Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Cumhuriyet  Başsavcılığına avukatı aracılığıyla dilekçe göndererek, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili suçlar nedeniyle tüm şüphelilerden şikayetçi oldu. 

Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, müvekkili Cumhurbaşkanı Erdoğan adına başsavcılığa 6 sayfalık suç duyurusu dilekçesi verdi.

Dilekçede, uzun yıllardır devletin içerisinde örgütlenen Fetullahçı  Terör Örgütünün, ülke insanlarının tertemiz inançlarını, dini ve milli  duygularını istismar ettiği, bu yapının sözde dini söylemlerinde, İslam'ın temel  bilgi kaynaklarından çok rüyalar, gizemli hikayelerin revaç bulduğu, bunlar  aracılığıyla masum kitlelerin aldatılıp efsunlandığı, hastalıklı bir zihniyet  oluşturulduğu belirtildi.

Örgüt yapısı incelendiğinde kendini gizleme, olduğundan farklı  görünme, ikiyüzlü davranma, çift dilli konuşma, takiye gereği helal-haram  gözetmeme, kod adı kullanma, bulunduğu ortamda inandığından farklı yaşama, yalan  söyleme, tecessüste bulunma, mahremiyeti ihlal etme, şantaj yapma, kayırmacılık,  kötü emeller için örgütlü dayanışma gibi yöntemlerle yetiştirilen örgüt  üyelerinin aile ve millet bağları koparılarak, Fetullahçı Terör Örgütünün  amaçları için robot haline getirilmiş bir topluluk oluşturulduğu vurgulanan  dilekçede, örgütün bürokrasi, üniversiteler, yargı teşkilatı, emniyet teşkilatı,  silahlı kuvvetler ve devletin diğer organlarına üyelerini sistematik olarak  yerleştirdiği, yahut yerleşmiş olan kişileri örgüte katarak, güç elde ettiği  kaydedildi.

 Dilekçede, Fetullahçı Terör Örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti'nin  anayasal düzenini ortadan kaldırma saiki ile hareket ettiği, örgüt liderinden  çeşitli kanallarla alınan talimatlar yoluyla kolektif bir şekilde mobilize  oldukları, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal  alanı ele geçirme refleksi ile hareket ederek mülkiye, adliye, maliye, emniyet,  eğitim ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisi ile illegal şekilde  kadrolaştıkları, devletin tüm kurumlarına uzun yıllardır sinsice yerleştiklerinin  açık olduğu ifade edildi.

"Dini duyguları istismar etmek suretiyle güvenini kazandığı insanları  yıllarca kendi emelleri doğrultusunda kullanan FETÖ/PDY terör örgütünün, ustaca  maskeledikleri gerçek yüzünün ortaya çıkmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep  Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde etkin ve kararlı bir mücadeleye başlanılmasıyla  örgütün, mensuplarını yeni ihdas edilen kadrolara yerleştirmek bir yana, mevcut  kadroları korumakta zorlandığı" kaydedilen dilekçede, tasfiye sürecine giren,  ekonomik ve siyasi yönden zayıflayan örgütün, yok olmasını önlemek için devlet  içindeki en stratejik kuvvetleri harekete geçirmek suretiyle darbeye teşebbüs  ettiği belirtildi.

Dilekçede, şöyle denildi:

"Bu çerçevede 15 Temmuz 2016 günü, başta İstanbul ve Ankara olmak  üzere ülkenin muhtelif yerlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yuvalanan,  aralarında generaller ve amirallerin de bulunduğu subay, astsubay, uzman er ve  erbaşlar ile askeri öğrenciler aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini  ortadan kaldırmak ve anayasal düzeni değiştirmek amacı ile eyleme geçtiği, bu  kapsamda saat 22.00 sularında İstanbul'da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet  Köprülerinin silahlı terör örgütü üyeleri tarafından tank ve paletli zırhlı  araçlar ile trafiğe kapatıldığı, İstanbul Yeşilköy Atatürk Havalimanı'nın,  tanklar vasıtasıyla sevki sağlanan örgüt üyesi askerler tarafından ele  geçirilerek, 22.15 itibarıyla havalimanına giriş ve çıkışların kapatıldığı, uçuş  kontrol kulesinin ele geçirilerek tüm yurt içi ve yurt dışı uçuşların  durdurulduğu, F-1 6 savaş jetleri ile havalimanı üzerinde alçak uçuş yapılarak  yolcu uçaklarının iniş ve kalkış yapmalarının engellendiği, yine aynı saatlerde  Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ele geçirilmesi maksadıyla benzer bir girişimde  bulunulduğu, Vatan Caddesi'nin giriş ve çıkışı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi,  İstanbul Valiliği, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Kuleli Askeri Lisesi başta  olmak üzere stratejik öneme sahip karakollar, limanlar, köprüler ve meydanlarda,  örgüt mensubu askerlerin tank ve zırhlı araçlar ile hakimiyet kurmaya  çalıştıkları, savaş jetleri ile ses hızını aşacak şekilde alçak uçuş yapan ve  zaman zaman ses bombası atan örgüt mensubu askerlerin, korku ve paniğe sevk  ederek, halkın meydanlara çıkmasını engellemeye çalıştığı, milli iradeye sahip  çıkmak üzere Boğaziçi Köprüsü'nde Akıncılar Üssü, Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye  Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde toplanan halkın üzerine  uzun namlulu silahlar ile ateş açıldığı, çok sayıda sivil vatandaşın yaşamını  yitirmesine, eş zamanlı olarak Ankara'da milli egemenliğin oluştuğu Türkiye Büyük  Millet Meclisi ile Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü üzerinde  F-16 savaş jetlerinin alçak uçuş yapmaya başladıkları, ağır silahlarla donatılmış  helikopterlerin onlara eşlik ettiği, Meclis'te temsili bulunan tüm siyasi parti  milletvekillerinin, demokrasiye ve Meclis'e sahip çıkmak için TBMM Genel Kurul  Salonunda toplanmaları üzerine, Meclis ana binasının bulunduğu yerleşkenin  bombalandığı, sokağa inerek, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkan  vatandaşların üzerine helikopterlerden ateş açıldığı, çok sayıda vatandaşın şehit  edildiği ve yaralandığı, Yenimahalle ilçesinde bulunan Milli İstihbarat Teşkilatı  binasına kobra tipi iki helikopterden ateş açılarak saldırıda bulunulduğu,  Gölbaşı ilçesinde bulunan Polis Özel Harekat Eğitim Merkezi binasının tank ve  savaş uçaklarının yoğun bombardımanına maruz kaldığı, saldırılar esnasında 47  özel harekat polisinin şehit düştüğü, halkın meydanlara çıkmasını engellemek  amacıyla savaş uçakları ile sürekli sorti yapıldığı, TBMM, MİT ve Ankara İl  Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere kamu binaları önünde, cadde ve meydanlarda  toplanan vatandaşlara karşı uzun namlulu silahlar ile saldırıldığı, kadın, çocuk,  genç, yaşlı demeden silahsız ve savunmasız halkın üzerine rastgele ateş açıldığı,  ülke genelinde gerçekleşen çatışmalar sonucu 249 kişinin şehit olduğu, 2 bin 186  kişinin de yaralandığı milletimizin yüksek malumlarıdır.

O meşum gecede darbeciler tarafından aziz milletimize reva görülen  muamele, düşman bir devletin ülkeyi işgale teşebbüs etmesi halinde dahi aklına  getirmeyeceği düzeyde alçakça ve acımazsızca bir muameledir."

"Görülmemiş bir ihanet yaşandı"

Dilekçede, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti  Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, başka bir düzen getirmeye, bu  düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan  kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs eden Türk Silahlı  Kuvvetleri içerisinde yapılanmış FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının, yıllarca  üzerinde çalıştıkları ve hazırlandıkları sinsi darbe teşebbüsünün, Cumhurbaşkanı  Erdoğan'ın liderliği ve milletin, ülkenin dört bir yanında gösterdiği eşsiz  kahramanlık ile akamete uğratıldığı hatırlatıldı.

İnsanlık tarihindeki yerini her zaman şerefle onur ve kahramanlıklarla  alan milletin, binlerce yıllık devlet geleneğinde pek çok ihanetler, komplolar,  iç-dış tehditler ve savaşlar gördüğü anımsatılan dilekçede, milletin, 15 Temmuz  2016'da tarihte emsali görülmemiş ve hiçbir devletin maruz kalmadığı ölçekteki  bir ihaneti yaşamak durumunda kaldığı ifade edildi.

Milletin, yüksek maneviyatı, eşsiz kahramanlık tabiatı ve destansı  cesareti ile bu ihaneti de bertaraf ettiği, emperyalist güçlerle maşalarına hiç  kimsenin unutmayacağı bir mesaj vererek, tarihteki müstesna yerini tahkim ettiği  belirtilen dilekçede, "15 Temmuz darbe girişiminin faillerinin, ülkemizdeki diğer  tüm darbelerden farklı olarak sadece hükümeti devirmeyi, yönetimi ele geçirmeyi  değil, aynı zamanda toplumu da ele geçirmeyi ve ülkemizi işgal etmeyi  hedefledikleri açıktır." değerlendirmesine yer verildi.

"Pek çok olayın şifresini çözdü"

 Milletin, bu büyük tehlikeyi, kalkışmanın ilk saatlerinde fark  ettiğini, her türlü siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak, kenetlenip  darbe girişimine karşı çıktığı, devleti ve yöneticilerinin yanında yer aldığı  belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi:

"Özellikle son üç yılda ardı ardına yaşadığımız pek çok olayın  şifresi, 15 Temmuz'da en vasat zihinlerin bile anlayabileceği şekilde çözülmüş,  eskilerin deyimiyle takke düşmüş, kel görünmüştür. Bu uyanış günlük siyasi  çekişmelerin, polemiklerin, rekabetin ötesinde ve üzerinde bir birlikteliği,  dayanışmayı, bütünleşmeyi beraberinde getirmiştir. Milletimiz söz konusu vatan  olduğunda diğer her şeyi teferruat haline getiren bir şuuru ortaya koyacağını  dosta düşmana göstermiştir."

Dilekçede, şüphelilerin, Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti  Devletini korumakla yükümlü olmalarına, bu doğrultuda eğitilmelerine ve bu  çerçevede teçhiz edilmiş olmalarına rağmen, aldıkları tüm eğitimlere ve üzerinde  yemin ettikleri tüm kutsal değere ihanet ederek, Türk milletinin varlığına ve  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekasına kast ettikleri vurgulandı. Dilekçede, 212  Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesinde, Türk Silahlı  Kuvvetlerinin görevlerinin "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek  tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak  şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla  yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına  yardımcı olmaktır." şeklinde sıraladığı vurgulandı.

Kamu davası açılması talebi

TSK'nın umumi vazifeleri arasında aynı kanunun 39. maddesinde ise  "Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın  yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur. Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin  yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe  saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam  severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır  saklamak her askerin esas vazifesidir." denildiği hatırlatılan dilekçede, 5237  Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesinde anayasayı ihlal, 3713 Sayılı Terörle  Mücadele Kanunu'nda ise terör suçunun tanımlandığı kaydedildi.

Dilekçede, şunlar ifade edildi:

"Anayasamızın 104. maddesine göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve  bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milletinin birliğini temsil etmektedir.  Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını  gözetir. TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,  Cumhurbaşkanının görevleri arasında sayılmıştır. Yine Anayasa'nın 117. Maddesinde  'Başkomutanlık, TBMM'nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından  temsil olunur' denilmiştir. Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından  gerçekleştirilen 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bir parçası olarak suç  tarihinde Marmaris'te bulunmakta olan Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığını ortadan  kaldırmaya yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu şekilde şüpheliler  öncelikle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan ve milletimizin doğal lideri  konumundaki Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığını ortadan kaldırmaya ve bu surette  kanlı darbe girişimine karşı muhtemel direnişi bertaraf etmeye çalışmışlardır." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında şahsına  yönelik planlanan ve işlenen suçların yanında deruhte ettiği Cumhurbaşkanlığı  makamının temsil ettiği Türk milletinin birliğine ve diğer değerlere yönelik  işlenen suçlar nedeniyle şüphelilerden şikayetçi olduğu belirtilen dilekçede,  şüpheliler hakkında kamu davası açılması talep edildi.