlerinin zarar gördüğünü de buradan ifade etmek isterim. O yüzden herkesin ve her kesimin yargıyla ilgili konuşurken Anayasa’mızın 138. maddesi, 2. maddesi başta olmak üzere hukuk devletini esas alan, hukukun üstünlüğünü rehber edinen bir zihniyet ve kalp, akıl anlayışı içerisinde hareket edip konuşmaları bu esas çerçevesinde yapmasında fayda var. Kimseye nasıl konuşun diye tavsiyede bulunacak halimiz yok. Ama bir hassasiyetin altını çizmeye herhalde hakkımız var diyorum. Çünkü adalet mülkün temeliyse bu temeli yıkmak isteyenlere karşı herkes birlikte olmalı. Adaleti gözümüz gibi korumalı ve haksız saldırılara karşı onu korumalı ve yargı görevi yapanları da her türlü haksız saldırıya karşı töhmete karşı da birlikte korumalıyız. Sadece Adalet Bakanının, Hakimler ve Savcılar Kurulunun, Hakimler ve Savcılar Kurul Başkanının vazifesi değil, bu bütün aziz milletimizin ve toplumumuzun her kesiminin vazifesidir. Böylesi bir hassasiyeti birlikte hayata geçirdiğimizde ben eminim ki Türkiye'de yargıya güven ve yargıdaki hizmetlerden memnuniyet algısının da hızla değiştiğine birlikte şahit olacağız. Çünkü değerlendirmeler adil değil. Adil bir zemine oturacaktır.” ifadelerini kullandı.

Adaletin zamanında tecelli etmesi için çok ciddi adımlar attıklarını anımsatan Bozdağ,  “Geciken adalet, adalet değildir” anlayışı gereği adaleti makul sürede tecelli ettirecek adımları hayata geçirme konusunda Türkiye’nin büyük reformlara imza attığının altını çizdi.

ADALETİN ZAMANINDA TECELLİSİNE BÜYÜK BİR KATKI VERDİK

Bozdağ, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin de (UYAP) bunlardan bir tanesi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

“UYAP'ın kurulması, geliştirilmesi güçlendirilmesi, dünyanın en saygın ve en takdir edilen birincilik ödüllerine layık görülen bir adli alanda kullanılan teknolojik hizmet olması Türkiye'nin gurur kaynaklarından bir tanesidir. Yargılamayı hızlandırdı mı? Hızlandırdı. Tapuya, nüfusa başka bir kuruma yazılıp aylarca beklenen bilgiler şimdi anında hakimimizin, savcımızın önünde zamandan büyük bir tasarrufu biz böylece sağlamış olduk. Adaletin hızlı işlemesine, doğru ve zamanında tecellisine bunun büyük bir katkı sağladığında hiç şüphe yoktur. Hakim ve savcı sayılarımızı 9 binler civarından 23 bin civarına taşıyarak eskiden 9 bin küsür hakim ve savcıyla görülen işi yaklaşık 23 bin hakim ve savcının görüyor olması, mahkeme yaklaşık 3 bin 500’lerden 6 bin küsürlere çıkarılarak daha fazla mahkemede işlerin görülmesi, ihtisas mahkemelerimizin arttırılması, bütün bunların hepsi yargılamanın makul sürede tamamlanması ve adalet terazisinin dosdoğru tartması için son derece kıymetli adımlardır. Sorarım, 9 bin küsürle bu işi görmek mi makul sürede yargılamayı bitirmek için daha iyidir, 23 bin civarında hakim ve savcıyla görmek mi? İhtisas mahkemelerini arttırmak mı, mahkeme sayılarını çoğaltarak vatandaşımızın daha hızlı sürede hakkının tespiti ve teslimi konusunda beklediği kararın çıkarılmasını sağlamak mı? Yoksa mahkeme sayılarını azaltmak mı? Biz bir yandan hakim ve savcı sayımızı arttırarak öte yandan mahkeme sayılarını arttırarak da adaletin zamanında tecellisine büyük bir katkı verdik.”

Yardımcı adli personel konusunda da ciddi adımların atıldığını aktaran Bozdağ, “Şu anda zabıt katibi konusunda yargımızda yaşanan bir sorun yok. Geçmişte bazı mahkemeler, zabıt katibi azlığı nedeniyle nöbetleşe zabıt katibi kullanıyordu, bu dönem tamamen tarihe kavuştu. Hakimlerimizin, savcılarımızın her birine laptop verilmesi ve bunun 5 yılda bir değiştirilmesi ve bilgisayar iletişim teknolojisinin en üst düzeyde kullanılması da ayrıca bu işlerin hızlandırılmasında ve yargının makul sürede yargılamayı tamamlamasında diğer bir etken olmuştur.” dedi.

Bozdağ, yargının üzerindeki iş yükünü azaltan adımlar da attıklarını, bunun da yargılama süreçlerini hızlandırdığını, makul sürede tamamlamaya büyük katkı sağlandığını ifade etti.

Uzlaştırmacılığın ceza muhakemesi alanında, arabuluculuğu hukuk muhakemesi alanında geliştirerek ve her geçen gün kapsamını da geliştirerek hukuk mahkemeleri ve ceza mahkemelerine gelen iş yükünü azaltarak da büyük bir reformu hayata geçirmiş olduklarını belirten Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:

“İnşallah önümüzdeki zaman dilimi içerisinde hem bir seçki yaparak ceza muhakemesinde uzlaştırmacılığın kapsamını genişletmek hem de ara buluculuğun kapsamını genişletme konusunda kararlıyız. Daha önce de ifade ettim, kira hukuku, kat mülkiyeti hukuku, komşuluk hukukuna giren konuları inşallah Meclisimizin takdiriyle yeni dönemde arabuluculuğun kapsamına alma konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öte yandan istinafı hayata geçirerek Yargıtayımızın ve Danıştayımızın çok fazla iş yükü altında içtihat mahkemesi vasfını koruyarak çalışmalarını sürdürmesini engelleyen bir durumu da ortadan kaldırdı. Çünkü istinaf mahkemelerinde kesinleşen dosya sayıları son derece önemli, Yargıtay ve Danıştay'a giden işlerin azalmış olması Yargıtay ve Danıştayımızın gerçek kuruluş amacı olan içtihat mahkemesi vasfını güçlendirdi, tahkim etti. Bu da istinafta yargıyı hızlandıran bir başka fonksiyon icra etti. Kamuoyunda istinafı farklı gözle değerlendiren birtakım değerlendirmelere şahit oluyoruz. Buradan ifade etmek isterim ki, bu bilgi eksikliğinden kaynaklanan ya da sokaktaki yanlış algıya itimat ederek yapılan değerlendirmelerden kaynaklanan bir fikir, bir algı olarak görülüyor. Ama rakamların hepsi istinafın yargılama süreçlerini hızlandırdığı, adaletin makul sürede tecellisine büyük katkı sağladığını ortaya koymaktadır. İnşallah İstinafın Kuruluşunun 6. Yıl Dönümünde bu konuları enine boyuna değerlendirme imkanı bulacağız.”

Bozdağ, yargı hizmeti sun hakim ve savcılarımızın kalitesini arttırmak, onların daha donanımlı bir biçimde göreve başlamalarını ve meslek hayatları boyunca da donanımlarını arttırmaları konusunda da önemli değişiklikleri hayata geçirdiklerini dile getirerek, “Bir yandan Türkiye Adalet Akademisi'ni kurarak bir akademi çatısı altında hakim ve savcı adaylarının yetiştirmesini sağlayan önemli bir adımı hayata geçirdik. Şimdi yeni bir adımı inşallah 1 Ocak 2023’ten sonra itibaren hayata geçiriyoruz, hakim ve savcı adaylığı müessesesini kaldırarak yerine hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini hukuk sistemimize kazandırdık. Tabii hakim ve savcı, yardımcılığı süresini 3 yıla çıkardık. Eğitimin, hem arazide daha etkin, daha verimli yapılması hem akademide bu eğitimin tamamlanması konusunda da son derece önemli bir değişikliği hayata geçirdik. Türkiye inşallah yeni dönemde daha mesleğe girmeden önce daha iyi yetişmiş hakim ve savcıları kürsüye gönderme imkanını bulacaktır.” diye konuştu.

TEFTİŞTE YENİ BİR DÖNEM 1 OCAK 2023’TE BAŞLIYOR

Meslek içi eğitimi zorunlu hale getiren önemli bir adımı daha attıklarını söyleyen Bozdağ, şunları kaydetti:

“Bir yandan meslek öncesi eğitimi daha nitelikli ve pratikle teoriyi birleştirerek daha etkin bir şekilde yapabilme imkanı getirirken öte yandan birinci sınıfa ayrılma şartları arasına en az 3 defa meslek içi eğitime katılma şartını da koyarak hakim ve savcılarımızın en az 3 defa meslek içi eğitime katılmalarını dolaylı bir biçimde zorunlu hale getirdik. İnşallah meslek içi eğitimleri de bundan sonraki süreçte daha etkin ve daha verimli bir biçimde uygulamaya Kurulumuz ve Akademi devam edecektir.

Teftişte yeni bir dönem 1 Ocak 2023’te başlıyor. Esasında yasalarımızda olan adliyelerimizin, savcı ve hakimlerimizin belli bir aralıkla Hakimler ve Savcılar Kurulu adına teftiş tarafından denetlenmesi öngörülüyor ama uygulamada sıkıntılar var. Şimdi biz bir yandan müfettişlerimizin özlük haklarını iyileştiren adım attık. İnşallah yeni dönemde boş bulunan müfettiş kadrolarını da dolduracak ve 1 Ocak'tan itibaren de Türkiye'deki bütün adli mahallerin 592 mahal var. Bunların hepsinin iki yılda bir rutin denetimini artık normal bir biçimde yapan bir düzene geçeceğiz. Uzun zamandır denetim görmeyen yerler olduğu gibi sadece UYAP üzerinden denetim gören yerler de var. Bu mahallindeki denetim gibi kıymetli değil. Bunun da bir kıymeti var ama yerinde olan gibi elbette değil. Onun için yerindeki denetimi HSK her yıl ocak ayının 15’ine kadar hangi mahallerde denetim yapılacağını ilan ederek o mahaller denetlenecek ve bu denetim yol gösterici, öğretici, rehberlik yapıcı bir denetim olacak. Bu denetimlerden de hakim ve savcılarımızın büyük oranda istifade edeceğine yürekten inanıyorum.

Tabii bilirkişilik konusunu da değiştirdik biz. Yeni bir bilirkişilik düzeni kurduk Türkiye'de ve esasında bu alandaki başıbozukluğu ortadan kaldıran bir sistem kuran ve bu sistemi sağlıklı işleterek vatandaşlarımızın haklarının korunması için de ciddi bir adım attık. Ancak gelinen noktada bilirkişilik sistemi içerisinde aksayan yönlerin hem uygulayıcılar bakımından hem bilirkişiler bakımından olduğunu görüyoruz. Onun için buradan ifade etmek isterim ki, bilirkişilik konusuna yeni bir neşter vurma ihtiyacını da Bakanlık olarak duyuyoruz ve bu konuda da çalışmalarımızı yürütüyoruz. Çünkü biz bilirkişilik adı üstünde bilirkişilikten beklenti neyse o çerçevede sistemin işlemesi, hakim ve savcılarımıza çıkan raporların yol göstermesi son derece önemlidir. Vatandaşlarımızın bu konuda çok ciddi şikayetleri Bakanlığımıza ulaştığını buradan etmek isterim. Biz bu şikayetleri de dikkate alarak bu konuda ciddi bir çalışmayı önümüzdeki zaman içerisinde kamuoyuyla paylaşacağız ve bu alana yeni bir neşter vuracağımızı da buradan ifade etmek isterim.”

Bakan Bozdağ, Yargının Etkinliği Bürosu tarafından faaliyete geçirilen, esasında Performans Esaslı İzleme ve Değerlendirme Sisteminin devreye alınmasının yeni bir adımın daha öncekilere ilave edildiğini bildirerek, “Adaletin zamanında tecelli etmesi, makul sürede yargılamaların olması, hesap verilebilirlik ve şeffaflığın artması, yargı içerisinde yer alan birtakım sorunların ve tıkanıklıkların doğru bir biçimde tespiti son derece önemlidir. Ben esasında bu sisteme yargının sürekli tomografisini çeken bir sistem olarak bakıyorum. Nerede arıza var? Nerede dosyalar birikiyor? Nerede soruşturma evrakı uzun zamandır işlemsiz bekliyor ya da bekletiliyor? Nerede aksama var? İş yükü niye yığılmış? Yani bir baktığında sorun nerede? Eğer birden patlamışsa oraya yeni bir mahkeme kurma imkanımız var, onu kurarız. Eğer başka başka sebepler varsa onu çözme imkanımız var, o sorunu çözen kararlar alır, adımlar atarız. Eğer başka sorunlar varsa onun üzerinden gideriz. Onun için yargılamanın hızlandırılması ve makul sürede tamamlanması bakımından Performans Esaslı Değerlendirme ve Analiz Sisteminin sağlıklı bir biçimde uygulaması son derece yargımız bakımından da vatandaşlarımız bakımından da büyük önem arz etmektedir.” dedi.