Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Mardin'de düzenlenen Mağdur Odaklı Adalet Buluşmaları programında konuştu. İkincisi gerçekleştirilen toplantıların mağdur odaklı adalet anlayışına önemli katkılar sağlayacağına inandığını belirten Bakan Gül, tüm bu çalışmaların “Adliyenin kapısı adaletin kapısıdır” cümlesinde özetlenebileceğini kaydetti.

VATANDAŞ MEMNUNİYETİ, İNSAN YARARI NEREDEYSE HUKUK ORADADIR

Adliyenin kapısının herkese açık olduğunu, bu kapıdan giren herkesin adalete erişeceğine olan inançla oradan çıkmasının temel arzuları ve gerçekleşmeyi hedefledikleri olduğunu ifade eden Gül, adalet hizmetlerinin temel görevinin bu olduğunu vurguladı. Vatandaş memnuniyeti, insan yararı neredeyse hukukun orada olduğunu belirten Bakan Gül, “Adli süreçlerde yalnız değilsiniz diyoruz ve esasen bu anayasamızın, kanunlarımızın, hukukun evrensel emridir, prensibidir. Hukuk devleti tam da bunun için vardır. Herkesin hukukunu korumak, herkesin hukuktan nasibini alması ve mutmain olması için vardır. Vatandaş memnuniyeti, insan yararı neredeyse hukuk oradadır, orada olmalıdır. Bugüne kadar da işte bu bakış açısıyla vatandaş memnuniyetini önceleyen anlayışı hep sergiledik, ortaya koyduk. Önümüzdeki dönemde de yine vatandaşa dokunan, vatandaşımızın bu duygusunu ortaya koyan uygulamaları hayata geçirmeye devam edeceğiz.” dedi. 

AGO’LARDA 35 BİN 232 GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİ

Adalet Bakanı Gül, mağdur odaklı adalet anlayışındaki önemli adımlardan birinin Adli Görüşme Odaları (AGO) olduğu söyledi. 2017’den itibaren hukuk sistemine dahil olan bu uygulama ile vatandaşlara adli süreçte çok önemli katkıda bulunduklarını anlatan Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Adli süreçte bugün 105 adliyede 110 adli görüşme odası var. İnşallah yılsonunda bunun sayılarını daha da arttırmış olacağız. Bu güne kadar ülke genelinde Adli Görüşme Odalarında 35 bin 232 görüşme sağlandı. Peki, odalar olmadan daha önce ne oluyordu? Daha önce çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler, suça maruz kalmış tüm mağdurlar karakol, savcı, mahkeme, polis, hakim, doktor arasında gidip geliyordu. Ama bu merkezlerle birlikte çocuk duruşma salonunun bir köşesinde durup o acıyı bir kez daha yaşamıyor, farklı bir merkezde uzman marifetiyle tüm bu süreçler bir kez daha örselenmiyor ve travmasını bir daha yaşamıyor. Yine Çocuk İzlem Merkezleri kurduk. Çocukları bu merkezde koruduk. Böylece çocuğun üstün yararını da yine korumak, sahiplenmek adına önemli bir çaba ve denge ortaya konmuş oldu. Keza yargılamanın delil kalitesini de arttırmış olduk. Çünkü kendisini daha rahat hisseden kişi uzman marifetiyle olayı daha iyi anlattıkça, delile ulaşma konusunda, meselelerin, maddi gerçeğin ortaya çıkmasına önemli katkı sağlamaktadır.  Büyük oranda çocuklar için kullanılan bu adli görüşme odalarının en son genelgemizde ifade edildiği gibi kadınlar, suça maruz kalmış yaşlı, engelli ve tüm mağdurlar için uygulamada kullanımının genişletilmesini bekliyoruz. Ve inanıyoruz ki özellikle şiddete maruz kalan kadınlar başta olmak üzere tüm mağdurlar için bu merkezin kullanılması çok önemlidir. Bu yeni uygulamanın, uygulayıcıların da sahiplenmesiyle daha da iyi noktaya ulaşacağına inancımız tamdır.”

ADLİ DESTEK VE MAĞDUR HİZMETLERİ MÜDÜRLÜKLERİNİN KAPSAMI GENİŞLİYOR

Bakan Gül, aile mahkemelerine de bu sistemin açıldığını, böylece velayete konu olan çocukların da ifadelerinin alınmasında bu merkezlerin kullanıldığını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz süreçte açıklanan güven veren ve erişilebilir bir adalete doğru Yargı Reformu Strateji Belgesi ve ‘Özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik’ bir Türkiye amacı için İnsan Hakları Eylem Planını hayata geçirdiklerini belirten Adalet Bakanı Gül, 2023’e kadar tüm bu hedefleri gerçekleştirmiş olacaklarını belirtti.

Özellikle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinin kapsamını da genişlettiklerini aktaran Bakan Gül, 400 yeni uzman psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı ataması yaptıklarını, bununla birlikte bu birimlerdeki uzman sayısını bin 202’ye çıkarttıklarını kaydetti. Güçlenen insan kaynağı ile birlikte 45 adliyede daha bu müdürlükleri kuracaklarını ifade eden Gül, “Adliyelerde daha etkin bir biçimde psiko-sosyal destekleri vatandaşlarımıza sağlayacağız. Uzmanlar sosyal incelemeler için saha ziyaretlerine daha fazla zaman ayıracak, raporlar hazırlayacak ve bu adalet hizmetlerinde mağdurun meramını daha iyi anlatabilmesine de katkı sağlayacaktır. Makul sürede yargılama için de çok önemli bir katkısı olacaktır. İnşallah Adalet Bakanlığı olarak yılsonuna kadar 200 kişilik bir uzman alımını daha ilana çıkacağız. Önümüzdeki yıl da 310 uzman daha alarak bu çalışmaları daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Hem Mardin özelinde mağdur odaklı yaklaşımımızı, çıtasını daha iyi yükseltmek hem de buradaki uygulamalarla birlikte de Türkiye ölçeğinde önerileri almak, sahadaki uygulamaları görmek için bu toplantıyı çok önemsiyoruz.” diye konuştu.

İNSAN ONURUNU KORUYAN UYGULAMALAR YAPILIYOR

Mardin’de mağdur odaklı adalet anlayışına yönelik çalışmalar hakkında bilgi veren Bakan Gül, mağdur haklarına ‘insan onurunu yaşatmak devletin görevidir’ anlayışıyla baktıklarını söyledi. Çocuğun üstün yararını gözetmenin, kadına şiddetle mücadelenin, mağdurun özel hayatının gizliliğini korumak ve mahremiyet hakkına riayet etmenin insan onurunu korumak için yapılan çalışmalardan olduğunu kaydeden Bakan Gül, mahremiyet hakkının, mağdur hakları arasında en büyük dikkat ve özenin gösterilmesi gereken konular arasında yer aldığını vurguladı.

MAĞDURUN MAHREMİYETİ SANSASYONEL MALZEME YA DA REYTİNG ETKİLEŞİM MESELESİ OLAMAZ

Her iddianın ciddiyetle araştırılırken insan onurunun da özenle korunması gerektiğini ifade eden Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Bu hassasiyetimizin bir yansıması olarak 4. Yargı Paketi’nde iddianamede suçla ilgisi olmayan konuların özel hayat bilgilerinin yer verilmemesini düzenledik. Her şeyi anlatıyor. Tanık gelmiş hıncını alıyor, sayfalar dolusu anlatıyor, esas itibariyle yargı buna itibar etmemiş ama iddianamede de şöyle bir rivayet var diye söylüyor. Ama ne oluyor kişi hakları burada haleldar oluyor. Bunların çıkartılması ile ilgili daha birkaç ay önce kanun düzenlemesi yapıldı. Yine beraat kararı verilmesi durumunda iletişim kayıtlarının yok edilmesini de yine hükme bağladık. Bunlar uygulamayla yargı mensuplarımıza çok iyi bir şekilde bürüneceğine inanıyoruz. Ancak bu konu sadece adliyenin dört duvar içerisinde bir konu değildir. Kişisel hayatın korunması, yine mahremiyet ifşasının önlenmesi özel hayatın korunması, kişisel verilerin korunması adliyenin dışında da her alanda da özen gösterilmesi gereken bir konudur. Mahremiyet ifşasının, adaletle de mağdur hakkıyla da bir ilgisi yoktur. Mağdurun mahremiyeti hiçbir zaman hiçbir yerde ortalığa dökülüp saçılacak bir sansasyonel malzemesi ya da reyting etkileşim meselesi olamaz. Bu nedenle, özel hayatın korunması ilkesi hassasiyetle korunmalı, göz ardı edilmemelidir.”

TÜRKİYE KURUMLARIYLA, KANUNLARIYLA, KURALLARIYLA BİR HUKUK DEVLETİDİR. HUKUK DEVLETİNDE YARGI BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ MAHKEMELERE AİTTİR

Adalet Bakanı Gül, mahremiyet hakkı kadar önemli bir konunun da masumiyet karinesi olduğunu kaydetti. Kişilerin kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan ya da yargı kararına rağmen damgalanmasının, suçlu ilan edilmesinin asla kabul edilemez olduğunu aktaran Bakan Gül, “Bu hukukun evrensel ilkesidir, olmazsa olmazıdır. Türkiye bir hukuk devletidir, kurumlarıyla, kanunlarıyla, kurallarıyla bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde yargı bağımsız ve tarafsız mahkemelere aittir. Yargı, bu yetkisini kullanırken dosyaya bakar, delillere bakar, ona göre karar verir. Ve esas itibariyle bu vicdani kanaatiyle beraber elbette Türk milleti adına karar verir. Türk milleti de bu kararı değerlendirir, eleştirir ya da katılır ama her halükarda bir hukuki sürecin yöneticisi yargı mercidir. Verilen kararda eksik, hata bulunuyorsa da itiraz merci ile işleyen bir hukuk sistemi vardır. Elbette tüm bu süreçlerde yine delilden yola çıkarak kişinin yargılanması ve yargı sürecinin işlediği bir süreç de hukuk devletinin ortak bir gereğidir.” şeklinde konuştu.

HUKUK DEVLETİNDE 84 MİLYON İÇİN LEKELENMEME HAKKINI ELBETTE İSTİSNASIZ ŞEKİLDE SAĞLAYACAKTIR

Bakan Gül, yargısız infazlarla kişisel verilerin ve mahremiyetin ifşa edilmesinin, özel hayata saygının ihlal edilmesi gibi davranışların asla kabul edilebilir bir tutum olmadığını vurguladı. İnsan onurunu korumanın herkesin ortak sorumluluğunda olduğunu kaydeden Gül, vatandaşların haysiyetine, masumiyetine ve itibarına yönelik her türlü saldırının korunmasını yargıdan beklemesinin hakkı olduğunu söyledi. Bu anlayışla lekelenmeme hakkını yasalaştırdıklarını ifade eden Adalet Bakanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu düzenleme ile masumiyet karinesini daha yükseğe daha ileriye taşıdık. Kanun açıkça ifade etmektedir. Soyut, genel, mesnetsiz şikayet ve ihbarlarda kimseyi şüpheli yapamazsınız diyor. Burada kimse keyfi muameleye tabi kalamaz, kimse her an şüpheli olma riski olma altında bırakılamaz yani kimse lekelenemez diyor. Dünya görüşü ne olursa olsun, etnik kökeni ne olursa olsun, düşüncesinde olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun lekelenmeme hakkının istisnası yoktur. 84 milyon vatandaşımızın lekelenmeme hakkı vardır ve bu hakkı koruyacak olan da yine yargının kendisidir, adliyenin kendisidir. Hukuk devletinde 84 milyon herkes için lekelenmeme hakkını elbette istisnasız şekilde sağlayacaktır. Bunun sağladığı korumadan, hukuki güvenlik duygusundan herkes eşit şekilde yararlanır. Milletimizin adliyelerden beklentisi, mağduriyetleri gidermek ve yeni mağduriyetler oluşmasını önlemektir. Hukuk çamur atıldığında iz kalmasına asla müsaade etmez ve etmemelidir. İnsanlara çamur atmak için adliyeleri kullanmak isteyenlere karşı da koruyacak olan yine hukukun kendisidir. Nitekim bu uygulama ile birlikte 2017 den bu güne kadar 438 bin kişi, şüpheli yapılmamış, bu isnatlar ciddiye alınmamış, vatandaşlarımız korunmuştur.”

HUKUK İNSANININ AMACI MAĞDURUN MAĞDURİYETİNİ GİDERMEK, ACISINI ORTADAN KALDIRMAK, GÖZYAŞINI DİNDİRMEKTİR

Bakan Gül, adliyeye gelen her vatandaşın ‘gözü kulağı olarak’ adli süreçlerde yalnız bırakılmamasını ve tüm desteğin gösterilmesi gerektiğini belirterek, iyi ve doğru uygulamalarla bu konuda özen ve dikkatin en üst noktada tutulacağına inandığını belirtti. Yargı mensubu ve çalışanlarının tavrı, duruşu, üslubu, nezaketi ve kullandığı dilin en iyi kanundan daha değerli olduğunun altını çizen Gül, “Hukuk insanının amacın bir istatistik, rakam, bir mesai doldurmak değildir. Hukuk insanının amacı bir mağdurun mağduriyetini gidermektir, bir acısını ortadan kaldırmaktır, gözyaşını dindirmektir. Ne kadar iyi kanun çıkarırsak çıkaralım, uygulama iyi oldukça o kanun çok önemli, daha iyi bir hale dönüşür ve özellikle mağdurların yaralarının sarılması için atılan her adım, her uygulama ülkemiz için hepimiz için, insanımız için çok kıymetlidir. Bizler sizlerin uygulama standartlarını daha iyi noktaya getireceğiz, geliştireceğiz ama uygulama sizlerin elinde elbette vatandaşlarımızla buluşacak. Bu yeniliklerin arkasında durarak insan odaklı perspektif ile mağdur odaklı yaklaşımla adliye süreçlerinde vatandaşlarımızla bir arada olun, onlara sürekli destekçi olun. Sizin tavrınız duruşunuz, üslubunuz, nezaketli kullandığınız bir dil emin olun en iyi kanundan daha değerlidir. Mardin Adliyesinin kapısından giren bir yaşlı amcamıza, teyzemize ‘Ne için geldin, nasıl yardımcı oluruz’ diye elinden tutmanız en iyi kanun kadar o süreçlerde destekçi olmanız çok önemlidir, değerlidir.” dedi.