NTV canlı yayınında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Bakan Bozdağ,  Baroların siyasi bir mücadeleye alet edilmemesi gerektiğini vurguladı. Bakan Bozdağ’ın açıklamalarından bazı bölümler şu şekilde:

HUKUKİ HİMAYE SİGORTASI AVUKATLARIMIZIN HUKUKUNU KORUYACAK, VATANDAŞLARIMIZIN ADALETE ERİŞİMİNİ GÜÇLENDİRECEK

Avukatlar benim meslektaşlarım. Onların haklarının, hukuklarının en üst düzeyde korunması Adalet Bakanı olarak benim birinci vazifem. Çok önem verdiğim bir konu. Daha önceki görevlerimde de şu anda da avukatlarla ilgili ciddi çalışmalar yapıyoruz. Hatırlarsanız adli yıl açılışında Sayın Cumhurbaşkanımız önemli ifadeler kullandı. Bir yandan Avukatlık Kanununu yeniden düzenleyeceğiz, öte yandan savunma hakkını güçlendireceğiz, hukuki himaye sigortasını hayata geçireceğiz ve adli yardımları yeni bir anlayışla ele alacağız diye avukatlarımızın yakından ilgilendiren ana başlıklarda bize de talimat niteliğinde olan açıklamalarını ortaya koydu ve biz bunlar üzerinde çalışıyoruz. Hukuki himaye sigortası hem avukatlarımızın hukukunu koruyacak hem de vatandaşlarımızın adalete erişimini güçlendirecek, onların adli yardımdan ve diğer imkanlardan daha üst düzeyde yararlanmasına vesile olacaktır. Biz bu çalışmalarla ilgili bilim komisyonlarımızı da oluşturarak yolumuza devam ediyoruz.

VATANDAŞLARIMIZI BİR KEZ DAHA MAĞDUR EDECEK BİR YAKLAŞIMI ORTAYA KOYUYORLAR

Asgari ücret tarifesi avukatlarla ilgili her yıl yayınlanır. Ama Eylül itibariyle biz bunu en erken yayınlayan adımı attık. Daha önce Barolar Birliği Başkanımızla da konuştuk. Bakanlık bürokratları konuştular, taslaklar değerlendirildi. Avukatlarımızın ve Barolar Birliğimizin beklentisinin üstünde biz bir asgari ücret tarifesini hazırladık. Resmi gazetede yayınlandı ve adli yılın ilk açılış haftasında da yürürlüğe girdi. O zaman kendilerine şunu söyledik. Dedik ki; Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre görevlendirilen müdafi ve vekillere yapılacak ödemeleri gösterecek ücret tarifesini biz mevzuat gereği şimdi yayımlayamıyoruz. Çünkü ilgili mevzuat çok açıkça der ki; aralık ayında hazırlanır, Barolar Birliğinin görüşü alınır. Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bunu hazırlar. Resmi gazetede yayınlar, 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe girer. Şu anda baro başkanlarının ve yönetimden belki bütün avukat arkadaşlar bu ayrıntıda konuya takip etmemiş olabilirler. Ama Barolar Birliği yönetimi, baro başkanları bunu çok iyi biliyorlar. Şuan da mevzuat izin vermiş olsa biz onu Eylül’de asgari ücret tarifesiyle birlikte yayınlayacaktık. Ama izin vermediği için yayınlayamadık. Onun için biz mevzuata aykırı, Adalet Bakanlığı olarak adım atamayız, onu da ben ifade ettim Kozan'da. Kimse bunu bizden beklemesin. Biz Barolar Birliği Başkanımıza ve onların yetkililerine de Bakanlıktan arkadaşlarımız mevzuat gereği biz bunu şu anda yayınlayamıyoruz. Mevzuatın ilgili hükmünü de göstererek ifade ettiler. Zaten Barolar Birliği Başkanlığı da yapılan açıklamada bu konuda çalışmalar sürüyor. Eğer şöyle olsaydı, mevzuat buna izin verseydi, Eylül’de asgari ücret tarifesiyle CMK’ya göre ücret tarifesi de yayınlanması mümkün olsaydı da Adalet Bakanlığı bunu hazırlayıp Resmi Gazete’ye göndermeyip yayınlanmamış olsaydı, o zaman ben baro başkanlarının o bildiriye imza atmalarını, bu konuda Adalet Bakanlığı’nın yüksek sesle eleştirmelerine hak verirdim. Ama biz bu konuda adım atmayacağız demiyoruz, adımı atacağız. Çalışmayı yapıyoruz hem de Barolar Birliği ile beraber yürütüyoruz bu çalışmayı. Vakti gelince de bunu da Resmi Gazete’de yayınlayacağız, yürürlüğe gireceğiz. Bunu bile bile ne yapıyorlar? 81 baro imza atıp bildiri yayınlıyorlar. İki, yavaşlatma kararı alacağız. Arkasından da üç gün iş bırakma kararı alacağız diyerek vatandaşlarımızı bir kez daha mağdur edecek bir yaklaşımı ortaya koyuyorlar.

BİZ ŞİMDİ AVUKATLARIMIZIN EMEKLERİNİN KARŞILIĞINI ADİL BİR ŞEKİLDE ALMASINI İSTİYORUZ

Bu mevzuat ortadayken, bizim açıklamalarımız ortadayken, bu konuda düzenleme yapacağımızı ve iyileştirmeyi sağlayacağımızı açık açık beyan etmişken, vakti gelmeden önce de bunu bizim yapmamız mümkün değilken, kalkıp sanki yarın yapılması mümkün de yapmıyormuşuz gibi eylem kararı alıp hem Bakanlığı hem hükümeti töhmet altında bırakıp vatandaşları mağdur etmek iyi niyetli bir yaklaşım kesinlikle değil.

Yani rakam oransal bir rakam vermeyi doğru görmem. Çünkü daha henüz Aralık’a vaktimiz var. O zaman konuşacağız ama bütün artışları gözeterek hem enflasyondaki hem fiyat artışlarında ki bütün artışları gözeterek yapacağız. Zira biz avukatlık asgari ücret tarifesinde yüzde yüzün üzerinde bir artış yaptık. Bazılarında yüzde kırkları bulan artışlar bazı alanlarda yüzde yüz kırkı bulan artışlar da yaptık. Biz şimdi avukatlarımızın emeklerinin karşılığını adil bir şekilde almasını istiyoruz. Onları mağdur etmek istemiyoruz. Hakları neyse o çerçevede haklarını koruyan bir ücret tarifesini zaten asgari ücret tarifesinde yayınladık. Şimdi CMK’ya göre hazırlanacak ücret tarifesinde de aynı hassasiyeti göstereceğiz. Eylem yapmalarından dolayı değil. Çünkü eylemleri ben fazla dikkate alan birisi değilim. Bir tane değil, yüz tane eylem yapsalar benim açımdan bir kıymeti yok. Ama ben avukat meslektaşlarımızı düşünerek baro başkanlarından ahiri olarak şu anda görev yapan 160 binin üzerinde avukatı düşünmek zorundayız biz ve onların haklarını, hukuklarını korumak zorundayız. Biz onların haklarını, hukuklarını koruyacağız.

SİYASİ BİR MÜCADELEYE BAROLARI LÜTFEN ALET ETMEYİN

Buradan baro başkanlarımıza da şunu söylüyorum, yani siyasi bir mücadeleye baroları lütfen alet etmeyin. AK Parti karşıtı olabilirsin, lütfen ama buna baroyu alet etmeden bunu yap. Eğer siyaset yapmak istiyorsanız çıkarsınız bir partiye üye olursunuz zaten avukatların siyaset yapmasına engel yok gidersiniz yaparsınız ama ben avukatların hakkını koruyorum diyerek avukatları, siyasi mücadelede bir taraf haline getirmeyi biz kabul edemeyiz. Bu haksız bir durumdur ve reddediyoruz.

YURT DIŞINDAN İADESİ İSTENENLER

Hem Bulgaristan'da yakalanan Levent Göktaş'la ilgili hem de Thodex kurucusuyla ilgili Adalet Bakanlığı olarak biz iade taleplerimizi ikili anlaşmalarımız ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde hazırladık ve gönderdik. Artık bundan sonraki aşama bu iki ülkedeki adliye ve idari makamların değerlendirme ve kararına göre şekillenecektir. Dosyalar şu anda Bulgaristan'a da ulaştı, Arnavutluk'a da ulaştı. Her iki tarafta da bunlar orada bulunuyor ve değerlendirmeler devam ediyor. Biz de takdim ediyoruz. Tabii bunlar bazı yerlerde anlaşmalar gereği azami 40 gün içerisinde bir karar verilmesi gerekiyor, bazı yerde daha farklı. Ama bu 40 günlük süre azami süre yani 10 gün sonra da karar çıkabilir, 15 gün sonra da çıkabilir. Ama 40 gün içerisinde nihai bir karara onların bağlanması gerekiyor. Biz süreci takip ediyoruz, Dışişleri Bakanlığımız süreci takip ediyor ve bu süreçlerin sonucunda umarız ki Türkiye'nin iade talepleri olumlu cevap bulur ve aramızdaki ikili anlaşmalara ve uluslararası hukuka göre bu iadeler gerçekleşir.

Tabii Finlandiya ve İsveç'le ilgili adımlar ise biraz daha farklı. Biliyorsunuz, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği söz konusu olduğunda Türkiye Sayın Cumhurbaşkanının da ifadesiyle çok net bir tavır ortaya koydu, 'Eğer siz terörle Türkiye'nin mücadelesine destek verirseniz biz sizi NATO'ya girmeniz konusunda yardımcı oluruz. Ama eğer Türkiye'ye karşı terör örgütlerini ve onların teröristlerini himaye eder, destekler, şu ana kadar yaptığınız gibi onları korur, kollarsanız biz sizi NATO'ya girişinize karşı çıkarız.' Madrid'de yapılan görüşmelerde bir mutabakat metni de imzalandı ve bir izleme komitesi de kuruldu. Bu çerçevede izleme komitesi biliyorsunuz yakın zamanda Finlandiya'ya gitti orada da birtakım değerlendirmeleri yaptılar. Yakında bir grup da Adalet Bakanlığı'ndan teknik düzeyde uzmanlar gelecek Türkiye'ye ekim ayında Finlandiya ve İsveç'ten gelen uzmanlar o konuyu tekrar ele alacak. Bu konuyu dosyalar üzerinden ve diğer onların soracakları sorular üzerinden ne varsa biz bu konularda çok açık ve net olduğumuzu kendilerine ifade ettik. Her türlü bilgiyi, belgeyi paylaşmaya, konuşmaya biz hazırız. Biz çünkü Türkiye olarak elimizdeki delillere, dosyalara güveniyoruz. Onlar bunları gördüklerinde elbette gerektiği adımları atacağına da inanıyoruz. Ancak bugüne kadar Finlandiya da İsveç de ellerindeki dosyadaki deliller iade yeterli olduğu halde bize şu ana kadar tek bir tane iadesini istediğimiz kişiyi iade etmediler.

TÜRKİYE'YE VERDİKLERİ SÖZLERİN TUTULMASINI BEKLİYORUZ

Biz daha önce bu konularda karar verdik. Dolayısıyla bu konuda karar vermeyi bizim hukukumuz açısından kesindir bunlar. Yeniden ele alamayız. Dolayısıyla iadeleri konusundaki taleplerimizi o nedenle reddettiler. Bunlarla ilgili kararlarını biliyoruz hem açıklandı hem iletildi. Finlandiya'dakilerin bir kısmıyla ilgili.

PKK'dan Finlandiya'da 3 kişi var, FETÖ'den de 4 kişi var, 7 kişi orada. Tabii bunlarla ilgili onların verdikleri işte daha önce biz bunlarla alakalı 4'üyle ilgili, hepsiyle ilgili, 4'üyle ilgili biz karar verdik. Kararımız kesin olduğu için bunları görüşemiyoruz. Ama bizim gönderdiğimiz dosyaların, delillerin orada incelenmesini biz yeniden ele alınmasını talep ettik ve dosyalara biz bundan sonraki süreçte o önceki delillerin dışında yeni delilleri de ilave ederek biz bu konudaki yeni duruma göre de bunların değerlendirilmesini elbette talep edeceğiz ve biz onların Türkiye'ye verdikleri sözlerin tutulmasını bekleyeceğiz. Onlar Madrid'de bize bu sözleri verirken bizim istediklerimizin iadesini istediğimiz kişilerin şu anda reddettikleri kişiler olduklarını biliyorlar. İsveç de biliyor, Finlandiya da biliyor. Ama buna rağmen bugüne kadar İsveç de Finlandiya da bu konuda en ufak bir adım atmadılar. Aksine her iki ülkede de hem FETÖ'ye hem de PKK'ya en üst düzeyde destek devam ediyor.

Bizi reddettiler. Biz yeni dosyada yeni deliller, yeni durumlar ortaya çıktığında biz onları tekrar değerlendireceğiz.

Hem Finlandiya hem İsveç ellerindeki dosyaların ve iadesi istenen kişilerin kim olduğunu biliyorlar. Çünkü bizim daha önce taleplerimiz var, reddetmişler. Bizim reddetmeyen hala karar bekleyen taleplerimiz var. Bunları biliyor. Bunları bile bile biz 'iade edeceğiz' diye söz veriyor. Bizim anladığımız şey şu, 'Sizin iadesini istediklerinizi size vereceğiz ve elimizde olanları size vereceğiz. Ve bu noktada Türkiye'yle samimi bir iş birliği yapacağız.' Şimdi biz biliyoruz ki iadelerin hepsinde bütün ülkelerde çifte karar gerekiyor. Türkiye'de de öyle. Türkiye'den birisi herhangi bir ülke iadesini istediği zaman önce mahkemeye gidiyor. Mahkeme iade kararı verdiği zaman eskiden Bakanlar Kurulu kararı vardı, Bakanlar Kurulu karar verirse iade ediliyor. Şimdi Cumhurbaşkanı kararıyla oluyor. Mahkeme iadesine karar verdik, yine iade edilmiyor. O zaman siyasi irade devreye giriyor. İade edip etmemeye siyasi iradenin orada mahkeme kararından bağımsız takdir hakkı var. Neden? Çünkü dış politikayı yargı belirlemesin diye. Bütün uluslararası hukukta her ülkenin uygulamasında böylesi bir yaklaşım var. Şimdi bu iade konuları, siyasi iktidardan bağımsız ele alınacak konular değildir. Onlar da bunu çok iyi biliyor, biz de bunu çok iyi biliyoruz, İsveç'in uygulamalarını da biliyoruz, Finlandiya'nın uygulamalarını da biliyoruz. Bizim istediğimiz şey adil olmaları ve Türkiye'ye verdikleri sözü tutmalarıdır. O sözü tutmamak için gerekçe bulmalarına ve gerekçe sunmalarına gerek yok. Siz söz verdiniz, 'Biz iade edeceğiz.' O zaman biz de istiyoruz, sözünüzü yerine getirin. Getirmedikleri takdirde NATO üyelik süreci devam eden bir süreç olduğu için oradaki anlaşmanın parlamento tarafından da bizim onaylanması gerekiyor. Parlamentodan onay geçmediği sürece üyelik işlemi tamamlanmış bir işlem değildir.

YENİ YARGI PAKETİ ÇALIŞMALARIMIZ SÜRÜYOR

Adalet Bakanlığı yargı alanında yeni çalışmalar yapıyor. Esasında bizde çok ciddi bir çalışma havuzu da var. Hangi alanda ne yapılacak? Buna dair bir havuzumuz var. Sürekli hem yargı görevi yapan hakim ve savcılarımızı, avukatlarımızı oradan bize gelen talepleri biz takip ediyoruz, analiz ediyoruz, değerlendiriyoruz. Vatandaşlarımızdan da çok ciddi şikayetler geliyor yargıyla ilgili. Onları da analiz ediyoruz ve teknik sorunların yanında diğer sorunları da birlikte değerlendirerek 'Biz neler yapabiliriz?' Bunun üzerinde ciddiyetle çalışıyoruz. Onun için de şu anda üzerinde durduğumuz kapsamlı bir yargı paketi var. Daha önce de ifade ettim, onlardan bir tanesi arabuluculuğun kapsamını biraz daha genişleten bir adım atıyoruz. Özellikle kira ilgili konular, Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklanan ihtilaflar, komşuluk hukukundan kaynaklanan ihtilafları biz arabulucu marifetiyle çözmenin daha faydalı olacağına inanıyoruz. Komşuları mahkemeye düşürmenin doğru olmadığını inanıyoruz. O yüzden komşuluk hukukunu ve kiracı-ev sahibi hukukunu koruyacak konuların mahkemeden önce arabulucu marifetiyle ele alınmasında ve bunun çözümlenmesinde fayda görüyoruz.

Tabii bildiğiniz gibi bazı alacakların, 2 bin TL ve altındaki alacakların gider kaydedilmesi suretiyle tasfiye edilmesi konusunda da ciddi bir karar alındı. Tabii bu da darda ve zorda olan vatandaşlarımız bakımından son derece önemli bir adım. 10 milyon civarında bir dosyayı ilgilendiriyor ve tekil kişilere baktığınızda da yaklaşık 5 buçuk 6 milyon civarında vatandaşımızı doğrudan etkileyen bir adım da orada var.

Tabii yeni dönemde bizim alacağımız kararlar, o yapılan çalışmalar içerisinde pek çok konu var. Bunlardan bir tanesi de 'Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili acaba ne yapabiliriz?' Şu anda bunun üzerinde de bir çalışmayı arkadaşlarımız yürütüyor. Bir yandan kendi tecrübemizi ve teorimizi incelerken öte yandan da Avrupa'da ve başka ülkelerde bu iş nasıl oluyor, nasıl işliyor? Bunun üzerinde de duruyoruz. Çünkü bu konuda ciddi eleştiriler geliyor ve biz bunlara baktığımızda da burada yeni bir düzenleme ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili bu çalışmanın nihai şekli henüz ortaya çıkmadığı için size somut 'şunları şunları yapacağız' demiyorum. Henüz öneriler var, o önerileri netleştirdikten sonra paylaşacağız. Bunun da son önemli bir iyileştirme olduğunu buradan ifade etmek isterim.

Bütün bunları kapsayan bir değerlendirme yapıyoruz. Hem raporlama süreci, hem sonraki süreç, hem öncesi 'Acaba biz burada mevcut düzenlemeden daha iyi nasıl bir düzenleme yapabiliriz ve burada şikayetleri aza indirmek için tamamen ortadan kaldırmak için ne yapabiliriz?' Bunun üzerinde ciddi bir şekilde çalıştığımızı buradan açıkça ifade etmek isterim.

KİMSEYE MÜSAMAHA ETMEDİĞİMİZİ HERKESİN BİLMESİNİ İSTERİM

Aysel Tuğluk'la ilgili ayın 16'sında adli tıpta yeniden bir değerlendirme için Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı onu tekrar oraya gönderecek ve adli tıpta ilgili ihtisas kurulunda durumu yeniden değerlendirecektir. Tabii nasıl bir rapor çıkar onu biz bilemeyiz. Takdir, kurulun, heyetindir. Ama sürekli hastalarla ilgili biz bir durum olduğunda bunların halinin iyileşmesi için tedavi gerektiren ne varsa bütün bunları eksiksiz yapıyoruz. Zaman zaman medyada değişik yerlerde, 'Tedavide şu eksik kaldı, şu, şöyle oldu' gibi haberler var. Bunların büyük bir kısmının aslı yok. Çünkü böyle bir durum olduğunda hemen harekete geçiliyor. Sağlık Bakanlığı'yla bizim çok iyi bir işbirliğimiz var. Hasta, tutuklu ve hükümlülerimizin tedaviyi gerektiren muayeneyi gerektiren, ilaç kullanmayı gerektiren bir hali olduğunda bunların eksiksiz yerine getirildiğini bütün içeride yakını olan vatandaşlarımıza ifade etmek isterim. Burada zaten bir aksama birisi yaptığı zaman biz hemen disiplin işlemlerini başlatıyor, 'Bu aksama nereden meydana geldi?' Derhal bunun üzerine gidiyoruz. Bu konuda kimseye müsamaha etmediğimizi herkesin bilmesini isterim.

BIRAKIN YARGI KENDİ SEYRİ İÇERİSİNDE İŞLESİN

HSK atamaları yaparken belli ilkeler çerçevesinde yapıyor. Bu ilkelerde Anayasa ve yasalardan çıkarılan ilkeler. Yaptığı atamaların hepsi bu çerçevede yapılıyor. Örneğin tartışmaların yoğun olduğu yerler baktığınızda işte diyelim İstanbul, Ankara gibi belli yerlerde tartışmalar yoğunlaşıyor. Buralara atarken de liyakati esas alarak atama yapıyor. Zaman zaman kuradan, ilk atamadan gidenler olduğu oluyor. Ama bunlar bir mahkeme başkanı olarak bunlar atanmıyorlar. Bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak kuradan gitmiyor. Ama Ağır Ceza Mahkemesi’nin kıdemli başkanı, kıdemli üyesinin yanına üçüncü bir üye olarak gidebiliyorlar. Ama onun dışında baktığınızda İstanbul'da birinci sınıfa ayrılmış, birinci sınıf olmuş hakim ve savcılarımız görev yapıyorlar. Liyakatleri konusunda ben onları tartışmam. Gerçekten liyakati olan hakim ve savcılarımız. Ama kamuoyunda şöyle bir şey var. İşte bir karar veriliyor. Bir tutuklama oluyor veya başka bir şey oluyor. Tutuklanan kişiye bakarak, dosyadaki delillere bakmadan, kanuna bakmadan, siyasi taraftarlığa göre bir değerlendirme yapılıyor. Eğer siyasi taraftarlık da uygun bir karar vermişse hakim ya da heyet o zaman çok iyi hakim, çok güzel savcı, çok doğru karar. Ama siyasi taraftarlığa aykırı bir talepte bulunmuşsa savcı ya da hakim yahutta mahkeme karar vermişse, bu sefer de onları kötüleyen bir dil kullanılıyor. Buradan şunu ifade etmek isterim, Türkiye'de yaklaşık 23 bin hakim ve savcımız var. 2021 rakamlarını söylüyorum, adli yargıda yaklaşık 8 milyon dosya geliyor yargıya 8 milyon. Siz de yakından takip ediyorsunuz. Kamuoyunun tartıştığı yargı kararlarına baktığınız zaman 8 milyon dosyanın, diyelim ki 6 milyon da yılda karara çıktığını farz edelim. Yani kesin rakam olarak değil de bir genel veri olarak söylüyorum. Ya bunların içerisinde Türkiye'nin tartıştığı karar sayısı yıl boyunca acaba kaç? 10 mu, 20 mi, 50 mi? Yani, milyonlarca kararını mı tartışıyoruz? Baktığımızda, tartıştığımız kararları sağdan say rakam belli, soldan say rakam belli. Bunların tamamının tartışmasının sebebi de siyasi taraftarlıktan dolayı ortaya atılan tartışmalar. Halbuki dosyada ne var haberi yok, deliller ne haberi yok. Ondan sonra kanun ne, haberi yok. Mahkemenin gerekçesi ne, ona dair bir bilgisi yok. Ama demediği hakareti, yapmadığı saldırıyı bırakmıyorlar. Bir yandan biz diyoruz ki yargı bağımsız ve tarafsızdır, öyle de olmalıdır. Bir yandan Adalet Bakanı yargıya müdahale etmesin, öte yandan niye müdahale etmiyor? Adalet Bakanı niye talimat vermiyor? Şu işte niye adım atmıyor? Benim yargıya talimat verme yetkim yok, Anayasada da yok, yasada da yok. Ben herhangi bir Cumhuriyet savcısına soruşturma açın diyemem. Benim böyle bir yetkim yok. Böyle bir emri vermeyi Anayasa bana izin vermiyor ve yasalar da bana izin vermiyor. Ben, Kurul Başkanı olmam ayrı bir şey. Ama öte yandan bakıyorsunuz diyor ki ben gelirsem diyor, şunu serbest bırakacağım Sayın Kılıçdaroğlu. Şunun serbest bırakılmasını isteyen benim peşime takılsın şöyle böyle.

Bir yandan yargı bağımsız diyorsun. Bir yandan mahkemeyi tasfiye edip kendini hakim, mahkeme yerine koyuyor. Öte yandan da işte bizi eleştiriyorlar. Niye bunlara sessiz kalıyorsun. Ya benim işim mahkemenin nasıl karar vereceğine karışmak değil ki. Hukukla ilgili politikaların oluşturulması ve varsa sorunların çözülmesi olarak çalışmaktır. Yargı kendi seyri içinde işleyecektir. Buradan şunu söylüyorum, bırakın yargı kendi seyri içerisinde işlesin. Herkes hakimliğe, savcılığa lütfen soyunmasın. Kendi haline bırakın. Yargı yanlış bir karar verebilir mi, verebilir. Ama bunu düzeltecek mekanizmaları var. İtiraz yolu var, istinaf yolu var, temiz yolu var, bir sürü yol var. Ve bunların sonuçlarını beklemek ve bu süreçleri işletmek doğru olandır. Ama büyük bir haksızlık yapılıyor. Hakimlerimize ve savcılarımıza bunu açıklıkla ifade etmek isterim.

HAKİM VE SAVCI YARDIMCILIĞI MÜESSESESİNİ GETİRDİK

Hakim savcı adaylığı müessesesini kaldırdık yerine hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini getirdik ve 2 yıl olan hakim ve savcı adaylığı süresi, hakim ve savcı yardımcılığında 3 yıla çıkardık. Öyle olunca biz geçiş sürecinde hesap ederek her yıl hakim savcı alımı sınavı yapıyoruz ancak eskiden 2 yılda bir atama yaparken her yıl aldığımız için her yıla tekabül ediyor bu atamalar ama şimdi 3 yıla çıkınca 1 yıl atama yapamayacağız. O nedenle orada çıkacak boşluğu da gidermek için bu sene 1500 kişi alımı konusunda bir ilana çıktık. 26-27 Kasım tarihlerinde sınav yapılacak 1200 adli yargı, 150 idari yargıya, 150 de avukatlıktan geçenler arasından alacağız. Bu yazılı sınav 3 katı geliyor kazananların ondan sonra da mülakat yapılıyor. Orada başarılı olanlar hakim savcı yardımcısı olarak atanırlar.