Muharrem İnce, Sözcü yazarı Rahmi Turan için 5 kuruş, Talat Atilla için ise 3 kuruşluk manevi tazminat davası açtı. İnce, Turan ve Atilla için ayrıca suç duyurusunda bulundu. Muharrem İnce sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “Bugün avukatım aracılığıyla yalan haberi yazan ve bu yalan habere kaynaklık eden hakkında suç duyurusunda bulundum ve bu kişilerden Talat Atilla hakkında 3 ve Rahmi Turan halkında 5 kuruşluk manevi tazminat davası açtım” ifadelerini kullandı. Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği'ne verilen tazminat talepli dilekçede davalıların temel amacının İnce'yi toplum önünde küçük düşürmek, itibarını ve siyasi kimliğini tartışmaya açmak olduğunun altı çizildi. DİLEKÇE'DE ŞU İFADELERE YER VERİLDİ: "Müvekkilim sayın Muharrem İNCE hali hazırda, Emekli milletvekili ve sade bir parti üyesi olarak hayatını idame ettirmekle birlikte 40 yıllık siyasi hayatı olan, bu siyasi yaşantısı boyunca Cumhuriyet Halk Partisinde her kademede görev almış, TBMM de grup başkan vekilliği yapmış, en son olarak da 2018 yılında Cumhurbaşkanı adayı olmuştur. 20 Kasım 2019 tarihinde, Ulusal yayın yapan Sözcü gazetesinde, aynı zamanda başyazar olan davalı Rahmi Turan tarafından köşe yazısında, "9 Kasım akşamı çok önemli bir siyasetçi, saray denilen yerde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan' ın huzuruna çıktı. Önemli kişi görüştükten sonra, sarayı terk etti" şeklinde ve bilahare yalanladığı bir habere imza atmıştır. Türk Kamuoyunu ve siyasi ortamı derinden sarsan bu yalan haber neticesinde, söz konusu davalı Rahmi Turan, kamuoyu baskısıyla, haber sonrası gittiği İngiltere' den ulusal yayınlara katılmak sureti ile bu haberde Saraya giden kişinin müvekkilim Muharrem İnce olduğunu açıklamıştır. Davacı müvekkilimin, bu siyasi komplonun oluşumundan, basın ahlakı olan bir kısım ahlaklı yazarın, haberleştirme öncesinde, müvekkilime sorması neticesinde, süreç içerisinde muttali olması nedeni ile "Bu ahlaksız iddiayı kanıtlarsanız, kendimi Taksim Meydanında yakarım" demiştir. Söz konusu davalı Rahmi Turan, bu ahlaksız kumpasın, kamuoyu nezdinde tepki alması ve vicdanları yaralaması neticesinde, kaynağını açıklamak zorunda kalmıştır. Davalı, haberi aynı zamanda Türk Time adlı haber sitesinin sahibi olan diğer davalı Talat Atilla' dan aldığını tüm görsel ve yazılı medya huzurunda kamuoyuna açıklamıştır. Netice itibari ile bazı mahvillerde hazırlanan, tümü ile hayal ürünü mesnetsiz bir kumpas hayata geçirilmiş ve 24 saati doldurmadan tüm ülke gündemini sarsmıştır. Davalılar dava konusu kumpas niteliğinde ki eylemleri ile 24 Haziran 2018 tarihinde icra edilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak 15 Milyon oy almış olan ve halkımız tarafından sevilen, sayılan davacı müvekkilimi, açıkça hedef almışlardır. Dava konusu yalan haber haksızdır, hukuk kurallarına aykırıdır. Burada davalılar tarafından güdülen temel amaç müvekkili toplum önünde küçük düşürmek, itibarını ve siyasi kimliğini tartışmaya açmak ve amiyane tabirle yalanları ile çamur atmaktadır. Davalıların dava konusu haber ile açıkça hakaret etmeyi, aşağılamayı, müvekkil Sayın İNCE’ nin kişilik haklarının toplum katında zedelenmesini amaçladığı açıkça ortadadır" denildi. İSTENEN TAZMİNAT MİKTARI Dilekçenin son bölümünde istenen tazminat miktarı için, "Yukarıda arz ve izah olunan ve re’sen göz önünde bulundurulacak hususlar çerçevesinde, davalılardan Rahmi Turan açısından, 5 Kuruş (0.05TL), diğer davalı Talat Atilla açısından 3 Kuruş (0.03 TL) , toplamda 8 Kuruş (0.08TL) manevi tazminatın davalılardan tahsiline, buna ek olarak davalının müvekkilimize yönelik saldırısının Borçlar Kanunu 58/2 gereğince kınanmasına ve bu kararın yayımlanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi müvekkil adına vekaleten talep olunur" ifadelerine yer verildi. SUÇ DUYURUSUNDA DA BULUNDU İnce avukatı aracığı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda da bulundu. Rahmi Turan ve Talat Atilla hakkında, "İftira, hakaret ve görevi kötüye kullanma" suçlarından işlem yapılması istendi. Başsavcılığa verilen suç duyurusu dilekçesindeki İnce'nin siyasi geçmişi hatırlatılarak en son olarak da 2018 yılında Cumhurbaşkanı adayı olduğu bilgisi verildi. Devamında, "20 Kasım 2019 tarihinde, Ulusal yayın yapan Sözcü gazetesinde, aynı zamanda başyazar olan şüpheli Rahmi Turan tarafından köşe yazısında, "9 Kasım akşamı çok önemli bir siyasetçi, saray denilen yerde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan' ın huzuruna çıktı. Önemli kişi görüştükten sonra, sarayı terk etti" şeklinde ve bilahare yalanladığı bir habere imza atılmıştır. Türk Kamuoyunu ve siyasi ortamı derinden sarsan bu yalan haber neticesinde, Söz konusu şüpheli Rahmi Turan, kamuoyu baskısı sonucunda, haber sonrası gittiği İngiltere' den ulusal yayınlara katılmak sureti ile saraya giden CHP linin müvekkilim müşteki Muharrem İNCE olduğunu açıklamıştır. Müşteki müvekkilim; adının şüpheli Rahmi Turan tarafından açıklanması sonucunda "Bu ahlaksız iddiayı kanıtlarsanız, kendimi Taksim Meydanında yakarım" diyerek şüpheli Rahmi Turan'ın kendine yönelik bu iftirasını ispatlamasını istemiştir. Şüpheli Rahmi Turan, müvekkilim açısından onur kırıcı ve şahsiyetini şerefini zedeler bu yalan iddianın , kamuoyu nezdinde tepki alması ve vicdanları yaralaması neticesinde, söz konusu haberi kendisinin uydurmadığını, bir başka gazetecinin bu haberi kendisine verdiğini söyleyerek kaynağını açıklamak zorunda kalmıştır. Şüpheli Rahmi Turan, haberi kendisine aynı zamanda Türk Time adlı haber sitesinin de sahibi olan diğer şüpheli gazeteci Talat Atilla tarafından verildiğini tüm görsel ve yazılı medya huzurunda kamuoyuna açıklamıştır. Şüpheli Talat Atilla; diğer şüpheli Rahmi Turan tarafından isminin açıklanmasının ardından kendine ait şahsi sosyal medya hesaplarından ve kendisine ait internet haber sitesinde açıklamalarda bulunmuş, söz konusu haberin doğru olduğunu, bu haberin başkası tarafından kendisine verildiğini, haber kaynağına ve bazı kişilere haberi teyit ettirdiği için yapmış olduğu haberin sonuna kadar arkasında olduğunu açıklamıştır. Söz konusu şüpheli gazeteci Talat Atilla'ya yapmış olduğu habere ilişkin elinde delil olup olmadığı, haber kaynağının kim olduğu, söz konusu haber kaynağının güvenilir olup olmadığı sorulmuş, ancak şüpheli Talat Atilla, konu hakkında kamu oyuna veya müvekkilime hiçbir delil sunmadığı gibi gazetecilik ilkelerini kötüye kullanıp kendine göre yorumlayarak haber kaynağımı açıklamak zorunda olmadığını belirtmiştir. Şikayet konusu olay; müvekkilim gibi ömrünü Cumhuriyet Halk Partisine ve partinin kurucu başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine adamış, bu ilkeler doğrultusunda yaşayan ve mücadele veren bir kişi için onurunu, şerefini, itibarını zedeleyen bir hakarettir. Ayrıca müvekkilim sayın Muharrem İnce'ye gitmediği bir yere gitti denilerek siyasi hayatını ve itibarını zedelemek, siyasi hayatına zarar vermek amacı ile İftira atılmıştır. Yani söz konusu iki şüpheli gazeteci; gazetecilik görevlerini kötüye kullanarak müvekkilim sayın Muharrem İnce hakkında masum olduğunu bildikleri halde, ellerinde somut hiç bir delil bulunmamasına rağmen kendilerine maddi ve/veya manevi menfaat sağlamak amacı ile müvekkilimin siyasi hayatına zarar vermek için; müvekkilim sayın Muharrem İnce'nin; 09.11.2019 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gitmediğini bildikleri halde gitti diyerek siyasi onur ve şerefini zedeledikleri gibi iftira suçunu işlemişlerdir. Şikayet konusu yalan haber haksızdır, hukuk kurallarına aykırıdır. Şüpheliler yalnızca karalamayı yeğlemiş, ithamlarını hiç bir şekilde, tevsik ve ispat etme gereği duymamıştır. Çamur at izi kalsın mantığı ile hareket edilerek, haber kisvesi altında ileri sürülen bu iddialar külliyen yalandır, iftiradır. Şikayet konusu yalan haber de kullanılan ifadeler hem doğrudan, yalan haber ve müşteki müvekkilimin kişilik haklarına, değer yargılarına saldırı olup hem de suç isnadıdır. Basın özgürlüğü, Hiç bir zaman gerçeğe aykırılığı haklı kılamaz. zira basının görevi yalan yada yanlış haber vermek değildir. Uluslararası basın ilkeleri gereği yalan olduğu ispatlanmış veya doğru olduğu ispatlanmamış bir haberde haber kaynağının gizlenmesi gibi bir ilke artık söz konusu değildir. Hem ahlaki kurallar, hem uluslararası basın ilkeleri hem de insan hakları evrensel beyannamesi böyle bir durumda haber kaynağının saklanmasını kişi haklarının korunmasına ve özgür basın ilkesine bağlayamaz. Unutmamak lazımdır ki; bir kişinin özgürlüğüne ve haklarına müdahale edene kadardır diğer kişinin özgürlüğü ve hakları.