İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarından satır başları:

Yurt genelindeki bütün şehit cenazelerinde uygulamakta olduğumuz bir takım ilave güvenlik önlemlerimiz mevcuttur. Şehir Yener Kılıccı’nın cenazesi ailesinin talebi üzerine Akkuzulu Mahallesinde gerçekleştirilmek üzere gerekli hazırlıklar yapılmıştır.

Cenazeye 12 bin vatandaşımız katılmıştır.

Henüz cenaze namazı kılınmadan önce Mansur Yavaş alana gelmiştir. Orada köylü kadınların kendisine bir kısmi protestosu olmuştur. Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu gelmiştir. Kendisine yoğun sözlü protestolar olmuştur.

Namaz kılındıktan sonra şehidimizin cenazesi top arabası eşliğinde mezarlığa intikal ettirilmek üzere, cenaze arabasına konulmuştur.
Şehit yakınlarının bulunduğu alandan Kemal Kılıçdaroğlu aracına doğru giderken; kendisine önce sözlü, ardından da açıkça görülen bir saldırı söz konusudur.

Kendisinin aracına güvenli şekilde ulaşması mümkün olmadığı anlaşılınca, bir eve giriliyor ve ilk etapta tedbir alınmak suretiyle kendisinin güvenliği sağlanıyor.
Ardından merasimin yapıldığı yolun tek yol olduğu ve cenazeye gelen araçlarla yolun tamamen açılması için bekleniyor.
Törendeki bu hareketlenme başlar başlamaz; bir jandarma komando birliği, iki jandarma özel hareket birliği, bir TOMA, ayrıca ankara il emniyet müdürlüğü tarafından 300 çevik kuvvet, ejder, zırhlı araç dahil olmak üzere birçok takviye gerçekleşti.

Genel durum sakinleşip yol açılınca, CHP genel başkanı zırhlı bir araçla evden çıkarılıyor. Hadisenin genel seyri bu çerçevede gerçekleşiyor.
Temel üzüntümüz şudur; biz şehit cenazelerini huşu içinde gerçekleştirir ve acımızı da hep birlikte yaşayarak hafifletmeye çalışırız. Geleneğimiz ve alışkanlığımız budur. Bunu teminen de cenaze namazını kılan imamımız, slogan atılmaması konusunda her zaman tembihatta bulunur.

Elbette siyasetçiler zaman zaman gerek şehit cenazelerinde; bir takım sitemlerle karşılaşabilirler.
Ancak burada bu tepkinin fiziki saldırıya dönüşmesi söz konusudur.

Bizim bunu tasvip etmemiz elbette ki mümkün değildir.
Hadiseye karıştığı anlaşılan 4 kişi tespit edilerek, ilçe jandarma komutanlığına getirilmiş; fiziki saldırıya karışan il dışına çıkmış şehit yakını da getirilip savcılığa tespit edilmiştir. Biri kadın olmak üzere 4 kişi daha savcılığın talebi üzerine getirilerek tespit edilmiştir.
Tamamı Akkuzulu köyündendir.

Akkuzulu köyüne, güvenlik kamera sistemleri kurulmuştur. Yani cenazeye kimin katıldığı, geldiği bellidir.
İnternetin, iletişim imkanlarının ve sosyal medyanın da etkisiyle son yıllarda meydana gelen ciddi bir bilgi kirliliğiyle karşılaşıyoruz.
Bu üzücü hadise meydana geldiği andan itibaren güvenlik bilgilerimiz doğru bilgilere ulaşabilmek için, yoğun bir çalışma ortaya koydu.
Maalesef bu olayda da yanlış değerlendirmelerin olduğunu gördük.

Dünden beri sosyal medya ve CHP yöneticileri tarafından; başka yerlerden otobüslerle insan taşındığına dair iddialar dile getirildi.
Olayın dışarıdan bir provokasyonla ilgisi olduğuna dair bir bulguya, delile, kişiye ve kişilere rastlamadığımızı ifade etmek isterim.
Ayrıca fotoğraflarda sayın Kılıçdaroğlu'na yumruk attığı kişinin de şehidimizin yakını ve köylüsü olduğu belirlenmiştir.
Gözaltına aldıklarımız Akkuyulu mahallelidir.

Bizim ilk yaptığımız değerlendirmelerde, ortada organize bir provokasyn olmadığı, dışarıdan adam taşıma gibi bir delil ve bulgunun mevcut olmadığı görülmüştür.

Tepkinin bu hale dönüşmesi ne kadar yanlışsa, bu olay üzerinden siyasi rant çıkartmak da tehlikeli ve yanlıştır.
Bilmeden, bilerek bu köyün insanlarına; partinin genel başkan yardımcılarının yaptığı hakaret de kabul edilebilir değil.
Sorumluluk noktasındaki insanlar, bu tür olaylarla ilgili beyanlarında sağlam ve gerçek bilgilerle hareket etmelidir.
Bu tür olaylarda, insanları, toplumu zor durumda bırakacak; milletimizi yanlış bilgilendirecek adımlardan kaçınmak herkesin temel prensibi olmalıdır.

Seçimin hemen akabinde, bu tortuları, bu hassasiyeti hesaba katmak herkesin sorumluluğudur.
Böyle bir hassas dönemde bir genel başkan bir cenazeye gelecekse; genel başkanın güvenlik ekibi bunu güvenlik birimleriyle paylaşması esastır. Cenazeye gelecekse, en azından genel başkanın güvenlik birimleri en azından paylaşmalıydı.

CHP'nin HDP ile olan teması ve HDP'nin PKK'dan kendisini ayrıştırmaya politikalar kamuoyu önünde gerçekleştirilmiştir.
PKK'nın terörist saldırısıyla şehit ettiği ve acının oluştuğu cenazede bu hesap edilmeliydi.
Kılıçdaroğlu'nun gelişi haber verilmeliydi.
Güvenlik birimlerimize herhangi bir bilgilendirme söz konusu olmamıştır.

Kimsenin haberinin olmadığı bir katılıma dönük olarak, örgütlü provokasyon iddiası hakkaniyetli değildir.
Bir olayı daha gözden kaçırmamak gerekir. Özellikle de bir gün önce sayın İmamoğlu, Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş arasındaki güzellemeler kamuoyu tarafından takip edilmiştir.
Biz bütün tedbirleri alırken esasen seçim dönemindeki CHP-HDP yakınlaşmasını, az önce anlattıklarımı ve bu psikolojik olayı da göz önüne alırız.

Bir cenaze merasiminde ve duygusal ortamında olaylarla ilgili alınacak tedbirler buna göre hesaplanır.
Ben 2,5 yıldır İçişleri Bakanlığı yapıyorum. Sorumluluğumun bilincindeyim.

Sadece kendisi de değil, hiçbir siyasi partinin yöneticisinin güvenliğine dair bir halel meydana getirmedik.

Kimse kusura bakmasın; Kılıçdaroğlu ve CHP'nin bu meseleye bakışı, bugün ihtiyaç duyduğumuz birleştirici bir bakış değil.

Genel başkan yardımcılarının yardımcıları, CHP genel merkezi önünde mitinge davet etmek, sürekli şahsımı hedef göstermesi, meseleyi organize eylem gibi anlatıp buradan siyasi rant çıkartmaya çalışmaları, sosyal medya üzerinden şahsıma, aileme ve çocuklarıma, eşime hakaretler ve küfürler yağdırmaları; genel merkeze topladıkları insanlara şahsıma küfürler ve hakaretler ettirmeleri, bu meseleyi değerlendirirken hangi anlayışta olduklarını açıkça göstermektedir.

Dün akşam eski bir Meclis başkan vekilimiz, 'geçmiş olsun' diye arıyor. Şahsıma ait ağza alınmayacak küfürleri, o meclis başkanımıza yönelik o edepten yoksun mevcut grup başkan vekili ortaya koyuyor ve bizi yok edeceğini, tehditlerle beraber değerlendiriyor.

Sayın Kılıçdaroğlu, meseleyi İçişleri Bakanına yıkacağına, bu olayın nedenini ortaklık yaptığı siyasi ortaklarına bir kez daha sormalıdır.
Bu ortaklıklar milletin gözü önünde gerçekleşmiştir. HDP ile ortaklık yapıp, daha sonra çıkan olayları İçişleri Bakanına yıkmak, tam anlamıyla seçim döneminde aldığı tutumda hafıza kaybıdır.

Bizim seçimlerde de şimdi de söylediğimiz açık ve nettir. Herkes PKK terörü karşısında tarafını almak durumundadır. İkircikli tutumlar millet tarafından kayıt altına alınmaktadır. Milletimizin hafızası da çok güçlüdür.

Türkiye'nin terörle mücadelesi devam edecek. Geri adım atmamız da mümkün değildir. Hiç kimse PKK terör örgütünün siyasikolu HDP ile yaptığı ortaklığı, meşrulaştırdığını, bu olay üzerinden saldırarak PKK terör örgütüne alan açtığını, toplumun bu ilişkiyi unuttuğunu sandığını düşünmemelidir.

Oluşturulmaya çalışılan kurgu bellidir. Seçim dönemindeki işbirliğinin tartışılması önlenmek istemektedir.

HDP, PKK iel arasına duvar örmemiştir. Reddetmemiştir. Seçim öncesinde ve sonrasında keskin söylem ve eylemlerine devam etmektedir.
Bu psikolojik iklime de, bu iklimi oluşturmak isteyenlere de teslim olmayız.

Herkes sağduyu ve itidal tavsiye ediyor. Bunu biz de tavsiye ediyoruz. Bunu tavsiye etmek yetmez, gereğini yapmak gerekir. Kendisi de dahil olmak üzere; yaptıkları açıklamalar yangına körükle gitmek, kendilerinden başka görüşe yer verememek ve esas gerçeği örtbas etmektir.
Ben sorumluluk sahibi birisiyim. Benim için ülkemin ve milletimin menfaati her şeyden önce gelir. Bir halel gelmesinde her zaman sorumluluk hissederim. Memleketime, ülkeme yaptığım hizmetin bedelini ödemeye hazırım.
Bunun tayin edicisi ne Kılıçdaroğlu ne avanesidir.

Bu vesileyle yaşanan hadiseden büyük üzüntü duyduğumuzu, geçmiş olsun dileklerimizi tekrar etmek istiyorum.
Adli ve idari tahkikatların sürdüğünü ifade etmek istiyorum.