TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CNN TÜRK canlı yayınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Şentop, "AİHM önüne gelmeyen bir konuda 'Bundan sonra böyle yapılmalı' diye bir talimatı veremez. AİHM, Türkiye'ye karşı ölçüyü kaçırmıştır. Ölçüyü kaçırmamak lazım" dedi.

İşte Şentop'un açıklamalarından öne çıkanlar...

ADALET BAKANLIĞI'NDAKİ GÖREV DEĞİŞİMİ

Hem iyi birer hukukçu, hem de görevlerini dikkatle yürüten iki arkadaşımız. Sayın Gül'e teşekkür ediyorum, sayın Bekir Bozdağ'ı da tebrik ediyorum. Hükümetin bir politikası olur, bakanlar o politikayı icra ederler. Bu değişiklikler gayet normaldir.

İSTANBUL'DAKİ YOĞUN KAR YAĞIŞI

Mobese görüntülerinin paylaşılmasını nasıl yorumlamak gerekir? - Görüntülerin hangi kamerayla çekildiğini bilmek gerekiyor. Mobese kamerası olduğunu kesin olarak teyit etmek gerekiyor. Bir inceleme süreci yapılacak, bu detayları bilenlerin değerlendirmesi lazım. Ben siyaseti ve hukuku birbirinden ayırmıyorum esasen. Eğer siyaset bu zeminden ayrılarak yapılırsa o zaman havada kalıyor. Bundan ayrıldığınız takdirde o zaman ölçü kaçıyor.

Yaşananlardan şüpheli kurumlarımız bir ders çıkarıyorlar. Olayın sıcağı sıcağına yaşananlar bir köpük tartışması. Bunlar zaman gelince yeni tartışmalarla geride kalır. Önemli olan gerekli dersleri çıkarmaktır, bu mutlaka yapılır. Çalışmalar, incelemeler sürüyor.

Siyasetteki dilin, üslubun bu minvalde gideceği gibi izlenim içindeyiz. TBMM'ye de yansıyor kimi zaman tartışmalar fiziki boyuta varıyor. Kutuplaşmanın boyutunu mu gösteriyor? Sizi endişelendiren bir tarafı var mı? 

Ben aynı zamanda halkın içindeyim. Tabanda, sahada gerilim, yüksek tansiyon yok. İnsanlar kendi aralarında günlük siyasetin konularını tartışıyorlar ama bu şekilde bir gerginlik yok. Bunun böyle yukarıdan tabana inmemesi sağlıklı bir durum. Çok kalıcı, yerleşmiş bir tablo olmadığını gösteriyor. Seçimlere 1 yıldan biraz fazla bir zaman var, bu uzun bir zaman. Böyle bir tansiyonla konuların tartışılmasının kimseye faydası yok. Bu yüksek tansiyonla bir sonuç alabilmek mümkün değil. Önümüzde çok ciddi çok önemli sorunlar var. Önümüzde tartışacağımız çok konu var, müzakere edilecek çok sorun var. Herkesin memleket meselelerini bir ciddiyetle tartışması lazım. Eleştirmenlik diye bir uzmanlık alanı vardır, bilhassa edebiyatta, sanatta vardır. Eleştirmenler genelde eleştirdikleri sanat alanının sanatçısı değildir ama eleştirmendir. Siyaset bu şekilde bir eleştirmenlik alanı değildir. Bir siyasetçi sadece eleştirerek sonuç hasıl edemez. Millet hiç kimseye ne güzel eleştiriyor olanı bitiyor diye oy vermez. Üslup meselesi de çok önemli. Çok ağır eleştirileri bile uygun bir dille iç tüzüğümüze göre ifade edebilmek mümkün. Ben 50 yıl öncesine dair Meclis tutanaklarını okuyorum, hiçbir zaman kibarlığı elden bırakmayan milletvekilleri var. İnsanın kişiliğinin bir göstergesidir üslup. Her türlü eleştiri yapılabilir ama bunun nezaket içinde yapılması gerekir. Bu çağrıyı tekrarlamış olayım.

Meclis'te bir tane olay olsa bile, fiziki temas anlamında bir olay bile olsa çok vahimdir. Eski dönemlerle de mukayese ettiğimizde özel bir belirti görmüyorum. Zaman zaman bu tür gerilimler olmuştur. Kazakistan'la ilgili ortak bir deklarasyon yayınlandı, o gün çok hararetli tartışmalar vardı. Şüphesiz tartışacağımız konular var ama her konu bizim tartışacağımız konular değildir. Bunları ayırarak hareket etmemiz lazım. Bazen bundan uzaklaştığımızı görüyorum. Zaman zaman daha yüksek tansiyonlu tartışmalar olmuş geriye dönüp baktığımızda, ölçüyü kaçırmamak lazım.

Bir erken seçim ihtimalinden de söz ediliyor. Bir ihtimal olabilir mi?

Erken seçim tartışmaları, eski hükümet sisteminin alışkanlıkları. O dönemde parlamento herhangi bir çoğunlukla seçim kararı alabiliyordu. Seçime gitmek için de birçok sebep vardı. Bunlardan hareketle seçim tartışmaları olurdu eskiden. Yeni anayasa değişikliği sonrası yeni hükümet sisteminin erken seçimi içinde bulundurmadığını belirtmek isterim. Cumhurbaşkanı eğer yeniden aday oluyorsa o zaman neden seçim kararı alsın? Ben erken seçim tartışmalarını önceki dönemin alışkanlıkları olarak görüyorum.

Biz bir hükümet sistemi değişikliği yaptık fakat bu değişikliği yaptığımızda siyasi aktörler aynı. Eski dönemlerdeki alışkanlıklarını, zihniyet dünyalarını buraya taşıdılar. Bunları yenilemediler, güncellemediler. Bu bakımdan bu tartışmalar sık sık karşımıza çıkıyor. Bu işin hukuki zemini değişti, erken seçimi barından bir sistem değil yeni sistem.

Önümüzdeki süreçte seçimlerin kazanılması halinde parlamenter sisteme dönüleceğini ifade ediyorlar. Muhalefetteki partilerin mutabakatta kaldıkları konulardan biri bu. Muhalefet cephesinde yoğun bir hazırlık var. Böyle bir ihtimal söz konusu olabilir mi?

Şu anda Türkiye'de Başkanlık Sistemi var. Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye ifade ettik. Seçimden önce kesin olarak bu mümkün değil. Biz bu sistemi beğenmiyoruz, değiştirmek istiyoruz demek yeterli değil. Bu iş bir anayasa değişikliğiyle olur. Parlamentoda nitelikli aranan bir çoğunluk var. Bir tarafta hayaller, bir tarafta gerçekler var. Şu anki mevcut sistem 2023 seçimlerinden sonra da kalacaktır. Türkiye 1960'ların başına kadar bir hükümet sistemi tartışması yaşıyor. 1970'lerden itibaren başkanlık sistemi tartışmaları var. 90'larda bu tartışmalar var yine. Hatta 2002'de AK Parti seçimden yeni çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Türkiye 50 yıldır hükümet sistemi değişikliğini tartışıyor.

Bu tarihi arka planı görmezden gelerek bir iki günde geldi bir iki günde geri gider şeklinde bakmak çok yanlıştır.

Geri dönüşü zor mu görüyorsunuz? 

Şüphesiz zor görüyorum. 50 yıl Türkiye bu konuyu tartışmış. 2012'de biz bu modeli zaten sunmuştuk.

Bu model iyi çalışıyor mu sizce? Kurumların ve görev yetkilerinin oturduğunu düşüyor musunuz?

Paradigmayı insanların kavraması lazım, eski alışkanlıkları yeni sistem içinde onlarla uyumla hale getirmek gerekiyor. Bürokrasiden siyasete kadar bazı sorunlar yaşandı, evet bunu söylemek mümkün. Referandum çalışmaları süresince de dile getirdim. 2023'den sonra sistemle ilgili tartışmalar ortadan kalkar diye düşünüyorum.

Herkes ortaya bir kanaat koyuyor ama bir kere o kanaate nasıl ulaştığını anlayamıyoruz. Yeni hükümet sistemi dediğimiz, 27. dönem içinde soru önergelerinin cevaplanma oranı bir önceki döneme göre daha yüksek. Meclis'in iki fonksiyonu var; yasama ve denetleme. Meclis'in ve milletvekillerinin yürütmeyi denetlemesi için araçlar. Eski sisteme göre bunlarla ilgili bir gerileme yok. Burada bu mukayeseleri yaparken sayısal veriler üzerinden gitmek gerekiyor. 

Demokrasinin uygulaması bu, oya sunuyorsunuz. Sizin yeterli bir sayınız yoksa, sizin verdiğiniz teklifler geçmiyor. Bir teklifte bulunduğunuzda sonuçta bu müzakere edilir, herkes görüşünü söyler ve sonra bu oya sunulur. Herkesin bir oyu vardır, sayınız yeterli değilse sizin tekliflerinizin geçmesi mümkün değil. Bu parlamenter sistemde de böyleydi. Bu değerlendirmeleri çok tuhaf buluyorum, şaşkınlıkla izliyorum.

Hukuk devleti kimliği konusunda eleştiriler getiriliyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Türkiye bir hukuk devletidir, birçok dava gerçekleşiyor. Bu kadar olay içinde mevzu bahis edilenlerin sayısı sınırlı. Türkiye hakkında değerlendirme yaparken bu bütünlüğü dikkate almak lazım. Biz Türkiye genelinde hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğine dair açıklamalar yaparsak bu Türkiye'ye çok büyük haksızlık olur. Bu böyle değil. Türkiye'ye yönelik yapılan değerlendirmeleri haksız buluyorum. AİHM ilk defa 'Bundan sonra da böyle hareket et' diye Türkiye'deki mahkemelere talimat veriyor. AİHM önüne gelmeyen bir konuda 'Bundan sonra böyle yapılmalı' diye bir talimatı veremez. AİHM, Türkiye'ye karşı ölçüyü kaçırmıştır. Ölçüyü kaçırmamak lazım. AİHM, Türkiye'ye karşı öyle. Mahkemenin bu agresif tutumunu bir kenara bırakması lazım.

Uzun tutukluluk süreleri de çokça konuşuluyor. Siz de bu görüşte misiniz?

Tutukluluk bir ceza değildir, bir tedbirdir sadece yargılama sürecinde. Mahkeme dosyayı inceliyor, ona göre bu kararı veriyor.

"TÜRKİYE'DE BU DÖNEM GERİDE KALDI"

Türkiye'de bu dönem geride kaldı, özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün darbe teşebbüsü sırasında milletin sokaklara dökülmesi çok önemli bir şeyi gerçekleştirdi. Bundan sonra Türkiye'de olmaz mı? Şüphesiz görüyorum dünyanın birçok bölgesinde anayasal düzene karşı hamle yapacak gayrimakul unsurlar var mıdır, olabilir mi olabilir. Türkiye bunu göstermiştir ki, bu tür şeylere müsaade etmeyecektir.

FETÖ, Türkiye'ye çok zarar verdi. Yaşadığımız dönemde başka FETÖ'cülerin ortaya çıkma riskleri var mı?

FETÖ ile ilgili fonksiyonel anlamda açıklanabilecek tanım paralel devlet yapılanmasıydı. Paralel devleti yapılanması dediğimiz şey, ayrı bir hiyerarşik yapılandırma sunuyor. O kendi örgüt yapılandırma içindeki üslerinden talimat alıyorlar. Bu terör örgütünü ortaya çıkaran şey dini bir yapı olması değil, paralel devlet yapılanması oluşturmasıdır. 28 Şubat'ı kim yaptı? Bunlar dini yapılandırmalar mıydı. Bizim esas odaklanmamız gereken nokta paralel devlet yapılandırmasıdır. Paralel devlet yapılandırması varsa anında ona müdahale etmek gerekir.